Türkiye'de muhalefetin kısa ve komik tarihi
Türkiye’de Erdoğan ve AK Parti’ye düşmanlık düzeyinde muhalif olan çevrelerin trajikomik halleri, Cumhurbaş- kanı’nın son Amerika gezisi sürecinde apaçık ortaya serildi.
Amerika gezisi onlara göre tam bir fiyasko olacaktı, neredeyse tüm muhalefet tabanlarını buna bağlamış gibi davranıyordu.
Ulusal çıkarların söz konusu olduğu bir konuda muhalefetin bu tuhaf davranış bozukluğu, yeni ortaya çıkan bir şey değil.
Yakın tarihimizde, muhalefetin ne yapacağını bilememekten kaynaklanan bunalımlarının aynı olduğunu görürüz. Bu bozuk ruh hali, ülkenin liderleri Amerika gezisine çıktığında nedense patlama yapıyor. Muhalefet, ulusal çıkarları tamamen bir yana koyup ülkenin liderinin Amerika gezisinde utandırılmasının sadece onu değil aslında Türkiye’yi rencide edeceğini unutarak buna bel bağlıyor.
Şimdi size yakın tarihimizden kısa bir anekdot vereceğim.
1958-59 Adnan Menderes iktidarında, iktidarın muhalif basınla ilgili problemleri vardı. Bazı gazeteciler yine hapisteler. Halk desteği sağlam olan Demokrat Parti, muhalefetin tüm eleştirilerine karşı duyarsız gibi ve yine bir Amerika gezisi gündeme geliyor.
Menderes, Washington’a gidip Amerika’nın o yılki başkanı Eisenhower ile görüşmek istemektedir. İktidara karşı tavır almış 3 gazete, Cumhuriyet, Hürriyet ve Miliyet, bu gezinin kötü gitmesine bugün olduğu gibi umut bağlamış gibi gözükmektedirler.
Amerika Başkanı ile görüşmenin olmayacağı söylentileri yayılmaktadır.
Menderes, o koşullarda daha önce görülmemiş olan bir şeyi yapar ve gazetelerin patronlarını da Amerika gezisine davet eder.
Sonuçta Nadir Nadi, Ali Karacan ve Haldun Simavi de Amerika gezisine katılır.
Patronların durumu zordu, çünkü gazetelerinin, kötü gitmesine umut bağladıkları geziye bizzat davet edilmişlerdi.
Türkiye’deki muhalefet gibi onlar da trajikomik haldeydiler.
“ABD Başkanı’yla görüşme olmayacak” söylentileri sürerken, Eisenhower, Menderes ile 30 dakika görüştü.
TRAJİKOMEDİ TAVAN YAPIYOR
O günlerde gazeteler haberleri sadece ajanslardan alabiliyorlar.
Ajans haberi geçerken bir teknik hata oldu ve görüşme süresi 30 dakika değil 3 dakika olarak geçti Türkiye’ye.
Hayatlarında böyle fırsatları bekleyen muhalefet, kucaklarına gelen bu skandalın üzerine adeta atladı. Utanmasalar göbek bile atacaklardı.
3 dakikalık görüşme haberleri yapıldı, doğru olsaydı aslında Türkiye’ye hakaret oluşturacak bu haber muhalefeti çok sevindirmişti.
Muhalefet, Türkiye’de neredeyse kronikleşmiş olan bu davranış bozukluğunun nedenlerini analiz edip kendisine biraz çekidüzen verse iyi olacak.
Şunu görmek acaba o kadar mı zor: Erdoğan ve Davutoğlu bu ülkeyi temsil eden iki insandır. Onlara yapılacak bir ayıp, aslında onlara değil Türkiye’ye yapılan bir ayıptır ve bu gibi durumlarda muhalefetin de onların arkasında sağlam biçimde durması gerekir.
10 yaşında bir çocuğa sorsanız onun çözebileceği bu durum, nedense muhalefetin anlama sisteminin dışında.
Anlayacağız Türkiye’de bir Erdoğan sorunu veya bir iktidar sorunu yok, sadece bir muhalefet sorunu var ve bu sorun yakın tarihimizden verdiğim örnekten de gördüğünüz gibi hep aynı.
İDEALLER DEĞİL ÇIKARLAR VAR
Obama, neden kızmış olabileceği Erdoğan’a ayrıcalık yaparak Beyaz Saray’da 50 dakika görüştü?
İsrail, kızmış olabileceği Türkiye’nin lideriyle neden lobisinin önde gelen insanlarını görüştürmek için can attı?
Putin, neden kızgınmış gibi davrandığı Türkiye ile ilişkilerini yakında iyileştirecek ve normal sürecine döndürecek?
Çünkü tüm liderlerin bildiği gibi uluslararası ilişkiler yüksek idealler doğrultusunda değil ulusal çıkarlar doğrultusunda yürütülüyor ve her ülke kızdığı ve aleyhine konuşabildiği ülke ile ilişkilerini başka bir dönemde iyi götürebiliyor ve bu da gayet normal. Bütün bu ilişkiler ağını yüksek ve soyut idealler kapsamında çözümleyip anlamaya çalışanlar teorilerine devam etsinler ama en azından muhalefet artık dünyanın Türkiye’den vazgeçmesine, onu tamamen düşman gibi konumlandırmasına imkân olmadığını anlamalı.
PKK’nın anlamadığı da bu gerçektir. Onlar uzun yıllardır global büyük güçlerin elinde oyuncak olmuşlar ve yararları olduğu sürece kullanılıp sonunda daima bir kenara atılmışlrdır ve bugün de bu olmaktadır.
Erdoğan’ın son gezisi, en azından bu gerçeği göstermiş olmalıdır.
MUTSUZLUK PATLAMASI
Yazar Tom Wolfe’un “mutluluk patlaması” diye bir kavramı var.
Açıklanması gerekmeyen, anlamı adından belli olan bir kavram bu.
Ben de, bizde bazı insanlarda son zamanlarda bir “mutsuzluk patlaması” durumu olduğunu gözlemliyorum.
Bizlere çok da yakışmayan bir ruh hali bulduğumu belirtmeliyim.
Çünkü bizler daha nice badireler, güçlükler atlattık. Krizler gördük. Başka ülkelerde yaşansa toplumsal yapıyı krize sokabilecek durumlardan güçlü ve dimdik ayakta çıktık.
Bizler ancak kendi ruh halimizi sağlam tutmazsak yeniliriz. Düşmanlarımızın da istediği budur.
Bize yakışan, mutsuzluk patlamalarını mutluluk patlamalarına dönüştürmektir.
Akdenizli genlerimizi devreye sokmalıyız. Bu gen bizi dimdik ayakta tutacaktır.
İYİ KİM KÖTÜ KİM?
FBI’nın tüm uzmanlarıyla çözemediği iPhone güvenliğinin kilidini, bir hacker çocuk çözdü.
Tüm dev firmalar, bu hacker gençlerin gücünü, becerilerini biliyor ve para vermek de dahil birçok anlaşmalar yapıyorlar bunlarla.
Devletler de aynen böyle davranıyor. İstihbarat örgütleri siber savaş- larda bu hacker gençleri kullanıyor.
Yani bazen “kötü” olan bu hacker’lar, devletle anlaştıklarında “iyi” oluveriyorlar.
İyi ile kötü arasındaki çizginin kalktığı bu yeni durum çok ilginç.
Slate Dergisi’nde de yazan Fred Kaplan adında bir istihbarat gazetecisinin yazdığı “Dark Territory” adlı kitap, siber savaş dünyasında neler olup bittiğini ve kimin iyi kimin kötü olduğunu araştırıyor.
- Seçim sonucu neden böyle oldu?1 yıl önce
- Kitabın ortasından konuşuyorum ve diğer lüzumsuz seçim notları1 yıl önce
- Alevi tartışması1 yıl önce
- Dün bu yazıyı yazarken...1 yıl önce
- Mea Culpa1 yıl önce
- Post-modern seçimin yankıları1 yıl önce
- 'Cool'un büyük kaybı1 yıl önce
- Z Kuşağına güvenilerek siyaset yapılır mı?1 yıl önce
- Muhalif yazarları bekleyen büyük kriz1 yıl önce
- Cumhuriyet Müzesi halk yüzünden kapanabilir1 yıl önce