Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        FENERBAHÇE ile Trabzonspor arasındaki maç, gerçekten çok entresan bir mücadele oldu. Karşılaşmanın her anı tempolu ve çok heyecanlıydı. Ancak sahaya bir de "futbol" açısından bakacak olursak aynı şeyleri söylemek mümkün değil.

        Öncelikle; her iki taraf için de oyun organizasyonları vasat seviyedeydi. Yüzüysel bir şekilde bakacak olursa Fenerbahçe, 90 dakika boyunca oyunun hakimi gibiydi. Fakat bu üstünlüğünü pozisyon anlamında gösterebildi mi? Hayır! Trabzonspor, haftaiçi Avrupa kupası maçı oynamanın da verdiği yorgunluğa rağmen Sarı-Lacivertliler'e istedikleri pozisyonları vermediler. Zaten "yorgun" olmasını beklediğimiz Bordo-Mavililer çok da bitkin bir görüntü sergilemediler. En büyük avantajları; oyun planına 90 dakika boyunca sadık kalmaları ve çok agresif bir savunma uygulamaları oldu. Orta sahada kaptıkları topları daha çabuk çıkarak ilerideki oyunculara aktarabilseler, önemli pozisyonlar yakalayabilirlerdi. Ancak dün gece şunu çok net bir şekilde gördü ki Trabzonspor, Şükrü Saraçoğlu'na 1 puan için gelmiş. Öncelikle "yenilmemek" için oynadılar, istediklerini de aldılar.

        Fenerbahçe'de sahaya çıkan 11 'de en anlam veremediğim isim Holmen'di. İsveçli oyuncu, Fenerbahçe gibi birtakımın kalitesini yakalayamıyor. Holmen yerine Emenike ile başlanabilirdi. Ancak açıkça söylemek gerekirse o da iyi bir görüntü sergilemiyor. Böyle giderse Nijeryalı oyuncu çok eleştirilir, çok tartışılır. Bunun yanı sıra Gökhan Gönül, son iki maçta olduğu gibi dün gece de çok tutuktu. İleriye çıktığında çok etkili olan Gökhan, nedense geride durmayı tercih ediyor. Onun yerine ters taraftan Caner, bindirmeleri ile takımını atağa çıkarıyor. Sow ve Webo ikilisi ise ileride etkindiler ancak son toplarda birbirlerini "görseler" belki de maçı kazandıracak golü atacaklardı. Onlar ise şut deneyerek pozisyonları harcamayı tercih ettiler.

        Dün gece bir kez daha gördük ki Fenerbahçe'nin en büyük sıkıntısı; 10 numara... Evet; takım çok koşuyor, inanılmaz mücadele ediyor ancak orta saha ile forvet oyuncularının bağlantısını kuracak bir ismin eksikliğini yaşıyor. Alex'ten sonra ortaya çıkan bu eksiklik nedense bir türlü giderilemedi. Aslında Salih Uçan, Sarı-Lacivertliler'in bu yarasına derman olabilir. Ancak genç yetenek bir karşılaşmda 15-20 dakika oynarsa sonraki 2 maç yedekte bekliyor. Ersun Yanal'ın buna çözüm bulması lazım. Çözüm bulunamadığı takdirde tıpkı dün gece olduğu gibi Egemen ve Bekir ikilisi ileriye top şişirmek zorunda kalırlar ki bu da Sarı-Lacivertliler için doğru bir tercih değil.

        Saracoğlu'ndaki mücadelenin en güzel yanı (Son düdük çaldıktan sonra çıkan olayları hesap etmezsek) centilmence bir oyunun sahaya yansımasıydı. İki camianın arasındaki gerilime rağmen sert ancak ancak temiz bir futbol ortaya kondu. Futbolcuların tek amacı top oynamaktı. Bu da gecenin en sevindirici yanıydı.

        Diğer Yazılar