Siyaset jonglörü Erdoğan, Azerbaycan'da
BUGÜN Azerbaycan'dayız... Normal şartlar altında son derece rutin geçmesini bekleyebileceğimiz bir dış gezi bu. Ancak normal şartlar altında olmadığımızdan, Türkiye son derece gergin bir bölgede dengeleri sağlam tutarak kendisine bir yol açmaya çalıştığından şimdi burada atılan her adım, yapılan her konuşma, her jest, her vücut dili hayati bir önem kazanmış durumda.
Başbakan Erdoğan dün akşam Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT) toplantısında Türkiye'yi temsil etmek için buraya geldi. İşin görünen yanı bu.
ENERJİ GÜVENLİĞİMİZ
Hatta sadece o bile son derece kritik ve önemli hale geldi; çünkü Suriye nedeniyle Rusya ve İran'la ilişkilerimiz mayhoşlaşınca enerji güvenliğimiz meselesi ortaya çıktı.
Başta Azerbaycan olmak üzere bölgedeki tüm ülkeler Türkiye'nin enerji güvenliği açısından büyük önem taşıdıklarından, Türkiye mecburen güneyine konsantre olmak zorunda kalıp bir süredir ihmal ettiği bu bölgede ilişkilerinin sıcaklığını sürdürmek zorunda.
Ayrıca Suriye'de aktif oyuncu olarak ortaya çıkan ve Amerika ile kendi başına birçok problemi olan İran da burada Ahmedinejad düzeyinde temsil ediliyor.
Bu tür uluslararası toplantılar, liderlerin birbirleriyle yüz yüze görüşüp sorunları çözmeye uğraştıkları konuşmalara vesile olduklarından biz Başbakan'ı izlemekle görevli gazeteciler, İran'la yapılacak bu kritik görüşmenin sonucunu bekliyoruz.
Anlayacağınız gibi normal şartlar altında rutin olan bir dış gezi şimdi son derece kritik hale gelmiş durumda. Bir gazeteci açısından bu bir yönüyle şans olabileceği gibi şanssızlık da olabilir. Çünkü normal şartlar altında kazasız belasız, kafanızı ağrıtmadan üstesinden gelebileceğiniz bir görev, her yönüyle bir mesleki belaya dönüşebilir, bugün burada olduğu gibi.
NİYE JONGLÖR?
Bu yüzden başlıkta "Siyaset jonglörü Erdoğan"dedim. Biliyorsunuz onglörler, örneğin çok sayıda topu havada döndürürken hiçbirinin yere düşmemesini sağlayan denge ustalarıdır. Erdoğan burada usta olmak zorunda. Çünkü Türkiye son zamanlarda öyle adımlar atıyor, öyle riskler alıyor ve kendine öyle global yeni konumlar biçiyor ki Erdoğan bir siyaset jonglörü gibi bütün bu sorunlara bir yerinden bulaşmış bu ülkeleri deyim yerindeyse havada dengeli olarak çevirmek ve bu arada hiçbir ülkenin de düşmemesini sağlamak zorunda.
BEN ONLARDAN OLMADIĞIM İÇİN
Şimdi biliyorsunuz, Türkiye'de kendisini büyük fikir adamı olarak gören ve yazılarıyla dünyanın her sorununa çözüm getirdiklerini sanan yazarlar var. Onlar konuları herkesten, Başbakan'dan bile daha iyi bildiklerini sanırlar. Çok rahat biçimde, "Şöyle yapılmalıydı, Başbakan şöyle yapsaydı daha iyi olur" derler.
Ben böyle yazarlardan kesinlikle değilim. Açıkça söyleyeyim, böylesi sorunları olan bir bölgede Türkiye gibi tavırlar almış olan bir ülkenin liderinin, topların hiçbirini yere düşürmeden dış politikayı nasıl götürebileceğini anlayamıyorum.
Empati yapıp kendimi Başbakan'ın yerine koyduğumda, "Burada ben olsam ne yapardım?" diye düşündüğümde, emin olun elimde döndürmeye çalıştığım topların önemli bölümünü elimden düşürdüğümü görüyorum.
Başbakan bunu yapmadan, buradaki ince kırmızı çizgilerin hiçbirini ihlal etmeden, kimseyi kırmadan, hiçbir ülkeyle ilişkimizi bozmadan Türkiye'ye kendisine çizdiği yeni yolda bir adım daha attırmak zorunda.
İRAN'LA KRİTİK GÖRÜŞME
Örneğin, Suriye konusunda karşı karşıya geldiğimiz anlaşılan İran lideriyle ben aynı odada kalsaydım diplomasinin kırmızı çizgileri içinde kalıp ona ne derdim, konuşmayı nasıl sürdürürdüm, emin olun aklıma gelmiyor.
Başbakan Erdoğan bütün cevapların kendinde olduğundan emin bir insanın rahatlığıyla bu tür toplantılara geliyor ve usta bir jonglör gibi ülkeleri çevirmeye girişiyor.
'UÇAKTA NE SÖYLEYECEK?' GERGİNLİĞİ
Açıkça söyleyeyim, bu performansı yakından izleme şansına sahip olduğuım için çok memnunum. Hepimiz bugün Başbakan'ın biz gazetecilere perde arkasında nelerin olup bittiğini anlatması umudunu taşıyoruz.
Bir ihtimal Başbakan dönüş yolunda uçakta yapacak bunu; çünkü bilmeyenler için söylemeliyim, bu tür gezilerde gelenek Başbakan'ın istediği saatte arkada oturmakta olan gazetecileri bazen tek tek, bazen de toplu halde uçağın ön tarafındaki çalışma odasına çağırıp konuları açması ve soruları cevaplamasıdır.
Gelenek bu gezide de bozulmadığı takdirde hepimiz bu kritik gezi hakkında elimizde yeni bilgiler bulunduruyor olacağız. Umudum, çok geç olmadan Türkiye'ye dönebilmemiz ve Başbakan'ın vereceğini umduğum bilgileri de haber giriş saati bitmeden önce gazeteye yetiştirebilmek. Bu olmadığı takdirde, zaman engeline takıldığımızda da olan bitenin kapsamlı bir analizini ertesi gün sunmayı umuyorum.
Bu gezide başka hiçbir şey olmasaydı dahi, bunu kendim için söylemeliyim, ben bir siyaset jonglörü ustası olan Erdoğan'ın siyasi jonglörlüğünü yakından gördüğüm için çok memnunum. Meselelere dışarıdan bakıldığında fark edilemeyebilecek bu yönü size aktarmak da benim görevimin bir parçası diye düşünüyorum.
AHMET ALTAN'IN YANLIŞI
Her konuyu kendilerinin daha iyi bildiklerini sanan "Tanrı yazarlar", o büyük insanlar, izledikleri siyasetçilerin bu yönlerini göremiyorlar veya görseler de onu kıskandıklarından görmezlikten geliyorlar.
Ahmet Altan da bu hataya düşüyor son zamanlarda gördüğüm kadarıyla. Bu da beni şaşırtıyor; çünkü en azından onun bir usta romancıya yakışan bir şekilde Başbakan ile empati yapabilmesini beklerdim. Ama hayır, o bunu ısrarla yapmıyor ve kendi gazetesinde patlayan tartışmada Başbakan'ı eleştirmeyenlere kızıyor.
O bile Başbakan'ın bir siyaset jonglörü olarak birçok sorunu havada aynı anda döndürmek zorunda olduğu gerçeğini unutuyor.
Bu unutulunca insan ele aldığı hangi konu olursa olsun Başbakan'ın o anda havada buna bağlı birçok sorunu daha döndürmek ve hiçbir sorunu yere düşürmemek zorunda olduğunu unutarak, "Bu sorunda neden böyle yapmıyorsun, neden böyle tavır almıyorsun?" diye, Ahmet Altan'ın yaptığı gibi konuşabiliyor.
Bu gibi durumlarda en iyisi benim gibi yapmak, yani bilgisizliğinin ve yetersizliğinin farkında olarak işi çözmeye girişenleri yani siyasetin jonglörünü izleyip öğrenmeye çalışmak. Ben bu gezide bunu yapmaya çalıştım ve gördüğüm, Başbakan Erdoğan'ın bu zor işin üstesinden geldiğidir.
Ben duygularımı gizleyerek veya başka gizli gündemlerle yazan yazarlardan değilim. Bu nedenle şunu da söylemeliyim ki, ülkeler bizim gibi kritik dönemlerden geçerken ve üstelik Türkiye, tarihinde hiç olmadığı gibi dış politikasında son derece atak ve yeni yollar çizerken, liderlik koltuğunda bir usta jonglörün bulunması kadar insanı rahatlatan başka bir şey de yok.
- Seçim sonucu neden böyle oldu?1 yıl önce
- Kitabın ortasından konuşuyorum ve diğer lüzumsuz seçim notları1 yıl önce
- Alevi tartışması1 yıl önce
- Dün bu yazıyı yazarken...1 yıl önce
- Mea Culpa1 yıl önce
- Post-modern seçimin yankıları1 yıl önce
- 'Cool'un büyük kaybı1 yıl önce
- Z Kuşağına güvenilerek siyaset yapılır mı?1 yıl önce
- Muhalif yazarları bekleyen büyük kriz1 yıl önce
- Cumhuriyet Müzesi halk yüzünden kapanabilir1 yıl önce