Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Ben ülkemizde “yandaş gazeteci”, “yandaş medya” kavramlarının olmasından hiç rahatsız değilim. Hatta hangi tarafı tuttuğunu, kimden yana olduğunu beyan ederek yazı, haber yazmanın da işin temelinde olması gerektiğini düşünürüm.

Ama ülkemizde bir yandaşlık problemi olmamasına rağmen kalite sorunu olduğu barizdir. Yandaş olduğu bilinen medyada korkunç bir kalitesizlik olduğu görülüyor. Kalitesizlikleri ve ufuk darlıkları nedeniyle destek olduklarını sandıkları siyasi fikir ve kişilere bilmeden kötülük yapıyorlar.

Bence Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhalif medya tarafından değil kendisine yandaş olan medya tarafından yıpratılıyor. Bunun çarpıcı bir örneğini biraz sonra vereceğim, ama ilk önce söylemeliyim ki yandaşlık yapan, kalitesiz, ufku dar ve dünyadan bihaber olunca destek verdiğini sandığı insanı her sözüyle, her haberiyle yaralayabiliyor da.

Erdoğan’ın global düzeyde etkin bir lider ve güçlü bir siyasetçi olduğunu biliyoruz, ama o kendisine yakışan bir destekçi medyayı, sağlanan onca imkâna ve kaynağa rağmen yaratamadı. Yandaş olması için seçilen insanların yetersizlikleri, cahillikleri, dar ufukları ve işi bilmemeleri nedeniyle, bugün AK Parti’ye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a en fazla zararı bu yandaş medya vermektedir.

Yandaşlıkta kalite düştükçe, yandaşlığın üslubu yavanlaştıkça bu durum destek verildiği sanılan figürlerin üstüne yapışıyor, onlar hakkında bir yanlış algı yaratıyor.

BİRİKİMLİ OLANA YOL AÇILMALI

Son çarpıcı örnek, Cumhurbaşkanı Erdoğan Washington’a uçtuğu gün ortaya çıktı. Yanındaki heyet ve Washington’dakiler, Erdoğan’ı, Obama ile görüştürmek için uğraşıyorlar. Belli ki Cumhurbaşkanı bunun bir şekilde önemli olacağına inanmış ve karar alınmış.

Bir yandaş medyanın bu durumda ne yapması lazım? Bu buluşmanın yolunun kolaylaşması için algı yaratmaya çalışmaları gerekmez mi?

Oysa Star Gazetesi, tam uçuşun olduğu gün bir manşet yaparak, Obama ve Hillary Clinton dahil 200 kongre üyesinin FETÖ’den para aldığını söyledi.

Düşünün Erdoğan, Obama ile görüşme planlıyor ve Clinton’ın da yakın olduğu Brookings Enstitüsü’nde konuşma yapacak. Ama ona yakın duran gazete, hem Obama’yı hem de Clinton’ı karalayan bir haber yapıyor ve manşetten veriyor.

Gazetenin kavramıyla FETÖ’ye yönelik devam eden bir mücadele olduğunu anlıyorum da acaba bu haber birkaç gün daha tutulamaz mıydı? En azından Erdoğan, ABD’den döndükten sonra yayınlanamaz mıydı? Galiba bu insanlar bazı gerçeklerden haberdar değil.

Amerikan başkanlarına her sabah çok kapsamlı bir istihbarat raporu sunulur. Haberin yayınlandığı gün Beyaz Saray’ın da gündeminde Erdoğan vardı. Bu yüzden o gün raporda onunla ilgili gelişmelerin yer alması normal ve rutindir. Erdoğan’a yakın diye bilinen gazetelerdeki haberler de çevrilip sunulur başkana.

Obama bu para bağışı haberini görünce mutlaka insani tepki verecek ve kızacaktır. Bence bunları da düşünmek lazım. Haberi birkaç gün tuttuktan sonra vermenin Erdoğan’ın işini kolaylaştıracağını düşünmek ve gazeteyi ona göre yapmak gerekirdi.

Yaşam kalitesinin birçok alanında düşüşler yaşanırken yandaş gazeteciliğin de kalitesinin düşmesi normaldir, ama onların da içlerinde olması gereken yetenekli, ufku geniş ve birikimli yandaşlara yol açmaları gerekiyor.

YENİ NORMALİMİZ

Türkiye’nin yeni normalini anlattığım yazıyı bu köşede 28 Mart’ta yazmışım. Dün de Economist Dergisi’nin son sayısı geldi. Baktım kapağına “Europe’s new normal” (Avrupa’nın yeni normali) anlatılıyor. Anlayacağınız, teröre rağmen hayatı normal yaşamaya çalışmak sadece bizim değil tüm dünyanın “yeni normali” durumunda.

Üstelik bizim bir avantajımız da var. Büyüme oranları başta olmak üzere son ekonomik verilere bir bakın, Türkiye bu global tabloda yine hızla öne çıkma şansı ve potansiyeline sahip.

Yeter ki bazı ekonomi oyuncuları, eski alışkanlıklarını sürdürüp potansiyelimizi öldürmesinler. Örneğin, reklam verenler her terör saldırısını, her çatışmayı bahane ederek reklam kampanyalarını kesmeye filan kalkışmasınlar.

Yeni normalimizi herkes anlamalı, normalimizi korkusuz yaşamalı ve Türkiye’nin aslında ne kadar güçlü olabileceğini dünyaya göstermeliyiz.

BİTTER ÇİKOLATA

Bitter yani kakao oranı yüksek çikolatanın insana birçok yararı olduğu biliniyor. Tabii yararı olduğu söylenen her yiyecekte olduğu gibi bunu da ölçülü, abartmadan tüketmeniz kaydıyla.

Bitter çikolatada “epicatechin” adlı bir madde var. Bu damar yollarını açıcı, kandaki oksijeni artırıcı ve enerji verici bir madde.

Sütlü çikolatada bu madde hemen hemen hiç yok, beyaz çikolata ise tamamen anlamsız gibi. Bununla ilgili raporu okurken elimde olmadan, “Acaba sekse de yararı var mı?” diye düşündüm. Çünkü açıkça ifade edilmese de söylenen her şeyle bu ima ediliyordu.

PANDORA VE SPOTİFY

Bir zamanlar kraldı, internet radyoculuğunun hâkimiydi Pandora. Sonra “internet streaming” teknolojisi gelişti; Spotify, Apple Music devreye girdi ve Pandora’nın adından bahsedilmez oldu.

Ama Pandora’nın üst yönetiminde yapılan büyük değişiklikler, şirketin internet müzik âleminde büyük bir atak yapmaya hazırlandığını gösteriyor. Pandora’nın altyapısı çok kuvvetli. “Music genome” platformu da var. Bu platform, dinleyene zevkleri doğrultusunda otomatik seçimler yaparak yeni parçalar sunma teknolojisi.

Şimdi yeni yönetimiyle şirketin Spotify ve Apple Music ile rekabete girmeye başlayacağı görülüyor. Spotify’ın ödeme yapan 30 milyon müşterisi var. Apple Music’in tarihi yeni olmasına rağmen şu anda 11 milyon müşterisi bulunuyor ve bunun hızla artması bekleniyor.

Pandora’nın ise şu anda ödeme yapmakta olan 4 milyon müşterisi bulunuyor. Ancak ödemesiz hizmetten yararlananlara yönelik reklam alan bir hizmeti de var ve potansiyeli bayağı yüksek.

Anlayacağınız yakında internet müzik streaming piyasasında çok ciddi rekabetin olacağı kesin.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar