Bergen defalarca şiddete maruz kaldıktan sonra öldürüldü
Bergen , sevgilisinin tecavüzüne uğradı. Ardından eşi Halis Serbest'in azmettirmesiyle kezzaplı saldırı sonucu kör oldu. Bu olaydan 7 yıl sonra eşinin silahlı saldırısıyla henüz 30 yaşındayken hayatını kaybetti. 'Acıların Kadını' Bergen'in gün yüzü görmediği hayatını vefatının 31'inci yılında Mehmet Çalışkan Habertürk 'Günün Portresi'nde derledi
Ne yazık ki sevgilisi, eşi veya boşandığı eşi tarafından öldürülen bir kadının acı haberini almadan gün bitmiyor.
Asıl adı Belgin Sarılmışer olan 'Acıların Kadını' Bergen de şiddete maruz kalan talihsiz kadınlardan.
Hem de 3 kez.
Önce Yalçın adlı sevgilisi tecavüz etti.
Sonra boşandığı eşi Halis Serbest, önce yüzüne kezzap attırarak kör kalmasına neden oldu.
O olaydan 7 yıl sonra da kurşunlayarak öldürdü.
Belgin Sarılmışer , 15 Temmuz 1959'da Sabahat Çakır ile M.S. Sarılmışer'in umudu olarak Mersin'de doğdu. İlk yıllarında mutlu bir yaşam süren Sarılmışer Ailesi'nin o güzel günleri,odağında geçim derdi olan şiddetli geçimsizlikle sona erdi.
Belgin Sarılmışer henüz 6 yaşındayken annesiyle babası boşandı. Sabahat Çakır, kızını alarak Ankara'ya yerleşti.
İlköğretimini Yenimahalle Yunus Emre İlkokulu'nda tamamlayan Bergen, okulda müziğe olan yatkınlığıyla öğretmenlerinin dikkatini çekti. Hem mandolin çalabiliyordu hem de sesi ziyadesiyle güzeldi. Bu nedenle öğretmenleri, Sabahat Çakır'a "Kızını mutlaka konservatuvara göndermelisin" dedi.
Dağılmış ailenin acı izlerini müzikle silebilen Bergen, öğretmenlerinin konservatuvar fikrinden dolayı pek mutluydu. Sabahat Çakır, öğretmenlerinin salıklarına kulak asarak kızının konservatuvar sınavlarına girmesine izin verdi.
Ankara Devlet Konservatuvarı Piyano Bölümü'nü birincilikle kazanan Bergen, ilk iki yıl piyano ve viyolonsel eğitimi aldı. Ne var ki maddi imkansızlıklar nedeniyle konservatuvar öğrenimine devam edemedi.
Çalışıp para kazanması, annesine verdiği "Gün gelecek seni saraylarda yaşatacağım" sözünü yerine getirmesi gerekiyordu.
PTT'ye başvurdu ama yaşı henüz 18 olmadığı için işe giremedi. Bunun üzerine, mahkeme kararıyla yaşını büyülterek PTT'de çalışmaya başladı.
Bu nedenle 1959 doğumlu olmasına rağmen resmi kayıtlarda doğum tarihi 1958 olarak görünüyor.
1977'de arkadaşlarıyla eğlenmek için bir gece kulübüne giderken bir kaç saat sonra hayatının kökten bir değişime uğrayacağını bilmiyordu.
Arkadaşları, "Belgin, senin sesin pek güzel. Çık sahneye bir şarkı söyle" dedi. "Yok istemem" demesi üzerine arkadaşları, "Siz rica edin. Belki o zaman kabul eder" dedikleri gece kulübünün sahibi İlhan Feyman'ı devreye soktu.
Nitekim öyle de oldu. İlhan Feyman'ın ricası üzerine sahneye çıkarak 'Batsın Bu Dünya'yı seslendirdi.
Öyle bir seslendirdi ki gece kulübündeki müşteriler de çalışanlar da "Batsın bu dünya" moduna girdi.
Müşterilerin yoğun alkışından etkilenen İlhan Feyman, hem Belgin Sarılmışer gibi bir yeteneğin heba olmaması adına hem de kendisine yüksek ticari kazanç sağlayacağı düşüncesiyle "Bu sahne artık senin" dedi.
Ne var ki annesi Sabahat Çakır, kızının gece kulübünde şarkıcı olmasını istemedi. Bunun üzerine de yeğeni Göksel Çakır ile evlendirdi. Göksel Çakır ile hayatını birleştiren nikah masası, kendisini sahnelerden ayırmamıştı. Ankara'da sahnelere çıkmaya başlasa da henüz lokal bir şarkıcıydı.
Henüz 20 yaşındaydı, hayatın kendisine sunacağı nimetleri bekliyordu. O yaşına kadar sunulmayan nimetlerin elbet günü geldiğinde kapısını çalacağına inanıyordu. Nikah masasına oturmasının o nimetlerden biri olduğuna olan inancı gün geçtikçe hayal kırıklığına dönüşmeye, mayasında aşk olmayan evliliği yürümemeye başlamıştı.
Dördüncü yılın sonunda boşandı.
Kararını verdi.
Şarkıcı olacaktı.
Dönem arabesk – fantazi müzik dönemi.
Adana'ya yerleşerek gazinolarda sahneye çıkmaya başlayan Belgin Sarılmışer'in kabul görmesi fazla uzun sürmedi. Adana'da kısa sürede şöhret olan Belgin Sarılmışer, sık sık kendisini dinlemeye gelen Halis Serbest'e âşık oldu.
Kısa süre içinde de evlenmeye karar verdi.
Halis Serbest, kendisi için umuttu.
Koruyucusu olacaktı.
Katili olacağını nereden bilebilirdi ki?
Halis Serbest ile evlenen Belgin Sarılmışer kısa bir süre sonra yeniden feleğin sillesini yedi.
O felek bir türlü başından defolup gitmek bilmiyordu.
Âşık olduğu adam meğer evliymiş.
Ve 3 çocuğu varmış.
Kıyılan nikah da sahteymiş.
Terk ettiği Halis Serbest, Belgin Sarılmışersiz yapamayarak eşinden boşandı.
Nikah masasına ikinci kez oturdular.
Kıyılan nikah bu kez gerçekti.
Belgin Sarılmışer, öylesine mutluydu ki...
Evine daha çok zaman ayırabilmek için sevdiği adamın uğruna şarkıcılığı bile bırakmıştı.
İster 'Yıkılan yuvanın üzerine yuva kurulmaz' deyin ister 'Feleğin Belgin Sarılmışer, ile bir alıp veremediği var' deyin.
Belgin Sarılmışer, şiddet odaklı şiddetli geçimsizlik sonucu eşinden ayrı yaşamaya karar verdikten sonra Ankara'ya dönerek yeniden sahnelere çıkmaya başladı.
Adını Norveç'in Bergen şehrinden esinlenerek 'Bergen' olarak değiştiren Belgin Sarılmışer, yeni adıyla yeni hayatıyla geleceğe yeniden umut yüklü bir adım attı.
Halis Serbest, ayrılığı sindiremedi.
31 Ekim 1982'de İzmir'de eşinin azmettirmesi sonucu Belgin Sarılmışer, kezzap saldırısıyla iki gözünü kaybetti, vücudunun büyük bir kısmı da yandı. Bir gözü, daha sonra görme yetisine kavuşurken diğer gözü tamamen kapandı.
Bergen, yaptığı bir açıklamada, yaşadığı acı anı şu sözlerle aktarmıştı; "O anda iki gözüm gitti. Sadece çığlıklar duyuyorum. Bir ara 'suya götürün' diyorlar. Kadere bak ki sular kesik. Su ip gibi akıyor. Üzerimdeki giysileri yırtıp her tarafımı sardılar. O an her yer çok karanlık, bir şey göremiyor, gözlerimi açamıyorum. Kısa bir süre sonra ekip arabası geldi. Ege Üniversitesi Hastanesi'ne götürdüler. Hastanede 45 gün kaldım, yara tedavisi gördüm."
Bergen, uzun bir tedavi süreci sonrasında hastaneden çıktıktan sonra yeniden sahnelere döndü.
Taburcu olduktan sonra İzmir'den Ankara'ya döndükten sonra Ankara'da 3 kez ameliyat olan Bergen'in çıkan sağ gözüne protez çukur yapıldı. Yok olan burun kanatları kıkırdaklarla yeniden oluşturuldu. Yüzüne kalçasından deri eklendi.
Bergen, tedavinin ardından besteci Cengiz Özşeker'in ikna etmesi sonucu, 1985'te sahnelere geri dönmeye karar verdi.
Zaten elinde kalan sadece şarkıcılıktı.
Sığınağı sahneler, isyanı şarkılardı.
Ayrıca kezzaplı saldırıdan dolayı yüksek şöhret limitine ulaşmasıyla gazinolar için bulunmaz Hint kumaşıydı.
Birbiri ardına çıkardığı albümlerle ülke çapında geniş bir hayran kitlesi edinen Bergen, en yüksek çıkışını 1986'da 'Acıların Kadını' ile yaptı. O dönem Sezen Aksu'nun 'Git' albümü 500 bin adet satılırken 'Acıların Kadını' 700 bin adet sattı. 1987'de Altın Plak ve Altın Kaset ödülü kazandı.
Bergen'in özel hayatında yaşadıkları, mesleğindeki başarısı sinema için cezbedici bir hikâyeydi. Ülkü Erakalın'ın hem senaristi hem de yönetmeni olduğu'Acıların Kadını' filmiyle oyunculuğa yönelen Bergen, başrolleri Yalçın Gülhan, Asuman Arsan, Meral Niron, Bora Erdoğan ve Şahin Çelik ile paylaştı.
Ülkü Erakalın, Bergen için o dönemlerde şunları söylemişti; "Bergen çok cesur bir kadın. Başına gelen felakete karşılık çok enteresan bir kalbi ve kişiliği var. Filmde bunu ön plana çıkarmaya çalıştım. Batılılar bizim çektiğimiz sahnelerde makyaja başvurur. Oysa biz bu sahneleri hayatın kendisinden temin ettik. Bir gözü ve yüzünün bir tarafı yok olmuş, vücudu kezzap yanıklarıyla dolu bir kadın. Gerçek yaşamdan bir kadın ve gerçek yaşamdan bir yüz. Bu durumda kamera karşısına geçmekten çekinmeyen Bergen'in cesaretini hayretle ve saygıyla karşılıyorum."
Dirayetli ve cesur olması talihsizliklerin, belaların yakasını bırakması anlamı taşımıyordu. Bergen, konser için gittiği Adana'da, sahneye çıkarken, gazinonun fotoğrafçısı tarafından bıçaklandı. Saldırıyı hafif yaralı olarak atlatıp ayakta tedavi olduktan kısa süre sonra iyileşti.
Saldırıyı Halis Serbest'in azmettirdiği düşünülse de Bergen, "Hayır, onunla ilgisi yok" diyerek "Bu olay bana kasıtlı yapılmış bir şey değil. Bunu her zaman söyledim, yine söylüyorum. Gazino sahibiyle başkaları arasında olan konu. Benim talihsizliğim o an sahnede olmam. Herkes kocamın yaptığını sandı. Ben bunlara inanmıyorum. Tabii gene yıkıldım. Diyorum ya, hayatım roman gibi. Ama ağlatan bir roman ve bu romanda bir sayfa daha açılmıştı. Ama azmim ve çabalarım ile kendimi topladım" şeklinde bir açıklama yaptı.
1988'de cezaevinden çıkan Halis Serbest ile barışan Bergen, hayatının en büyük hatasını o kararla aldı.
Bergen, kendisine kezzaplı saldırıda bulunan kişiyi azmettiren eşi Halis Serbest uğruna ikinci kez şarkıcılığı bıraktı. Ne var ki olmuyordu, evliliği bir türlü yürümüyordu.
Eşiyle bir arada da olamıyordu ayrı da kalamıyordu.
Gel - gitli ruh halinin daha fazla dayanacak gücü kalmayınca boşanmaya karar verdi.
1989'un haziran ayında sahneye dönen Bergen, 'Yıllar Affetmez'i satışa çıkardıktan kısa bir süre sonra 14 Ağustos 1989'da Tarsus'un Gülek Kasabası'nda boşandığı eşi Halis Serbest tarafından kurşunlanarak öldürüldü.
Bergen, defalarca şiddete maruz kaldığı, bir türlü gün yüzü görmediği, 30 yıllık hayatının sona erdirilmesi sonrasında memleketi Mersin'de toprağa verildi. Boşandığı eşi Halis Serbest ise 7 ay hapis yattıktan sonra tahliye oldu.