Türkiye'nin Kürtlere yaklaşımı
Global güç merkezlerinin hemen hepsi büyük ve pis bir oyun oynuyorlar. Türkiye’yi de oyunlarının içine çekmek için planları var. Çekmek istiyorlar, çünkü hemen hepsinin Türkiye hakkında bazı emelleri var.
Rusya ve ABD, kendi çıkarları için Türkiye’ye karşı Kürt kartını öne sürdüler. Kürt vatandaşlarımızın, sağduyulu ve düzgün bir geleceğin ancak Türkiye’yle birlikte olabileceğini görmeleriyle ülkemiz sağlam bir şekilde duruyor bu iki güce karşı.
Onlar da boş durmuyorlar. PKK ile sorunlu geçmişimizi de kullanarak bölgesel Kürt oluşumlarına yaklaşımlarımız hakkında yalanlar söyleyip dengeleri aleyhimize döndürmeye çalışıyorlar.
Özellikle bu kritik konjonktürde Türkiye hem teröre karşı tavrını hem de bölgesel Kürt varlığına yönelik duruşunu çok net anlatmalı ve global yalanlara karşı sağlam durmalı.
Bazı konular bize çok tanıdık ve tekrar gibi gelse de dünyanın Türkiye’nin konumunu ve önemini anlaması için hiç bıkmadan anlatmalıyız. Bunu hep yapmaya çalışan Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Davutoğlu’nun çabalarının arkasında milletçe durup gereken desteği de vermeliyiz.
Baştan şunu söyleyeyim: “Başbakan Davutoğlu, dünyada şu anda mevcut politik liderler arasında Kürt kimliğine saygı, sevgi ve şefkat konusunda en duyarlı ve samimi olan politik şahsiyettir. Böyle bir kişinin Türkiye’nin Başbakan’ı olması sadece Türkiye’deki değil, dünyadaki gerçek Müslüman Kürt kimliği için de tarihi bir şanstır.”
Bunu söyledikten sonra Türkiye’mizin bölgedeki önemli rolünü de açıklayacağım: “Türkiye, Suriye’de bir Kürt varlığına değil Apoist PKK’nın statü kazanmasına ve devletleşmesine karşıdır. Çünkü böyle bir yapılanma Türkiye’nin birliğine, barışına ve demokrasisine silahlı bir tehdit oluşturacaktır.”
Bölgemizde pis oyunlarını oynamakta olan global güç merkezleri Türkiye’nin birliği, barışı ve demokrasisiyle pek ilgilenmeyebilirler, bunu umursamayabilirler de. Ama onlar bilmeliler ki, bölgemizde ve dünyada huzura, barışa, düzene ulaşma imkânı, eğer burada kendi içinde birliğini sağlamış, demokrasisini işleten bir Türkiye ve onun liderliği gibi Kürtlere saygı, sevgi ve şefkatle yaklaşabilen liderler olmadığı takdirde mümkün değildir.
Şunu biliyorum ki, önlerine bazı haritalar sererek hem bölgemizi hem de Türkiye’yi karıştırmaya çalışan bazı global güçler, bu gerçekleri biliyorlar ama kendi kamuoylarından saklıyorlar.
Tarihten gelen gücümüzle birlikte bugünkü haklı konumumuzu, o ülkelerin kamuoylarına ve halklarının vicdanlarına hitap ederek anlatmayı sürdürmeliyiz. Çünkü ben inanıyorum ki Türkiye, güçlü ve sağlam biçimde durmadan bölgeye huzur ve barış katiyen gelmeyecektir. ABD ve Rusya’nın uzun vadeli çıkarları, böyle bir Türkiye’nin varlığına bağlıdır.
GAZETECİLİK BUDUR
Amerika’daki uzay izleme ve dinleme istasyonunda yıllardır ispatlanamayan uzay-zaman dalgalanmaları ve fırtınası kaydedilince, sonunda Einstein’ın yıllar önce ortaya attığı teori de doğrulanmış oldu.
Haber her medyada verildi ama çoğu aslında o anda ne olduğunu tam anlamadan sundu haberi. Hatta bir TV spikeri, “Size şimdi bir şeyler anlattım ama dediklerimin ne olduğu hakkında hiçbir fikrim yok” dedi.
Ertesi günün New York Times’ını elime alınca bunu manşet yapmış olduklarını gördüm. Haberi sadece birinci sayfadan vermekle kalmamışlar, içeride de tam bir sayfa ayırarak olayı tüm boyutlarıyla anlatmışlar .
Okuyunca ne olup bittiğini, hadisenin önemini, teorik tartışmaların geçmişini ve bundan sonra olacakları da anlıyordunuz.
Fizik teorisinin bu son derece karmaşık ve zor sorunu hakkında kısa sürede bu kadar kapsamlı yayını sıcağı sıcağına yapabilmek hem bir mucize hem de büyük bir gazetecilik başarısıydı.
Gazetenin Times Square’daki merkezinde herkes o gün bu haberin gururunu yaşıyordu.
PEKİ HABERİ KİM YAZMIŞTI?
Bu kadar kısa sürede, bu kadar zor bir konuda böyle mükemmel bir yazıyı acaba kim yazmıştı? Arkadaşlara bunu sordum.
Tahminim doğru çıktı. Dennis Overbye MIT’den mezun bir fizikçiydi. Astronomi masterini de UCLA’den almıştı. Uzay ve teorik fizik konusunda birçok makalesi ve “Lonely Hearts of the Cosmos” ile “Einstein in Love” adlı iki de kitabı vardı.
2014’te açıklayıcı gazetecilik dalında Pulitzer finaline kalmıştı. 1988’den beri New York Times’ta bilim editör yardımcısıydı.
UZAYDA ARMAGEDDON
Bir düşünsenize; 1 milyar ışık yılı uzaklıkta, bir tanesi Güneş’in hacminden 36 misli, diğeri ise 29 misli büyük olan iki kara delik birbirlerinin etrafında saniyede 250 kere hızla dönmeye başlıyorlar. Birbirlerine yaklaşıp çarpışıyorlar ve sonuçta saniyenin beşte biri süresinde 62 tane Güneş kadar hacmi olan bir kara delik oluşuyor.
SESİ YAKALAYAN ÜS
Lıgo (Laser Interferometer Gravitational-Wave Observatory) diye adlandırılan ve uzaydaki o kritik sesi yakalayan üsler, Washington ve Lousiana eyaletlerinde var.
4’er kilometre uzunluğunda tüplerden oluşan bir gözlem alanı bunlar. Tüpler uzaydan yansıtılan ışık ve sesi içinde tutup incelemeye elverişli yapılar.
Uzayda kütle çekim dalgası olduğu anda oluşan gravitonlar, bu tüplerin içine alınıyor ve en güçlü mikroskoplarla bile zor görünen bu parçacıklar inceleniyor. Bunlar bizlere hem uzayın gizemleri hem de yaradılışa yol açan patlama hakkında bilgi de verecekler.
- Seçim sonucu neden böyle oldu?1 yıl önce
- Kitabın ortasından konuşuyorum ve diğer lüzumsuz seçim notları1 yıl önce
- Alevi tartışması1 yıl önce
- Dün bu yazıyı yazarken...1 yıl önce
- Mea Culpa1 yıl önce
- Post-modern seçimin yankıları1 yıl önce
- 'Cool'un büyük kaybı1 yıl önce
- Z Kuşağına güvenilerek siyaset yapılır mı?1 yıl önce
- Muhalif yazarları bekleyen büyük kriz1 yıl önce
- Cumhuriyet Müzesi halk yüzünden kapanabilir1 yıl önce