Gerçek gücünün farkında değil
Önce AKP, ardından CHP ve nihayet dün HDP’nin seçim bildirgelerini yerinde canlı takip ettim. Sırf bu 3 toplantı bile, genel seçimlerin adil ve eşit koşullarda yapılmadığının kanıtı. İlk 2 partinin görkemli organizasyonlarının yanında, HDP’ninkini “Mütevazı” olarak tanımlamak bile yetmeyebilir. Buna karşılık, HDP’nin çizimlerle desteklenmiş “Büyük İnsanlık” başlıklı bildirgesine “Sevimli” sıfatı yakışır. Diğerlerine göre daha kısa, daha özlü, daha dinamik... Sonuç olarak HDP bildirgesini, AKP ve CHP bildirgelerinden daha başarılı buldum. Fakat seçimlerin anahtar partisi olan ve bu olgunun da etkisiyle çok güçlü bir rüzgâr yakalayan HDP’den çok daha fazlasını bekliyordum. Ama bir yanda birtakım açılımlar yapma arayışı, diğer yanda şu ya da bu nedenle ayağın frene gitmesi... Basit bir örnek: Filistin, Kıbrıs ve Ermenistan konusunda son derece cesur çıkışlar yapıp, “AB ile müzakere ve tam üyelik çalışmalarını, ilkelerimiz çerçevesinde ele alacağız” demek gibi...
Bildirge kadınlarla başlıyor, gençler, LGBT bireyler, çocuklar diye devam ediyor. Ardından demokrasi, hak ve özgürlükler, farklı kimlikler, dış politika, çevre konularında somut vaatlerle sürüyor. Bu çoğulcu perspektif ‘Türkiye partisi’ veya ‘ana akım parti’ olmak için elzem. Fakat HDP’nin ana omurgası hiç kuşkusuz Kürtler. HDP yüzde 10’u aşacaksa esas olarak Kürtler’in omuz vermesiyle aşacak. Bu nedenle HDP’nin tüm Türkiye’ye seslenmek ile Kürtleri temel almak arasında hassas bir denge tutturması gerekiyor. Bildirgede dengenin Kürtlerin aleyhine şaşmış olduğunu gördüm. Aday listeleri için yapmış olduğum yorumu tekrarlamak isterim: HDP kabuğunu çatlatmış ama tam kıramamış. HDP gerçek gücünün tam olarak farkında değil. Ülkenin sahici anamuhalefeti olabilecek bir partinin hâlâ barajı aşıp aşamayacağını tartışmamızın esas nedeni, HDP’nin çoğu geçmişten gelen birtakım rezervlerinden arınamaması.