ABD'nin kritik seçimi ve Türkiye'ye etkileri (2)
DÜN "ABD'deki başkanlık seçimi sonucunun Türkiye'ye olası etkilerini çıkarabilmek için terörle mücadele fikrinin gelişiminin kısa tarihini bilmek gerekir" demiş ve bunu anlatmıştım.
Çünkü o tarihte bugün gelinen noktada iki ana ekol vardı. "Terörü caydırıcı politikalara önem verilmeli" diyenler ve diğer yanda "büyük bir öldürme kampanyası açılarak teröre eğilimli olanların ortadan kaldırılmasını söyleyenler"...
Bu iki grup bazen iç içe geçerler. Örneğin, Başkan Obama bir yandan caydırıcılık politikasını izlerken aynı anda ABD tarihinin en büyük dış cinayet stratejisini de yürütmüştür.
İnsansız saldırı uçaklarıyla (drones) birçok insan uzun süre takip edilmiş ve sonunda havadan vurularak öldürülmüştür.
Bu politika nedeniyle Amerika, dünya tarihinde ilk kez öldürülecek insanlar listesini resmi devlet politikası olarak elinde bulunduran bir ülke haline gelmiştir. Bu listeye "yok etme matriksi" (disposal matrix) adı verilmiş.
Obama öldürme faaliyetlerini sürdürürken diğer yandan ılımlı İslam diye tanımlanan teröre bulaşmayacak İslami hareketleri de desteklemektedir.
Bu onun terörü caydırıcılık politikasının da bir sonucudur, yoksa burada Müslümanlara karşı sıcak yaklaşma gibi bir gayret yoktur. Bu sadece bir stratejik taktiktir. Ne Amerika'nın ne de başka ülkenin devlet politikalarında duygusallığa yer yoktur, sadece soğuk çıkarlar belirler tavrı.
ABD-MÜSLÜMAN KARDEŞLER
Obama bu yaklaşımı nedeniyle şaşırtıcı bir adım da atmıştır ve "Arap Baharı"ndan sonra yılların Amerikan dış politikasına yeni yön vererek Arap Baharı sonrasında yükselen İslami hareketlere, özellikle de Müslüman Kardeşler'e sempatiyle yaklaşmıştır.
Bu dönüş o kadar hızlı oldu ki Mısır'da, "Amerika arkamızda" diye güvenerek sokaklarda protestoya çıkan seküler güçler bir de baktılar ki Amerika artık onların protesto etmeye hazırlandıkları otoriteyi destekliyor. (Amerika'nın kendi çıkarı için yapılan bu ani politika dönüşlerine Türkiye de dikkat etmeli ve kendisini korumalı.)
Obama yönetimindeki Amerika şu anda bölgede Müslüman Kardeşler ve ona benzeyen hareketlere ılımlı İslam politikası nedeniyle sıcak yaklaşmakta ve onları terörü caydırıcılık politikasının bir aracı olarak görmektedir.
Şu anda Türkiye'nin bölgemizde elinin serbest olmasının ve bizim de Müslüman Kardeşler'e sıcak yaklaşım üzerine kurulmuş dış politikamızın Amerika'nın bugünkü tavrı nedeniyle daha sorunsuz işlediğini görmemiz gerekiyor.
SINIRDA CIA OPERASYONU VAR
Amerika bu politikasında da son zamanlarda iniş çıkışlar göstermektedir. Özellikle sınır boylarımızda yürütülen büyük CIA operasyonunda Amerika'nın Suriyeli Müslüman Kardeşler'in eline gidebilecek silahları önlediği ve bunları yine seküler güçlere vermek için çalıştığı biliniyor.
Bu Türk istihbaratıyla bir anlaşmazlık konusu ama daha büyük çıkar birliktelikleri için bu tür aksamaların büyütülmesine izin verilmiyor.
Türkiye için şu anda daha önemli olan, Amerika'nın kendi çıkarları için caydırıcılık politikasını sürdürmesi ve ılımlı İslami güçler ile Türkiye'ye desteğinin devam etmesidir.
BİR FELAKET SENARYOSU
Ancak bu desteğin sürüp sürmeyeceği de belli değildir. Özellikle bu gece sabaha karşı netleşebilecek sonuca göre Mitt Romney başkan seçilirse Türkiye ile ABD'nin arasının ciddi şekilde bozulacağı yönünde işaretler var.
Romney, Obama'nın ılımlı İslam'la bağlantıların kuvvetlendirilmesi politikasına inanmamaktadır.
Romney 2008'de Cumhuriyetçi Parti önseçiminde Müslüman Kardeşler'i, El Kaide'yle aynı derecede tehlikeli olarak ele almıştır.
Bu düşünce biçimi değişmediği takdirde AK Parti'nin, liderini kendi kongresine davet edecek kadar yakınlaştığı bir hareket Amerika tarafından terörist olarak kategorize edilebilir, hatta Müslüman Kardeşler liderleri de yok etme matriksine alınabilir.
İSRAİL MESELESİ
Bunun yanında Romney, Türkiye'nin ilişkileri hayli sorunlu olduğu İsrail'e çok sıcak yaklaşmaktadır. Romney bölgede en önem verdiği gücün İsrail olduğunu defalarca söylemiş, hatta son tartışmada gerekirse İsrail'le birlikte savaşa girebileceğini açıkça ifade etmiştir.
Romney'in bu İsrail sevgisinin Türkiye açısından anlamının ne olacağı belli değildir ama bunun da AK Parti'yi hayli zorlayacağı kesindir.
Obama ise "terörü caydırıcılık stratejisi" uyarınca bölgede İsrail'le ilişkileri daha alt düzeye düşürmüş ve en azından vurgulamalarını değiştirmiştir. Bu da Türkiye'nin İsrail'le ilişkilerini gerginleştirme sürecinin önünü daha da kolaylaştıran bir faktör olmuştur.
Romney'in olası bir başkanlığında Türkiye'nin hem Müslüman Kardeşler'le hem de İsrail'le ilişkilerini yeniden düşünmesinin gerekeceği kesindir. Bu da AK Parti'yi zorlayacak bir başka süreç olabilir.
Amerika'dayken "Başbakan Erdoğan, Obama için dua etmeli" başlıklı bir yazı yazmıştım.
Sonucun açıklanmasına şu an çok az kala bu çağrımı tekrar yapıyorum. Obama, AK Parti için çok daha iyi olacaktır. Romney'in de aynı şekilde iyi olabilmesi ise ABD derin devleti içinde, terörü caydırıcılık stratejisi doğrultusunda ılımlı İslam'la bağlantıların güçlendirilmesi isteyenlerin elinin güçlenmesine bağlıdır.
DERİN DEVLETİN DURUMU
Ama bunun da olacağı kesin değil; çünkü dün dediğim gibi, Amerikan derin devleti kendi içinde bölünmüş ve kararsız durumda. Yeni başkan ne derse o yönde gidecekler. Ama ben İsrail yönünde gideceklerine eminim.
- Seçim sonucu neden böyle oldu?1 yıl önce
- Kitabın ortasından konuşuyorum ve diğer lüzumsuz seçim notları1 yıl önce
- Alevi tartışması1 yıl önce
- Dün bu yazıyı yazarken...1 yıl önce
- Mea Culpa1 yıl önce
- Post-modern seçimin yankıları1 yıl önce
- 'Cool'un büyük kaybı1 yıl önce
- Z Kuşağına güvenilerek siyaset yapılır mı?1 yıl önce
- Muhalif yazarları bekleyen büyük kriz1 yıl önce
- Cumhuriyet Müzesi halk yüzünden kapanabilir1 yıl önce