Tek devlet, tek bayrak, iki millet
TÜRKİYE derin bir kültürel deprem yaşıyor.
Kültürel ayrışma o kadar fazla ki aynı etnik kökenden olsalar da kültürü, hayat tarzı, hayata bakışı birbirinden tamamen farklı iki ayrı millet varmış gibi bir görünüm var.
Bu iki farklı kültür ortak noktalar bulmakta öyle zorlanıyor ki, dünyada medeniyetler uzlaşması için uğraşıp bunun için çalıştığını söyleyen bir lidere sahip olan ülkede adeta bir medeniyetler çatışması yaşanıyor. (www.gazeteciler.com sitesinde Adnan Berk Okan medeniyetler çatışmasına vurgu yapan analizi yaptı.)
Bu durum bir bölünme ve bir iç çatışma görünümü verse de ben aksine bu görünümün olumlu bir gelişme potansiyeline sahip olduğunu düşünüyorum.
Bu sadece iyimserliğimden iyi olabilcekleri düşünme tercihimden kaynaklanan bir şey değil.
Tarihe bakarsanız bu tür kültürel bölünmeler, çatışmalar yaşamadan hiçbir ülkenin gelişmiş, olgun bir demokrasiye ulaşamamış olduğunu görürsünüz.
Olayların sıcaklığını yaşarken bu gelişmelerin gelişmiş olgun bir demokrasinin habercisi olduğunu söylemem birçoğunuza tuhaf gelecektir bunu tahmin ediyorum.
Tek devlet, tek bayrak, iki millet olgusuyla birlikte gelen kültürel bölünmüşlük durumunu tarihlerinin bir aşamasında sert biçimde yaşamış olan Amerika, Fransa, İtalya gibi ülkeler bugünkü olgun, gelişmiş, demokratik düzeylerine ancak bu süreçten geçtikten sonra ulaşmışlardır.
Bir aşamada bu kültürel bölünmüşlüğü iki millet olma durumunu yaşamamış olsalardı bu ülkeler bugünkü demokratik düzeylerine belki de hiç ulaşamayacaklardı.
Demokratikleşme süreçleri her ülkede toplumlarda var olan birçok çelişkiyi uzlaşmazlığı yüzeye çıkarır. Deyim yerindeyse demokratikleşme süreçleri toplumların kendi derinden gelen çelişkileriyle yüzleşmesini sağlar.
Bir aşamada tek bayrak, tek devlet, iki millet durumuna gelinmesi bu yüzleşmenin en kritik anıdır.
Bu an çok kritik hem de bıçak sırtındaki bir andır.
O ana ulaşmış olan toplum dikkatli olmazsa derin çatışmalara hatta iç savaşlara bile düşebilir.
Ama dikkatli olursa çelişkilerini uzlaştırmak için gereken itinayı gösterirse olgun gelişmiş bir demokrasiye ulaşmak için de kullanabilir bu durumu.
Derin kültürel farklılıkla bir medeniyetler çatışmasına girmiş ve iki millet bölünmüşlüğü durumu gösteren ülkeler, çelişkileri, bir milletin diğerini asimile etmesiyle veya bir milletin diğeri üzerinde kültürel hegemonya kurmasıyla çözmediler.
Bizlere ileri olgun bir demokrasiye ulaşma potansiyelini açan bu durumda potansiyeli kullanabilmemiz için çatışmaları derinleştirebilecek bir asimilasyon, bir hegemonya oluşturma yoluna gitmek yerine iki kültür arasında diyalog yollarını tamamen açıp tamamen farklı bir üçüncü ortak kültür oluşturmak ve bunun üzerinde uzlaşmaktır.
Türkiye'de bugün dini veya inancı hayatının ya da kültürünün merkezine koymuş bir çoğunluk, bir de insanın inancına veya inanmama hakkına karışmamayı, buna vurgu yapmamayı kendi merkezine almış diğer bir kültür var. Bunlar birbirlerinden kopuk bir hayat yaşıyorlar. Kültürleri çatışıyor, ortak bir dil ve ortak yaşam alanları arayışı hiç yok.
Gezi Parkı'nda asıl problem ağaçlar değildi. Asıl problem gençlerin, kendilerine nasıl yaşayacaklarının empoze edilmesine itiraz etmeleriydi.
Ben bu yüzden gençlerin oradan barışçı ve özgürce çekilmeleri için çok çalıştım. Eğer bu olsaydı iki çatışan kültür arasında diyalog yolları bulmak ve gelecekteki ortak kültürü yaratmak için uzlaşma yolları açık tutulacaktı.
Ama bu yapılmadı ve ne yazık ki çatışmalara gidildi. Var olan kültürel çatışmamız daha da sertleşti.
Ama bu geçicidir. Aynı deneyimleri yaşamış başka ülkeler iki milletli, kültürel açıdan bölünmüş toplumun var olamayacağını gördüler ve uzlaşma, paylaşılan ortak yaşamı yaratma yollarını açtılar.
Eğer intihar etmek istemiyorsak biz de bunu yapmaya mecburuz.
Şimdi durum sertleşmiş görünebilir ama bence Türkiye olgun ve ileri demokrasiye kavuşmaya tarihinde en fazla şu anda yakınlaşmış durumdadır.
Başbakan karar vermesi durumunda bu süreci hızlandırabilir. İki tarafta da kavga ve çatışmadan yana insanlar mutlaka olacaktır ama yine iki tarafta çatışmadan yorulan ve huzur arayanlar da olacaktır.
Gönül rahatlığıyla paylaşacağımız ortak yaşam biçimimizi ve ortak kültürümüzü bu insanların açacağı diyalog yollarıyla sağlayacağız. Bu yazı da o yolu açmak yolunda benim mütevazı bir katkımdır.
Kültürel Marksizm
BUGÜN Antonio Gramsci ve Frankfurt Okulu'nun büyük isimlerinin eserlerini tekrardan dikkatli okumak ve kültürel Marksizm teorisi üzerine düşünme zamanıdır. Entelektüellerimiz kendi baskı altındaki huzursuzluklarını tatmin etmek için ajitasyon yapıp gençleri tehlikeye yönlendirmek yerine kültürel çatışmaları çözme yolunu açabilecek bu teorik çalışmayı yapsalar çok daha iyi olacak.
OLAYLAR yaşanırken âlemde neler oluyor diye bakmak için Twitter hesabıma girdim. Baktım ki adı bilinen birçok isim kelimenin tam anlamıyla çıldırmış, kendi direnme ve devrim hayallerinin şehvetiyle gençleri mesajlarıyla ajite ediyorlar. Tamamen egoistçe bir hainlikti bu, dayamamadım belki rasyonel düşünce oluşmasına katkım olur diye birkaç twit de ben attım. Başkalarını sokağa döken korkaklardan gerçekten de tiksiniyorum.
'İnanan Beyin'
SİYASETTEN ekonomiye, dinlerden komplo teorilerine her türlü inancın beyinde nasıl doğduğunu, şekillendiğini, pekiştiğini ve ayakta kaldığını anlatan bu güzel kitabın yazarı Michael Shermer. Günümüz Türkiye'sini hasta olarak kabul edersek onu analiz etmemize yardımcı olacak türde bir kitap bu.
- Seçim sonucu neden böyle oldu?1 yıl önce
- Kitabın ortasından konuşuyorum ve diğer lüzumsuz seçim notları1 yıl önce
- Alevi tartışması1 yıl önce
- Dün bu yazıyı yazarken...1 yıl önce
- Mea Culpa1 yıl önce
- Post-modern seçimin yankıları1 yıl önce
- 'Cool'un büyük kaybı1 yıl önce
- Z Kuşağına güvenilerek siyaset yapılır mı?1 yıl önce
- Muhalif yazarları bekleyen büyük kriz1 yıl önce
- Cumhuriyet Müzesi halk yüzünden kapanabilir1 yıl önce