Rövanş isteyenler üzerine
BAŞBAKAN Erdoğan'ın "Dön" çağrısı üzerine Fethullah Gülen'in "rövanş isteyenler olabilir onlara fırsat vermemek için" dönmeyeceğini söylemesi makuldür. Ancak bu rövanşı isteyeceklerin kimler olacağı net değildir. Gayet tabii ki rövanş konusunda olağan şüpheliler vardır. Askerlerden şüphelenebilinir mesela, Ergenekon zihniyetinin arta kalanlarından da çekinmek düşünülebilinir. Bu unsurların bir daha rövanş alabilecek kadar kendilerini toparlayabilecekleri şüphelidir. Birtakım toplanma, toparlanma girişimleri olabilir de bunların engelleneceği ve girişenlerin cezalandırılacağı neredeyse kesindir.
ASIL TEHLİKE
Dolayısıyla bu unsurlardan fazla çekinilmemesi gerekir. Ancak Fethullah Gülen geleceği düşünüyorsa huzurlu ve mutlu bir Türkiye istiyorsa göz önüne alması gereken bir başka gelişme daha var. Bence asıl tehklike o gelişmede yatıyor.
Bunun göz önüne alınması hem Türkiye'nin geleceği açısından hem de Gülen hareketinin geleceğinin daha sağlıklı olması açısından gerekiyor.
HAYATIN İÇİNDEN
Bazen toplumun kolektif ruh halini görmek için büyük soyut teoriler yetmeyebiliyor.
Bazen de mikro düzeye inmek ve hayatın içinden gözlemler yapmak çok daha iyi ve net sonuçlar verebiliyor.
Gözlem yeri konusunda da net ve açık olmalıyım ki bir yanlış anlama olmasın.
BEYAZ TÜRKLER
Ben elimden geldiğince beyaz Türklerin bulunduğu ortamlarda bulunmaya çalışarak yaşamımı sürdürürüm. Alıştığım hayat tarzı oralardadır. Rahat ettiğim ortamlar da öyle. Bunun doğru olduğunu filan iddia etmiyorum herkese bunu tavsiye de etmiyorum, sadece benim tercihim böyle. Son zamanlarda bu çevrelerde ilginç bir gelişme yaşanıyor. Beni tanıyanlar illa da yanıma gelip ülkenin geleceği hakkında endişelerini anlatıyorlar.
KIZGINLARLA DİYALOG
Açıkça söylemek gerekirse bunlar arasında beni eleştirmek için gelenler de var. Onlar AKP'ye ve cemaate destek veren yazılarım yüzünden bana kızgınlıklarını iletiyorlar. Bu beklemediğim bir şey değildi, hatta olmasını da istediğimi söyleyebilirim çünkü olsun da ben de destek nedenlerimi teke tek de anlatma fırsatını bulayım diye düşünüyordum.
Aralarında en fantastik olanları ise o destek yazılarının benim mizah yazılarımdan olduğuna inanmış olanlardı. Onlara da bunların mizah olmadığını desteğimin ise nedenlerini her defasında büyük bir sabırla, yöneltilen sözler ne kadar rencide edici olursa olsun hiç kızmadan anlatıyorum.
Makul olmaya açık olanlarla anlaştığımızı sanıyorum.
Endişeleri korkuları geçmiyor ama beni daha iyi anlamaya başladıklarını söyleyebilirim.
ENDİŞELERİ PAYLAŞIYORUZ
O endişe ve korkularını benim geçirtebilmem de mümkün değildi tabii ki. Çünkü aynı endişe ve korkuları ben de paylaşıyordum.
Desteğimin gerekçeleri de, korkularımın nedeni de farklıydı.
Şimdi burada ben önemli değilim asıl önemli olan büyük çoğunluğu kadınlardan oluşan bu insanların Türkiye'nin geleceği açısından AKP iktidarı ve cemaat hakkında yaratılmış algılar nedeniyle korku ve endişe içinde olmalarıydı.
12 EYLÜL DÖNEMİ GİBİ
Ben bu arkadaşları uzaktan gözlemlerken 12 Eylül askeri rejiminin en karanlık günlerinde yaşadığım olayı da hatırladım.
O dönemde bazı gazeteleri değil okumak bulundurmak bile büyük suç sayılabiliyordu. Yakalananlar hakkında ağır işkencelerle sonuçlanan tutuklamalar oluyordu. İşte o dönemde Ankara'da Kızılay'da yürürken kıyafetiyle ve hali tavrıyla işçi sınıfından olduğu belli olan bir adamın geldiğini gördüm. Adam kiloluydu. Göbeği pantolonun üzerinden hayli taşıyordu ve pantolonu ile göbeğinin arasına o sakıncalı gazetelerden bir tanesini sıkıştırmış şekilde yürüyordu. Gazetenin adı iyice okunsun diye itina ettiği de görülüyordu. Bu çok net bir sivil direniş eylemiydi. Korkusuzluğun, "Ne yaparsanız yapın" haykırışının bir göstergesiydi. O karanlık günlerde içime umut veren adam, benim yanımdan gülümseyerek yürüyüp gitti.
KADINLAR ÖN PLANDA
Bugünlerde de buna benzer sahnelerle karşılaşıyorum. Bugün de uçta, sert muhalefet yapan bazı gazeteler var. Sert muhalefet onların yayın politikası.
Bazı genç kadınların, orta yaşlı kadınların bu gazetelerden ikişer adet aldıklarını ve yine etrafa göstererek taşıdıklarını gördüm. O gazetelerin yaptığı türde sert muhalefetin yapıcı olmadığını düşündüğüm halde kadınların bu şekilde sivil direniş göstermeleri benim içime yine ümit verdi.
BU ENDİŞE GÖRÜLMELİ
AKP'liler ve cemaate yakın duranlar bence bu rahatsızlığı ve endişeden kaynaklanan tepkiyi ve direniş bilincini iyi analiz etmeliler.
Gayet tabii ki bu çevreler hiçbir şekilde rövanş filan almayı düşünmeyecek insanlar, almak isteseler de ne yapacaklarını bilemezler ama onlar bir toplumsal meşruiyetin sağlam bir şekilde oluşması için kaçınılmaz unsurlardır. Onlar olmadan demokratik, modern ve medeni bir Türkiye oluşturmak imkânsızdır.
Fethullah Gülen'in bugüne kadar yazdıklarını okuduğumda onun her defasında Türkiye Cumhuriyeti'nin geçmişine modern topluma ve geleceğe vurgu yaptığını gördüm. Onun hakkında yapılan olumsuz propagandaya kananlar bu gerçeği göremiyorlar.
Bu yüzden modern, medeni, demokratik ve seküler bir Türkiye kurmanın onlarsız imkânsız olacağını Fethullah Gülen ve Başbakan Erdoğan görmeli. Onların toplumsal yaşamdan çekildiği bir Türkiye'nin onların inzivasının ilerde Türkiye'yi hep eksik bir ülke olarak bırakacağını görmeliler.
Bu toplumda rövanşı ne askerler alabilir ne de Ergenekon artığı unsurlar. Ancak bu ülkede endişeleri ve artan korkuları nedeniyle toplumsal uzlaşmanın temelini çatırdatabilecek beyaz Türkler, Gülen'in ve Erdoğan'ın gelecek tasarımlarını zorlayabilir.