Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Dünyanın en güçlü kapitalizm merkezi olan, aynı zamanda en aktif “millennial kuşağı”na sahip bulunan ve bunların arasından büyük iş insanları, milyarderler çıkaran Amerikan kapitalizminde son derece ilginç ve sonuçları global düzeyde duyulacak bir gelişme yaşanıyor.

Y kuşağı olarak da adlandırılabilecek 1980 ile 1990 doğumlu bu gençler, demokratik sosyalizme doğru kayıyorlar ve sosyalist tavırlar alıyorlar.

ABD başkanlık yarışında yükselen yıldız olan ve kendini sosyalist olarak tanımlayan Bernie Sanders’in genç kuşaktan gördüğü büyük ilgi ve gençlerin 1970’li tarihlerin sosyalistlerine benzeyen tavırlar almalarının dalga etkileri, global düzeyde her ülkede mutlaka hissedilecektir.

Örneğin, adı mutlaka takma olan Holly Wood adlı genç kız, 16 Şubat’ta New York medyasının en güçlü alternatif gazetelerinden Village Voice’te, “Feel the yearn: Why one millennial feminist would rather go to hell then vote for Hillary” başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Genç kızın Hillary Clinton’a oy vermek yerine cehenneme gitmeyi tercih edeceğini ve adayının Bernie Sanders olduğunu anlattığı bu yazısı, yeni sosyalist gençliğin adeta manifestosu haline geldi. Kafelerde çok tartışılan yazı, radikal geçmişi de olan bu şehirde bazı sosyalist kıpırdanmalara da yol açtı. Hatta Marksizm’in zirve yaptığı 1970’li yıllarda bu şehrin sokaklarında bir devrimci olarak dolaşmış olan ben bile o yılların havasını hissetmeye başladım.

HANGİ KAPİTALİZM?

Şimdi soru şu: “Dijital devrimin tüm avantajlarını kendi lehlerine kullanabilen ve yeni ekonomide yaratıcılıkları ve girişimcilikleriyle büyük paralar kazanan bu kuşak, acaba neden sosyalizme yönelmeye başladı?”

Bu soruyu, “Nasıl bir kapitalizm?” sorusuna cevap verecek şekilde düşünmeliyiz. Üretim süreçleri ve sınıfsal konumları temelde aynı da olsa global düzeyde iki farklı kapitalizm olduğu söylenebilir:

1- Amerikan kapitalizmi: Burada bireyler acımasız rekabet içine itiliyorlar. Vahşi denilecek ortamlarda iş bulmaya ve çalışmaya, acımasızlığa alıştırılıyorlar. Sonuçta çalışan bir kişi, kendini ertesi gün evsiz olarak sokakta bulabiliyor. Paran olmadıkça ne sağlık ne de iyi eğitim imkânı veriliyor. Üstelik Amerikan halkı, bu koşulların doğal olduğuna ve kaçınılmazlığına da inandırılmış vaziyette.

2- Avrupa kapitalizmi: Sosyal devlet olarak da tanımlanabilecek, bireylere hızla ve büyük para kazanma şansı yerine bazı güvenceler veren (herkese sağlık hizmetleri ve istediği eğitimi alma gibi), insanları evsiz olarak sokaklara salmayan sosyal demokrat kapitalizmi. Kaba hatlarıyla anlattığım global kapitalizmin iki biçimi bu şekildi. İşte millenyenler, acımasız kapitalizmin koşullarından yararlanıp büyük paralar kazanmalarına rağmen, getirdiği her türlü korumasızlık, güvencesizlikten korkmuş ve yorulmuş durumdalar.

Artık alıştıkları Amerikan yaşam tarzı yerine, örneğin Danimarka’daki bir yaşamı tercih edeceklerini ortaya koymaya ve söylemeye başladılar.

Yani etrafı yakıp yıkarak, düzenleri bozarak büyük paralar kazanmak yerine, makul düzeyde paralar kazanırken güvenli bir sağlık sistemi hizmeti ve bireysel bazı güvencelerin de sağlanmasını istiyorlar.

TÜRKİYE’Yİ DE ETKİLER

Bu çarpıcı ve önemli değişim şu anda Amerika’da yaşanıyor, ama bunun global bir trend olması ihtimali de büyük. Kanada ve İngiltere’de sosyalistlerin yükselişi de bunun diğer bir yansıması.

Merkez ülkelerde başlayan bu güzel gelişmeden çevre ülkelerin de etkilenmemesi imkânsız. Keza Türkiye de bu demokratik sosyalizmin yükselişinden yakında etkilenecektir. Türk sosyalistleri en iyi bildikleri işle, yani konuyu sadece tartışmakla yetinmeyip, bu dalga Türkiye’yi etkilemeye başladığında örgütsel olarak ne yapabilecekler, bunu da düşünmeye başlamaları gerekiyor.

BİG BANG THEORY

Tutkuyla izlediğim Big Bang Theory dizisinde Sheldon bir söz söyledi, bunu sizinle paylaşmalıyım. Arkadaşlarıyla içki içerken kafayı biraz buluyor ve tuvalete gidiyor. Dönüşte kendinden çok emin bir halde arkadaşlarına, “İnanamayacaksınız, burada tuvaletler çok harika; içinde yemek pişiren birçok insan bile var” diyor.

KOMÜNİST MANİFESTOSU

Eski tüfek diye tanımlayacağım bir arkadaşım cep telefonu mesajında bana komünist manifestosunun 168 yıl önce kaleme alınan ilk taslağını yollamış. Tek sayfayı bile görünce, hele alt sol köşede Karl Marx’ın adını okuyunca içime bir sıcaklık geldi. “O devrimci gençlik hareketi, hayatımın en güzel günleriydi” diye düşündüm. Güzel olan sadece o günler değildi, “Daha da güzel günler gelecek” inancıydı. Bu tek sayfa bile bu duygularımı tekrar canlandırdı.

Sayfayı görünce, Karl Marx’ın müzenin loş odasında dünyayı değiştirecek manifestosunu yazarken, daha sonra da Engels’le buluşmaya giderken yolda yazdıklarını düşünmesini hayal ettim. Ayrıca elimde olmadan “Neyse ki oğlumun el yazısından daha berbat bir el yazısı olan bir insan varmış, hatta o Karl Marx bile olabiliyormuş” diye de düşündüm.

POP-GURME

Bizim, “haberturk.tv” sitesi olarak yiyecek içecek âlemine özel bir ilgimiz var. Bu konuda yazı istediğimiz bi çok arkadaşımız yazılarını birbiri ardına göndermeye başladılar. Eh ben de bir Mr. Gurme olarak bu konuda kalem oynatacağım ve sitemizde sıkça bu konulara gireceğim. Dolayısıyla yemek kültürü ve gurme trendleriyle ilgileniyorsanız “haberturk. tv” sitemize arada bir bakın derim.

New York’taki meslektaşım Melike Ayan, bize şehrin trendlerinin nabzını tutmaya başladı bile. İlk olarak şehrin en iyi çorbalarının peşine düşmüş, fotoğraflı sonuçlarını yazıp yolladı. İnsana yaşama keyfi veren yiyecek-içecek dünyası hakkında sitemizde hep iyi işler yapacağımız konusunda çok iddialıyız.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar