Nükleer seçenek
Altılı Masa’nın Cumhurbaşkanı adayını tartıştığı son toplantısından en çok paylaşılan kare öyle bir açıdan çekilmişti ki sanki Meral Akşener bu ittifakın bir parçası, oyunu kuranlardan biri değilmiş gibi gözüküyordu. Daha doğrusu gözükmüyordu; fotoğrafçı özellikle Meral Akşener’in kareye girmeyeceği bir açıdan deklanşöre basmıştı, bu kare de özellikle servis edilmişti. Tek bir fotoğraf karesi olanların ve olacakların habercisiydi. Bir senedir Akşener’in yaşadığı ve içine attığı gerilimin ve hepimizin gözü önündeki patlama noktasının.
Buraya nasıl gelindiği aslında masanın kuruluşuyla da ilgili. Hatırlayalım… İstanbul ve Ankara’da muhalefete seçim kazandıran irade Altılı Masa’nın başarısı değildi. Ortada Altılı Masa bile yoktu. İYİ Parti ve CHP’nin birlikte kurduğu ittifak muhalif seçmende heyecan yaratmış, bu dinamizmi de genel seçime taşıma konusunda iki partinin lideri anlaşmıştı. Tıpkı yerel seçimlerde olduğu gibi dışarıdan HDP’nin de vereceği destekle genel seçimin kazanılması planlanıyordu.
Sonra bir anda Millet İttifakı bildiğimiz Altılı Masa’ya dönüştü. Meral Akşener ilk başlarda masanın genişlemesine karşıydı, ama seçmenin önünde birlik ve beraberlik mesajı vermek için ilkesel olarak reddetmedi. Masaya davet edilen diğer partilerin ciddi bir oy oranı yoktu, ne seçimin sonucunu belirleyebilirler ne de kamuoyunda vitrine çıkabilirdi. Akşener de bu isimlerin masaya oturmasını söz hakkı ya da eşit oy değil, temsil niteliği ve sembolik anlamından dolayı kabul etti. Ya da sineye çekti.
Benzer bir şekilde temsili genişletmek için masaya gelmesini önerdiği BTP reddedildiğindeyse kafasındaki kuşkular doğrulandı. Bu masa seçim kazanmak için değil Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığını garanti altına almak için kurulmuştu. Kılıçdaroğlu bu küçük partileri bir sene öncesinden kendi adaylığına destek vermesi için çağırmış, küçüklü büyüklü vaatlerle onlarla anlaşmıştı. Adaylığını açıklamasını bu kadar geciktirmesinin nedeni de son anda herkesi kendisine mecbur bırakmaktı.
Masadaki beş erkek karşılarındaki Akşener’i kadın olmasından dolayı da hafife alma yanılgısına düştü. Erkek egemen Türk siyasetinde yaygın bir davranıştı bu, beş erkek bir kadına karşı cephe açtı. Ve bunu açık açık yaptılar. Bir erkeğin maruz kalamayacağı hakaret ve dedikodu Akşener hakkında üretildi.
Özellikle son altı ayda CHP Genel Merkezi’nden kendi şahsına yönelik örgütlü bir saldırı yaşandığının da farkındaydı. Kemal Kılıçdaroğlu’na yakın ve CHP’den beklentisi olan yorumcu ve kanallarda sık sık Akşener hedefe kondu, Kılıçdaroğlu’nun adaylığı üzerine propaganda çalışmaları yapıldı.
Kılıçdaroğlu’nun koltuk sevdası onca başarısızlığına rağmen CHP’yi bırakmamasından belliydi. Belki bu sefer, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılında kendi kariyer hırsını değil, ülkenin geleceğini düşünebilme ihtimali vardı. Meral Akşener de bu yüzden sabretti zaten. Belki bir ihtimal Kılıçdaroğlu’nu adaylıktan vazgeçirebileceğini, kariyer hesabı yapmamaya ikna edebileceğini düşündü.
Kamuoyu araştırmaları ve sokaktaki ses CHP liderine Erdoğan karşısında pek şans vermiyordu. Açık farkla, risksiz, kumar oynamadan kazanacak adaylar vardı. Kılıçdaroğlu onlardan biri değildi. Bunu sokağa çıktığınızda da anlamak mümkün zaten.
Her şey bir yana, Türkiye’de ne zaman liberallerin dediği doğru çıktı? Kılıçdaroğlu en çok onların adayıydı. Geçmişte birçok konuda Türkiye’yi yanıltan bu sesi gür ama sayısı az kitlenin son yanıltıcı hamlesi de Kılıçdaroğlu’nun adaylığını televizyon programları ve twitter hesapları üzerinden dayatmaktı. Sosyal medya daha önce de muhalif mahalleyi yanıltmıştı, bu seçime gidilirken de yanıltıyordu.
Akşener’in itirazı başından beri dayatmaya karşıydı. Masayı daha önce de devirebilirdi ama son ana kadar bekledi. Nükleer seçeneği mecbur kaldığı için tercih etti.
Daha önce Kemal Kılıçdaroğlu’nun Abdullah Gül’ü aday yapmasını engellemişti. Bu sefer de ikinci bir Ekmeleddin vakası yaşanmasın diye uğraşıyordu. Elindeki veriler, sokağın sesi, yaptırdığı araştırmalar Kemal Kılıçdaroğlu’nun riskli bir aday olduğunu gösteriyordu. Oy vereceğini söyleyen merkez seçmen bile son anda vazgeçebilirdi. Pek çoğumuzun Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşı çıkmamız da bundandı: İyi hoştu da garantili kazanacak aday değildi.
Bugün Kılıçdaroğlu’ndan beklentisi olanlar, yarım akıllı liberaller, Türkiye’yi okuyamayanlar, CHP Genel Merkezi’nin kontrolündeki medya kuruluşları, twitter’daki hiçbir kıymeti olmayan uzmanlar ağız birliği etmişçesine Meral Akşener’e saldırıya geçti. Tam da beklendiği gibi. Akşener ise Türkiye’nin geleceği için kendisini bile feda edecek noktaya geldi.
Bazen bir masayı yıkıp yeni bir masaya geçmek gerekir, nükleer seçenek de mecbur kalındığında tercih edilir. Ben Meral Akşener’in hepimizi şaşırtan çıkışını mecbur kaldığı için yaptığını biliyorum. Bu cesur çıkışı bir kumar, hayal ya da fanteziye dayanarak değil, bir oyun planına oturttuğunu da.