Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Mozilla/5.0 AppleWebKit/537.36 (KHTML, like Gecko; compatible; ClaudeBot/1.0; +claudebot@anthropic.com)
        Haberler Kültür-Sanat Sinema 2023’ün en iyi 20 filmi
        18

        Sekiz Dağ
        (Le otto montagne)

        Film, yaklaşık 30 yıla yayılan süre içinde, çocukluktan yetişkinliğe uzanan bir arkadaşlığın hikâyesini anlatıyor. Pietro ve Bruno, İtalyan Alplerindeki dağ köyünde tanışıyorlar. Pietro, dağlarda keşif amaçlı gezileri çok seven doğa âşığı kimyager Giovanni’nin oğlu. Babası Torino’daki fabrikada çalışıyor ve Pietro’nun annesiyle yazı geçirdiği dağ köyüne ancak izin günlerinde gelebiliyor. Köyde dört mevsim yaşayan tek çocuk olan ve annesiz büyüyen Bruno ise bir duvar ustasının oğlu. Babası sürekli uzaklarda olduğu için amcasıyla yengesinin yanında kalıyor ve onların her işine koşturuyor. İki çocuk çabuk kaynaşıyor ve vakitlerini birlikte geçiriyorlar. Ayrı geçirdikleri yıllardan sonra iki yetişkin olarak bir araya geldiklerinde ise ikisi de henüz hayatlarına yön verememiş durumdalar. Felix van Groeningen ve Charlotte Vandermeersch’in yönettiği film büyümek, baba-oğul bağları, arkadaşlık ve doğa – insan temaları üzerine kurulan bir film. Vizyon tarihi: 24 Mart

        19

        Seul’a Dönüş
        (Retour à Séoul)

        Film, Güney Kore’de yabancıların evlat edinme oranının zirveye çıktığı dönemde, Fransız bir çift tarafından 1980’lerin sonunda evlat edinilen Freddie’nin hikâyesini anlatıyor. Biyolojik ebeveynlerini arayan birçok Koreli yetişkinin Freddie gibi davranmayacağı, farklı tepkiler vereceğini kestirmek zor değil. Ama yazar – yönetmen Davy Chou’nun, evlatlıkların Kore kültürüyle yaşadığı kültürel çatışmayı ortalama bir karakter üzerinden anlatmak istemediği belli. Tam aksine, psikolojik olarak uç noktalarda dolaşan bir karakter üzerinden bakmak istiyor yaşanan sürece. Freddie kendi derinlerinde kırgın ve üzgün olsa da dışarıya bunu yansıtmıyor, hiçbir şeyi umursamazmış gibi görünüyor. Sorulduğunda, Seul’a tesadüfen geldiğini, biyolojik ebeveynlerini bulmayı önemsemediğini söylüyor. Ama davranışlarına, eylemlerine baktığınızda, tam tersi bir eğilim görüyorsunuz. Koreli anne babasını bulmak için ne gerekiyorsa onu yapıyor. (MUBI)

        20

        The Banshees of Inisherin

        Pádraic (Colin Farrell), yıllardır her öğlen köyün pub’ında birlikte bira içtiği arkadaşı Colm’u (Brendan Gleeson) almak için evine uğruyor. Colm ona kapıyı açmadığı gibi pub’a da gelmiyor. Karşılaştıklarında ise onunla artık görüşmek istemediğini söylüyor. Gerekçe de göstermiyor. Pádraic durumu kabullenemiyor ve Colm’un peşini bırakmıyor. Her şey bir arkadaşlığın aniden bitirilmesi ve bunun köy hayatındaki etkileri üzerine; ama anakarada süren İç Savaş’ı unutmamak gerek. Sömürgeci İngilizlere karşı değil, kendi içlerinde savaşıyorlar. Savaşın sesleri uzaktan, denizin karşı kıyısından geliyor ama adadaki etkisini hissediyoruz. İrlanda halkını birbirine düşüren İç Savaş, kasvetli bir ruh hali olarak küçük adanın üzerine çökmüş gibi… Karakterler film boyunca siyaset konuşmuyor ama İç Savaş’ın tüm toplumu ve Inisherin köyünü zehirlediğini seziyoruz. Buna karşılık, Pádraic - Colm arasındaki ‘kardeş kavgası’nı ve tüm filmi, İç Savaş üzerinden okuyup defteri kapatmak doğru değil. McDonagh’ın önceki işlerinde olduğu gibi karakterler ve onların ilk başta anlaşılmaz, tuhaf gibi görünen davranışları üzerinde düşünmeye başladığımızda film psikolojik derinlik kazanıyor. Vizyon tarihi: 3 Şubat

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ
        Sizlere daha iyi bir hizmet sunabilmek için sitemizde çerezlerden faydalanıyoruz. Sitemizi kullanmaya devam ederek çerezleri kullanmamıza izin vermiş oluyorsunuz. Detaylı bilgi almak için ‘Çerez Politikasını’ ve ‘Aydınlatma Metnini’ inceleyebilirsiniz.
        Bu çeviride Google Translete kullanılmıştır. Anlam ve çeviri hatalarından haberturk.com sorumlu değildir.