Emek hırsızları
Başkasının çalışmasını kaynak belirtmeden alıp kendininmiş gibi kullanmak (plagiarism), akademi dünyasındaki en büyük ayıptır. Bunu yapan sadece meslekten atılmakla kalmaz, hayat boyu meslektaşlarının yüzüne de bakamaz.
Bu tür süreçler akademi dünyasında ağır aksak bir şekilde işletilse de nedense bizim medya dünyamız böyle durumlarda ortada hiçbir şey yokmuş gibi utanmaz bir tavır sergileyebiliyor.
Geçenlerde böyle bir durum bizim de başımıza geldi ve bazı insanların ne kadar ilkesiz ve utanmazca davranabildiklerini Habertürk camiasında hayretle izledik.
Gazetemiz Habertürk, birkaç gün önce harika bir iş yaptı, “HTDOKUN” teknolojimizi de devreye sokarak “Sultanahmet bombacısı” görüntülerini kâğıt bağlantılı dijital uygulamamızda gösterdi. Bu tamamen özel bir haberimizdi. Tam anlamıyla bir atlatma haberdi. Çok da ilgi gördü.
Rakiplerimizin bunu kıskanmaları normaldi, ama daha sonra bazılarının yaptıkları tamamen tuhaftı. Kanal D, hiçbir atıfta bulunmadan, kaynağını hiç belirtmeden görüntüleri bizim HTDOKUN uygulamamızdan aynen alıp kullandı. Arkadaşların fazla etik kaygıları yok galiba.
Oysa Hürriyet Gazetesi, bu konuda gayet düzgün davrandı ve canlı bombanın görüntüsünü kullanıp kullanamayacaklarını sordular. Gazete yönetimi de “Kullanın, para filan da istemeyiz, sadece kaynağını belirtin yeter” dedi, onlar da aynen böyle yaptılar.
Meslektaşlarımızı bu etiğe uygun davranışları nedeniyle kutlarız. Umarım Kanal D yönetimi, Hürriyet yöneticileriyle bir araya geldiklerinde onlardan biraz etik dersi alır. Bence Aydın Doğan’ın onları çalışma yemeğinde bir araya toplamasında büyük yarar var.
Beni asıl şaşırtan, Cumhuriyet Gazetesi’nin davranışı oldu. Fırsat bulduğunda herkese ahlak dersi vermeye pek meraklı bu gazete de görüntümüzü alıp kullandığı halde hiçbir kaynak belirtmedi.
Bizler bazı gazetecilerin bu davranışlarına üzüldük üzülmesine ama atlatma haberimiz karşısında böyle çaresiz kalmalarını da keyifle izledik doğrusu. Ve HTDOKUN teknolojimizin, “kâğıdı dijitalde canlandıran” o teknolojinin nasıl da önemli olduğunu bir kez daha göstermiş olmanın keyfini yaşadık.
OSCAR’I O FİLM ALIR
88. Oscar Ödülleri’nin adayları açıklandı. Ödüllerin dağıtılacağı 28 Şubat’a kadar hemen herkes kendi tahminini açıklayacak, hatta bahis bile oynanacak. Ben öncelik alayım ve Oscar tahminlerimi bugün vereyim dedim:
CASUSLAR KÖPRÜSÜ: Bir casus romanları tutkunu olarak, “Soğuktan Gelen Casus” ve “Tinker Tailor Soldier and Spy”ın yazarı Jonh le Carre’nin romanından aldığım keyfi beyazperdede tüm mizanseniyle vermesine rağmen En İyi Film Oscar’ını alacağını düşünmüyorum.
DİRİLİŞ (REVENANT): Leonardo DiCaprio, En İyi Erkek Oyuncu ödülünü mutlaka alacak da Diriliş’in En İyi Film Oscar’ını alacağını tahmin etmiyorum. Alamasa da yılın en keyifle izlenen, izleyiciye en fazla heyecan veren filmi de bu olmalı.
Bunlar alamayacaklar; çünkü “Büyük Açık” (The Big Short) ele aldığı sosyal içerikli konuya son derece orijinal yaklaşımıyla ve konuda var olan son derece karmaşık ve teknik ilişkileri inanılmaz orijinal bir film tekniğiyle aktarmasıyla bence hem yılın hem de birkaç on yılın en güzel ve ilginç filmlerinden biri.
Oscar sürecinde oy verenler de geleneksel olarak liberaldirler ve sol tavırlardan çok hoşlanırlar. Bu filmdeki siyasi tavır da onları çekecektir ve bence tüm bu dengelerden sonra “Büyük Açık”ın En İyi Film Oscar’ını almaması sürpriz olacaktır.
Ve güzel bir sürpriz de olabilir bu sene. Fransa adına Yabancı Dilde En İyi Film dalında yarışacak “Mustang” adlı Deniz Gamze Ergüven’in filmi bu yıl bizlere “Oscar’a Türk imzası” başlıklarını attırabilir.
AHMET HAKAN’IN HAYAL DÜNYASI
Yazdıklarından gördüğüm kadarıyla hayli kısıtlı bir dünya hakkında yazıyor. Ama ne yapacaksınız, fonksiyonu gereği ona buna bulaşırken bize de dün bulaşmaya çalışmış.
Habertürk Gazetesi’nin Fehmi Koru ile yollarını ayırdığını duyduğunda aklına ilk gelen şeyi yazmış. Onun aklına gelen ilk şeyin bu olması çok doğal; çünkü kendi yaşadığı ortamda görüp bildiği bundan ibaret. Bu tür davranışlara orada alışmış, bunu kültür olarak ona benimsetmişler, herkesi kendi etrafındakiler gibi sanıyor, başkalarının farklı olabileceğini hayal bile edemiyor.
Dedim ya son derece kısıtlı bir dünyada, kısırdöngü içinde yaşıyor. Başka gazetelerin idari kararları hakkında ahkâm keseceğine kendi gazetesinde yaşananları bir düşünsün, sonra da o ortamda bir etik bilgesi havalarında var olmaya çalışmanın komikliğinin getirdiği ezikliği atmanın başkalarına bulaşmak yerine başka yolunu bulsun.
- Seçim sonucu neden böyle oldu?1 yıl önce
- Kitabın ortasından konuşuyorum ve diğer lüzumsuz seçim notları1 yıl önce
- Alevi tartışması1 yıl önce
- Dün bu yazıyı yazarken...1 yıl önce
- Mea Culpa1 yıl önce
- Post-modern seçimin yankıları1 yıl önce
- 'Cool'un büyük kaybı1 yıl önce
- Z Kuşağına güvenilerek siyaset yapılır mı?1 yıl önce
- Muhalif yazarları bekleyen büyük kriz1 yıl önce
- Cumhuriyet Müzesi halk yüzünden kapanabilir1 yıl önce