Ecevit'e haksızlık edenler...
Rahmetli Bülent Ecevit, FETÖ darbe girişimi nedeniyle yeniden konuşulmaya başlandı.
Onun, Fethullah Gülen ile çekilmiş bir fotoğrafını kullananlar, “Bak o da Fethullah’a destek veriyordu”, diyerek suçlamada bulunuyorlar.
Haziran 2002 tarihinde, o zaman DSP Milletvekili olan Ahmet Ertürk, Başbakan Ecevit’in cevaplaması isteğiyle Fethullah hakkında soru önergesi vermiş...
Bu önerge şimdi, bir köşe yazarı tarafından “Ecevit’in Gafleti” başlığıyla köşesine taşınmış.
Dr. Ahmet Ertürk’le konuştum. Amacının Ecevit’i suçlamak olmadığını, tehlikenin boyutlarını o zamandan görmüş olduğunu belirtmek için, köşe yazarına önergeden söz ettiğini söyledi.
Önergenin verildiği Haziran 2002’de, Türkiye alt üst durumda; Ecevit’in sağlığı çok bozuk, DSP dağılmanın eşiğinde, ABD Irak’a girmek için Ecevit’in üzerine çullanmış durumda, ekonomi berbat mı berbat...
Ve bizim değerli arkadaşımız Ahmet Ertürk, kendi partisinden Başbakan olan Ecevit’e Fethullah’ı soruyor...
Bir parti çatlamaya başlayınca bir kez...
ABD İLE MÜCADELE
Bülent Ecevit, yaşamı boyunca Amerikan emperyalizmi ile mücadele etmiş bir lider...
Genç olanlar, 1970’lerde onun nasıl bir mücadele verdiğini; ABD’nin karşı çıkmasına rağmen, Kıbrıs Barış Harekatını nasıl gerçekleştirdiğini ve haşhaş ekiminde Türk köylüsünü nasıl koruduğunu bilmezler...
Ama çoğumuzun gözü önünde, 2002 yılında bir olay yaşandı; ABD, Irak’a müdahale için Türkiye’yi kullanmak isteyince karşısında 1975’lerin Ecevit’ini buldu.
“ABD’nin Irak’a girişine izin vermeyeceğim! Eğer girerse orada çok insan ölecek, buna karşı çıkacağım” sözleri kulaklarımdan gitmiyor.
Ecevit için önemli olan ‘insan’ idi.
“Sadece Iraklılar değil, Amerikan askerleri de ölecek orada. Yazık olacak!” diyordu.
Nitekim ABD Irak’a girdikten sonra 1.5 milyon Iraklı ile 6000 Amerikan askeri öldü.
Ecevit’in duyarlı olduğu konuların başında ‘inançlar’ gelir. “İnançlara Saygılı Laiklik” deyimini DSP’nin ilkelerinin başına koyması bu nedenledir.
Ama aynı Ecevit, dini sömüren cemaatların, hem dinimize ve hem de toplumumuza büyük zarar verdiğini de söylemiştir.
Fethullah Gülen’in, yabancı ülkelerde açtığı okullarla Türkiye’yi tanıtıyor olmasından (herkes! gibi) o da sevinç duymuş olabilir!
Ama ülke içinde eğitimin ötesine geçen ve bir İslam devleti kurmak için her türlü yolu geçerli sayan bir örgütten söz ederken, Rahmetli Ecevit’in adını onlarla yan yana koymak, en azından haksızlık olacaktır...
Ecevit 1999 yılının Nisan ayında Başbakan oldu. Seçim öncesi esen siyasi rüzgar, onun başa geleceğini göstermekteydi.
Fethullah Gülen ise seçimden birkaç gün önce ABD’ye gitti.
Eğer Fethullah, Ecevit’e güvenseydi Türkiye’yi terk eder miydi?
Ya da Ecevit onu sevseydi, iktidara geldikten sonra onun Türkiye’ye dönmesini istemez miydi?
Ecevit’i, laik rejimle bir hesaplaşma içinde olan Fethullah Gülen ile bir arada göstermek isteyenler, herhalde Merve Kavakçı olayını da unutmaktadırlar...
1999 seçimlerinde milletvekili seçilen Merve Kavakçı, TBMM’deki yemin töreni için- o zaman yasak olan türbanıyla- Genel Kurul salonuna Nazlı Ilıcak’ın kolunda girmektedir...
Onu gören Bülent Ecevit, kendinden beklenmeyen bir çeviklikle kürsüye fırlar ve;
“Burası devlete meydan okuyacak yer değildir!” diye haykırır.
Merve, önce TBMM’yi, sonra da Türkiye’yi terk eder...
ETİK GAZETECİLİK
Ecevit’i, bir fotoğraf karesine ya da sohbet toplantılarında yakıştırılan sözlere bakarak Fethullahçı ilan etmeye çalışanlar, belki kendilerini tatmin ediyorlar ama büyük bir haksızlığın da içinde oluyorlar...