Tam 12'den vuran atışlar
Güzellik insanlığın ve dünyanın emrine amade olmalıdır
BİR ANNEDEN KIZINA
Bütün dünya üzerinde benim gibi hiç kimse yok. Bedenimin, düşüncelerimin, fikirlerimin tek sahibi benim. Gözlerimin gördüğü görüntüler bana ait, sadece onları nasıl algılayacağımı bilmeye ihtiyacım var. Kendi fantezilerimin, hayallerimin, umutlarımın ve korkularımın sahibi benim. Ben tamamen bana ait olduğuma göre kendimi çok yakından tanımalıyım. Beni oluşturanların çoğu zaten benim hallerim, geri kalanların ne olduğunuysa bilmiyorum. Ama beni ben yapanları onaylasan da onaylamasan da bilmelisin ki karşındaki kişi kesinlikle özgündür, bana dair her şey içinde yaşadığım anın yansımasıdır.
1100 YILINDA BİR ANGLİKAN PİSKOPOSUNDAN
Genç ve özgürken dünyayı değiştirmeyi hayal ederdim. Olgunlaştığımda dünyanın değişmeyeceğini fark ettim, böylece ülkemi değiştirmeye karar verdim. Bir süre çabaladıktan sonra bunun da önceki gibi imkânsız olduğunu anladım. İleri yaşlarımdaysa ailemi değiştirmeye çalıştım ama eskiden nasılsalar öyle kalmayı sürdürdüler. Şimdi, ölüm döşeğinde asıl misyonumun kendimi değiştirmek olması gerektiğini keşfettim. Eğer bunu yapmış olsaydım, ailemi değiştirmeyi de başarabilirdim. Ve biraz şans da yardım etse bu değişim belki de ülkem ve hatta, kim bilir, belki de tüm dünyayı etkileyebilirdi.
MİDRACH RABBA’DAN DİN ÜZERİNE
İnsanlar dünyaya geldiğinde elleri hep kapalıdır ve sanki şöyle derler: Bütün dünya benim ve ona sımsıkı tutunacağım. İnsanlar dünyayı terk ederken ise elleri her zaman açıktır ve sanki şunu demek isterler: Hiçbir şey benim kontrolümde değil, yanımda götürebileceğim tek şey anılarım, geride bırakacağım tek şeyse tecrübelerimdir.
HALİL CİBRAN’DAN MARY HASKELL’E
Her ikimiz de varlığımızın en uç sınırlarına dokunmaya çalışıyoruz. Geçmişin büyük şairlerinin hepsi Hayat’a teslim oldu. Belirgin bir şeyi aramıyor ya da sırları ortaya dökmeye çalışmıyorlardı: Sadece ruhlarını duygularla coşması için serbest bırakıyorlardı. İnsanlar her zaman güven arar ve bazen bu güvenli ortamı da bulabilirler. Ama güvende olmak kendi içinde bir sondur ve Hayat’ın sonu yoktur. Şairler şiir yazan kişiler değillerdir, kalpleri Aşk’ın kutsal ruhuyla dolu olanlardır.
EPİCTETUS’TAN ÖĞRENCİLERİNE
Birisiyle tanıştığımızda iki şey olabilir: Ya arkadaş oluruz ya da karşımızdaki kişiyi bizim inançlarımızı kabul etmesi için ikna etmeye çalışırız. Kor ile kömür karşılaştığında da aynı şey olur: Ya ateşini karşısındakiyle paylaşır ya da kömürün yoğunluğu altında boğulur, sönüp yok olur. İlk karşılaşmalarda genellikle güvensiz hissettiğimizden umursamazlığı, kibri ya da aşırı tevazuyu deneriz. Sonuçta da olduğumuzdan farklı biri halinde ilişki kurarız ve olaylar bizi aslında bize ait olmayan yabancı bir dünyaya götürür.
KANDİNSKY’DEN RESİM ÜZERİNE
Resim bir sanattır. Sanat ise ruhu geliştirmeyi hedeflemesi gereken bir güçtür. Eğer sanat bu görevini yerine getirmezse bizi Tanrı’dan ayıran cehennem üzerindeki köprü yıkılmış demektir. Sanatçı yeteneğini Tanrı’ya borçludur ve bu borcunu ödemelidir. Bunu yapmak için çok çalışması, sanatında özgür olduğunu ama hayata karşı sorumluluklarında özgür olmadığını bilmesi gerekir. Hissettiği ve düşündüğü her şey, çevresindeki ruhani atmosferi geliştirmesi için gereken hammaddenin parçasıdır. Güzellik, bir sanat eserinde ya da bir kadında, nerede olursa olsun, asla boş değildir; güzellik insanlığın ve dünyanın emrine amade olmalıdır.
(Çeviren: Mine Akverdi Denktaş)