Ece ÇELİK / HABERTURK.COM
ececelik@haberturk.com
İki hafta önce, 24 Kasım'da Türkiye hava sahasını ihlal eden Rus uçağının düşürülmesinin ardından gerilen Türkiye Rusya ilişkilerinde tansiyon düşmüyor.
Rus donanmasının Karadeniz Filosu'na ait gemilerden 'Ropucha-1' sınıfı çıkarma gemisi 158 borda numaralı 'Caesar Kunikov'un 4 Aralık'ta İstanbul Boğazı'ndan geçişi sırasında ilginç bir olay yaşandı. Geminin güvertesindeki askerler sırtlarında füzelerle her an vurmaya hazır bir pozisyonda duruyorlardı.
Pazar günü paylaşılan fotoğraflar Türkiye gündemine ateş gibi düştü. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, bunun açıkça bir provakasyon olduğunu söyledi. Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ise, "Bu açık bir tahrik unsurudur. Üstelik Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nin ihlali anlamına da gelir" dedi.
Aynı dakikalarda NATO'nun savaş gemileri de, Sepetçiler Kasrı önünde kıyıya bağlandı.
Savaş gemileri 1936 yılında imzalanan Montrö Anlaşması'nda belirlenen kurallara göre boğazlardan geçiyor.
Peki bu Rus gemisinin geçişi Montrö'ye uyuyor mu? Bu olay Rusya-Türkiye ilişkilerine nasıl bir boyut katacak? Türkiye isteseydi Rus gemisini durdurma yetkisine sahip miydi? Güvelik uzmanı Abdullah Ağar ve Profesör Doktor Mensur Akgün olayı HABERTURK.COM'a değerlendirdi.
MONTRÖ ANLAŞMASI NEDİR? Montrö Boğazlar Sözleşmesi, Türk Boğazlarından geçiş rejimini ve boğazlar bölgesinin güvenliği işlerini düzenleyen sözleşmedir. 1923'te Lozan Antlaşması ile birlikte imzalanan Boğazlar Sözleşmesinin yerine geçmiştir.
GÜVENLİK UZMANI ABDULLAH AĞAR: ALT RÜTBELİ BİR KOMUTANIN DAVRANIŞI OLABİLİR
Dün boğazda Rusya'nın sergilediği davranış Montrö anlaşmasının belirlediği kurallara uymuyor. Uluslararası sözleşmeleri okuduğumuz zaman görüyoruz ki füzelerle geçiş, devletler arası hukuka uygun bir tutum değil.
Rusya uçağının düşürülmesinden sonra büyük bir şaşkınlık yaşıyor. Rusya yıllardan sonra ilk kez böyle bir durumla karşı karşıya. Uçaklarının düşürülmesi karşısında şaşkınlık yaşadıkları için orantısız tepkilerle karşılaşıyoruz. Rusya şu anda çok yoğun bir algı operasyonuna girdi. Kamusal ve devletsel bir tepkiden ziyade gemideki daha alt rütbeli komutanların tepkisini görmüş bile olabiliriz. Ben 6 yıl Güneydoğu'da mücadele etmiş bir kişi olarak ordudaki psikolojiyi tahmin edebiliyorum. Kendini tehdit altında hisseden askerler benzer refleksler gösterirler. Rus Hava Kuvvetleri'nde Türkiye'nin düşman ülke olduğuna dair yoğun bir propaganda yaratılmıştır.
Şu ana kadar son aylarda 100 ile 150 arasında Türk hava sahasının ihlali var. Bu noktadan Türkiye'nin Rus uçağını düşürmesi çok doğal. Ancak bu gerilimin tırmandırılmasının hem Rusya açısından hem Türkiye açısından hiçbir yararı yok. Gerilimin devamı halinde iki ülkeninde altından kalkamayacağı bir pozisyona girmelerinden endişe ediyorum. Bugün Suriye'ye destek veren Hem Rusya hem de İran gibi iki güçle karşı karşıya gelmiş durumdayız. Ancak bu gerilimleri arttırmamalıyız.
PROF. DR MENSUR AKGÜN: MONTRÖ'YÜ REVİZE ETMEK ZARAR VERİR
1936'da Montrö sözleşme yapıldığı zaman gemilerin üzerine askerler çıkacak ve onların elinde füzeler olacak diye bir ihtimal olmadığı için sözleşmede böyle bir durum öngörülmemiş. Sözleşme sadece üzerindeki silah sistemleriyle ilgili bir kısıtlama getiriyor ama bu o zamanın şarlarına olarak uygun yazılmış.
Montrö Sözleşmesini biz bir rejim olarak uyguluyoruz. Montrö sözleşmesinin pek çok maddesi artık geçersiz, biz ruhuna uygun şekilde bunu yönetmeye çalışıyoruz. Tarafların çıkarına göre uyarlamaya çalışıyoruz. Montröyle ilgili çok fazla oynama şansımız yok.
Boğazlar anlaşmaları konusunda dikkatli ve hassas olmak gerekiyor.
Türkiye eğer bu gemileri durdurmak isteseydi bahane bulurdu. Bu gemilere zararsız geçiş hakkı verilmiştir, bu şekilde bir geçişi durdurma hakkı vardır.
Ancak bu daha farklı tartışmalara yol açar yine kendimize zarar verebiliriz. Diplomatik bir notayla çok fazla yüzyüze gelmeden bu sorunun çözülmesi gerekir.
Barış zamanında savaş gemilerinin tabii olacağı yaptırımlar ve geçiş rejimi şöyle;
Karadeniz kıyıdaşı olmayan bir ya da birkaç Devlet, bu denize, insancıl bir amaçla deniz kuvvetleri göndermek isterlerse, bu kuvvetin toplamı hiçbir varsayımda 8.000 tonu aşamaz. Karadeniz'de bulunmalarının amacı ne olursa olsun, kıyıdaş olmayan Devletlerin savaş gemileri bu denizde yirmi-bir günden çok kalamayacaklardır.
Bu sorunun derinleştirmenin bundan montrö revizyonu çıkarmanın bir faydası olduğuna inanmıyorum.
Yine bu geçişte gemi kaptanının insiyatifi olma ihtimali çok yüksek. Bu eğer Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu'nun dediği gibi bir 'provakasyon' eylemiyse bizim bu provakasyona gelmememiz gerekir.
Bireysel insiyatifler olabilir. Bunun bir emir mi yoksa oradaki genç askerin mi yaptığı bir hareket olduğunu bilmiyoruz.
Belki gerçekten Türkiye'den geçişi bir tehdit olarak algılıyor onun için böyle bir tedbir alması gerektiğini hissetti.
Bu bir yardımcı savaş gemisiydi kendini savunma şansı yoktu. Unutmayalım ki bu Başbakanın söylediği gibi Rusya ile Türkiye arasında psikolojik savaş yürüyor. Bunu çok büyütmemek Türkiye'nin çıkarları açısından çok yararlı olur.