Erdoğan: Akan kan duracaksa müsteşarımı İmralı'ya yollarım
Bakü dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlayan Başbakan Erdoğan: "MİT her an her türlü hareketi yapabilir. Mesela yarın İmralı'ya gitmek gerekiyorsa müsteşarıma 'Gerekeni yap' derim. Yeter ki akan kan dursun. Bunu teröre destek diye gören zihniyet büyük yanlış içindedir"
KISA ama çok yoğun ve kritik temaslardan sonra Başbakan dönüş yolunda bizi uçaktaki çalışma odasına çağırdığında onda hiçbir yorgunluk belirtisi görmedim. Aksine karşımda son derece rahat, kontrolleri elde tutan ve çetin sorunlara rağmen dış politikada ne yaptığını, nereye gidileceğini bilen bir Başbakan buldum.
Görüşmelerin perde arkasını bize anlattıkça, onun bir siyaset jonglörü olduğu yolundaki görüşüm yeniden güçlendi. Global düzen tekrar kuruluyor. Yerinden oynamış olan tüm dengeler yeniden zor bela yerine oturtuluyor ve Türkiye oynayan bu dengelerin tam ortasında kendisine yeni roller tanımlamaya, yeni düzende önemli ülke olmaya uğraşıyor.
Bu zorlu durum, dünyadaki tüm önemli ülkelerle ilgili tavırlar almayı ve dış politikada son derece aktif olunmasını gerektiriyor. Bu da yanlış yapma marjını artırıyor tabii ki. Türkiye gibi bir ülkenin bunca belanın ortasında hata yapma marjı neredeyse hiç yok. Bu yüzden dış politika bir ustanın yaklaşımını gerektiriyor ve ben onu usta bir siyaset jonglörüne benzetiyorum.
Başbakan, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile birlikte öyle adımlar attı ve atıyor ki Türkiye global dünyada yepyeni bir güç olarak doğuyor. Ben bunun somut sonuçlarını 24 saat süren Bakü zirvesi bahanesiyle yapılan dış temaslardan alınan sonuçlardan gördüm.
İşlerin ve sorunların yoğunluğundan dolayı ben uçağa bindiğimde manen yorgundum. Başbakan ın onca işten sonra enerjik, dinamik tavrından ben de etkilendim, sonra onu dinledikçe umutlandım.
Başbakan bu ekonomik işbirliği toplantılarına ilk kez katıldığını söyleyerek başladı konuşmasına. Aslında Ekonomik İşbirliği Teşkilatı'nın çok etkili olabileceğini ama çalışmalarının yetersiz kaldığını, Türkiye'nin bundan sonra bunu değiştirmek için çalışacağını belirtti.
Bu ekonomik gündem tabii ki önemliydi ama bazılarına sürpriz gelen İran la yapılan görüşmenin sonucu bizleri de çok heyecanlandırıyordu.
Başbakan, İran Cumhurbaşkanı ile yaptığı görüşmeyi anlatırken yine ekonomiden başladı. İran'la ticaret hacmini 1 milyar 200 milyon dolardan aldıklarını, bugün ise 16 milyar dolara ulaştıklarını anlattı ve İranlı meslektaşına "Neden daha fazla olmasın, mesela neden 100 milyar doları hedeflemeyelim?" dediğini söyledi. Karşı taraf da buna olumlu yaklaşıyormuş.
SURİYE MESELESİ Başbakan Erdoğan, Suriye konusunda zaten dışişleri bakanları düzeyinde bir süredir ortak çalışmakta olan İran ve Türkiye'nin çok daha somut bir adım atmaya karar verdiğini söyledi. Suriye ye "Bari yaklaşan Kurban Bayramı'nda ateşkes olsun" denilmesi kararlaştırıldı. En azından bayram günlerinde Suriye halkına nefes aldıracak bu adımın ileride çok daha kalıcı barışa yol açacak bir temel olmasına çalışılacak.
İran'la ortak çalışma sürdüren Türkiye, Suriye konusunun uluslararası platformda ele alınması için başka öneri de getirdi. Üç ayaklı çözüm diye adlandırılan bu öneride üç ayrı küme oluşturulacak ve bazı konularda aynı düşünmeyen veya anlaşamayan ülkelerin birlikte çalışmasına yol açılacak.
Önerilen üç grup veya küme ülkeler ise şunlar: 1 'inci grup Türkiye-Mısır-İran, ikinci grup Türkiye, İran ve Rusya, üçüncü grup ise Türkiye, Mısır ve Suudi Arabistan. Eğer bu ülkeler çözüm için bir araya gelebilirlerse önerilerini oluşturacaklar, birbirlerine iletecekler ve sonunda ortak bir zemin yaratılıp Suriye için uluslararası kalıcı bir barış yolu açılabilecek.
EKONOMİNİN GÜCÜ Bu arada gelişen ve büyüyen Türkiye'nin, güçlenen ekonomisi sayesinde İran ve Rusya ile ilişkilerini en çalkantılı siyasi dönemlerde bile ayakta tutabildiği ortaya çıktı. İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad ile görüşmesinde Başbakan Erdoğan ın ekonomik ilişkilerde büyük hedefler koyduğu öğrenildi.
İki ülkenin ticari ilişkileri bu kadar iyi olduğundan İran la aramızda duyarlı konularda fazla abartılı sorun yaşanmadığı belirtiliyor, Türkiye'nin aynı stratejiyi Rusya'yla da götürdüğü biliniyor.
Rusya Dışişleri Bakanı'nın uçak krizi yaşanırken Türkiye ye sıcak mesajlar vermesinin, iki ülke arasında kurulan bu sıcak ticari ilişkilere bağlı olduğu ortaya çıktı. Gerçi Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu krizin en tepe günlerinde bile Rusya'yla komünikasyon kanallarının açık tutulduğunu ve krizin bu yüzden tırmanmadığını söylüyor ama iki ülke arasındaki ekonomik altyapının sağlam olmasının da bu sonucun alınmasında etkili olduğu ortaya çıktı.
ZORUNLU ASKERLİK İç politik konulardan konuşulurken söz seçilme yaşının 18 yaşına indirilmesine geldi. Bu aşamada ben "Zorunlu askerlik kalkacak mı?" sorusunu sordum. Şu cevabı verdi: "Şu an subay, astsubay, uzman erbaş sayısı 250 bin civarında. Olay zaten yarı yarıya artık profesyonel ordu seviyesine gelmiş durumda. Teknolojik olarak da 'Tamam' diyorlar ama daha ordumuzun alacağı çok mesafe var. Teknolojik anlamda birçok malzememizi kendimiz üretiyoruz. Atak helikopteri programına inşallah gelecek yıl giriyoruz. PKK kış yaklaştıkça giderek daha da bir zora giriyor. Ama burada asıl mesele BDP; hafta sonu bir kongre yaptılar, nasıl olduysa bir Türk bayrağı astılar ama bölücü terör örgütü liderinin resmini de, terör örgütünün bayrağını da astılar. Bunların hepsi suç, olayları böyle provoke ederek bir arbede çıksın istiyorlar. MİT, her an her tür hareketi yapabilir. Mesela yarın İmralı ya gitmek gerekiyorsa MİT Müsteşarı na 'Sen gerekeni yap derim. Yeter ki akan kan dursun, netice olsun. Bunu teröre destek diye gören zihniyet büyük yanlış içindedir. Milli birlik ve kardeşlik diyoruz, bu projeden bahsediyoruz. Amacımız bunu ülkemizin her yerinde güçlendirmek ve yaymaktır. İçinde milli var, birlik var, beraberlik var, kardeşlik var. Biz bunları hep birlikte el ele dolduralım diyoruz, daha ne diyelim? Buradan teröre destek sonucu mu çıkar?"
11 EKİM GENÇ KIZLAR GÜNÜ Başbakan Erdoğan, dün Pakistan da Taliban tarafından yaralanan Malala adlı genç kızı toplantının gündemine taşıyıp bunu kınayınca Türkiye bu konuda İslam âlemine güzel bir ayar verdi ve İslam âleminin yeni lideri olacağı yolunda bir işaret daha gelmiş oldu. Türkiye bununla da kalmadı ve Birleşmiş Milletler'e bir önerge vererek 11 Ekim'in tüm dünyada genç kızlar günü olarak kutlanmasına önayak oldu. Türkiye bu konuda da lider rolü oynayarak tüm dünyaya örnek oldu.
ENERJİ GÜVENLİĞİ İran lideriyle yapılan görüşmede Başbakan, İran dan alınan doğalgazın fiyatının yüksekliğini gündeme getirdi. İran fiyatının Rusya nın fiyatından bile yüksek olduğu söylendi ve bu konuda İran dan bir düzenleme istendi. İran ise bu konu üzerinde çalışacaklarını söyledi. Başbakan, Kılıçdaroğlu'nun sert üslubu hakkında ise şöyle dedi: "Ben Sayın Kılıçdaroğlu na onun üslubuyla cevap vermem. Artık onunla yargı üzerinden konuşurum. Arkadaşlar bakar, dosyaları inceler, açıklamalarını inceler. Ona göre dava açılacaksa açar. Ben onunla onun dilinden konuşmam, o bildiği yolda devam etsin. Bizim yapacak işlerimiz var."
'Partilerimizde su kaçağı oldu'
"CUMHURBAŞKANIMIZIN yerel seçimlerin erken tarihe çekilmesiyle ilgili yasa değişikliği teklifini iadesinin ardından, gerekçeler üzerinden bakıp ona göre bir hareket tarzı belirleyeceğiz, kararımızı vereceğiz. Ancak açıkça söyleyeyim, MHP gibi biz de kesinlikle 'Oylama sırasında fire olmamıştır' gibi bir yaklaşım içine girmeyiz. Bu fireler bizde de onlarda da olabilir. Biz MHP Lideri Sayın Bahçeli'yle birlikte iki lider olarak açıklama yapmamıza rağmen bu fireler oldu ama sonuçta partilerimizde yaşanan bir su kaçağı vardır. Burada asıl sorun ise CHP'dir. Bizzat CHP Grup Başkanvekilleri 'Biz teklife imza koymayacağız ama destekleyeceğiz' diye beyanda bulundular ama sonuçta bu sözlerine uymadılar ve bir şey yapmadılar. Dünyada seçilmede baraj sisteminin incelendiği, üzerinde çalışıldığı bir dönemdeyiz. Nerede ne uygulanıyor buna dikkatlice bakılıyor. Bu ülkede koalisyon dönemlerinde başarı oranı çok düşük. Bizim 10 yıllık dönemimizde bu yakalanan istikrarın altında yatan, partimizin tek başına iktidarda bilinçli politikalar uygulamasıdır. 18 yaş seçilme teklifini Avrupa'da arkadaşlarımız araştırdı. AB'nin yarısında 18 yaş için seçme ve seçilme var. Bir diğer yarısında 18 yaş seçme, 21 yaş seçilme, küçük bir bölümde ise 18 yaş seçme ve 25 yaş seçilme var. Özcan Yeniçeri 18 yaşla ilgili teklifimizi eleştirmek için yanına 18 yaşındaki gençleri alıyor, 'Bunlara mı emanet edeceğiz?' diyor. Bu ne ağır hakaret. Bunlar çok ayıp şeyler. Gençlerimize tabii ki güveneceğiz. Sadece mesele bu da değil, askerlerimizin, er ve erbaşlarımızın oy kullanmasını gündeme getirdik. Asker buna 'Birlikler politize olur, Türk Silahlı Kuvvetleri politize olur' diye karşı çıkıyor. Ben bunun böyle olduğunu düşünmüyorum. Subay, astsubay kullanırken, mevcut 500 bin er ve erbaşımız var. Neden kullanamasın ki? Eğer askerde olmasaydı, vatani görevini yapmasaydı, dışarıda oyunu kullanacaktı. Ama askerde olduğu için demokratik hakkını kullanamıyor, oyunu atamıyor. Bu politize olmak değil, normal bir vatandaşlık hakkıdır. Askerliğini yapma şartını da ben yine bu paralelde siyasette kaldırmak istiyorum."
- Seçim sonucu neden böyle oldu?1 yıl önce
- Kitabın ortasından konuşuyorum ve diğer lüzumsuz seçim notları1 yıl önce
- Alevi tartışması1 yıl önce
- Dün bu yazıyı yazarken...1 yıl önce
- Mea Culpa1 yıl önce
- Post-modern seçimin yankıları1 yıl önce
- 'Cool'un büyük kaybı1 yıl önce
- Z Kuşağına güvenilerek siyaset yapılır mı?1 yıl önce
- Muhalif yazarları bekleyen büyük kriz1 yıl önce
- Cumhuriyet Müzesi halk yüzünden kapanabilir1 yıl önce