Muz hakkında bilmek istediğiniz ve sormaya çekindiğiniz her şey
Eğer kafanızı toprağa gömmediyseniz o meşhur muzu duymuşsunuzdur. Duymayanlar için hatırlatayım: Maurizio Cattelan’ın dünyanın en gösterişli sanat fuarı Art Basel Miami’de sergilediği “Comedian” isimli eseri önce 120, sonra da 150 bin dolara satıldı. “Comedian” duvara ‘duct tape’ denen epey kuvvetli, gri renkli bir bantla yapıştırılmış sarı bir muzdan oluşan bir sanat eseri. Muz heykel falan değil, düpedüz gerçek muz ve sergilendiği andan itibaren üzerinde kahverengi benekleri oluşmaya başlıyor, sanatçı da eseri alana bir hafta ya da 10 günde bir muzu değiştirmesini öğütlüyor.
Instagram çağında muz o kadar fırtına kopardı ki sonunda duvardan indirilmek zorunda kaldı. Art Basel yöneticileri aşırı ilginin etraftaki sanat eserlerine zarar vereceğinden endişeliydi. En son bir performans sanatçısı kendisini “aç sanatçı” diye tarif ederek muzu yedi.
DAHA ÖNCE ÇOK BENZERİ VAR
“Comedian” taze bir meyvenin ya da absürt bir objenin sanat olarak sergilenmesinin ilk örneği değil. Yoko Ono’nun çürümeye bıraktığı yeşil elması John Lennon’ın tanışmasına vesile olmuştu; sergiyi ziyaret eden genç Beatle elmadan bir ısırık alıp sanatçıyı çıldırtınca. Marcel Duchamp’ın meşhur pisuarı sanatçı ne isterse onun sanat eseri olarak algılanacağını kanıtlayan ilk bilinen örnekti. Bizde Dadaist geleneği sürdüren Bedri Baykam boş çerçeveler sergilemiş ve bunları epey yüksek fiyattan Türk sermayesinin önde gelenlerine satmıştı.
Muz dendiğinde de akla Andy Warhol’un meşhur çizimi geliyor, hani Velvet Underground albüm kapağını da süsleyen. Cattelan’dan önce de kim oldukları bilinmeyen feminist sanatçı topluluğu Guerilla Girls Broadband muzu onlarca yıldır bir sembol olarak kullanıyorlar. Şimdi Cattelan’a inat gri bantla yapıştırılmış yeşil muzu bir dolar fazlaya, 120.001 dolara satıyorlar. Altında da bir mesaj var: “Erkeklerin hep muz şakasını kendileri icat etti sanmaları ne komik.”
Sosyal medya kullanıcıları kendi muz enstalasyonlarını yaparken şirketler de bu çılgınlıktan nasibini alıyor. Hızlı yemek zinciri Popeyes hemen meşhur tavuk sandviçini duvara bantladı, benzer şekilde Fransa’da Burger King de bu vesileyle kendi reklamını yaptı. Tekzen Türkiye ise modern sanat için gerekli olan ihtiyaçlardan biri olarak gri bandı 8.50 TL’ye sattıklarını Instagram’dan (başka neresi olabilir ki) duyurdu. New York metrosunda duvara bantlı muz görmek mümkün.
Muzun böyle büyük bir şakaya dönüşmesi bu kadar saçma bir eser olmasına rağmen yüz binlerce dolara satılmasının yarattığı şoktan. Cattelan’ın galerisi objenin değil, fikrin para ettiğini söylüyor. Yine Bedri Baykam’dan alıntı yapacak olursam “This has been done before,” ve bu muz fikri de orijinal değil.
Sanatçının eserinin değil fikrinin para etmesinin binlerce örneği var muzdan önce. Robert Rauschenberg’in beyaz tuvallerden oluşan tablolarına zamanında Guggenheim’ı ziyaret eden Hıncal Uluç epey tepki göstermişti mesela. Cattelan’ın muzu “Benim çocuğum bile bunun aynısını yapar”dan öte, bir meta şaka bile olarak adlandırılamayacak kadar anlamsız bir çaresizlik aslında.
SANATIN BİTTİĞİ GÜN
Günlerdir sanat eleştirmenleri ve galericiler “Comedian”a anlam yüklemeye çalışıyor. Mesela, tıpkı kimi sanat eserlerindeki floresanların zamanı geldiğinde değiştirilmesi gerektiği gibi muzun da çürüdükten sonra yerine tazesinin konulmasının ne kadar normal olduğu anlatılıyor.
Aslında bu eserin sanat dünyasına ve sisteme okkalı bir küfür veya eleştiri olduğu, Cattelan’ın bu saçmalığı bildiği ve inadına sergilediği yazılıyor. Belki bu açıklamalar eseri görür görmez anlamayanlar ve sosyal medyada geyiğe çevirenler için gerekli; bunun büyük bir şaka olduğunu görmemek epey imkansız. Ama eskimiş bütün benzer şakalar gibi güldürmüyor da.
Dahası Cattelan’ın kendisi “Böyle sanatın içine…” diyecek insanları tatmin etmek için 5 milyon değerinde altın tuvalet yapmıştı. Tamamen kullanılabilir bu 18 ayar altından tuvalet geçtiğimiz aylarda çalındı ve sanat dünyasında soygunu sanatçının kendisinin organize ettiği bile konuşuldu. Banksy’nin kendi kendini imha eden tablosu gibi. (Doğru çıkmadı bu iddialar.)
Damien Hirst sanat simsarlarının “ahmaklara bok satan” tatsız insanlar olduğunu söylemişti bir keresinde; Cattelan da istediği mesajı zaten tuvaletle verilmişti, muz aynı sakızı uzatmaktan öte değil.
Çaresizlik kör gözün parmağına aynı mesajı tekrar edip, anlam yüklemekte. Sanatın sonuna gelindiğinin resmi ilanı bu muz. Hele biz ne bekliyorduk ki? Türkiye’nin kısıtlı sanat dünyasına bakarak bile kıyamet gününün geldiğini anlamak mümkündü.
Eskişehir’deki müzeye “influencer” çağırarak açılış yapmak, Türk sosyetesinden gençlerin Art Basel’e akması (Şeyma yok muydu), Contemporary İstanbul’dan Instagram canlı yayınları derken bir yerde bu işin sonu gelecekti; işte Art Basel Miami balonu da tam anlamıyla patlamış oldu. Geçen sene Camp sergisi de Met Gala’nın gayrıresmi bitişiydi zaten. Ne de olsa hiçbir şey sabit kalmıyor ve kimi sanatçıların yaptığı gibi yeniden yaratmak için önce yakıp yıkmak gerekiyor.
Cattelan’ın işine anlam yükleyenler varlıkları milyarlarca doları bulan bir sektörün yaşamasına muhtaç olanlar. Galericiler, koleksiyonerler, satıcılar, sanat eleştirmenleri… Sanatı bir yatırım aracına döndürüp şişirdikçe şişirdiler ve sonunda sistem tamamen çöktü, üzerine gri bant çekildi. Şimdi o banttan bile medet umuyorlar.