Biraz yıldız, biraz yıldız adayı: Müzik dünyasının yeni çıkanları
"Cuma modu"ndan herkese merhaba! Geniş 'keşif' denizi, bu hafta bizleri yabancı müziklerin sahiline bıraktı. Müzisyenlerin şarkılarını yayınladığı cumaların bu cumasında, her zamanki gibi yine biraz yıldız, biraz yıldız adayı var. Bu haftaki listeye ağırlıklı olarak ikili ortaklıklar iz bırakırken, biraz Kuzey'e, biraz 2000'lerin başına gideceğiz. Bu sıcak günlerde müziğin tınısıyla biraz nefes almak hepimize iyi gelecek...
Son olarak "Kötü Adam" teklisiyle dinleyenleriyle buluşan Feridun Düzağaç, kısa bir aranın ardından harika bir ortaklıkla yeniden karşımızda: "Kalbin Yok Mu!".
Açıkçası orijinalini özel olarak sevdiğim, aslen Malatyalı olan Ermeni Marc Aryan'ın seslendirdiği bu eser, Feridun Düzağaç ile o ihtişamını korumayı başarmış. Özel dokunuş ise tabii ki Hey Douglas'ın. Hey Douglas, dokunduğu her eseri sadece daha güzel yapıyor.
"Çek hayalini gözlerimin önünden
Çek hayalini, kurtar beni bu dertten
İstemem ben hayal, geleceksen gel
Böyle aşk olur mu hiç?
Kalbin yok mu senin?"
Gözlerimi kapıyorum ve dinliyorum. Çoksesli müziğin verdiği huzuru, tınıların zenginliğinin ruhumu beslediğini hissediyorum. Koronun tüm seslerinin o havada asılı kalan harmonisini tek bir bütün gibi kabul ediyorum. Karşınızda, "Fljótavík".
Britanyalı, Grammy adaylığı bulunan koro VOCES8'in seslendirdiği bu eser, geceden ilham alıyor, aşktan bir parça bize sunuyor.
Adını İzlanda'nın Westfjords bölgesindeki Hornstrandir'daki bir koydan alan eserin hikayesi...
"We look over the rudder
Cut off the sea
We sail by the mast
Stretch the sails
We steer towards the bridge"
"Cold Little Heart" ve "Hate&Love" adlı iki harika eserin sahibi Michael Kiwanuka'dan bir harika eser daha: "Floating Parade".
Bu şarkıda da Kiwanuka'nın karakterindeki o sakin duygusal hava hakim. Güçlü vokal performansı, kendine has sesi ile vintage soul etkilerinin karışınından işte böyle sakinlik barındıran bir eser çıkıyor.
"We can't be stronger than life itself
We can be solid but hardly make a dent
So I'll be a full on child for a while
And we'll reach out to that floating parade
Don't wait"
Ben bu şarkıyı dinlerken kendimi 2000'lerin başında hissettim. Günümüzde müzik dünyasına o kadar elektronik sesler ve rap ağırlıklı şarkılar hakim ki, pop-rock tarzını kendi adıma özlediğimi söyleyebilirim.
İşte o şarkı, The Buoys'tan "Ahead of Myself".
Dinamik bir şarkı olan "Ahead of Myself", orta hızı ve indie havasıyla hemen dinleyeni içine katıyor. Elektronik gitar, bas gitar ve davulun müthiş uyumu, etkileyici vokal performansı, back vokaller; şarkıyı zenginleştiriyor.
"I feel
Just likе a kid
And I'm dancing in my room
Wondering if you feel it too
And I
Get far ahead of mysеlf
Yeah, I know this
But I can't help it when I already know"
Laura Marling'den "What He Wrote" diye bir şarkı dinlemiştim. Tekrar tekrar dinlediğimi hatırlıyorum. Zaten sadece ben değil, 42 milyon kere dinlenmiş. Bu şarkının ardından Marling benim için her zaman takip edilmeye değer bir şarkıcı oldu.
Laura bu sefer ise "Patterns" ile bize geri döndü! Geçtiğimiz yıl "Tough Life" teklisini paylaşan Laura'nın bu parçası akustik ve folk öğelerini barındırıyor.
Çok yavaş olmasa da düşük tempoda giden eser, karmaşık gitar arpejleriyle öne çıkıyor. Enstrumanların Laura'nın vokaline çift ses yapması tatlı bir ayrıntı. Laura genel olarak huzur ve içsel bir atmosfer bize sunuyor.
"Pullеd for meaning, I arched my back
And then from thе black you were born
Forward leaning at first, abstract
You soon contract into form
And now the time leaps by and starts to fly
And only then can I see
That we're patterns in repeat
And we'll always be"