Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

ÜNİVERSİTEDE okuyan, solcu olup da ülkesinin gerçekleriyle yüzleşen, tepkilerini koyan gençliğe Türkiye, soykırım benzeri uygulamalarda bulunuyor. Terörle mücadele kanunlarıyla, disiplin yönetmelikleriyle çepeçevre sarılan gençler, büyük baskı ve evet işkence altındalar ama nedense medyanın ve siyasilerin bu konuya fazla konsantre oldukları yok.

Avrupa Birliği bile ilerleme raporlarında bu gençlerin çektiklerini unutuyor. Habertürk Televizyonu'nda Balçiçek İlter'in programına katılıp bu konuyu gündeme taşıyan Zeki Demirkubuz'un dediği gibi bugün Türkiye'de hemen her muhalif grubun arkasında onu koruyup kollayan, onlara sahip çıkan birileri var ama bir tek solcu gençlere nedense kimse sahip çıkmıyor.

Durum öyle vahim ki ülkesinin sorunları hakkında düşünüp itirazlarını dile getiren gençler bir şekilde ne yapılıp edilip terör örgütüne üye olmakla suçlanıyor. Davadan kurtulsalar bile üniversite yönetimleri, savcılardan daha hızlı çıkıp bu öğrencileri ya üniversiteden uzun süre uzaklaştırıyor ya da atıyor ve gençlerin eğitim hakları ellerinden alınıyor.

600 TUTUKLU GENÇ:

Bugün hapishanelerde neyle suçlandığını bilmeden, nasıl olup da bir terör örgütüne üye konumuna düşürüldüğünün farkına varmadan, gençliğinin ve hayallerinin nasıl elinden alındığını anlayamadan tutuklu yatan 600'e yakın üniversiteli ve liseli genç var.

Deniz Gezmiş ve Mahir Çayan'ı anmak, 8 Mart'ı kutlamak, hidroelektrik santralları protesto etmek, Cumartesi Anneleri'ne destek vermek ve sarı-kırmızı-yeşil renkleri üzerlerinde taşımak bile bu gençlerin terörist olarak muamele görmelerine yetiyor.

Daha da korkuncu, ideolojik halay çekmek, saç kestirmek, Grup Yorum konseri için bilet almış olmak, tutuklanmış arkadaşlarının davalarına katılıp izlemek gibi "suçlardan" tutuklanıp şu anda hapishanede yıllarını tüketmekte olan gençler var.

Gençlerin üzerlerinde yumurta ve şemsiye bulunduğu takdirde bunların dahi terör aleti sayıldığı durumlar var. Ve bu suçtan bile içeride yatan gençler bulunuyor.

PROFESÖRLER UTANSIN:

Dediğim gibi solcu gençlik söz konusu olduğunda üniversite yönetimleri, özel yetkili savcılardan çok daha acımasız ve hızlı olabiliyor. Bugün Türkiye üniversiteleri, solcu gençler için birer toplama kampına dönüştürülmüş durumda. En basit aykırı hareket bile disiplin suçu sayılıyor, öğrenciler yılları ve gelecekleri ellerinden alınarak ya üniversiteden uzaklaştırılıyor ya da atılıyor.

GENÇSE TOPLANTI DÜZENLEYEMEZ:

Örneğin, öğrencilerin izinsiz toplantı düzenlemeleri, ya terörist sayılmaları ya da atılmaları için yeterli neden sayılabiliyor. Toplantı düzenlemek için izin alınması kuralı ne zaman geldi ve neden bu bir suç oldu, bunu kimse tam bilmiyor ama yine de öğrencilere baskı uygulanıyor.

"Parasız eğitim istiyoruz" pankartı açan gençlere terörist muamelesi yapıldı ve tutuklandılar.

Üniversiteler birçok bilinçli öğrenciye, "Sorunlara tepki gösterdi, hakkını aradı" diye çok rahat iki yarıyıl uzaklaştırma cezaları verebiliyor. Bu ceza çok rahat verilebilen ve çok bol görülen bir uygulama; öğrencinin eğitim sürecinin bundan nasıl darbe yiyeceğini kimse düşünmüyor.

ALKOL MESELESİ:

Alkol tüketmiş olmak, disiplin cezaları verilmesi için yeterli neden sayılıyor. Dikkat edin, alkol alıp sarhoş olduktan sonra olay çıkaranlardan bahsetmiyorum burada, sadece alkol tüketmiş olmak bir disiplin suçu kabul ediliyor. Utanmasalar alkol tüketen genci terörist ilan edecekler.

GENÇLER KAFKA'NIN DÜNYASINDA:

Gördüğünüz gibi solcu gençliğin etrafında Kafka'nın anlattığına benzeyen bir karabasan dünya oluşturulmuş durumda. Bu dünyada terörün tanımı muğlak; kime neden terörist denildiği bilinmiyor, terör örgütüne üye olmanın veya yardımcı olmanın anlamı ne, bu nasıl tanımlanıyor bu da belli değil.

Üniversite yönetimleri, çeşitli uyduruk disiplin cezalarıyla mahkemelerin yıkamadığı öğrencileri disiplin suçlarıyla yıkmaya çalışıyor.

BU ABSÜRT ARTIK:

Örneğin, bilmem biliyor musunuz ama bugün Türkiye üniversitelerinde "öngörülmemiş disiplin suçları" denilen bir acuze var ve bu da gençlere karşı kullanılıyor.

Bu anlatıklarımdan sonra "Türkiye'de solcu gençliğe karşı soykırım uygulanıyor" gibi ağır bir lafı neden ettiğimi umarım anlamışsınızdır. Üniversite yönetimleri polis, savcılar ve mahkemelerle birlikte üniversite gençliğini ortadan silmek ister gibi davranıyorlar.

Öğrenciler kendilerini korumak için yardımlaşma ve tutuklularla dayanışma komiteleri gibi örgütlenmeler oluşturdular.

Ancak bu yetmiyor. Nedense bugün baskı altında olduğunu söyleyen her grubun arkasında onların haklarını savunan ve sahip çıkan güçlüler var; bir tek solcu gençlik bu destekten yoksun. Medya ve Marksistler bu gençlere hiç sahip çıkmıyor. Bu yüzden de Türkiye bu büyük ayıpla birlikte yaşamak zorunda kalıyor.

12 EYLÜL:

Ben bugünlerde solcu gençlere yapılanları gördükçe "12 Eylül'le gerçekten yüzleşildi mi acaba?" diye soruyorum. Maalesef kendi soruma cevabım, "Hayır yüzleşilmedi" oluyor. Çünkü eğer gerçekten yüzleşilmiş olsaydı bugün üniversiteli gençlere darbe günlerini aratacak şekilde baskı uygulamazdık. Geçmişimizden biraz utanmış olurduk.

ANAYASA YAZILIYOR AMA:

Bugün şu anda bir yerlerde birileri tarafından yeni Anayasa yazılıyor. Ama onu yazanlar, gençlerin çektiklerini düşünmezlerse, onlara sahip çıkacak bilince sahip olmazlarsa korkarım yeni Anayasa'nın demokrasimizin ilerlemesine hiçbir katkısı olmayacaktır.

Anayasa tabii ki önemlidir ama ondan önce Türk Ceza Kanunu'nda gereken düzenlemeler yapılmalı ve öğrenciler üzerinde faşist baskıya izin veren uygulamalara yol açan maddeler kaldırılmalı. Özellikle Ceza Kanunu'nun 220/6 ve 220/7 maddeleri bir an önce değiştirilmeli.

Global düzende gençler

21 'inci yüzyılın yeni global düzeninde gençlerin özel bir yeri var. Gençleri aktif ve hür düşünceli olan, onlara imkânlar açan ülkeler öne çıkacaklar. Ayrıca dünyada üniversiteli gencin protestolarına özel önem veriliyor, bu tür protestoların toplumlara denge vermek açısından çok önemli olduğu düşünülüyor.

Bu yüzden öğrencilerin protesto eylemlerine dünyada bir siyasi kontrol aracı olarak büyük önem veriliyor.

Türkiye ise dünyadaki eğilimlerin aksine terse gitmeye çalışıyor; dediğim gibi solcu gençlere neredeyse bir soykırım uyguluyor.

Böyle giderse gençlerimizi mahvedeceğiz ama kendimizi de mahvedeceğiz. Bu intiharı bir an önce durdurmalı ve ülke solcu gençlere onların hak ettiği değeri vermeyi öğrenmeli.

Cumhuriyet tarihini çarpıtmayalım

AKP iktidarı haklı olarak birinci cumhuriyet dönemiyle her cephede hesaplaşıyor. Dediğim gibi bu hesaplaşmaya girmekte çok da haklı ve ben de buna destek verdim. Ancak o tarihi yanlış okuduğumuzda neyle nasıl hesaplaşacağımızı şaşırmamız kaçınılmazdır.

Örneğin, Başbakan Erdoğan'ın yorumuna göre birinci cumhuriyet döneminin neredeyse tümü dindarlara baskılarla belirlenmiştir. Adeta birinci cumhuriyetin tüm kurumları, dindara baskı yapmak için oluşturulmuş gibi yorumlanmaktadır.

O dönemde dindarlara baskılar tabii ki olmuştur ama en fazla baskı gören, acı çeken grubun dindarlar olduğunu söylemek yanlıştır.

Cumhuriyet tarihimizin en fazla baskı görmüş ve çok acı çekmiş kesimi solculardır. En fazla işkenceyi onlar görmüş, en fazla onlar öldürülmüş ve onlar sakat bırakılmışlardır. Ruhsal dengeleri bozulmuş, hayatları mahvedilmiştir.

Üstelik yeni demokrasiye geçtiğimizin söylendiği bu dönemde de solculara geçmişte yapılan baskılar aynen sürmektedir. Geçmişte en fazla baskı gördükleri söylenen dindarları koruyup kollayacak bir iktidar var ama solcu gençler yine sahipsiz, yine korumasızlar.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar