Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dalga geçip durun, bir haftadır sosyal medyada alay malzemesi olan iki Mehmet Barlas yazısına benim yaptığım okuma başka. Tepeden bakan, kendini beğenmiş, alaycı üslubunu çok iyi bildiğim için yazılarına “İyice delirdi” gibi sığ yorumlarla yaklaşamıyorum. Satır araları cımbızla çekilen cümlelerden daha ilginç.

        iPHONE KULLANANLAR FETÖ’CÜ MÜ?

        İlkinde “iPhone kullananların hepsi FETÖ’cü” diye yorumlanan bir bölüm var:

        • “Biliyoruz ki dolar karşısında Türk Lirası’nın dalgalanması bir yerde duracak. Bir yeni kur oluşacak. Ekonomi de, hayat da o yeni kura adapte olacak. Ve kaldığımız yerden kalkınma ve gelişme yolculuğumuza devam edeceğiz. Ama Türk-Amerikan ilişkileri eskisi gibi olacak mı, bilemiyorum. Çünkü Amerika’yı yönetenlerin akıllarına estiği zaman dostlarına ne tür düşmanlıklar yapacaklarını kestirmek imkansız hale gelmiş bulunuyor. Ve bu iş böyle giderse mesela iPhone'u sade FETÖ'cüler kullanacaklar.”

        Türk basınında ilk öğretilen derstir, “İroni yapma, gerçek sanırlar” der ustalar. Ömrünü gazeteciliğe vermiş Barlas’ın bu kuralı bilmemesi imkansız; kasten yapıyor. Aslında telefon yakanlarla dalga geçiyor ve Türkiye’de damgalanmanın ne kadar kolay olduğunu vurguluyor. FETÖ’yle mücadeledeki indirgemeci, basitleştirici “torba” yaklaşıma itiraz ediyor.

        Evinde 1 dolar bulunan, Bank Asya’da hesap açan, çocuğunu FEM dershanesine gönderen herkes FETÖ’cü mü?

        Ve Barlas, böyle giderse her iPhone kullananın da FETÖ’cü olarak algılanacağını söylüyor. İşin ilginç tarafı eleştirinin muhatabı da iPhone kullananlar değil, doğrudan devlet politikaları, troll’ler, herkese FETÖ’cü deme kolaycılığı.

        Barlas’ın bir cambazı andıran ustalığı örtülü eleştirisini bağlamından koparılacağını bildiği bir cümleyle gizlemesi. Bu sayede kendisini yukarıdan gelecek tepkilere karşı koruyor. Lafı her yere çekilebilir sonuçta…

        ABD’NİN EŞCİNSEL BOMBASI

        “ABD düşmanlarını eşcinsel yapmak için bomba bile atar” diye yine kahkahalarla okundu Mehmet Barlas’ın tartışmalara neden olan diğer yazısı. Oysa bu da yazarın kendi fantezisi değil, tarihsel gerçekler. Hakikaten de İkinci Dünya Savaşı sırasında Amerikalı bilim adamlarının böyle bir bomba üzerinde çalıştıkları biliniyor.

        Hiçbir zaman “gay bombası” hayata geçmedi, ama bir ara düşünüldü. Amerikan tarihi böyle absürtlüklerle doludur; bugün bile Trump ve Pence ikilisi ABD’yi düşmanlara karşı savunacak bir “Uzay Ordusu” kurmaktan bahsediyor.

        Barlas da ABD’nin kendini bilmezliğine ve güvenilmezliğine vurgu yapıyor, yine ortaya tartışılması için “gay bombası” yemini atıyor.

        Asıl söylemek istediği ise son satırlarda gizli:

        • “Özetle, ‘Müttefik’ ve ‘Stratejik ortak’ diyerek siyasi kaderimizi bağladığımız Amerika’nın nerede ne zaman ne yapacağı hiç bilinemez. Donald Trump örneği ise, bu ülkenin kaderinin de pamuk ipliği ile hukuka ve akla bağlı olduğunu kanıtlamıyor mu? Mesela bu Donald Trump’ın üslubu ile Amerika’ya ‘FETÖ’yü vermezseniz size yaptırımlar uygularız’ demek neden hiç aklımıza gelmedi?”

        Barlas’ın “ülkenin kaderinin pamuk ipliği ile hukuka ve aklı bağlı olduğu” vurgusu tam olarak neyi kastediyor? Trump’ın deli üslubuna karşı ise Türkiye’ye sakin, olgun taraf olmayı öneriyor. “Rakibinin üzerine “gay bombası” atacak kadar aklını yitirmiş bir ülkeye aynı delilikte yanıt veremeyiz” diyerek Türkiye’nin ABD’ye karşılıklılık ilkesi adına ABD İçişleri Bakanı ve Adalet Bakanı’na uyguladığı yaptırımlara, hükümet kanadının verdiği tepkilere çaktırmadan itiraz ediyor.

        ÇOK MU ZORLAMA?

        Kim bilir, belki de.

        Ama dayanağım Türk liberalinin ne olursa olsun günün sonunda Amerikancı olduğu gerçeği. Eski kuşak Babıali muharrirlerinin en büyük özelliği de Osmanlı’dan miras lafı döndüre döndüre, ne dedikleri tam anlaşılmayacak şekilde söylemeleridir.

        **********

        BU ARALAR NE DİNLİYORUM?

        Tavsiyem müzik değil, podcast. Komplo teorilerini troll’lerin saçmalamaları zannedenler uzak dursun… Üzerinde düşünülmüş, çalışılmış, ciddi incelenmiş komploları dinlemenin de keyfi de bir başka olduğunu bilenler bilir.

        En keyiflisi de Amerikan tarihi hakkında komplo teorileri…

        11 Eylül’ü gerçekten kim yaptı mesela? Obama sahiden ABD’de doğdu mu?

        Birinci sırada ise Başkan Kennedy’i kimin öldürdüğü yer alır. Hatta Woody Allen’ın “Annie Hall” filminde ana karakterin istemediği bir kadınla seks yapmama bahanesidir bu suikast.

        JFK’in ölümü kadar başkanlık yarışındayken yine kurşunlarla hayatını kaybeden kardeşi Robert Kennedy suikastı da gizemini koruyor. Genç yaşında nepotizm eleştirilerine rağmen Adalet Bakanı olan RFK agresif politikalarla, mafyanın üzerine gitmesiyle, FBI’yla yer yer kanunun sınırlarını genişleterek operasyonları kitabına uydurmasıyla biliniyor.

        Suikasta uğradıktan sonra katilin hemen yakalanması, suçu anında itiraf etmesi, dosyanın anında kapatılması da gizemini koruyor.

        İşte Amerikan derin devletine, bu şüpheli ölümlere ilgi duyanlar için mükemmel bir podcast var. 10 bölümlük “The RFK Tapes” bir radyo belgeseli ve son bölümü bugün yayınlanıyor. 5 Haziran 1968’de işlenen cinayetin polis kayıtları teker teker dinlendi, tanıklarla görüşüldü, komplo teorisyenlerinin izi sürüldü, pek bilinmeyen kasetler açığa çıktı ve 50 yıllık bir defter yeniden aralandı.

        Hepsini arka arkaya dinlemenizi tavsiye ederim çünkü her bölümün sonunda merak unsuru daha da artıyor.

        RFK hakkında daha fazla bilgi öğrenmek isteyenlere ayrıca Netfix’teki “Bobby Kennedy for President” belgeselini de öneririm.

        Belgeselle podcast’i eş zamanlı dinleyince biraz Kennedy dozu kaçıyor ama ABD’nin karanlık dönemini çok iyi anlıyorsunuz, bir ülkenin derin devletinin işleyişi hakkında da sağlam fikir ediniyorsunuz.

        Diğer Yazılar