Türkiye'nin parlak gelecek umudu Erdoğan- Davutoğlu'nun uyumunda
GLOBAL şartlar öyle yoğun ve çetin ki hiçbir ülke artık sadece kendi iç dinamiğiyle yönetilemiyor.
Ülkelerin iç koşullarını tamamen dünya siyasetinin, jeopolitik şartların krizleri belirliyor.
ABD, Rusya, Çin için geçerli olan bu şartlar, Türkiye gibi dünyanın en sarsıntılı, en fazla krize açık bölgesinde yer alan ülkeler açısından çok daha fazla geçerli.
Global dünyadaki her ülke bu dış şartların hâkim belirleyiciliğini kendi iç koşullarında siyasi istikrarı bir şekilde oluşturarak karşılamaya, ayakta durmaya çalışıyor.
Türkiye de bu olağanüstü şartlarda global düzeydeki krizler çağında son derece gerçekçi olmak ve bazı nefrete dayalı söylemleri bir an önce kenara bırakarak ülkenin geleceği için bizi huzurlu ve sakin geleceklere taşıyabilecek liderlik formülü üzerine bir an önce konsensüs oluşturmalı.
Türkiye’nin hem Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliğine hem de Başbakan Davutoğlu’nun aktif olmasına ihtiyacı var.
Bunu kendi siyasi tercihlerimi tamamen bir kenara bırakarak söylüyorum.
Çünkü global dünyanın içinde bulunduğu olağanüstü şartlarda ve ayrıca bölgemizin tehlike sınırlarında olan yaşamına bakarak, bunu son derece gönül rahatlığıyla ifade edebiliyorum.
Dünya sistemi içinde yer alan her ülkenin kendi güçlü, vizyonlu liderlik sistemine ihtiyacı var. Her ülke bunu bir şekilde sağlamak için kendi içinde toplumsal uzlaşmalarını oluşturma yolunda adımlar atıyor.
Türkiye’nin de global dünyanın bu şartları dışında kalabilmesi ve kendi özel koşullarını öne sürerek iç koşullarında istikrar sağlama görevini erteleyebilmesi artık imkânsız. Böyle bir erteleme, ülke olarak intiharımız anlamına bile gelebilir.
Türkiye’nin Erdoğan’ın başkanlığında Davutoğlu’nun da onunla aktif bir uyum içinde çalışacağı düzenlemeye acilen ihtiyacı var.
Bunun şartlarının oluşması için ve Davutoğlu’nu da aktif tutacak bir başkanlık sistemine geçilmesi gerekiyor.
Bu öneriden siyaseten herkes hoşnut olmayabilir, ama onları da anlamakla birlikte dünyanın şu andaki durumunda en gerçekçi çözümün bu olduğuna inanıyorum.
Ancak gözleri Erdoğan ve AK Parti nefretiyle dönmüş bazı çevreler dünya koşullarını da unutarak “Yeter ki Türkiye’de kriz çıksın ve ülke daha da zayıflasın” diyerek bu yola şiddetle muhalefet ediyorlar. Onlar için ülkemizin geleceği değil, dünyada başı dik olarak var olabilmemiz hiç değil, sadece “Erdoğan veya Davutoğlu darbe yesin ve zayıflasın” düşüncesi var.
Açıkça söyleyeyim, böylesine yıkıcı muhalefet bu dünya koşullarında şu anda hiçbir ülkede yok.
Tüm ülkeler, acil olarak iç uzlaşmalarını sağlayıp dış darbelere karşı duracak en güçlü liderliğini nasıl oluşturacağı formülü üzerine çalışıyor.
Türkiye’nin de bunu yapması ve kendi içinde uzlaşması, toplumsal konsensüsünü sağlaması gerekiyor.
Ben önceden, daha sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan da açıkça dile getirdi; bugünkü koşullarda, hem iç hem de dış koşulları göze aldığımızda Türkiye’nin kurtuluşu yarı başkanlık sistemine bir an önce geçilmesindedir.
Bu sistemde Erdoğan güçlü bir başkan olacak, ama aynı zamanda Başbakan Davutoğlu ile de aktif bir uyum içinde çalışabilecek.
Bunun nasıl olabileceğini merak edenler Fransa örneğine bakabilirler.
Bu şu anda Türkiye’de zaten fiili olarak olan durumdur, ama gerçek olduğunda bu sistemden alabileceğimiz yararları tümüyle de alamıyoruz. Kıymetli zamanı kaybediyoruz.
Bu yüzden fiilen var olan bu sistemin bir an önce yasal ve anayasal çerçevesini oluşturup gerçek bir yarı başkanlık sistemine geçilmelidir.
Geleceğimizi bir şekilde kurtarabilmek için zamanımız gerçekten de daralıyor, dış şartlar her geçen gün daha da bozuluyor.
Türkiye nefret söylemleriyle önünü tıkamaya çalışan insanları bir kenara bırakarak Erdoğan ve Davutoğlu’nun, aktif bir uyum içinde Erdoğan’ın vizyoner liderliği altında çalışmalarının uygun şartlarını sağlamak zorundadır.
- Seçim sonucu neden böyle oldu?1 yıl önce
- Kitabın ortasından konuşuyorum ve diğer lüzumsuz seçim notları1 yıl önce
- Alevi tartışması1 yıl önce
- Dün bu yazıyı yazarken...1 yıl önce
- Mea Culpa1 yıl önce
- Post-modern seçimin yankıları1 yıl önce
- 'Cool'un büyük kaybı1 yıl önce
- Z Kuşağına güvenilerek siyaset yapılır mı?1 yıl önce
- Muhalif yazarları bekleyen büyük kriz1 yıl önce
- Cumhuriyet Müzesi halk yüzünden kapanabilir1 yıl önce