Başımızı yastığa koyduğumuzda zihnimizi neden endişeli düşünceler kaplar?
Gün içindeki koşturmalarımız kaygılı düşüncelerimizi bir süreliğine ertelememize neden olabiliyor. Ancak gece başımızı yastığa koyduğumuzda o düşünceler birden zihnimizde beliriyor. Uykusuzluk kaygıyı, kaygı uykusuzluğu doğuruyor. Peki neden özellikle geceleri bu kaygılı düşünceler zihnimizin kapısını çalıyor?
Ekonomik kaygılar, yoğun iş temposu, sosyal hayat, ev işleri derken, birçok düşünceyi bilinçli ya da bilinçsiz şekilde geri plana atarız. Ancak gece olup yastığa başımızı koyduğumuzda, ekonomik kaygılar, gelecek planları ya da günlük sorunlar zihnimizi sarmalar. Merhaba anksiyete!
Aslında, gece saatlerinde kaygının artması oldukça yaygın bir durum. Araştırmalar, gece saatlerinde anksiyete semptomlarının yoğunlaştığını ve ruhsal iyi olma halinin bu saatlerde düşüşe geçtiğini gösteriyor. 2022 yılında yapılan bir çalışma, bu olguyu "gece yarısından sonraki zihin hipotezi" olarak adlandırıyor ve bu saatlerde intihar ve madde kullanımı risklerinin arttığını ortaya koyuyor.
2024'te Psychiatry Research dergisinde yayınlanan bir başka araştırma ise genel anksiyetenin gün boyunca çeşitli zaman dilimlerinde zirve yaptığını belirtiyor. Araştırmaya göre, kaygılı düşünceler sabah 08.00, öğleden sonra 16.00 ve gece 01.00 civarında en yoğun hale geliyor. Ancak birçok kişi için kaygının en şiddetli olduğu zaman gece saatleri oluyor. TIME dergisi, "Neden anksiyete geceleri artar?" başlıklı haberinde bu konuya dikkat çekiyor.
GÜN İÇİNDE BİZİ UYANIK TUTAN SİNYALLER GECE AZALIYOR
Vücudumuzun, uyanıklık ve uyku dahil olmak üzere birçok sistemi düzenleyen biyolojik bir saati bulunuyor. Washington Üniversitesi Psikoloji ve Beyin Bilimleri Yardımcı Doçenti ve Psychiatry Research çalışmasının ortak yazarı Rebecca Cox, bu ritimlerin beynimizi de etkilediğini söylüyor.
Gün içinde bizi uyanık tutan biyolojik sinyaller, gece saatlerinde azalmaya başlar. Cox'a göre, bu sinyaller düştüğünün farkında olmadığımızda ve "uyku baskısı" oluştuğunda, bilişsel işlevlerimiz zarar görebilir ve bu da beynimizin duyguları düzenleme kapasitesini zayıflatabilir.
GECE SAATLERİNDE YALNIZ OLMAMIZ DA BİR ETKEN
Geceleri kaygılı hissetmemizin bir başka nedeni ise gece saatlerinde genellikle yalnız olmamız. "Gündüz kaygılı hissedersem, bir arkadaşım ya da yakınımla konuşabilirim. Ancak gece herkes uykudayken, tüm bu olumsuz duygularla baş başa kalıyorum ve bunları dışarıdan düzenleyebileceğim bir yol bulamıyorum" diyor Cox.
"KİŞİLERİN İÇ DÜNYASINA DÖNDÜĞÜ ZAMAN DİLİMİ"
Klinik Psikolog Miraç Ganioğlu da gece kaygısının birçok insanın deneyimlediği yaygın bir durum olduğunu vurguluyor.
Klinik Psikolog Miraç Ganioğlu
Gece, genellikle sessizlik ve yalnızlıkla birlikte kişinin iç dünyasına yöneldiği bir zaman dilimidir. Bu da kaygı seviyelerinin artmasına neden olabilir.
Psikolog Miraç Ganioğlu, gece kaygısının birçok farklı faktöre bağlı olduğunu belirtiyor ve biyolojik açıdan şu açıklamayı yapıyor:
"Vücudumuzda 'sirkadiyen ritim' adı verilen biyolojik bir saat bulunur. Bu saat, stres hormonlarımızın gün içindeki dalgalanmalarını düzenler. Örneğin, sabahları kortizol seviyemiz – yani stres hormonumuz – daha yüksekken, akşamları daha düşük olur. Gün içinde stresle başa çıkma kapasitemizi artıran bu hormonun düşüşü, gece saatlerinde bizi daha savunmasız hale getirebilir. Uykuya geçiş sürecinde en çok ihtiyaç duyduğumuz şey güven hissidir. Güvende olmadığımız bir ortamda uykuya dalmak zorlaşır. Özellikle kaygıya yatkın bireylerde bu durum, geceleri endişe seviyesinin artmasına ve bir kısır döngüye dönüşmesine neden olabilir. Uyuyamamak, stresi besleyen bir faktöre dönüşerek kaygı döngüsünü sürdürebilir."
"KARANLIK GÜVENSİZLİK HİSSİYLE İLİŞKİLENDİRİLİR"
Psikolojik açıdan değerlendirildiğinde ise gün içinde zihnimizi meşgul eden dikkat dağıtıcı unsurların, kaygılarımızı bir süreliğine bastırdığı görülür. İşe gitmek, sosyalleşmek ya da sevdiğimiz aktivitelerle meşgul olmak, kaygıyı yönetmemize yardımcı olur. Ancak gece olduğunda bu unsurlar ortadan kalkar ve zihnimiz boşlukta kaldığında, gün içinde çözümlenememiş sorunlar ve kaygılar su yüzüne çıkabilir. Bu da kişinin, düşünceleri üzerinde kontrol kaybı hissetmesine yol açabilir.
"Neden uyuyamıyorum?", "Yarın beni neler bekliyor?" gibi düşünceler birleştiğinde, kaygı döngüsü daha da güçlenir. Evrimsel açıdan bakıldığında ise karanlık, güvensizlik hissiyle ilişkilendirilir. Bu da gece saatlerinde tehdit algımızın artmasına ve dolayısıyla daha kaygılı hissetmemize neden olur.
GÜN İÇİNDE KAYGIDAN KAÇMAK İÇİN GELİŞTİRİLEN YÖNTEMLER
Terapist kimliğiyle değerlendirdiğinde, Ganioğlu insanların gün içinde kaygılı düşünceleriyle farklı başa çıkma mekanizmaları geliştirdiğini belirtiyor:
"Film izlemek, kitap okumak ya da sosyalleşmek gibi aktiviteler kaygıyı yatıştırıcı bir işlev görebilir. Ancak gece olduğunda, uyku doğal bir dinlenme süreci olsa da bazı kişiler için güvenli bir alan gibi hissedilmeyebilir. Bu nedenle, uykuya dalmakta zorlanabilirler. Bu noktada 'uyku hijyeni' teknikleri faydalı olabilir. Örneğin, gevşeme egzersizleri yapmak, karanlık bir ortam yaratmak, kafein tüketimini sınırlamak, uyku rutini oluşturmak, kaygı veren düşünceleri yazıya dökmek daha iyi hissettirebilir."
UYKUSUZLUK KAYGIYI TETİKLİYOR
İyi uyuyamamanın, kişinin psikolojik dengesini etkileyen bir döngüye dönüşebileceğine dikkati çeken Ganioğlu, şunları ekliyor:
"Yeterince uyuyamayan bireyler, tahammülsüzleşebilir ve kaygıyı yönetmekte zorlanabilir. Çünkü hayati bir ihtiyacını karşılayamayan bir beden ve zihin, stresle başa çıkmada daha da güçlük çeker. Bu da 'tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan çıkar' misali, kaygı ve uyku problemlerinin birbirini beslediği bir kısır döngüye yol açar."
Sonuç olarak "uyku bir ilaçtır"; endişeli, üzgün, depresif hissettiğimiz "her karanlık gecenin bir sabahı var". Araştırmalar da bu sözün doğruluk payı olduğunu gösteriyor. Ancak tüm bunlar yeterli gelmiyorsa ve kişi geceleri kaygılı düşüncelerden uzaklaşamıyorsa, profesyonel destek alması öneriliyor.
*Haberin görselleri ShutterStock tarafından servis edilmiştir.