Elitler olmadan demokrasi olmaz
Eğer bir ülke kendi elitlerinin oluşmasına izin vermiyorsa, eğer onların devlet yönetimini şekillendirmesine yollar açmıyorsa o ülkede demokrasi de olamaz.
Hele o ülkede demokrasi uğruna popülist söylemlere anti elit duygular da hâkim olursa o ülkede demokrasi olamayacağı gibi, ülke yenilecektir de.
Vasatizmin hâkim kılınması sürecinde memleket beyaz Türkleri tasfiye etme işine girişince, elit oluşturma potansiyeli de tükendi.
AK Parti’nin kendi içinden çıkardığı Recep Tayyip Erdoğan’ın gayretiyle devletin en kritik işleri düzgün yürütülebiliyor.
Erdoğan, konuşma ve davranış üslubuyla, vücut lisanını elitlere özgü kullanma becerisiyle devletin en kritik işlerinde devreye girerek Türkiye’yi global düzeyde var edebiliyor.
Bunları son G20 toplantısında ve halen sürmekte olan Rusya krizimizde gördük.
Erdoğan tek başına bu ülkenin günümüz şartlarında global düzeyde güçlü bir şekilde var olabilmesi için gereken elit gücünü verebilse dahi, Türkiye gibi güçlü ve daha da güçlü olma iddiası bulunan bir ülkede elit kadrosuna da ihtiyaç olduğu aşikârdır.
Beyaz Türk kavramı çok darbe yemiş ve ideolojik açıdan yenilmiş olan bir kavramdır. Ben o kavrama haksızlık da yapıldığını düşünüyorum.
Beyaz Türklük sadece bir hayat tarzına indirgendi, bir elit oluşumundan beklenen derinlik ve entelektüel bakıştan mahrum bırakıldı.
Ülkemizde hayat tarzı tercihleri bir ideolojik kavga konusu hale geldiğinden ve bu konuda AK Parti’nin bir iddiası ve amacı olduğundan, onun ideolojik saldırısı karşısında yok olmaya doğru gitmiş beyaz Türklerin ezik durumu nedeniyle bir elit oluşturma şansı da hiç kalmamış gibi.
Siyasete hâkim kılınan demokratik popülist söylemlerle elit yokluğu boşluğunun doldurulabileceği sanılsa da devlet yönetiminde ve demokrasimizde bir kalite eksikliği belirgin biçimde görülüyor.
Erdoğan tek başına bu boşluğu doldurmak için çalışsa da bizlerin hep birlikte, “Bir elit nasıl oluşur ve devlet yönetimine nasıl hâkim olabilir?” konusu üzerine düşünmemiz gerekiyor.
Başka ülkelerde elit oluşturma süreçlerinin nasıl yaşandığından ve oralarda elitlerin nasıl davrandıklarından da kendimize dersler çıkarmalıyız.
Bu konuda örnek verebilecek bir kitap “The Georgetown Set: Friends and Rivals in Cold War Washington”dır.
Georgetown, Washington DC’de iyi eğitimli ve bağlantıları kuvvetli zenginlerin tercih ettikleri semtin adıdır.
İnsanlar o semtteki kulüplerde, salonlarda, restoranlarda bir araya gelerek devletin ve demokrasilerinin sorunları hakkında tartışıp kurallar koyarlar.
Bugünkü Amerikan devletinin prensiplerinin çoğu, soğuk savaş döneminde konulmuştur.
Her devletin böyle güncel politik kaygılar ve popülist söylemler dışında düşünebilen elitlerinin bir araya gelip tartışabileceği süreçlere ihtiyacı var.
Bu ihtiyaç, vasatizm nedeniyle var olan potansiyelini her geçen gün yitirmekte olan ülkelerde çok daha bariz biçimde ortaya çıkıyor.
Bu ülkenin, entelektüel derinlik kazandırabilecek beyaz Türkleriyle uzlaşma yollarını açması zorunluluğu var.
AK Parti’nin, kendisiyle uyumlu yaşayabilecek elit kadrolara ihtiyacı bulunuyor.
- Seçim sonucu neden böyle oldu?1 yıl önce
- Kitabın ortasından konuşuyorum ve diğer lüzumsuz seçim notları1 yıl önce
- Alevi tartışması1 yıl önce
- Dün bu yazıyı yazarken...1 yıl önce
- Mea Culpa1 yıl önce
- Post-modern seçimin yankıları1 yıl önce
- 'Cool'un büyük kaybı1 yıl önce
- Z Kuşağına güvenilerek siyaset yapılır mı?1 yıl önce
- Muhalif yazarları bekleyen büyük kriz1 yıl önce
- Cumhuriyet Müzesi halk yüzünden kapanabilir1 yıl önce