Katille selfie
Medyamızda yanlış biçimde seri katil olarak anlatılan Atalay Filiz’le selfie çektiren polis hem çok eleştiri aldı hem de görevinden uzaklaştırıldı.
Bence polis arkadaşımıza haksızlık yapılıyor. Çünkü o sadece zamanımızın kültürüne uygun davranmaktan başka bir şey yapmıyordu.
Zamanımızda geçerli olan kötü olanın, aykırı davrananın, alışmadık işler yapanın beğenilmesine, alkış almasına dayalı bir hâkim kültür olmasıdır.
Bu kültürü sosyal medya yerleştirmiştir. Orada “like almak” takipçilere sahip olmak için sıradan insanlar sosyal medya âleminde prim yapacak şekilde kötü, aykırı görünmek için ellerinden geleni yapıyorlar ve ne yazık ki en kötü davranan da en fazla alkışı alıyor.
Sosyal medyada popüler olmak sıradan insanların ünlü olmak için ellerinde olan tek imkân olduğundan bu fırsatı kullanmak için de herkes aklına gelen her şeyi deneyebiliyor.
Katilin önünde gülen fotoğrafını yayınlayan kız da onunla selfie çektiren polis de aynı tür, sosyal medya ile birlikte gelen kötü şöhretin peşinde.
Bu yüzden o polis arkadaşın tek suçu zamanın kültürel beklentilerine teslim olmaktan ibaretti.
TROLLERİN KÖKENİ
Ülkemizde özgü dijital dünyada hem iktidardan yana hem de muhalefetten yana olan ve örgütlü biçimde çalışan trollerin varlığından söz edebiliyoruz. Trolleri daha iyi anlamak için onların kökeni hakkında bilgi sahibi olmak lazım. Troller bilgisayar dünyasının oyun kültürü içinde doğup gelişmişlerdir ve o dünyada geliştirdikleri yeteneklerini sosyal medyada örgütlü güç olarak uygulamaktadırlar.
Bilgisayar oyunları dünyasında bazı grupların tek oyuncuyu hedef alıp onu yerinden oynayamaz ve oynasa dahi onu anında oyun dışı etme kültürü vardır. Bu çalışmalar örgütlü ve planlı davranmayı gerektirmektedir. Örneğin bir oyunda oyuncunun oyuna dahil olup sayı alması için evinden çıkması gerekiyorsa diğer oyuncular isterlerse aralarında anlaşarak onun evinden bile çıkmasını engelleyebiliyorlar. İşte bu davranış türü trolleri oluşturan en büyük kültürel ortamdır.
Böyle ortamlarda oluşan troller sosyal medya ortamında tarafı oldukları amaç ve kişi için onun karşısındaki her insanı oyunlarda olduğu gibi safdışı etmeyi ve hareketsiz kılmayı becerebiliyorlar, yani oyun âleminde bir dereceye kadar zararsız görünebilecek bir davranış biçimi sosyal medyada sosyal ve siyasi sonuçları büyük olabilecek eylemlere dönüşmüş durumda.
FATİH TERİM’İN DURUŞU YETER
İnternet ortamında Fatih Terim’in aldığı maaş düzeyine takılınmış durumda. Herkesin bu konuda bir fikri var. Bazı insanların aldıkları yüksek maaşı hak etmiş olabileceklerini birçok insan nedense kabul etmekte zorlanıyor.
Hepsi de “Bu düzeyde maaşı hak etmek için ne yaptı?” diye soruyor.
Bunun cevabı net ve basit aslında. Fatih Terim’e o maaşı duruşu tavrı yüzünden ödüyorlar yani hiçbir başarısı olmasa dahi sadece o duruşu tavrı yüzünden bile o maaşı hak ediyor.
Şu da bilinsin yöneticilere yüksek maaşlar her zaman bilgilerine birikimlerine, verilmez; duruşları, tavırları da önemlidir ve hatta en önemli konu da budur.
İyi yöneticilik aslında bir duruş işidir. Futbol teknik direktörlüğü bu duruşa ihtiyacın en fazla olduğu meslektir.
Fatih Terim de hali ve tavrıyla o makamı dünyada en iyi dolduran insandır. Bu yüzden bırakın bu maaş işini tartışmayı, karşılaştırıldığı meslektaşlarına bakarsanız onun daha fazla parayı hak ettiğini bile söyleyebilirim.
SONUNDA HALKTAN DA OLDU
Ortalama 5 yaşından bu yana kendisini halktan mümkün olduğunca uzak tutmak için mücadele veren ve sadece bu yüzden bazı çevrelerden hayli takdir de toplayan Ertuğrul Özkök bile sonunda halktan bir insan olduğunu açıklamak zorunda hissetti kendisini.
Bu mucize nasıl gerçekleşti derseniz; bunalmış olduğu bir anda yazılmış olması gereken, kimlik krizinin çok yoğun olduğu belli olan pazar günkü yazısında Muhammed Ali’nin cenazesine gidecek olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a seyahati öncesinde bir mesaj göndererek “Uçağa beni de alın” mesajı yollamış olduğunu anlatıyordu.
Yıllardır bu uçağa binmek için özel çaba gösteren gazetecilere ince ince dokunduran adam sonunda “Uçağa beni de alın” mesajı vermeye başlamıştı.
Cumhurbaşkanı’nın sempatisini çekmek için Özkök, sempati düzeyini yukarıya çekmek amacıyla meseleye damardan girmeye karar vermiş ve uçağa binebilmek için kendisi açısından akla hayale gelmeyecek bir şey yaparak kendini halktan birisi olarak ilan etmiş.
Dediğim gibi ortalama 5 yaşından itibaren sürekli kendini halktan soyutlamak için uğraşan ve bunu başaran bir insanın bu yaşına geldiğinde Cumhurbaşkanı’na sempatik görüneceğim diye kendisini durup dururken halktan birisi olarak ilan etmesi doğrusu hem komik hem de biraz acıklı olmuş.
APPLE MUSİC VS. SPOTİFY
İnternet müziğinin iki dev ismi Apple Music ile Spotify arasındaki büyük rekabet acımasız bir biçimde sürüyor. Spotify’ın kral olduğu alana Apple Music’in girmesi Spotify’ı tabii ki rahatsız etti ama o gücünden ve birinci konumundan hiçbir şey kaybetmedi.
Bunu gören Apple Music yeni bir atak yapmaya başladı. Aslında çok da basit stratejileri var. Apple, Spotify’da var olan iyi yönleri aynen alıp onları biraz daha etkinleştirerek kullanmaya başladı. Aslında bu bile Spotify açısından bir tür zafer sayılabilir ama Apple’ın bu yeni stratejisinin sonucunun ne olacağını şimdiden kimse göremiyor.
- Seçim sonucu neden böyle oldu?1 yıl önce
- Kitabın ortasından konuşuyorum ve diğer lüzumsuz seçim notları1 yıl önce
- Alevi tartışması1 yıl önce
- Dün bu yazıyı yazarken...1 yıl önce
- Mea Culpa1 yıl önce
- Post-modern seçimin yankıları1 yıl önce
- 'Cool'un büyük kaybı1 yıl önce
- Z Kuşağına güvenilerek siyaset yapılır mı?1 yıl önce
- Muhalif yazarları bekleyen büyük kriz1 yıl önce
- Cumhuriyet Müzesi halk yüzünden kapanabilir1 yıl önce