Bu kadar zararı hiçbir tetikçi veremezdi
Ergenekon gibi bir yalanı satmak için sadece insanın içine kuşku düşürmek yeterdi. Bugün resmen çöken dava 10 sene önce insanları birbirine kırdırarak, hiç ummadık kişilere yönelik hayali suçlamalarla başladı. Medya bu yalana alet oldu, en kuşkucumuz bile tutuklanan askerleri, STK üyelerini, akademisyenleri, gazetecileri gördükçe en azından bir kere “Acaba mı” diye tereddüt etti.
Geçen hafta Cumhuriyet Gazetesi'nin bir köşesinde yayımlanan bir yazı da bana o günlerdeki “operasyon” taktiklerini hatırlattı.
Bu sefer hedef farklı. Kendisine “fanatik ulusalcı” süsü veren, Kanada’da okuduğu okulu, kovulduğu Birleşmiş Milletler’de yaptığı görevi sık sık vurgulayarak inandırıcı görünmeyi başaran Bartu Soral namlusunu Osman Kavala’ya yöneltti.
Osman KavalaAMAÇ KAFA KARIŞTIRMAK
Cumhuriyet’in neyle suçlandığını bilmeden bir yılı aşkın süredir hapis yatan Kavala ve Selahattin Demirtaş’ın mağduriyetlerini haber yapmasına itiraz ediyor görünürde. Bu itirazını birkaç güne yaydığı yazılarıyla kendince temellere dayandırıyor.
Hiç zahmet etmeyin, Kavala’nın neden savunulmaması gerektiğini söylediği yazısını ben özetleyeyim: Zamanında UNDP’de birini işe almak istiyormuş, ama Kavala kendi adamını yerleştirmiş. Başı sonu bu, belli ki kişisel bir hesaplaşma.
Bu yazıyı ve yazanı ciddiye bile almazdım. Ama önceki gün iyi okumuş, makul düşüncelere sahip bir tanıdığım “Osman Kavala da düşündüğünüz kadar masum değil” deyince kafamda şimşekler çaktı. Sonuçta tetikçi birinin köşesinde değil koskoca Cumhuriyet’te çıkmış bu yazı, okurlar da ister istemez ciddiye alıyor.
Anladım ki bu yazının amacı makul insanların, Cumhuriyet okurlarının kafasını karıştırmak, içlerine kuşku düşürmek.
İşte bunlar FETÖ taktikleri…
Düşünün, adam ilkeler adına bile mağduriyetlere itiraz edilmesini kabullenmiyor ve tıpkı 2007’deki Zaman Gazetesi diliyle mağduru infaz etmeye çalışıyor. Masumiyet karinesi yok bu “iyi yetişmiş” arkadaşın meslek ahlakında. Altını dolduramıyor, ama ortamı bulandırmayı çok iyi beceriyor.
Zeynep Oral’da bu yazıdan sonra boşuna kusma isteği doğmamış.
CUMHURİYET BÜYÜK HATA YAPTI
Zamanı geri döndürmek mümkün değil; bu yazılar Cumhuriyet’te yayımlandı ne yazık ki. Bartu Soral’ın yazıları nihayet kesilse de vereceği hasarı okurun içine kuşku düşürerek verdi. Dahası, gazetenin çok ihtiyacı varmış gibi bir de iç polemik doğdu. Benim diyen tetikçi bu kadar zarar veremezdi.
Üzgünüm, ama bu aşamadan sonra Cumhuriyet ne yaparsa yapsın geç. Bir kere o yazıları basarak, kim bilir arkasında ne yatan bu tetikçiliğe alet olarak hataya düştüler. Sorumlu gazetecilik okuru dezenformasyona karşı korumayı şart koşar halbuki.
Sırf Kavala’ya yönelik bir iddianame olmamasından yola çıkmak, genişleyen operasyondaki suçlamaların ne kadar boş olduğuna bakmak bile bu dezenformasyonu önlemeye yeterdi. Sonuçta gazete köşeleri geçmişte kalan şahsi hesaplaşmalarımızı siyasi hesaplaşmaya dönüştüreceğimiz bir alan değil.
Deli saçması komplo teorileri ve altı doldurulmamış iddialarla yazılan bir yazıyı yayımlamamak da sansür değil, sorumlu yayımcılıktır. Cumhuriyet Gazetesi'nin yazı işleri bu yazıyı sayfaya yerleştirmeden nasıl tedbirini almaz? Sanırım daha kendini yeni yeni toparlamaya çalışan gazete yönetimi gafil avlandı. Cumhuriyet ise bile bile tuzağa düşürüldü. Ama hiçbir amatörlük verilen zararı açıklamaya yetmez.
Şimdi ben kafası karışan bu makul insanlarda oluşan soru işaretlerinin nasıl giderileceğini merak ediyorum. Bir de, madem birini yaftalamak bu kadar kolay, şöhret peşinde koşan bu fanatik ulusalcı rolündeki şahsın arkasında kimlerin olduğunu, bu yazının hangi amaçla yazıldığını, üst akılı sorgulamak istiyorum. Biliyorum ki bu saçma yazının altında bir komplo yok, tamamen şahsi bir hesap. Ama atayım çamuru da izi mi kalsın?
***
Ertuğrul Özkök nasıl yazar oldu?
#AlternatifTarih
Önceki gün Tufan Türenç’in meslek anılarını anlattığı “Babıali’nin Öteki Yüzü” kitabını okudum. İçinde Abdi İpekçi, Çetin Altan gibi efsane figürlere dair anekdotlarla Türenç’in uzun yıllar çalıştığı Hürriyet’ten de kesitler var.
Daha önce hiç duymamıştım, meğerse Ertuğrul Özkök’ün köşe yazarı olması Türenç’in fikriymiş! Akademiden paraşütle Hürriyet’e iniş yapan Özkök’e gündelik yazı yazmasını Türenç önermiş. En azından kitapta böyle yazıyor.
Bilmiyordum, şaşırdım, öğrenmiş oldum.