Antik Mısır'da sırlarla dolu bir mezar: Lanetli Firavun Tutankhamun'un gizemli hazineleri keşfedildi!
Bir keşifle birlikte esrarengiz olaylar birbirini seyretmeye başladı. Yüzyıl önce keşfedilen bu esrarengiz mezar, altın maskesi ve ünlü lanetiyle tanıdığımız Mısır firavunu çocuk kral Tutankhamun'dan başkası değildi. Arkeolog Howard Carter'ın mezarı bulduğunda heyecandan elleri titreyerek inceledi ve tüm sırlarını ortaya döktü. Mezarın barındırdığı gizemler ise oldukça merak uyandırıcı! Peki, bu keşifte ne gibi eserler bulundu? Tarihin derinliklerinden gelen esrarengiz olayların meraklıları için oldukça dikkat çekici bu keşfin detayları sizi çok şaşırtacak!
Tutankhamun'un mezarı tam yüzyıl önce 1922 yılında, İngiliz arkeolog Howard Carter tarafından Firavunlar Vadisi’nde keşfedildi.
Carter ve ekibini 3000 yıl kadar kumların altında saklı kalmış merdivenlerden indiklerinde hazinelerle dolu bir mezar karşıladı. Hem de bu mezar lanetli firavun Tutankhamun'a aitti! Peki bu mezarın içinde nasıl eserler bulundu?
Kader ve talih oyunu: 'Senet'
Firavun Tutankhamun'un, 'senet' adı verilen bu masa oyununu oldukça sevdiği söyleniyor. Nitekim mezarında aynı oyundan dört set bulunmuş. Damaya benzeyen bu oyunun kuralları hakkında tarihçiler bir kesinliğe ulaşmış değil fakat oyunun temelinde zar ve çubukların atılmasıyla ilerletilen taşlar var.
Ruhun öbür dünyaya yolculuğunu konu alan Ölüler Kitabı'nda senet oyunu, ölü ruhların zaman geçirmek için oynadığı keyifli bir masa oyunu olarak tasvir ediliyor. Hatta bu bağlamda ruhların sonsuz bir yaşam boyunca bu oyunu oynadıkları anlamı da çıkabiliyor.
Mueller'in söylediğine göre senet oyununun Ölüm Tanrısı Anubis'e karşı da oynandığına dair kanıtlar var. Yani bu oyun Mısırlılar için sadece bir şans değil aynı zamanda da bir kader oyunuydu.
Tutankhamun'un kayıp kızları
Tutankhamun hükümdarlığı sadece 10 yıl kadar sürmüş olan unutulmaya yüz tutmuş bir firavun. Carter'ın keşfiyle, geride varis bırakmamış olan Tutankhamun'un iki kızı olduğu ve bedenlerinin firavunun mezarına gömüldükleri ortaya çıktı. 12 yaşında evlendiği eşi Ankhesenamun iki kız evlat doğurmuş ve çocuklar ne yazık ki daha bebekken ölmüştü.
Üstünde hiçbir işaret barındırmayan bir kutunun içinde iki küçük tahta tabut bulunuyordu.
Bu tabutlarda 25 ila 37 haftalık oldukları tahmin edilen mumyalanmış iki bebeğin kalıntıları keşfedilirken kızların ölüm sebebinin ise ne olduğu hala bilinmiyor. Ayrıca firavunun büyükannesinin bir tutam saçı da aile yadigarı olarak mezarda muhafaza edilmişti.
Tutankhamun'un mezarı ölümü hatırlatan bir şekilde dizayn edilmişti; bu tasarımın ise firavunun lanetli olduğuna dair söylentilerden dolayı tercih edildiği söyleniyor.
Mueller, Tutankhamun'un mezarının birçok ölü insanla dolu olduğunu fakat Mısırlıların ölüme olan bakış açısı sayesinde ölümün kendisinin bile adeta bir sanat olarak görüldüğünü belirtiyor. Nitekim firavunun sadece mezarı bile adeta bir müze.
Altın sandaletler
Mezarın çeşitli kalıntılarla dolu olan giriş salonlarından birinde Carter'ın 'mezarın en güzel sanatsal eserlerinden biri' olarak betimlediği süslü bir tahta sandık bulundu. Sandığın içinde altın pullarla bezenmiş ketenden kumaş, kaymaktaşından yapılma bir kafalık ve bir çift ilginç sandalet vardı.
Bunlar Tutankhamun'un heykelciklerinde görülen detaylıca süslenmiş saltanat sandaletleriydi. Ağaç kabukları, deri ve altınla kaplanmış ahşaptan yapılmış olan sandaletlerin en ilgi çekici tarafı ise tabanlarındaki işlemelerdi.
Ayakkabının tabanlarını özel kılan şey, Mısır'ın geleneksel düşmanlarının tasvirlerinin buraya işlenmiş olmasıydı. Bu elbette ki bilerek yapılmış çünkü böylelikle Tutankhamun sandaletleri her giydiğinde düşmanlarının suretlerinin üzerinde yürümüş oluyordu.
Küçük bir ordu yaratacak kadar çok hizmetkar
Mısır uygarlığının doğuşundan beri bir gelenek olan sadık hizmetkarların ölen hükümdarlarıyla beraber gömülmesi doğal olarak Tutankhamun'a özgü değil. Mısırlıların ahiret inancına göre bu hizmetkarlar öbür dünyada da efendilerine sadakatle hizmet edebilmek için canlarını feda ediyorlardı.
Orta Krallık'ın sonlarına doğru ise mezarlara hizmetkarları temsilen 'ushabti' adı verilen efsunlanmış heykelcikler konulmaya başlandı. Böylece sadık hizmetkarlar firavunlarının buyruklarını yerine getirmeye devam edeceklerdi.
Normalde bir mezara ortalama iki üç tane ushabti konulmasına rağmen Tutankhamun'un mezarında bulunan heykelciklerin sayısı yüzlerceydi! Toplamda 413 tane olan bu ushabtiler, çini ve göz alıcı camsı çömlekler gibi çeşitli materyallerden yapılmıştı ve bazılarına bakırdan çatallar, çapalar ve mızraklar tutturulmuştu. Bu sayede firavun öbür dünyada da ağır işlerini yapan hizmetkarlara sahip olmuş olacaktı.
Tutankhamun'un iç çamaşırları
Mısır firavununun mezarında sadece altından yapılma hazineler yoktu; 19 yaşında vefat eden genç firavunun bazı giysileri de beraberinde mezara konulmuştu. Bu antik kıyafetler arasında 100 tane sandalet, 12 tane tunik, 28 tane eldiven, 25 baş örtüsü, 4 çorap ve 145 tane de üçgen şeklinde dikilmiş hem erkekler hem de kadınlar tarafından kullanılan iç çamaşırı vardı.
Mueller "İç çamaşırlarını gerçekten sevdim." diyor . "Tutankhamun'u ahiret için tam teşekküllü bir şekilde hazırlamışlar; iç çamaşırlarına kadar her şey var. Minik peştamal tarzı üçgen kumaşlar... Gerçekten nefes kesici."
Ayrıca firavunun iç çamaşırları çok da sıradan halkın giydiklerine benzemiyordu. Tekstil tarihçileri, sıradan Mısırlıların iç çamaşırlarının her üç santimetrede 37 ila 60 ilmek ile örülürken Tutankhamun'un iç çamaşırlarının 200 ilmek ile örüldüğünü ve bunun da kumaşı ipek kadar yumuşak kıldığını söylüyor.
Firavunun organlarının saklandığı göz alıcı kavanozlar
Mumyalama sırasında akciğerler, karaciğer, bağırsaklar ve mide mumyalayıcılar tarafından özenle çıkartılıp, mumyalanıp 'kanopik kavanoz' adı verilen kaplara konuluyordu. Tutankhamun'un organlarının saklandığı kaplar ise bütün mezardaki en muhteşem objelerdendi. Kavanozlar Carter ve ekibi tarafından; altın varaklarla süslenmiş güzel bir ahşap mezar tapınağında, kaymaktaşından yapılmış bir sandığın içinde bulundu.
Carter notlarında "Kapıdan girdiğimde şu ana dek gördüğüm en güzel eserle karşılaştım. O kadar güzeldi ki insanı hayrete düşürüyordu." diye yazıyor.
Altın tapınağı gördüğünde Mueller'i büyüleyen şey ise genç firavunun organlarını koruyan dört ölüm tanrıçasının heykeli olmuştu. Üzerlerine tam oturmuş elbiseleri ve doğal görünüşleriyle Isıs, Nephthys, Neith ve Selket figürlerini gören Mueller şöyle bir yorum yapıyor, 'İşte göz kamaştırıcı dört tanrıça burada ezelden beri firavunun iç organlarını gözetiyor.'
'Tanrılardan gelen armağan' olarak kabul edilen demir bir hançer
İlk bakışta bu demir hançerin pek de gösterişli olmadığını düşünebilirsiniz fakat aslında çok ilginç bir özelliği var; Tutankhamun, demir ve çeliğin çıkarılıp işlenmeye başladığı Demir Çağı'ndan birkaç yüzyıl öncesinde çoktan ölmüştü! Yani firavunun yaşadığı dönemde demir henüz keşfedilmemişti.
Tutankhamun döneminden kalan birkaç demir objenin yapıldığı metallerin kaynağı bir meteoritti ve Mısırlılar o dönem meteoritin cennetten düşen bir taş olduğuna inanıyorlardı.
Arkeolog Howard Carter'ın keşfini kaleme alan gazeteci Tom Muller'ın bahsettiği teorilerden birinde, hançeri yabancı bir kralın 'tanrılardan gelen armağan' ve iktidar alameti diye nitelendirerek Tutankhamun'a sunduğu söyleniyor. Ayrıca demir hançerin yanı sıra, som altından yapılma ve oldukça süslü bir kılıfı olan başka bir hançer de Tutankhamun'un uyluğunun üstüne yerleştirilmişti.
Gizemli bir eşarp
Abanoz ve sedir ağacından yapılma küçük bir sandığın içinde; altın kaplamalı bir leopar kafası, Tutankhamun'un hep göğsüne yakın taşıdığı söylenen değneği ve zincirli gürzü gibi paha biçilmez objelerin yanında duran ve sıradanlığıyla dikkat çeken ketenden yapılma bir eşarp bulundu. Arkeologlar katlı olarak duran eşarbı çözdüklerinde birkaç adet altın yüzükle karşılaşmışlardı; peki sıradan bir eşarba sarılmış bu yüzükler nereden gelmiş olabilirdi?
Carter mezarı incelerken bulduğu ipuçları ışığında Tutankhamun'un mezarının daha önce açıldığı sonucuna vardı! Hırsızlar muhtemelen mezar mühürlendikten kısa süre sonra içeri girip taşıyabilecekleri değerli küçük objeleri çalmışlardı.
Mueller, Tutankhamun'un mezarının tamamen yağmalanmış olan diğer firavunların mezarlarına kıyasla sadece küçük hırsızlıklara maruz kaldığını belirtiyor. Keten eşarba sarılmış altın yüzükler de aslında bir hırsızlık girişiminin kanıtı olabilir. Örneğin; gardiyanlar tarafından yakalanan hırsızların korkup çalıntı yüzükleri aceleyle sandığa gizlemiş ve kaçmış olma ihtimalleri oldukça yüksek. Yani bu eşarp 3200 yıl boyunca mühürlü kalmak üzere hırsızlar tarafından geride bırakılan bir parça sıradan kumaştan ibaret.
Ve son olarak o meşhur altın maske...
Carter için mezarda buldukları 5000 kadar obje içinde en çarpıcı olanı Tutankhamun'un kendisiydi, yani mumyalanmış bedeni! Tüm ekip ona ulaşmak için yavaşça ve titizlikle birçok tabutla mabedi elleriyle açmışlardı. Bunlardan ilki kutu şeklinde ve her biri diğerinden biraz daha küçük olan dört tane altın mabetti; en sondaki mabedin içinde ise ağır bir lahit vardı. Ekip lahidi açtıklarında üç tane tabutla karşılaşmıştı.
İçinde ikinci tabutu da barındıran, altın varaklarla süslenmiş ahşaptan yapılma ilk tabut; tanrı Osiris'e benzeyecek şekilde tasarlanmıştı ve sükunet içinde mezarda yatıyordu.
Karşılaştıkları asıl dudak uçuklatan şey ise 134 kilogram som altından yapılmış, sembolik hale gelen kanca ve zincirli gürzün de iliştirildiği ve yine Osiris'in tasvir edildiği üçüncü tabut oldu. Titreyen ellerle tabutu açan Carter, Tutankhamun'un o meşhur cenaze maskesiyle göz göze geldi.
On kilogram som altından yapılma maske, Tutankhamun'un mumyasının omuzlarının ve kafasının üstüne yerleştirilmişti. Genç firavunun Osiris tasviriyle tasarlanmış maskesi sahte bir sakalla donatılmıştı.
Mueller 'Muhtemelen en iyi bilinen ve dünyaca tanınmış arkeolojik eser Tutankhamun'un altın maskesidir.' diyor. Ne de olsa firavun deyince herkesin aklında canlanan şey aslında bu maske...