Davos'un 'ticari kriz'den haberi yok!
Dünya televizyoncuları popüler isimleri ekrana getirme yarışındalar. Aynı kişilerin daha önceden söyledikleri şeyleri
yineleyeceklerini zaten bilmelerine rağmen sürekli ekrana getiriyorlar. Onlar da, Davos'a gitmişken "ben de buradayım" demek için fırsatı kaçınmıyorlar. Ancak, belki de dikkati çekmesi gereken bir şey var ki, o da Asya sularında "ticari kriz" yaşanıyor ve belli kesimler dışında konu es geçiliyor sanki.
ABD ekonomisi kontrollü büyümesini sürdürdüğünü son açıklanan 2010 dördüncü çeyrek büyüme verisiyle gösterdi. Üçüncü çeyrekte % 2.6 büyümüş olan ABD ekonomisi son çeyrekte beklenen %3.5'e yakın olan %3.2 büyümeyi başardı. Bu açıklanan verinin uzun süredir beklenen tüketici harcamalarındaki artış ile olması uygulanmakta olan ekonomi politikalarını da rahatlatıyor gibi. Amerikalıların tasarruflarını daha fazla tüketime ayırdıklarını ortaya çıkaran son veriler ABD'nin para politikası ile uyuşuyor. Nitekim ABD Merkez Bankası, Hazine'nin de katkısı ile faiz oranlarını 1 yıla kadar vadede %0.25'in altında tutmayı başarırken, uzun vadelerde örneğin 10 yılda %3.36 ve 30 yıllıklarda %4.5 seviyelerini bir bakıma kabul ettirdi. Şu anda gelinen noktada, yatırımcılar artı birikimleri ile ya harcama yapmayı düşünecek, ya da tasarruf yapmak isterse çok uzun vadeleri tercih etme eğiliminde olacak. Zaten bu eğilimin başladığını da teyit ediyoruz. 2009 ortalarında Çin'in üretimi destekleyen çabalarının etkisiyle global bazlı bir düzelme gözlenirken, 2010 ortalarından itibaren ağırlıklı olarak ABD'nin etkisiyle tüketim bazlı canlanma eğilimi motive edilmiş oldu. Buna biraz da Avrupa Birliği üye devletlerinin bütçe açıklarından fedakârlığı da eklenebilir.
Sadece Lehman Brothers iflasından itibaren baktığımız süreçte ABD çok açık bir şekilde istediği politikaları uygulamaya devam ediyor. Üretimi çok çabuk canlandırmaya hiç de niyeti yok. Zira sütten ağzı yandı. Yeni dünya düzeninde ABD'nin kontrollü büyümeyi sağlayacağı belirgin. Önceki Başkanlardan Clinton "ABD'nin pozitif güç olması halinde dünyanın daha iyi olacağını" ve "kendilerine karşı çıkanların son iki yüzyıldır çok para kaybettiklerini" vurguluyor Klaus Schwab ile yaptığı röportajda.
Finansal bir çöküş ile başlayan kriz süreci, Avrupa'nın hantal ekonomi entegrasyonu ve politikalarıyla yaşanan 2010 Avrupa Ekonomik Krizine, şimdilerde de Kuzey Afrika'da Lübnan, Tunus ve Mısır'da yaşanan gelişmeler ile bir sosyal kriz eklenmesiyle devam ediliyor. Kriz demiş iken; unutmadan ekleyelim, Davos'takiler de hep unutuyor (istisnalar hariç) Asya'da ticaret krizinin ayak sesleri de geliyor.
Global ticarete ilişkin önemli göstergelerden biri olan deniz taşımacılığı endekslerinde kayda değer düşüşler hatta çöküşler yaşandı. Özellikle, son 1 aydır tanker taşımacılığı endeksinde %39 gerileme (1079'dan 658'e) oldu. Buna bir de son 1 ayda %36 ve son 2.5 ayda %60 düşen kuru yük taşımacılık endeksi (BDI) eklenince ticaretteki tehlike sinyallerini ifade etmiş oluruz. Doğrulama için bir bilgi de salı günü bültenlere düşen Güney Kore'nin dev taşımacılık firmasının iflas problemiyle karşı karşıya kalması eklenebilir. 2008 yılında da taşımacılık tarafında benzer gelişmeler vardı, bugünden farkı finansal sistemin kilitlenmesi için de yeterince sebep vardı. Şimdi, finansal sistem daha tedbirli.
Ekonometrik çalışmalara göre dünya uzunca bir dönem, kümülatif bakıldığında, istikrarlı bir büyüme gösterebilir. Ancak, görünen o ki büyümenin ülkeler bazında paralel hareket etmeyeceği. Dünya, yeni dengesini aramak üzere ivmeyi artırdı. İster ülkeler, ister iktidarlar, ister şahıslar bazında, kim batar kim çıkar zaman gösterecek.