Abidin Dino: Ne tuval yeterdi ne boya
Türk resim sanatının önde gelen isimlerinden biri olmasının yanı sıra yazar, şair, senarist, yönetmen Abidin Dino, yurt dışında en çok kişisel sergi açan ve karma sergiye kabul edilen sanatçılarımızdan biri olarak tarihe geçti. Dino'yu ünlü yapan bir diğer unsur ise Nâzım Hikmet'in 'Saman Sarısı' adlı şiirindeki 'sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?' dizesine verdiği cevap oldu
Çizgi ve desenlerin ön plana çıktığı resimlerinde işçi ve köylü tiplerini özgün bir üslupla işledi. Başlarda Pablo Picasso'nun etkisinde kalsa da sonraları yapıtlarında özgün ve yerel bir senteze ulaştı.
Türk resim sanatının önde gelen ressamlarından olmasının yanı sıra yazar, şair, senarist ve yönetmen.
Abidin Dino...
Abidin Dino, 23 Mart 1913'te Divân-ı Muhasebât Müdürü Rasih Bey ile Saffet Hanım'ın 5'inci çocuğu olarak İstanbul'da doğdu. Babasının günümüzdeki karşılığı Sayıştay olan Divân-ı Muhasebât'taki görevleri nedeniyle çocukluğu İsviçre ve Fransa'da geçen Abidin Dino, 1925'te ailesiyle birlikte İstanbul'a döndükten sonra Robert Kolej'de öğrenim gördü.
Önce babasının, ardından annesinin ölümünden sonra öğrenimini yarıda bırakmak zorunda kalan Abidin Dino, yazar ağabeyi Arif Dino'nun telkinleriyle resim, karikatür ve yazı alanına yöneldi.
İlk çizimleri; henüz 17 yaşındayken 1930'da Yarın Gazetesi'nde, ilk yazıları ise yine aynı yıl kendisinin çıkardığı Artist Dergisi'nde yayımlanan Abidin Dino, 1931'de Nâzım Hikmet'in 'Sesini Kaybeden Şehir' ve 1932'de 'Bir Ölü Evi' adlı kitaplarının kapak desenlerini çizerek kabiliyetini gözler önüne serdi.
20 yaşındayken memlekette sanatın gelişmesini ve yayılmasını sağlama, düşünce yanı ağır basan resimler yaparak, Batı'daki çağdaş akımlarla boy ölçüşecek yenilikler getirme amacıyla kurulan D Grubu'nda yer alması, Abidin Dino'nun sanatçılığının ne ölçüde kabul gördüğünü gözler önüne seren bir başka unsur oldu.
Abidin Dino'nun Nâzım Hikmet çizimi.D Grubu...
Türkiye'de kurulan dördüncü sanatçı birliği olan D grubu, 1933'te ressam Zeki Faik İzer, Nurullah Berk, Elif Naci, Cemal Tollu, Abidin Dino ve heykeltıraş Zühtü Müridoğlu tarafından kuruldu.
Grubun adı; Nurullah Berk'in önerisiyle ABC'nin dördüncü harfi olan D'den geliyor.
İlk sergilerini kurulduğu yıl 1933'te Narmanlı Yurdu'nda bulunan Mimoza isimli şapka dükkanında açan D Grubu'nun sanatsal yönden temel çıkış noktaları; empresyonist eğilimleri reddetmek, kompozisyonu kübist ve konstrüktivist akımlardan esinlenerek sağlam bir desen temeline oturtmaktı.
D Grubu, bir serginin açılışında görülüyor.Sovyetler Birliği'nin ünlü yönetmenlerinden Sergey Yutkeviç, Cumhuriyetin 10'uncu yılı olan 1933'te "Türkiye'nin Kalbi Ankara" adlı belgesel filmi çekmek için Türkiye'ye geldi. Atatürk, çekimlerden sonra Yutkeviç'e bir Türk gencinin yetiştirilmesinde yardımcı olup olamayacağını sordu. Sergey Yutkeviç, bunun üzerine bir sergide görüp resimlerine hayran kaldığı Abidin Dino'nun sinema öğrenimi görmesi için kendisiyle birlikte Sovyetler Birliği'ne gelmesini istedi.
Sergey Yutkeviç (Sağda)Dipnot...
29 Ekim 1933'te Cumhuriyetin 10'uncu yıl kutlamaları için birçok ülkeden davetli çağrıldı. Sovyetler Birliği, törene iki bakan gönderdi. Sergey Yutkeviç de Reşat Nuri Güntekin ve Fikret Adil'in katkılarıyla "Türkiye'nin Kalbi Ankara" adlı belgesel film çekecekti. Başka ülkelerden gelen meslektaşları gibi töreni filme alacaktı.
Tören başlamadan hemen önce yaşanan bir kazayla Atatürk'ün konuşma yapacağı kürsüye çekilen kablolar koptu. Bir tek Sergey Yutkeviç'in kablosu sağlam kaldı. Sağlam kalan o tek kablo sayesinde Cumhuriyetin 10'uncu yıl töreni ve Atatürk'ün konuşması kayıt edilebildi.
Kurtuluş Savaşı sırasında Türkiye - Sovyetler Birliği dayanışmasının da vurgulandığı "Türkiye'nin Kalbi Ankara"nın süresi Moskova'da yapılan kurgusundan sonra 134 dakikadan 56 dakiyaya indirildi.
Atatürk'ün ölümünün 31'inci yıldönümü olan10 Kasım 1969'da TRT Program Daire Başkanı Mahmut Tali Öngören, "Türkiye'nin Kalbi Ankara"yı arşivden çıkararak yayına verdi. Ne var ki belgesel film, televizyonda yayınlanmaya başladıktan kısa bir süre sonra dönemin TRT Genel Müdürü Adnan Öztrak, komünizm propagandası yapıldığı ve Türkiye'nin yoksul gösterildiği gerekçesiyle belgesel filmi yayından kaldırdı. Mahmut Tali Öngören'i de görevinden aldı.
Sonradan anlaşıldı ki Adnan Öztrak, hiç izlemediği belgesel film hakkında fikri olmadığı için yanlış karar vermiş. Belgesel film, 10 Kasım 1970'te TRT Ankara Televizyonu'nda tümüyle yayınlandı. Ağustos 2008'de ise Çankaya Köşkü'nün resmi internet sitesinde yer aldı
Ekrem Zeki Ün ve Cemal Reşit Rey'in yaptığı belgeselin müziği Leningrad Filarmoni Orkestrası ile Ankara Konservatuvarı Orkestra ve Korosu tarafından seslendirildi. Filmde İstiklâl Marşı'nın yanı sıra Enternasyonal Marşı'na da yer verildi.
Abidin Dino, 1934'te Sergey Yutkeviç'in himayesinde gittiği Sovyetler Birliği'nde 3 yıl boyunca Leningrad'da dönemin bir diğer ünlü Rus yönetmeni Sergey Ayzenştayn'dan da makyajdan dekora, rejiden senaryoya tüm yönleriyle sinema eğitimi aldı.
Ne var ki yaklaşan II. Dünya Savaşı nedeniyle ülkedeki tüm yabancı öğrencilerin ülkelerine gönderilmeleri yönündeki karar, Abidin Dino'nun sinema öğrenimini yarıda bıraktı.
Sovyetler Birliği'nden ayrılmak zorunda kalmasıyla bir arayış dönemine giren Abidin Dino, bir süre yaşadığı Londra ve Paris'te içi huzura bir türlü kavuşamayınca 1936 - 1939 arasında gerçekleşen İspanya İç Savaşı'nda Cumhuriyetçiler safındaki uluslararası gönüllü tugaylar bünyesinde savaşmak için başvuruda bulundu.
Başvurusu kabul edilmeyen Abidin Dino, Paris'te ressam ve dekoratör olarak film çekim çalışmaları sayesinde Gertrude Stein, Tristan Tzara, Andre Malraux ve Pablo Picasso gibi dönemin önde gelen sanatçılarıyla dostluklar kurdu.
II. Dünya Savaşı'nın artık iyiden iyiye kendini hissettirmesiyle 1939'da Türkiye'ye dönen Abidin Dino, yoksul insanlara ve balıkçılara olan ilgisinden dolayı kendisiyle aynı ilgiye sahip meslektaşlarıyla bir diğer adı Liman Grubu olan Yeniler Grubu'nun kurucuları arasında yer aldı.
Yeniler Grubu...
Fransız ressam Leopold Levy'nin öğrencileri olan Nuri İrem, Avni Arbaş, Selim Turan, Nejad Devrim, Kemal Sönmezler, Turgut Atalay, Mümtaz Yener, Ferruh Başağa, Haşmet Akal, Abidin Dino, Faruk Morel, Yusuf Karatay ve İlhan Arakon tarafından gerçekçilik akımının resimdeki yansıması olarak 1941'de kuruldu.
Arnavutluk Cumhuriyeti; Arnavut asıllı Abidin Dino'nun hatırasına pul bastırdı.Çeşitli dergilerde çizgi ve yazılarıyla halktan yana, gerçekçi bir sanat görüşünü savunan Abidin Dino, faşizmle mücadelede mümkün olduğunca çok kişiyi harekete geçirmeyi amaçlayan yazılar ve resimler yayımladı. Liman çevresindeki balıkçıların resimlerinden oluşan Liman Sergisi'ni açan Dino, üyesi olduğu Türkiye Komünist Partisi'ndeki faaliyetleri nedeniyle 1941'de İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından önce Mecitözü'ne oradan da Adana'ya sürgün edildi.
Sürgün yeri Adana'da Türk Sözü Gazetesi'nin genel yönetmenliğini yapan Abidin Dino'nun yazdığı 'Kel' adlı kitabı toplatılırken aynı adlı oyunun sahnelenmesi yasaklandı.
Sürgün yıllarında Çukurova'nın pamuk işçilerini konu alan resimler yapan, bu dönemde heykeltıraşlığa da yönelen Abidin Dino, 1943'te yazar ve dilbilimci Güzin Dikel ile evlendi.
Sürgün cezasının sona ermesinden sonra İstanbul'a dönen Abidin Dino, 1950'de 'Çingeneler' adlı filmin senaryosunu yazdı. Ne var ki yine siyasi nedenledoen dolayı filmin çekilmesine izin verilmedi. Bunun üzerine Dino, Paris'e dönmek istediyse de bu kez yurt dışı yasağıyla karşılaştı.
1952'de yurt dışına çıkış yasağının kalkmasıyla ikinci kez Paris'e yerleşen Abidin Dino, Mayıs Salonu Sergileri'nin gedikli ressamı olmayı başarırken Cezayir ve ABD'de de sergiler açtı. Dino, Paris'teki sergilerinden birinin açılışında kendisiyle yapılan röportajda şunları söylemişti; "1930'lu yıllarda parmak resimleri yapmaya başladım. Ardından Adana'da bulunduğum yıllarda çizdiğim Türk köylüsü çizimleri geldi. Türk köylüsünü o güne kadar cici bici çizmişti ressamlar. Çok iyi resimler vardı ama idealize edilmiş bir Türk köylüsüydü görünen. Ben o yıllarda Türk köylüsünü yakından izlediğim için gerçeğe daha yakın, ama kaba bir realizme düşmeden çizdiğimi düşünüyorum. O sıralarda Yaşar Kemal ile tanıştım. Ağıtlar, türküler toplayan genç bir çocuktu. Geleceğin yazarının ilk tomurcuklarını gördüm. Derken Paris'te önce parmak resimleri, ardından işkence resimleri sergisi açtım. Bir hayli çetin ve hırçın bir sergiydi ama Paris öyle bir şehir ki, değişik ve şaşırtıcı şeyleri kabul edebiliyor. Dostlar bana böyle resimlerle işe başlamanın hata olduğunu, bu resimleri kimsenin beğenip almayacağını söyledi. Ama hepsi satıldı. Paris böyle bir kent, hiçbir şey belli olmuyor. Sonraki dönemlerde soyut dönemim başladı. Daha düşünsel biçimler ortaya çıktı. Deniz, gök ve soyut yapılar."
Abidin Dino'yu ünlü yapan unsurlardan biri de şu; Nazım Hikmet, 1960'ta yazdığı 'Saman Sarısı' adlı şiirinin bir dizesinde Abidin Dino'ya 'sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?' sorusunu yöneltti.
Abidin Dino, mutluluğun resmini yapmak için tuvalin de boyanın da yetersiz kalacağını ve mutluluğun somutlaştırılamayacağını düşünerek bir mutluluk resmi yapamadı ama Nazım Hikmet'in sorusuna şiirle karşılık verdi;
Kokusu buram buram tüten
Limanda simit satan çocuklar
Martıların telaşı bambaşka
İşçiler gözler yolunu.
İnebilseydin o vapurdan
Ayağında Varna'nın tozu
Yüreğinde ince bir sızı.
Mavi gözlerinde yanıp tutuşan
Hasretle kucaklayabilseydim
Seninle, bir daha.
Davullar çalsa, zurnalar söyleseydi
Bağrımıza bassaydık seni Nazım,
Yapardım mutluluğun resmini
Başında delikanlı şapkan,
Kolların sıvalı, kavgaya hazır
Bahriyeli adımlarla düşüp yola
Gidebilseydik meserret kahvesine,
İlk karşılaştığımız yere
Ve bir acı kahvemi içseydin.
Anlatsaydık
O günlerden, geçmişten, gelecekten,
Ne günler biterdi,
Ne geceler...
Dinerdi tüm acılar seninle
Bir düş olurdu ayrılığımız,
Anılarda kalan.
Ve dolaşsaydık Türkiye'yi
Bir baştan bir başa.
Yattığımız yerler müze olmuş,
Sürgün şehirler cennet.
İşte o zaman Nazım,
Yapardım mutluluğun resmini
Buna da ne tuval yeterdi;
Ne boya...
Abidin Dino, bu konu hakkında şunları söylemişti; "Mutluluğun değil ama sevincin resmini zaman zaman yaptım. Mutluluk süreklilik gerektiren bir şey. Resim tarihinde pek de yapabilen olmadı. Korkunun, çirkinliğin, sefaletin, mutsuzluğun yapıldı da, mutluluğun hayır. Büyük sevinçler yaşadım. Evet, tekrar tekrar yaşadım. Bir ömür boyu Güzin ile yaşamak mutluluğun eşiğinde yaşamak demek. Güzin olmasaydı, çoktan yok olmuştum."
1990'da tiroid kanseri teşhisi konan Abidin Dino, 7 Aralık 1993'te 80 yaşındayken Paris'te hayatını kaybetti. Dino'nun cenazesi İstanbul'a getirilerek Aşiyan'daki aile mezarlığında toprağa verildi.