Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ceza infaz sürelerinde indirime gidilmesi beklenen Yargı Reformu Strateji Belgesi’nin ikinci paketinde neler olacağı tartışma yaratan konulardan biri oldu. Tartışmanın fitilini Prof. Dr. Adem Sözüer ateşledi.

        Sözüer, sosyal medya hesabından, tecavüzcüsüyle evlendirme konusunun yeniden gündeme getirilmek istendiğini belirterek, “2016’dan beri suç mağduru kız çocuklarını tecavüzcüsüyle evlendirip cezasızlık getirilmek isteniyor. Ayrıca hekimin, çocuk cinsel istismar suçunu bildirme yükümlülüğü de kaldırılmak isteniyor. Evlenme koşullu her düzenleme, kız çocuklarının sürekli mağdur ve mahkumiyetidir” dedi.

        Bu konu daha önce de gündeme getirilmiş ve kamuoyundan gelen tepkilerin ardından gündemden kaldırılmıştı.

        Uygulamaya bakıldığında Yargıtay’ın bu konuda yasa değişikliğini dahi beklemeden kararlara imza attığı ortaya çıktı.

        12 YAŞINDA HAMİLE KALINCA SUÇ ORTAYA ÇIKTI

        Yargıtay, verdiği kararla hem çocuk gelinlere hem de tecavüzcüsüyle evlenmeye vize verdi.

        Kahramanmaraş’a bağlı Nurhak ilçesinin bir köyünde yaşayan Ayşe.C. henüz 12 yaşındayken kendisinden 9 yaş büyük olan amcasının oğlu Ali C. ile düğün yapılarak evlendirildi.

        Ayşe C. çocuk gelin oldu.

        Kısa bir süre sonra, yani henüz 12 yaşındayken hamile kalan Ayşe C. Hastaneye gitti. Ayşe C. Hastaneye müracaat edince, ilgili doktorlar yaşının küçük olması nedeniyle Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulundu.

        Ali C. “Çocuğun zincirleme biçimde nitelikli cinsel istismar” suçunu işlediği iddiasıyla tutuklanarak cezaevine kondu.

        AMCASININ KIZIYLA EVLENDİ, “YAŞININ KÜÇÜK OLDUĞUNU BİLMİYORDUM” DEDİ

        Ali. C aynı köyde doğup büyüdüğü kendisinden 9 yaş küçük amcasının kızıyla düğün yaparak evlendiği halde savunmasında “Eşimin yaşının küçük olduğunu bilmiyordum. Gerçek yaşının 17 olduğunu, yaşının küçük yazıldığını söyledi bana. Kimlikte küçük olduğu için nikah kıymadık” dedi.

        Kendisi henüz çocukken hamile kalan ve doğum yapan Ayşe C. De mahkemede “Gerçek yaşım 16. Düğünümüz yapıldı. Sanıkla ilişkiye girdik. Yaşım küçük olduğu için resmi nikah yapmadık. Ailelerimizin haberi vardı. Kendi rızam ile evlendim. 15 günlük çocuğum var. Hamilelikle ilgili testi yaptırınca durum ortaya çıktı. Şikayetçi değilim” savunmasını yaptı.

        Elbistan Ağır Ceza Mahkemesi, sanığın kemik yaşının tespit edilmesine karar verdi. Kahramanmaraş Devlet Hastanesi Ayşe C. Nin evlendiği tarihteki kemik yaşının 11 yaş 8 ay olduğunu, muayene tarihinde de 12 yaş 10 aylık olduğunu belirtti. Eylem neticesinde çocukta psikyatrik hastalık tespit edilmediği, ancak ileriki zamanlarda eylemin psikolojik ve sosyal gelişimini olumsuz şekilde etkileyebileceği de raporda yazıldı.

        Elbistan Ağır Ceza Mahkemesi, Adli Tıp Kurumu’ndan da rapor istedi. İstanbul Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Dairesi, Ayşe C. Nin suç tarihinde, 13 yaşını bitirdiğini ve 14 yaşın içinde olduğunu bildirdi.

        MAHKEME NEDEN BERAAT KARARI VERDİ?

        Elbistan Ağır Ceza Mahkemesi, tüm bu raporlara ve 15 yaşından küçük çocukların evlenmesinin kanunen yasaklanmış olmasına rağmen beraat kararı verdi. Türk Ceza Kanunu’nun 30. maddesinin birinci fıkrasına atıfta bulunan Mahkeme, “Suçun kanuni tanımındaki maddi unsurları bilmeyen bir kimse, kasten hareket etmiş olamaz” dedi. Mahkeme, sanık Ali C. Nin soruşturma aşamasından itibaren Ayşe C. Nin 15 yaşından büyük olduğunu zannettiğini belirtmesini, mağdure Ayşe C. Nin yaşının büyük olduğunu iddia etmesini ve mağdurenin rızasıyla cinsel ilişkiye girmiş olmasını “beraat” gerekçesine yazdı.

        İşte, hem çocuk geline hem de tecavüzcüsüyle evlenmeye izin veren Elbistan Ağır Ceza Mahkemesi’nin gerekçeli kararı: “Sanığın üzerine atılı suçuişlerken suçun maddi unsurlarında esaslı bir yanılgıya düştüğü, işlediği suçun taksirle işlenebilecek bir suç olmaması, ayrıca karar tarihi itibariyle 16 yaşını tamamlamış mağdure ile sanığın resmi nikah yapabilmek için mahkemeye başvuracaklarını beyan etmiş olmaları, tarafların düğün yaparak gerçekleştirdikleri birlikteliğin sorunsuz olarak devam etmesi, mağdurenin anne ve babasının sanıktan şikayetçi olmamaları, kızlarını sanık ile düğün yaptırarak evlendirdiklerini beyan etmiş olmaları, mağdure ile sanığın birbirlerinden veya ailelerinden hiçbir şikayetlerinin bulunmaması, davaya konu eylemlerin tamamen kendi rıza ve istekleri doğrultusunda gerçekleştiğini ifade etmeleri ve müşterek çocuklarının bulunması, sağlam bir aile birliğinin devam ediyor olması, sanığın mağdure eşine ve çocuğuna karşı sorumluluklarını yerine getirmekte olması ve bu aşamadan sonra sanığa verilecek cezanın ne mağdurenin yararına ne ailenin ve küçük çocukların yararına ne de toplum yararına olmayacağı gibi bilakis en büyük zararı mağdure ve çocuklara dokunacağı, toplumun temelini teşkil eden ailenin ciddi zarar göreceği, bu durumda toplumun ve kamu vicdanının da yaralanacağı, ceza kanunun temel amaçlarından olan toplum barışının zedeleneceği, aksinin kabul edilmesi halinde mağdurenin eşi olarak kabul ettiği sanık Ali’nin tecavüzcü (cinsel istismarcı) muamelesine tabii tutulacağı ve böyle kişilerle aynı cezaya çarptırılacağı, bu durumun ise ceza kanununun amacına ve evrensel ceza hukuku ilkelerine aykırı düşeceği hususları birlikte değerlendirildiğinde sanık Ali’nin üzerine atılı çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçunun meydana gelmesinde herhangi bir suç işleme kastının olmadığı anlaşılmış ve anılan suçtan CMK 223/2-c maddesi gereğince beraatine karar verilmiştir”

        YARGITAY, BERAAT KARARINI OYÇOKLUĞUYLA ONADI

        Mahkeme’nin beraat kararı Yargıtay’a geldi. Yargıtay 14. Ceza Dairesi kararı onadı. Daire, “Beraat hükmü usul ve kanuna uygundur” dedi. Oyçokluğuyla onanan karara iki üye muhalif kaldı. Ders verir nitelikte muhalefet şerhi yazan Yargıtay üyeleri, sanığın mahkumiyeti yönünde hüküm kurulması gerektiğini belirttiler.

        MUHALEFET ŞERHİ: “KAMU YARARI VEYA MAĞDUR YARARI YA DA SANIĞIN OLUMLU TUTUMU NEDENİYLE BERAAT KARARI VERİLEMEZ”

        Elbistan Ağır ceza Mahkemesi’nin verdiği karara muhalefet şerhi yazan Yargıtay üyeleri, “Kamu yararı veya mağdur yararı ya da sanığın olumlu tutumu nedenleriyle beraat kararı verilemez” görüşünü savundu.

        İşte, muhalefet şerhi: “Sanığın suç tarihinde 13-14 yaşlarında ve amcasının kızı olması nedeniyle yakinen tanıdığı mağdure ile rızası ile 2008 yılı Ağustos ayında cinsel ilişkide bulunduktan sonra düğün yapıp birlikte yaşayarak zincirleme biçimden nitelikli cinsel istismarda bulunduğu sabittir ve bu hususta tartışma yoktur.

        Sanık savunmasında ve mağdure anlatımlarında rızayla cinsel ilişkiye girdiklerini, ancak mağdurenin yaşının küçük olması nedeniyle resmi nikah kıyamadıklarını belirtmektedirler. Mağdurenin hamileliği nedeniyle 2009 yılı nisan ayında olay ortaya çıkmış ve soruşturmaya başlanmıştır. Mağdur ve sanığın bu beyanları karşısında ilk ilişki sırasında yaşını bilmediği kabul edilse bile, nikahsız birlikte yaşama sırasında ve yaş küçüklüğü nedeniyle nikah kıyamama nedeniyle sonradan geçek yaşını öğrendiği, buna rağmen eylemlerini sürdürdüğü açıktır. Kaldı ki sanık mağdurenin yakınıdır. Suçtan önce de yaşını bilecek durumdadır. Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu’nun raporuna nazaran mağdure teselsülün bittiği tarihte dahi ondört yaşının içindedir. Açıklanan nedenlerle sanığın eylemleri sırasında mağdurenin yaşının küçük olduğunu bildiği çok açıktır. Kaldı ki basit bir çaba ve ilgi ile mağdurenin yaşını kolaylıkla öğrenecek ortama ve geniş zamana sahiptir. Olaydan önce mağdurenin yaşının böyle olduğu yolunda yanıltıcı bir bilgi de mağdure veya başkası tarafından sanığa iletilmemiştir. Bu durumda, sanığın mağdurenin yaşı konusunda kaçınılmaz hataya düştüğünden söz edilemez. Aksine düşünce, faillerin yaş konusundaki basit ve dayanaksız olan yanılgı iddialarına şüpheden sanık yararlanır ilkesine bağlı olarak her durumda kabulü sonucunu doğurur. Bu özellikle tarafların anlaşmaları ve birlikte hareket etmeleri halinde (somut olayımızda olduğu gibi) suçluların korunmasına, çocukların ise korunmasız kalmasına ve keyfiliğe neden olur.

        Yerel mahkemece suç tarihinde mağdurenin yaşının küçük olduğu ve sanığın nitelikli cinsel istismar fiili sabit kabul edilmesine rağmen ‘eylemin rızaya dayanması, müşterek çocuklarının bulunması, aile birliğinin devam ediyor olması, sanığın mağdure eşine çocuklarına karşı sorumluluklarını yerine getiriyor olması, sanığa verilecek cezanın mağdurun ailesine veya topluma yarar sağlamaması, tam tersine zarar vermesi’ gibi gerekçeler gösterilerek beraat kararı verilmiştir. Bu gerekçelere yer verilerek beraat kararı verilebilmesi işlenmiş bir suçun görmezlikten gelinmesine yol açar. Beraat kararı verilmesini gerektiren CMK. Nun 223/2. maddesinde açıkça gösterilmiştir. Bu düzenlemeye göre beraat kararı;

        a)Yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması,

        b)Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmediğinin sabit olması,

        c)Yüklenen suç açısından failin kast veya taksirinin bulunmaması,

        d)Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmesine rağmen, olayda bir hukuka uygun nedeninin bulunmaması,

        e)Yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması,

        hallerinde verilebilir. Somut olayda bunlardan hiçbiri yoktur. Kamu yararı veya mağdur yararı ya da sanığın olumlu tutumu nedenleriyle beraat kararı verilemez. Bir eylemin suç sayılarak ceza verilmesinde yarar bulunup bulunmadığını takdir etmek mahkemelerin, kanun koyucunun görevidir. Kamu veya kişisel yarar gibi nedenlerle suç ve yasa görmezlikten gelinemez.

        Açıklanan nedenlerle mağdureyi uzun süredir tanıyan ve yaşını bildiği açık olan sanık hakkında TCK’Nun 30. maddesinin uygulanma koşullarının bulunmadığı, ayrıca beraat kararı gerekçelerinin açıkça yasaya aykırı olduğu anlaşıldığından, sayın çoğunluğun hükmün onaylanması gönündeki görüşüne iştirak edilmemiştir”

        15 YAŞINDAN KÜÇÜKLERLE CİNSEL İLİŞKİYE GİRME İSTATİSTİĞİ YOK!

        Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü verilerine göre 2018 yılında Türkiye genelinde cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlarda yapılan suç duyurusu sayısı 119 bin 531 adet. 56 bin soruşturma dosyasına ilişkin “Kovuşturmaya yer olmadığına” kararı verilmiş. 41 bin 409 adet kamu davası açılmış. Yapılan suç duyurularına ilişkin açılan dava oranı yüzde 34.

        Cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suç oranı Türkiye genelinde yüzde 1.6 olarak saptanmış.

        Reşit olmayanla cinsel ilişki suçuna ilişkin 2018 yılında 30 bin 105 suç işlenmiş. Bu suç duyurularına ilişkin 25 bin 149 “Kovuşturmaya yer olmadığı” kararı verilmiş.

        Yani, yapılan soruşturmalarda yüzde 83 oranında “Kovuşturmaya yer olmadığına” karar verilmiş. Bin 124 sanık hakkında dava açılmış. 2018 yılında, reşit olmayanla cinsel ilişki kurma iddiasıyla hakkında dava açılan sanık sayısı bin 124.

        Adli Sicil ve İstatistik Kurumu’nda reşit olmayanla cinsel ilişkiye girme oranları varken, 15 yaşın altındaki çocuklarla cinsel ilişkiye dair herhangi bir istatistik mevcut değil. 15 yaşın altındaki kız çocuklarının tecavüzcüsüyle evlendirilmesine ilişkin bir yasa değişikliği yapılacaksa, işlenen suç oranları ve mağdur sayısı da tespit edilmeli.

        Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, günümüz koşullarında 8 yıldan 15 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılıyor. 15 yaşın altında olan kız çocukları, imam nikahıyla evlenmiş olsa dahi suçu işleyenler hapse mahkum ediliyor.

        Oysa bu ve buna benzer çok sayıda karara baktığımız zaman Yargıtay, “Ailenin korunması” gerekçesiyle işlenmiş olan bir suçu görmezden geliyor. Çocuk gelin sorunu, “ailenin korunması” gerekçesiyle beraat hükmü kurularak çözülemez.

        Bu suçu işleyenler beraat edeceklerini bildikleri zaman çocuk gelin sayısı artamayacak mı?

        Diğer Yazılar