Erdoğan'a karşı yazının karanlık perde arkası
TÜRKİYE’de büyükelçilik yapmış iki eski diplomat, Eric Edelman ve Morton Abramowitz, Washington Post Gazetesi’nde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ağır cümlelerle saldıran bir yazı yayınladılar. Bu yazının amacı ne Türkiye ne de Erdoğan’dır; asıl amacı Washington’da başlayan müthiş güç mücadelesinde yer tutma çabasıdır.
Gerçi Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın onlara anlayacakları üslupla gereken cevabı hemen verdi, ama Washington’un resmi koridorlarındaki karanlık bağlantıları, entrikaları iyi bilen bir gazeteci olarak o yazının perde arkasında ne olduğunu bir de ben anlatayım dedim.
Amerikan yönetimindeki “neocon” diye bilinen grup Obama döneminde eski güçlerinden çok kaybetmişlerdi.
Bu neocon’lar dış politikada en şahin olan gruptur. İslam karşıtıklarını uzun yıllardır Amerika’nın resmi politikası haline getirmeye çalışıyorlar. Resmi görevleri dışında İsrail için lobi faaliyetleri yaparak para kazanırlar.
Obama döneminde şahinliklerine talep kalmamıştı. Beyaz Saray’ın İsrail ile ilişkilerinin kötüleşmesiyle lobi faaliyetlerine de fazla talep kalmadı.
Şimdi Cumhuriyetçi Parti seçimlerde iddialı ya, aşırı sağa kayacak bir yeni başkan seçilmesi ihtimali var ya... Neocon hareketin de geleceğe yönelik umutları artmaya başladı.
“Bush’un teröre savaş açtığı dönemdeki şaşaalı dönemlere tekrar kavuşur muyuz?” diyerek umutlanıyorlar. Eğer bu beklenen olursa neocon’lar tekrardan Washington’daki en güçlü grup haline gelecekler. Derin devlet güçleriyle derin bağlantıları sayesinde bu güçleri gerçekten fazla olacak.
Eski Türkiye büyükelçileri böyle bir fırsatın gelmekte olduğunu görüp şimdiden pozisyon almak ve gelecekteki olası güç paylaşımında öne çıkmak için bu yazıyı şimdiden yazdılar. Çünkü başkan kim olursa olsun yönetimin en önemli problemlerinden bir tanesinin Türkiye ile ilişkilerini tekrardan düzene sokmak olacağını görüyorlar. Gelecekte güçlü bir söz sahibi olmak için Washington ayak oyunlarına şimdiden başlamış durumda.
Bence cevap verelim filan ama fazla ciddiye almaya da gerek yok.
ABD İLE İLİŞKİLER DÜZELİYOR
Oldukça uzun bir süredir ABD ile ilişkilerimiz gerçekten bozulmaktaydı. Bu neocon’ların ellerini ovuşturdukları dönemdi, fakat Davutoğlu hükümetinin diplomatik adımlarıyla son olarak bu ilişkilerde hızlı bir düzelme sürecine girildi. Bunun kanıtı olarak başlıca iki kanıt ileri sürebilirim:
1- ABD Dışişleri Sözcüsü, PYD ile ilgili açıklama yaparken “Amerika’nın Kürtlerin özerk bölge talepleriyle ilişkili destek veren bir tavrı yoktur” dedi.
2- Uzun süredir soğuk havada olan istihbarat çevreleri yeniden sıcak ilişkiler içine girdiler. CIA ve MİT Suriye sınırında ortak bir üs kurarak hem istihbarat paylaşmaya hem de ortak çalışmaya başladılar.
Neocon klik ne kadar uğraşırsa uğraşsın ben yakında Washington’a resmi ziyarette bulunacak olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın orada sıcak karşılanacağını ve görüşmelerin karşılıklı anlaşmayla sonuçlanacağını düşünüyorum.
LIBERLAND
Şimdi bir haber duydum; buna benzer bir ütopya Avrupa’da gerçekleşmiş. Orası benim hayalimdeki ülke kadar güzel değil ama o coğrafyada olacağını hayal ettiğim çoğulculuk, hoşgörü, hayat tarzlarına saygı gibi şeyler o coğrafyada da var.
Liberland adlı yeni bir ülke kurulmuş.
Hırvatistan ile Sırbistan arasındaki sınırda yer alan, sahibi belli olmayan tartışmalı bir arazi bulunmuş ve ütopyasını yaşamak isteyenler Liberland adıyla ülkeleşme yolunda adımlar atmaya başlamış.
Liberal tavırları mutlak olan bir ülke burası. Kendilerini Amerikan demokrasisi ile Norveç demokrasisinin sentezi bir ülke olarak tanımlıyorlar.
Birleşmiş Milletler bunu resmen tanımamış ama Türkiye de dahil onlarca ülkede temsilcilikleri şimdiden var, isteyen çifte vatandaşlık alabiliyor.
Ülkenin tek şanssızlığı komşularının Sırbistan ile Hırvatistan olması. Onların arasına böyle bir ülke kurmak bizim güneyde PYD ile DAEŞ hâkimiyetindeki bölge arasında bir Danimarka kurmaya çalışmaya benziyor.
AKILLI TELEFON SONRASININ HÂKİMİYETİ AMAZON'DA OLACAK
AKILI telefonlar uzun zamandır dijital dünyanın hâkimiyetini elinde tutuyorlar.
Piyasaları hâlâ canlı ama uzmanlar onların dünyasının tıkanma noktasına geldiğini düşünüyorlar.
Bu nedenle dijital dünyada yeni trend belirleyicinin ne ve hangi şirket olacağı uzun süredir tartışılıyor.
Bunun Apple, Facebook, Microsoft veya Google mı olacağı, yeni ürünün bunlardan birinden mi geleceğine bakılıyordu.
Sonunda sürpriz Amazon’dan geldi.
Amazon “Echo” adını verdiği aleti piyasaya sürdü bile, ama bu Amazon’da bile zor bulunuyor. Talep o kadar fazla anlayacağınız. Amazon 180 dolardan satıyor bunu, ama e-bay gibi sitelerde fiyat 300 dolara kadar çıkıyor.
Bu Echo, bir ev dijital asistanı.
Sizin sesinizi yüksek teknolojiyle tanıyor ve taleplerinizi hızla yerine getiriyor. Alışveriş listenizi söylüyorsunuz, Echo anında siparişleri tabii ki Amazon üzerinden veriyor ve evinize getiriyor. Arzu ettiğiniz tür filmi, diziyi söylüyorsunuz, Echo sizin için televizyondan buluyor.
Daha basit olan işlemleri odanın sıcaklığını, kahve makinesini ayarlamak gibi şeyleri de tabii ki yapıyor. Echo’nun dijital dünyanın geleceği olduğu ve geliştirilmeye de çok açık olduğu söyleniyor.
Echo insanlık için yeni bir geleceğin yollarını açmış olabilir. O geleceğin enteresan olacağı kesin ama illa çok iyi olacağını söylemek için henüz erken.
MİLENYUM KUŞAĞININ İLK BÜYÜK ROMANI
Bu kuşak global dünyaya şekil vermeye çoktan başladı.
Geçmişte döneme damgasını vuran her kuşağın edebiyatı da oldu. O kuşağa ait bir büyük roman mutlaka yazıldı.
Milenyum kuşağı da kendi romanını bir süredir beklemekteydi.
İlk gayretin sonucu ortaya nihayet çıktı: “Private Citizens”. Yazarı Tony Tulathimutte.
İlk eleştiriler çok olumlu.
- Seçim sonucu neden böyle oldu?1 yıl önce
- Kitabın ortasından konuşuyorum ve diğer lüzumsuz seçim notları1 yıl önce
- Alevi tartışması1 yıl önce
- Dün bu yazıyı yazarken...1 yıl önce
- Mea Culpa1 yıl önce
- Post-modern seçimin yankıları1 yıl önce
- 'Cool'un büyük kaybı1 yıl önce
- Z Kuşağına güvenilerek siyaset yapılır mı?1 yıl önce
- Muhalif yazarları bekleyen büyük kriz1 yıl önce
- Cumhuriyet Müzesi halk yüzünden kapanabilir1 yıl önce