Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

BU başlık altında size Sid adındaki bir adamın hikâyesini anlatacağım. Bunu yazmayı bir süre bekletebilirdim, ama anladığım kadarıyla Sid’in fazla zamanı bulunmuyor. Yakında feci bir şekilde ölmesi ihtimali büyük.

Üstelik ölümü de ilginç bir şekilde olacak. Sevişirken uğradığı bir kazada öleceğinden gazetelerin birinci sayfalarında yer alacak. Çünkü sevgilisi Monica Riley şu anda 317 kilo ve kadının hayatta bir amacı var. Yakında 453 kiloya çıkmak istiyormuş.

“Böyle de amaç olur muymuş?” demeyin. Evet tabii ki olur, Amerika’da yaşıyorsanız böyle amaçlar da olur.

Meseleyi şöyle anlatayım: Kötü adamları beyazperdede en iyi anlatan Coen kardeşlerin Fargo adlı gerçek olayların anlatıldığı TV dizisinde, ilk on dakikada sadece bir adamın öldürdüğü insan sayısı 23’e ulaşıyor. “Neden bu kadar çok fazla?” diye soracak olursanız, “Adam bunu kendisine amaç edinmiş de ondan” diye cevap verebilirim.

‘VÜCUT BENİM İSTEDİĞİMİ YAPARIM’

Dolayısıyla 453 kiloya çıkmak da meşru bir hedef kabul edilebilir. Hatta bu kişinin özgürlüğü, kendi vücuduyla arzu ettiğini yapması gibi bir kılıfla da sunulabilir orada. Amerika’da bu çokça kullanılır, hatta seks kulüplerinde de “Ben vücudumla arzu ettiğimi yaparım, kimse karışamaz” kılıfı kullanılıyor.

Ben bir defasında böyle bir kulübe gitmiştim; orada gördüklerimden sonra insanların seks adına kendi vücutlarıyla ilgili yaptıkları ve yaptırdıklarını görünce kulüpten dehşet içinde kaçmış ve 2 ay süreyle travmadan kurtulmak için terapiye gitmiştim. (Sonunda terapistimle seviştik ama bu tamamen başka bir yazının konusu olmalı. Evet terapistim bir kadındı ve hayır ben homofobik filan değilim, sadece hakkımdaki gerçekler bundan ibaret.)

Neyse dediğim gibi Monica yakında 453 kiloya çıkacak ve en şişman kadın unvanını alacak. Sevgilisi Sid de bana “İşte aşk budur” dedirten tavrını koymuş ve sevgilisini bu konuda destekliyormuş, “Onu özenle besliyorum ve gurur duyuyorum” demiş.

Bu hayli zor bir iş olmalı; çünkü “317 kiloluk bir kadını 453 kiloya çıkarmak için onu nasıl beslemek gerekir?” gibi zor bir soruya cevap vermesi gerekiyor Sid’in. Aslında kadının amacını gerçekleştirmesi için günde sadece 3 bin 500 kalorilik beslenmesi gerekiyormuş. Buna “sadece” dedim; çünkü eğer Amerika’da yaşıyorsanız bu günde rutin ve rahatça alabileceğiniz kalori miktarıdır.

Örneğin, sokakta basit bir sosisli yemeye karar verdiniz diyelim. Bu sosisli, o çıplak haliyle olsa olsa en fazla 300-400 kaloridir. Ama satıcı size şu kritik soruyu da sorar: “Üstüne her şeyi koyayım mı?” Ve siz bu soruya “Evet” derseniz o anda “morbid obez” olma yolunda ilk adımınızı atmışsınız demektir.

O konulan “her şey”in ne olduğunu burada anlatmaya ne takatim ne de bu yazının alanı yeter. Sadece şunu söyleyeyim: O her şey konulduktan sonra sosisli sandviçi yemeniz için ağzınızın enine ve boyuna birer metre kadar açılması gerekiyor.

ŞUNU ÇOK MERAK EDİYORUM

Bu sorun yakanızı hiç bırakmaz orada. Diyelim ki sinemada masum bir şey yapmaya karar verdiniz ve patlamış mısır çekti canınız. Öyle verseler 200 kalori alıp bitireceksiniz işi. Ama satıcı bir kovaya patlamış mısırı doldurur ve siz “Acaba o kovayla Amerikan ordusunun tümünü mü besleyeceğiz?” diye düşünürken satıcı mısırla dolu kovaya bir de musluktan erimiş tereyağını akıtmaya başlar ve siz “Dur” demeden de durmaz.

Anlayacağınız kadının yakında istediği kiloya çıkmasının hiçbir problem olmayacağını ve her şeye rağmen Sid’in gösterdiği “örnek âşık” tavrını çok takdir ettiğimi söylemeliyim. Ama ne yapayım şunu da merak ediyorum: Orada çalışan gazeteci olsaydım Sid’e nasıl seviştiklerini de sormak isterdim. Çünkü gördüğüm kadarıyla Sid en fazla 60 kilo civarında ve bu yüzden yakında yatakta ezilerek ölecek.

EVET BU DA VAR

HİKÂYESİNİ anlattığım Sid’i anlamakta zorlanıyorsanız ben zorlanmayın derim; çünkü Amerika’nın bu boyutu da var. Dediğim gibi orada, “Ben özgürüm ve vücudumla istediğimi yaparım” tavrı hâkim. Bu yüzden aklınıza gelebilecek ve gelmeyebilecek her fetiş, her takıntı orada müşteri bulabiliyor.

Ben bu fetişleri eskiden arkeolojik bir ilgiyle “saha çalışması” filan yaparak incelemeye alışmıştım, ama bu uğraşımın beni genç yaşımda öldüreceğine karar vererek işi yarıda kesmiştim (ve evet eskiden bir ara gençtim).

Ama saha araştırması yoluyla incelemeye fırsatım olmadığı ilginç bir başka fetiş olduğunu da duymuştum. Bu Sid’de bulunan türde bir fetişti. Yani çok kilolu kadından hoşlanma fetişiydi. Normal kiloya sahip insanlarla bir arada olamıyorlar, hatta bu fetiş için kulüp de açmışlar. Anlayacağınız hikâyenin bu yanı da var.

SAKIN OL BE ABI!

DÜN Ertuğrul Özkök hakkında yazdığım yazıdan sonra bir arkadaşım telefonla aradı, “Telefon et ona ve sakin olmasını söyle” dedi. Ben “Sakin olmayacaksa olmasın, bana ne?” deyince, “Yok mesele öyle değil, kendini çok ele veriyor, dikkat etsin” dedi.

Hakkındaki yazıyı bana yazdıran yazının bulunduğu sayfada ayrıca “Gerçekten güzel bir kızmış” baş- lıklı bir yazıya dikkat çekti. Ben de yazıyı arşivden bulup okudum. Anladığım kadarıyla Serenay Sarıkaya’yı çok beğenmiş. Bu normal ve her erkeğin başına gelebilir. Yani ben de “Ne var bu kızda bu kadar beğenecek?” filan diyecek durumda değilim, bilmem anlatabiliyor muyum.

Normal olmayan, beğendiğini bu kadar belli etmektir. Bekâr olsanız da normal değil; çünkü bu kadar beğendiğinizi belli ederseniz kız kendini ağırdan satmaya başlayabilir. Evliyseniz ise hiç normal değil. Hele Tansu ile evliyseniz bu sizin için ciddi bir tehlike anlamına da gelebilir.

Diyeceğim şu ki, başlığı at tamam da meseleyi orada tadında kes be abi. Yazıyı da “Serenay son yılların en sempatik kızlarından biri” dedikten sonra yine bir duygu patlaması yaşayıp “Gerçekten çok güzel ve sempatik bir kız” diye bitirmiş.

Tekrar söyleyeyim, “Sakin ol be abi”... Herkesi sakin olmaya davet ediyorum.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar