Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

İLK başta "Acaba öldürüldü mü?" diye başladık. Sonra kısa sayılabilecek bir sürede "Nasıl öldürüldü?"ye geçtik. Sanırım bu ikisine de cevap artık netleştirilmeye başlanıyor. Ancak asıl sorulması gereken "Neden öldürüldü?" sorusuna henüz net ve sistematik bir cevap arayışı yok.

O cinayetin izlerini global ortamdan, dış bağlantılardan iç uzantılarına kadar sürmek gerekiyor. Bunun kesin izini derin kaynakları olanlar ve delil sızdırabilenler sürecek.

Benim böyle kaynaklarım yok, delil de sızdırılmaz bana. Ancak ben de gizli güçler tarafından açık istihbarata atılmış bilgileri iyi okurum, onların izini iyi sürerim.

AÇIK İSTİHBARATA ATILMAK

"Açık istihbarata atılmış bilgi" lafını bilerek kullandım. Çünkü Amerikan istihbaratı bir süre önce bazı bilgilerin çok gizli olmaktan çıkarılıp dış dünyaya sızdırılmasının yani açık istihbarata atılmasının mücadeleleri açısından iyi sonuçlar vereceğini düşünmeye başladı. Bu çalışmanın teorisini yapan, ilkelerini koyan bir üç yıldızlı generaldi. General McChrystal bazı dokümanların çok gizli olmaktan çıkarılıp açık istihbarat olmalarını sağlamak için sızdırılmalarının Amerika için iyi sonuçlar vereceğini kararlaştırdı.

Şu anda dünyadaki bütün iyi istihbaratçılar en iyi sonuç veren analizlerini yüzde 80 oranında açık istihbarata dayandırıyorlar.

Yani en iyi, en net bilgi, isteyen herkese açık olan bilgilerden üretiliyor.

Casus-karşı casusluk veya terör-karşı terör dünyalarındaki mücadeleler bu şekilde yürütülüyor. İsteyen gazetecilerin de bu herkese açık istihbaratı kullanmaması için bir neden yok tabii.

KOMPLO TEORİSİ DEĞİL

Bu gerçekleri bilmeyenler değişik ve sürpriz dolu yaklaşımlar getirenleri anında komplo teorisyeni olarak damgalarlar. Bunlar bilmez ki ortaya atılan bir teori değil ortalıkta görülen herkese açık bilgilerin zekâ ve birikim kullanılarak yorumlanmasından ibarettir.

Bu, artık öldürüldüğü net olarak belli olmaya başlayan Turgut Özal'ın neden öldürüldüğünü anlamaya çalışırken de bugün kullanılacak bir yöntemdir.

Ben, Turgut Özal'ın, kâbus harita olarak nitelendirdiğim büyük Kürdistan haritası nedeniyle öldürülmüş olacağına inanıyorum. Cinayeti bizzat işlememiş olsalar da Amerikalıların bir şekilde işin içinde oldukları kesindir.

Çünkü o büyük Kürdistan haritası, Amerika'nın başkenti Washington'da oluşturuldu ilk önce.

İşlerin nasıl yürüdüğünü anlatabilmek için o günlerin ortamını anlatmalıyım size.

WASHINGTON-TSK ÖZEL HATTI

Turgut Özal'ın ölümünden önce Washington'a çalışmak için giden biz gazetecilere yönetimin Türkiye masası şeflerinin ilk söylediği sözlerden bir tanesi "Amerikan yönetiminin TSK ile özel bağlantısı vardır. Bu özel ilişki siyasetten bağımsızdır ve kalıcıdır" derlerdi. Bunun anlamı, Amerikan yönetiminin Türkiye'de hükümetlerden bağımsız bir ilişkiyi askerlerle kurdukları ve bunu yürüttükleriydi.

Bu yanlış anlaşılması mümkün olmayan net bir durum tespitiydi ve bize de gözdağı içermekteydi, "Haberlerini, yorumlarını yaparken bu gerçeği unutma" da deniliyordu aynı zamanda.

Bu böyleydi gerçekten de, Amerikan yönetimi tüm birimleriyle Türkiye ile ilgili resmi politikasını yürütürken Pentagon'un TSK ile özel hattını hiç unutmadı. Dış politika, ekonomik ilişkiler giderken dipte askerlerle kurulan özel bağlantılar hep kalıcıydı. Bu yüzden Türkiye'deki darbeler Washington'da desteklendi. Laik güçlere destek hep verildi, dindar partilerin Türkiye'de yükselmesine yönetimin dış politikası değişinceye kadar hiç hoş bakılmadı.

Bu resmi dünyada olup bitendi ama bir de gayri resmi gelişmeler vardı.

ÖZEL PLANLAR OFİSİ

Amerikan yönetimi ABD'nin resmi politikaları sürerken birde alternatif ilişkiler ve gelecek düşünülmesini istiyordu. İşte bu yüzden Pentagon bünyesinde gizli çalışan bir "özel planlar ofisi" oluşturuldu. Bu ofiste tanıdığım kadarıyla son derece zeki olan ve gelecek hakkında cesur düşünebilen uzmanlar çalıştırılıyordu.

Özal da cesur ve gelecek hakkında cesur düşünen bir insandı. ABD ile resmi ilşkiler sürerken bu ofistekilerde tanındı. Hatta orada çalışanların abisi konumunda olan Douglas Feith'e Türkiye'nin lobisini yapma işi de verildi. Ben bu ofisin gündelik iş yapan uzmanlarını tanıdım ama onlar Douglas Feith'le başlayıp Paul Wolfowitz'e giden bir ast-üst ilişkisi içindeydiler. Hepsinin de üzerinde Richard Perle'nin gölgesi bulunurdu. O Türkiye'de Özal döneminde "karanlıklar prensi" diye tanınırdı.

BİR OPERASYON

Bu insanların nasıl çalıştıklarını nasıl özel planlar yaptıklarını gösterebilmek için bir örnek anlatayım.

O büyük Kürdistan haritasının bana gösterildiği odadaki Amerikalı uzman, başka bir gün bana kendisinin bir planı çerçevesinde İran'da sistem karşıtlarını canlandırmak için Los Angeles'taki zengin İranlıların güzel yaşamlarını videoya kaydettirip bunlardan binlercesini İran'a havadan attırdığını anlatmıştı. New York Times'ta yazıyor olsam manşet olacak ve belki de beni meşhur edecek bu haberi o zamanlar Hürriyet'e yazamadım. Çünkü böylesine bir haberin ancak komplo teorisi olması gerekiyordu müdürlere göre.

Neyse o adamın izini hâlâ sürüyorum. Birkaç gün önce bir video seyrettim, aynı adam Tel-Aviv'de bir konferansta başında kipası konferans veriyordu. İran'a yakında neler yapılabileceğini anlatıyordu.

Bu insanlar 11 Eylül olayından sonra hepsi de yönetim içinde çok önemli olmaya başladılar. Örneğin Türkiye'yi çok da iyi tanıyan Douglas Feith bugün Amerika'nın sürdürdüğü terörle mücadele stratejisinin başlıca planlayıcısı oldu.

BÜYÜK KÜRDİSTAN

Bu insanlar Irak'ı, Suriye'yi, İran'ı daima Kürt sorunuyla birlikte düşündüler. O düşünce sürecinde büyük Kürdistan fikri ortaya atıldı ve haritası da ortaya çıkarıldı. Bunun Amerika'nın ve İsrail'in çıkarlarına olacağı düşünüldü (Bu arada Türk masasında olan bu insanların hemen hepsinin de aynı anda ya İsrail vatandaşı ya da ona çok yakın duran insanlar olduğunu söylemeliyim).

Bence bu büyük Kürdistan fikri bir şekilde Turgut Özal'a açıldı. Gayri resmi kanallar söz konusu olduğundan bunu aktarma mekanizması nedir kesin bilmiyorum, belki bu Özal'ın çok sık Amerika'ya gelen danışmanları aracılığıyla yapılmış olabilir ya da yılın belli zamanlarında Türkiye'ye gelip ülkeyi doğudan batıya dolaşan ve iyi Türkçe de bilen özel planlar ofisinden kişiler aracılığıyla ona aktarılmış olabilir.

Yavaştan ortaya çıkan anılar ve anlatılmaya başlanan hatıralar gösteriyor ki Özal, Kürt meselesi konusunda çok da radikal bir adım atmaya hazırlanıyordu. Bu radikal adımın içeriği henüz net değil, ama bence büyük Kürdistan'ın kurulması Türkiye etkisinde ve kontrolünde gerçekleştirilecekti.

Bu, devletin tüm resmi pozisyonunu yerle bir edecek bir adımdı.

Washington'un resmi kanalları dışında formüle edilen bu plandan bir aşamada Washington'daki resmi politikayı uygulayan birimlerin de haberi olmuş olmalı. Sonra da özel hatlar, bağlantılar kullanılarak bu "tehlikleli ve radikal" adımı Özal'ın atmayı düşündüğü Ankara'ya iletilmiş olmalı.

Ve işte ondan sonra ölüm kararı verilmiştir.

Ondan sonra olanları ise biliyorsunuz. Gerçekler henüz ortaya çıkmaya başlıyor.

Bence açık istihbarattan okuduğum kadarıyla bilgi ve birikimimle yorumladığım şekliyle Özal'ın öldürülmesinin global bağlantıları böyleydi. Tabii ki bu tür olaylarda işi şu yaptı, bu yaptı kesin diyebilmek mümkün olmayabilir; çünkü işin tabiatı gereği son derece karanlık insanlar karanlık ilişkiler rol oynamıştır bu durumda da. Ama global şartlar böyle oluşmuştu bence. Bu dediklerimi bir açık istihbarata dayalı analiz olarak ele alıp resmi ve net açıklamaların peşine düşülebilinir diye düşünüyorum.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar