Tüm İstanbul bunu konuşuyor: Ali Koç mu yoksa Ömer Koç mu?
TAZİYELERİN kabul edildiği Divan Oteli’nde ailenin duruşunu, tavrını gördüğümde “Türkiye’nin düzgün burjuvaları işte bunlar” diye düşündüm.
Rahmi Bey’in, bir ödül almak için gittiğimiz New York’ta Four Seasons Oteli’nde düzenlenen ödül törenine katılanları gördüğümde de düşünmüştüm bunu.
Törene katılan Amerika’nın varlıklı ailelerini gazetelerde, gece yaşamında, dedikodu sayfalarında göremezsiniz. Eğer burjuva sınıfı içinde bir “mavi kan” gruptan bahsedilecekse işte onlar o gün Rahmi Bey’in arkadaşları olarak salona gelenlerdi. Rahmi Bey onların içinde son derece rahattı. Paylaşılan değerlerin, hayat tarzlarının verdiği rahatlıkla konuşuyorlardı birbirleriyle.
Bu gibi aileler, ekonomi dışında gazetelere pek çıkmazlar, ama çıktıklarında da ilgi son derece fazla olur.
Ailenin yaşadığı büyük acıdan sonra şimdi doğal olarak Mustafa Koç’un yerine kimin geleceği konuşuluyor.
Arkadaşım, “Ömer Bey’in kalitesini, hayat gustosunu anlamak için bunu okuman bile yeter” dedi. Zaten bildiğim bir şeydi, ama bu “Hayatın güzelliklerine olan tutkusu ve doya doya yaşama arzusu acaba onun işe yeterince konsantre olmasını engeller mi?” korkusunu da yaratıyor.
İş âlemini en iyi ve en doğru bilen Ekonomi Müdürümüz Yavuz Barlas’la da detaylı konuştum meseleyi.
İş dünyasının bazı büyükleriyle de konuştuktan sonra çoğunun, Ali Koç’un iş dünyasıyla ilgili düşüncelerini ve devletle olan diyaloğunu bildiklerini, Ömer Koç’un ise kalitesini bilmekle birlikte tarzı hakkında fazla bilgili olmadıklarını gördüm.
Herkesin kendine göre bir fikri tabii ki olacak, ama Koç Ailesi gibi gerçek burjuva ve kurumsal davranmaya dikkat eden aileler, bu tür geçiş süreçlerini de doğru yönetmeye dikkat ederler. Bunu da öyle yapacaklarına eminim.
TAHSİN YÜCEL'İN CENAZESİ
TÜRK edebiyatının dev ismi Tahsin Yücel’in cenazesinde gördüğüm katılımcı azlığı ve ilgisizlik dikkatimi çekti. Mustafa Koç’un ve Kamer Genç’in hayatını kaybettiği bir konjonktürde, bir nebze alt sıraya düşmesi gayet tabii ki normaldi.
Ama onun içinde bulunduğu âlemin cenazesine ilgi göstermesi ve son vazifelerini yapması da doğal olacaktı gibi geliyor bana. Ben edebiyat dünyasının önemli isimlerini, birkaçı dışında onun cenazesinde ne yazık ki göremedim.
“Acaba” dedim kendi kendime, “Edebiyat çevresinde Orhan Pamuk çetesi olarak nitelendirilebilecek insanlar onu cenaze töreninde bile yalnızlaştırmaya mı çalıştılar?”
Malum Tahsin Yücel, “Orhan Pamuk, Türkçe’yi iyi kullanmayı bilmiyor” diye yazmış ve bu söz edebiyat dünyamızda Orhan Pamuk’u koruyup kollamayı kendisine vazife edinmiş insanları hayli kızdırmıştı.
Hatta Tahsin Yücel’in gençlik yıllarında yazdığı bir yazıyı bile bulup “Asıl sen kendine bak” şeklinde karalama bile yapmışlardı.
Eğer edebiyat dünyamız içinde önemli köşebaşlarını tutmuş bu insanlar, kavgalarını Tahsin Bey’in ardından cenazesine katılmayarak da sürdürdülerse, bunu bir edebiyat insanında olması gereken duyarlılıkla hiç bağdaştırmadığımı da söylemem gerekiyor.
LEYDİNİN TOPUK SESLERİ
PARTİ meclisine birinci sıradan girmesinden sonra Selin Sayek Böke’nin ileride partinin başına geçebileceği ve beklendiği gibi Hillary Clinton ABD Başkanı olduğu takdirde o konjonktürde bunun kaçınılmaz dahi olabileceği söylenmeye başlandı. Hatta Selin Hanım’dan bir yeni Tansu Çiller türü yükseliş öyküsü yaratılmaya da çalışılıyor. Tansu Hanım yükselişe geçtiği dönemde Hürriyet Gazetesi’ndeki “Leydinin topuk sesleri” başlığı çok konuşulmuştu. Şimdi de CHP içindeki tartışmalarda hep taraf konumda olan Cumhuriyet Gazetesi’nde de bu başlığı atmaya hevesli bir kadro oluşmaya başladığını görüyorum. Selin Hanım’ın başkanlığa çok yakışabileceğini ben de düşünüyorum. Türkiye’ye yakışacağını da hissediyorum, ama Selin Hanım, başkanlığın yakalanması zor bir süreç ve başka nitelikler gerektirdiğini görecek kadar sağduyulu ve bilinçli bir kadın gibi görünüyor.
ERDOĞAN-BIDEN GÖRÜŞMESİ
BULUNDUĞUMUZ coğrafyada haritalar, çok gizli ve önemli devlet belgeleri sıralamasının başında gelmelidir. Çünkü bu coğrafyada yaşayanların gelecekleri, çizilen haritalarla belirlenir. Bazılarının hesaplaşması ise şimdi olduğu gibi yüzyıllar alabilir.
Bu nedenle Abdülkadir Selvi’nin yazısından öğrendiğime göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkan Yardımcısı Biden, görüşmelerinde ceketlerini çıkarmışlar. Ve Erdoğan, açtırdığı haritanın başında Biden’a gerekenleri anlatmış. Eğer devlet birimleri görüşmenin bu anının bir fotoğrafını çektirip bize verseydi, bu şu konjonktürde çok değerli ve önemli bir gelişme olurdu.
Ben böyle bir fotoğraf üzerine büyükçe bir kitap bile yazabilirdim. ABD başkanları bu fırsatları hiç kaçırmaz ve resmi fotoğrafçılarını bu gibi durumlarda devreye sokarlar. Umarım Cumhurbaşkanı Erdoğan da bu talimatı, diğer görüşmeler için verir.
- Seçim sonucu neden böyle oldu?1 yıl önce
- Kitabın ortasından konuşuyorum ve diğer lüzumsuz seçim notları1 yıl önce
- Alevi tartışması1 yıl önce
- Dün bu yazıyı yazarken...1 yıl önce
- Mea Culpa1 yıl önce
- Post-modern seçimin yankıları1 yıl önce
- 'Cool'un büyük kaybı1 yıl önce
- Z Kuşağına güvenilerek siyaset yapılır mı?1 yıl önce
- Muhalif yazarları bekleyen büyük kriz1 yıl önce
- Cumhuriyet Müzesi halk yüzünden kapanabilir1 yıl önce