Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Darbecilerin yenilgiye uğramalarının en önemli nedeni, sürecin kritik bir aşamasında mutlaka geleceğine inandıkları laik desteğin gelmemesiydi.

O korkunç geceyi bilim insanı soğukkanlılığıyla “yapı çözümü” (deconstruction) analizine tabi tutmak gerekiyor.

Ben Amerikan kökenli bazı uzmanların yaptığı darbe çözümlemesi analizlerini okudum. Bizim medyada bunlardan hiç bahsedilmedi, ama New York Times ve Washington Post sayfalarında bu uzman analizlerine yer veriyorlar.

Bu uzmanlar, “Darbe başladığı andan itibaren adım adım başarısızlığa doğru gidildiğini, bir darbe girişiminin başarılı olabilmesi için gereken hemen hiçbir şartın yerine getirilmediğini” söylüyorlar. “En önemlisi de bu tür süreçlerde kritik bir noktada gerekli olan halk desteğinin de bulunmaması nedeniyle başarısızlık kesinleşti” diyorlar ve bu sözlerini teorik çalışmalardan edinilen istatistiki bilgilerle destekliyorlar.

O geceyi başı ve sonuyla değerlendirdiğimizde görülüyor ki, darbeciler o geceden önce uzun zaman bu işi planlamış ve hazırlanmışlar. Sonradan ortaya çıkan hazırlık belgeleri bunu gösteriyor.

Ancak her ne kadar çok hazırlanmış olsalar da darbe başladığında o hazırlık sanki hiç yapılmamış gibi bir dağınıklık, bir amatörlük vardı. ABD Dışişleri Bakanı John Kerry de zaten olayla ilgili yaptığı ilk açıklamada işin bu boyutuna değindi.

DARBECİNİN GERÇEK NİYETİ

Darbeci bence o gece sürecin kritik bir aşamasında geleceğine inandıkları halk desteğinin kendilerini başarıya taşıyacağını düşünüyordu.

Erdoğan’a desteği hiç azalmayan halk kesiminden medet umamayacaklarına göre laik kesim içinde “Erdoğan gitsin de isterse darbeyle gitsin” diye düşündükleri ve Kemalist askerlerin kendi arkalarında duracaklarına inandıkları bir bölüme oynadı darbeciler. Darbeciler kendilerine “Yurtta Sulh Komitesi” adını vererek direkt Atatürk’ü çağrıştıran bir ad seçmişler. Sonra bildirinin içeriğini dikkatle incelerseniz kesinlikle Kemalist bir söylem gibi görünmesi için planlandığını fark edersiniz. Darbeciler kendilerini Atatürkçü göstermek ve bu kesimin desteğini o aşamada almak için işi iyi planlamışlardı. Ama çok şükür ki bu planları tutmadı.

Bu ülkenin laik, Atatürkçü insanları darbeye karşı olduklarını, Erdoğan’ı pek sevmeseler de onun bir darbeyle gitmesinin karşısında duracaklarını gösterip “Darbeye hayır” dediler. TBMM’nin de tam birlik halinde, ideolojik farklılıklara bakmadan karşı durması da darbecilere laik kesim tarafından vurulan darbenin ölümcül hale dönüşmesine yol açtı.

YA İNANSALARDI

Düşünsenize, darbecilerin bu korkunç oyununa laik kesimden inananlar çıksaydı, işte o zaman Türkiye’miz karanlığa bürünürdü. Ya onlar destek için sokağa çıksalar, aynı zamanda Erdoğan’ın çağrısıyla insanlar da sokağa dökülselerdi darbecilerin bir iç çatışma yaratma amacı gerçekleşmiş olurdu. İşte o zaman Türkiye’yi kaybederdik.

YENİ TÜRKİYE’YE GİDEN YOL

Darbecilerin oyunu tutmadı ve görüldü ki laik kesim, Kemalist bir darbeye kendi içinde hoş bakabilecek kesimi tasfiye etmiş veya etkisiz kılmış, demokrasiye, seçilmişlere desteğini veren bir kitle haline dönüşmüş.

Bu, Türkiye’nin önüne çok büyük fırsatlar çıkaran bir durum. O gece ortaya çıkan bu durum sonucunda gerçek “yeni Türkiye”nin kurulmasına girişilebilir. AK Parti ile laikler arasında “modern, seküler, demokratik ve Müslüman” bir Türkiye’yi oluşturmak için yeni ortak zemin arayışına girişilebilir.

Bu yapılabilirse işte o zaman Türkiye gerçekten bir istikrar ve huzur ülkesi olacaktır.

1963’TE BİR SABAH

1963’te Ankara Sağlık Sokak’ta oturuyorduk. Bir sabah kalktığımda evin arka penceresinden bakarken harika bir manzara gördüm. Aynen bir savaş filmi manzarası gibiydi. Kızılay yönünde Meclis taraflarına iki uçak durmadan pike yapıp duruyordu. Makineli tüfek sesi de geliyordu.

Erkek çocuğu olarak gerçek hayatta savaş görmek gayet tabii ki hoşuma gitmişti, ama sonra birden korktum da. “Ya bizim evi de vururlarsa” diye düşündüm ve bunu önleyeceğine inandığım tedbirimi aldım.

Evdeki Türk bayrağını pencerenin önünde tutmaya başladım. Annem ve babam bana güldüler, babam hâlâ benim o günkü halimle dalgasını geçer.

15 Temmuz gecesi uçaklara bakarken o günü de hatırladım. “Hayatımda hiçbir şey değişmiyor mu, acaba bu ülkede hiç huzur bulamayacak mıyım?” diye de düşündüm.

İZMİR’DE MEYDANDA 10. YIL MARŞI

Cumhurbaşkanı’nın çağrısına uyan İzmirliler Konak Meydanı’nda toplandılar. Dikkat ettiniz mi bilmem, o kalabalık, mehter marşı çaldıktan sonra hep birlikte 10. Yıl Marşı ile İzmir Marşı’nı da söylediler. İşte bu da yeni Türkiye’nin başlangıcı için oluşması gereken ortak zemini ortaya koyan bir durumdu.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar