Bu ülkenin gençleri hakkında konuşmamız lazım
Avrupa'da kulüpler düzeyinde 1989-90'dan sonra en kötü dönemini yaşayan Türk futbolu üretmek yerine transfer döngüsüne hapsolmuş durumda. Süper Lig, Avrupa'nın en çok transfer yapan liglerinden biri olurken tercihini de yaşlı ve yabancı oyunculardan yana kullanıyor. Bu da borcu 15 milyar TL'ye dayanmış kulüpleri, Avrupa'nın en yaşlı ve altyapıdan en az futbolcu oynatan ligini ortaya çıkarıyor. Türk futbolu erimeye devam ederken herkes 'altyapı' diyor kimse üretmiyor! Bu ülkenin futbolu kendi gencini sevmiyor...
A Milli Takım Teknik Direktörü Şenol Güneş, 1970'lerde Trabzonspor'un kalecisiydi. Bir yandan eğitim hayatına devam ederek öğretmen olan Güneş, profesyonel futbola adım atmayı başarmıştı. "Oyuncu oluruz diye planımız yoktu" diyor Güneş, Ekim 2019'da o günleri anlatırken... "Futbol oynardık sonradan futbolcu olduk. Oynarken gördüğümüz sıkıntılar, inatlarımız... Tesis yok, eğitim yok. Ekonomi zaten hiç olmadı..." Türkiye futbolunun tepesindeki teknik direktörün ortaya koyduğu tablo, 50 yıl sonra da pek farklı değil. Güneş'in bu açıklamayı yapmasının üzerinden yaklaşık 1 ay geçmişti ki Kars 1. Amatör Küme B Grubu ekiplerinden Akyaka Gençlerbirliği, antrenman yapacak saha bulamadığı için asfaltta çalıştı. Kalecilerinin yaralanmaması için kale bölgesine halılar seren kulübün idarecileri her ne şartta olursa olsun bölge çocuklarına futbolu sevdirmek için mücadele edeceklerini dile getirdi.
2020 verilerine göre Almanya'da doğan bir Türk çocuğunun, Süper Lig'de oynama ihtimali, Türkiye'de doğan bir çocuğa kıyasla yaklaşık 9 kat daha fazla. Avrupa'nın en yaşlı ligi olan Süper Lig'de bulunan kulüpler yıllar önce yabancı kuralı varken de başvurduğu yerli oyuncu ithalatını yabancı kuralı 14 iken de sürdürdü ama oynatılması zorunlu tutulan yerli oyuncu sayısı azaldığında kulüplerin bu tavrı birçok zafiyeti de beraberinde getirdi. Ülkede yetişmiş oyuncuya rağbet azaldı, yabancı oyuncu transferi çoğaldı. Yerli futbolcunun 'şişmiş' maliyetinden söz edilirken kur farkıyla birlikte yabancı oyuncu, 'şişmiş' fiyatlı yerliden pahalı hale geldi. Kulüplerin mali durumları sürdürülemez oldu, devlet ve bankalar işe el attı. Elde oynatabilecek yerli bulunamadığından şikayet edilirken çözüm pasaport ithalatı ve yabancı oyuncu transferiyle devam etti. Gelinen noktada Türk futbolu, kulüpler düzeyinde Avrupa'da 30 yıl geriye gitti!
FUTBOLA ERİŞİM YOK!
1923'ten bu yana Türkiye A Milli Futbol Takımı'nda 10'dan fazla maça çıkmış oyuncuların illere göre dağılımını araştıran Türkiye Futbol Araştırmaları Grubu'nun (TÜFAR) raporu ortaya acı bir gerçeği ortaya koydu. Türkiye'nin ikinci ve üçüncü en büyük şehirleri İzmir ile Ankara'dan Milli Takım'a giden toplam oyuncu sayısı, Almanya'dan gelen futbolcuya denk, yani 25. Üç Büyükler vesilesiyle Türk futbolunun merkezi haline gelen İstanbul, A Milli Takımımızın oyuncu havuzunun neredeyse 4'te 1'ini oluşturuyor. 225 oyuncunun 63'ü İstanbul'dan gelirken diğer 129 oyuncu kalan 80 ilden geliyor. Diğer bir deyişle İstanbul, Türkiye'nin 40 ilinin toplamı kadar futbolcu yetiştiriyor. Ancak bu durum yavaş yavaş değişeceğe benziyor. İstanbul'un Milli Takım'a hediyelerinden ikisi Emre Belözoğlu Zeytinburnu'nda, Arda Turan Bayrampaşa'da sokakta top oynayarak büyüdü. Bugün bu semtlerde futbol oynayabilecek alanı bulmak güç.
"Ali Gültiken benim semtimin çocuğudur, Bakırköy'de Zuhuratbaba'da şimdi yerinde AVM'ler bulunan sahalarda top oynardık" diyor Türkiye 17 Yaş Altı Milli Takımı Teknik Direktörü Mehmet Hacıoğlu ve Türk futbolu için büyük bir soruna dikkat çekiyor. "Bugün Türkiye'deki bir çocuk 'Baba sokakta top oynayalım' diyemiyor. Büyük şehirlerde böyle bir imkan yok. Köylerde, boş arazilerde ancak mümkün. Bunu yapamazsan futbolu sokaklara yayamazsın" Son dönemde altyapısından çıkardığı gençlerle dikkat çeken Trabzonspor'un durumu da çok farklı değil. Şehrin 50 kilometre uzağında Düzköy'de yaşayan Serkan Asan "İdmanlara gidip gelmek çok zordu. Annem zaten istemiyordu tek başıma gidip gelmemi" diyor Tam Saha'ya verdiği röportajda. "Bir sene babam götürdü, bir buçuk yıl da ablam."
ALMANYA ÜRETTİ, TÜRKİYE İTHAL ETTİ
1997'de Şampiyonlar Ligi ve UEFA Kupası'nı kaldıran Almanya'da ana gündem oyuncu yetiştirmekti. Federasyon yatırım yaptı, Bundesliga ve Bundesliga 2 kulüplerine akademi kurma zorunluluğu getirildi. 2003'te ülkedeki akademi sayısı 366'ya yükseldi. Her yıl 600 bin çocuk, bin 300 antrenör tarafından eğitildi. Yılda harcanan para 14 milyon Euro'ya kadar yükseldi. Ülkedeki her çocuk 25 kilometre mesafede kulüp futboluna erişebildi. 2010-11'e gelindiğinde Bundesliga'daki 525 futbolcunun 275'i kurulan akademilerde yetişmişti. 2014 Dünya Kupası'nı kaldıran Joachim Löw, ülkedeki her bir antrenöre teşekkür etti.
Araştırma kaynak: TÜFAR
Aynı süre zarfında Türkiye kulüp düzeyinde UEFA Kupası, Süper Kupa, üç Şampiyonlar Ligi çeyrek finali, milli takım düzeyinde birer Dünya ve Avrupa üçüncülüğü elde etti. '14 yerli kuralı' 2015'te kulüplerin itirazı nedeniyle kağıt üzerinde kalan yerli teşvik primiyle birlikte hayata geçti. 2019-20'de Süper Lig'de süre alan oyuncuların yüzde 74,7'si yabancıydı. Bu sezon profesyonel yapılan 21 yaş altı futbolculardan ise ilk 7 hafta itibariyle sadece üçü forma şansı bulabildi. 20 yaş altında 12 oyuncu forma giyerken, ligin ilk 4 haftasında 30 yaş ve üzerinde 138 oyuncu süre aldı.
EVDEKİ HESAP KAPIKULE'DEN ÖTEYE UYMADI!
Bugün 'adil rekabet'le birlikte yaşlı ve yabancı oyuncuların, yerli ve genç futbolculara karşı ezici bir üstünlüğü bulunuyor. Türk futbolunun lokomotifleri olarak görülen "Dört büyükler"in 13 milyar lirayı aşan borcu bulunuyor. Avrupa'daki kulüplerle rekabet edebilmek için 'yarışmacı' kadrolar kuran kulüplerin borcu son 8 sezonda yüzde 534 artış gösterdi. Rekabet sağlandı mı? Türk takımları, Avrupa’da 1989-90’dan sonraki en kötü sezonunu yaşıyor. Bu sezon 13. sıraya gerileyen Türkiye’yi gelecek sezon daha kötü günler bekliyor. Ülke puanı sıralaması son 5 yılda toplanan puanlara göre belirleniyor. Bu çerçevede Türk ekiplerinin 2016-17 sezonunda topladığı 9,7 puan devre dışı kalacak. Yani evdeki hesap, Edirne'den ötede uymadı.
"KRİZLER KULLANMASINI BİLENE FIRSATTIR"
"Türk futbolunun bugün geldiği nokta bir fırsat" diyor Hacıoğlu. "Krizler, kullanmasını bilen için bir fırsattır ama kulüplerimiz hala mali disiplinle doğru yola sevk etmeye çalışan UEFA'nın, diğer birliklerin kurallarını nasıl deleriz, nasıl daha fazla transfer yaparız diye düşünüyoruz. Yetenekli oyuncularımız kulüplerinde süre alamıyor. Ligde iddiasını kaybetmiş kulüpler bile 10 dakika süre vermiyor. Kulübün böyle politikası olmadığında kişi tercihine kalıyor. Hep havanda su dövüyoruz, konuşuyoruz ama arpa boyu kadar yol kat edemiyoruz."
"A TAKIM BAŞARILIYSA HERKES MEMNUN, AŞAĞIDA NE OLDUĞU KİMSENİN UMURUNDA DEĞİL"
Ülke futbolunun gündelik başarıların peşinden koştuğu bir gerçek. 1. Lig'de bir teknik direktör kulüpte ortalama 124 gün geçirirken bu rakam Süper Lig'de 152. Genç oyunculara forma verilmeme nedeni olarak da bu görülüyor. "Teknik direktörler hemen sonuç almak için, kendi geleceklerini düşündükleri için oynatmaktan çekiniyorlar" diyor Hacıoğlu. "İstisnaları yok mu var. 14 yaşında Emre Belözoğlu'nu alıp 16 yaşında oynatan teknik direktörler de var... A Takım başarılıysa herkes memnun, aşağıda ne olduğu kimsenin umurunda değil. Özellikle şu kriz döneminde altyapıya gereken destek verilirse, tesis yatırımı yapılırsa bu kulüplerin geleceği kurtarılır. Belki iki yıl, üç yıl üst takımlar başarılı olmayacak ama ondan sonra hem Türkiye'deki futbolun kalitesi artacak hem kulüplerin maliyeti düşecek hem de genç çocuklar oynama şansı bulacak."
YILLARDIR DİLLERDEN DÜŞMEYEN AJAX'IN MODELİ TÜRKİYE'DE UYGULANABİLİR Mİ?
Üretim ve altyapı denince Ajax'tan bahsedilmemesi gibi bir durum yıllardır söz konusu değil... 2000-01 sezonundan bu yana oyuncu satışından 800 milyon Euro'dan fazla gelir elde eden Hollanda devi aynı zamanda rekabetçi de kalabildi. 2014'te 'çöktü' olarak görülen Hollanda futbolunu ayağa kaldıran kulüplerden biri oldu. Peki Ajax modeli, dillere pelesenk olduğu gibi Türk futbolu için çözüm mü? "Ajax'ın sistemi en az 100 yıllık" diyor Hollanda devinde scout'luk yapan Salih Oğuz. "Hollanda'da doğan 6 yaşındaki bir çocuğun 19 yaşına kadar ekonomik sıkıntısı hiçbir şekilde olmuyor. Kendini tamamen futbola verebiliyor. Ajax sadece çocuğun futboluna odaklanabiliyor. Türkiye'de kulüpler, futbolcu adayı kadar ailesi ve çevresiyle de ilgilenmek zorunda. Ajax'ın 100 yıllık ekolünü Türkiye'de uygulaman imkansız ama küçük modelini uyarlayabilirsin."
"BENZERİNİ GALATASARAY DENEDİ, BAŞARILI OLDU"
"Ajax'ın Hollanda'da, Bayern Münih'in Almanya'da yaptığının benzerini Galatasaray hayata geçirdi ve başarılı da oldu" diyor Hacıoğlu. "Fatih Terim'in önceki döneminde İstanbul'da amatör kulüplerle malzeme desteği, antrenör desteği gibi karşılıklarla anlaşmalar yapıldı. Bu ilçelerde yetişen genç adaylar, Galatasaray altyapısına kazandırıldı. Neredeyse tüm Türkiye tarandı. U17 Milli Takımı 2017'de Avrupa üçüncüsü olurken o kadroda Galatasaray'dan 10 futbolcu vardı" O kadroda bulunan Ozan Kabak ile Ahmed Kutucu, bugün hem Schalke 04'te hem de A Milli Takım'da birlikte top koşturuyor. Hasan Ali Adıgüzel, Atalay Babacan, Yunus Akgün, Egehan Gök, Berke Özer, Recep Gül gibi gençler de 1. Lig'de ya da Belçika'da top koşturuyor.
"TÜRKİYE'DE DAHA OYUNCUNUN KULÜBE GİDİŞ GELİŞİNİ PLANLAYAMIYORUZ"
Bursaspor ve Milli Takım'da bir dönem scout'luk yapan Oğuzhan Oğuz ise Ajax'ın okul uygulamasını örnek vererek "Bizim için bunlar angarya işler, önce halledilmesi gereken şeyler var" diyor. "Oyuncu istediği kadar yetenekli olsun dersleri iyi değilse ilk sene uyarı alır ikinci sene ihraç edilir. Hollanda'da sporcu sınıfları vardır, beden eğitimi derslerinde kulüpler oyuncuları alır antrenmanını yaptırır geri getirir. Oyuncu dersine devam eder ve günü bitirir. Türkiye'de daha oyuncunun kulübe gidiş gelişi sağlıklı şekilde planlanamıyor."
"İKİNCİ OLAN ÇOCUK HÜNGÜR HÜNGÜR AĞLIYOR"
Altyapıda düzgün beslenip sağlıklı antrenman yapabilen bir çocuğun ailesine ortalama 2500 TL'lik masraf olduğundan bahsediliyor. Peki kulüp-okul-aile üçgeni arasında sağlıklı bir ilişki kurulabiliyor mu? Uzmanlar bunu reddediyor. "Oyunculara doğru yönlendirmelerin yapılması gerekiyor" diyor Hacıoğlu. "Türkiye finali oynayan çocukları izliyoruz, ikinci olan hüngür hüngür ağlıyor. Çocuklara gerçekçi hedefler gösterilmiyor."
"DOĞRU TESİSLEŞEBİLEN KULÜP SAYISI BİLE ÇOK AZ"
"Hem ailenin hem de çevresinin oyuncuyu yolunacak kaz gibi görmemesi lazım" diyor Oğuzhan Oğuz. "Doğru tesisleşebilen, doğru antrenman sahası bulunan, doğru teknolojik aletleri getirebilen kulüp sayısı çok az. Kulüplerin çoğunun 8 yaş grubu aynı sahada çalışır, zemini bile rezil duruma gelir. 8-9 takımı iki sahada antrenman yaptırmanın planlamasını bile yapmak çok zor. Antrenman şeması haliyle günün geç saatleriyle ayarlanıyor. Ulaşım açısından mesafeli şehirleri düşünün, İstanbul'u örnek alın. Okuldan çıkıp antrenman için kulübe giden çocuğun tesisten çıkması 21.00'i bulur. Evine gitmesi saat kaçta olacak? Ne zaman beslenecek, ne zaman istirahat edecek, ne zaman ders çalışacak, ne zaman sosyal çevresine vakit ayıracak?"
"GENCİYLE İLGİLENMESİ GEREKEN KULÜP MİLYONLARCA EURO'YU YAŞLI OYUNCULARA VERİYOR"
"Türkiye'de yetenek eksiği değil, zihniyet zafiyeti var" diyor Salih Oğuz. "Gencin bulunduğu kulüp, yönetimin potansiyele yaklaşımı, ailenin futbola olan yatkınlığı bilinci... Çocuğun birkaç yıl içinde para kazanması bekleniyor, baskı uygulanıyor yanlış yönlendirmelere yol açılıyor. 17-18 yaşındaki bir çocuğun bu şartlarda başarılı olması çok zor. Bunlara önlem alması gereken kulüpler forma satmanın, lokal başarının derdinde. Milyonlarca Euro'yu yaşlı futbolculara verip buraya eğilmiyorlar."
"ŞU ANDA YATIRIM YAPAN KULÜP, 5 YILDA KARŞILIĞINI ALIR"
Dernekler statüsüyle birçok ayrıcalığı elde eden kulüpler, tüzüklerle yönetilir. Kulüplerin tüzüklerinin ilk maddeleri ise genelde sporcu yetiştirmektir. Tüzüklerine pek de uymayan kulüplerimiz şu şartlarda hep dillendirdikleri altyapıya yatırım yaparsa karşılığını ne zaman alır? "5 yıl içinde ilk oyuncular yetişir" diyor Hacıoğlu. "Eğitimin altın çağı 10 yaştır. 10-12 yaşından sonra yavaş yavaş pozisyon özelleşmeleri başlar. Fiziki gelişimler, birinci ikinci büluğ çağları devreye girer. 17'den itibaren de oyuncunun nereye gideceği bellidir. Tesisleri, doğru yetiştiriciyle destekleyen kulüpler beş sene içerisinde dünya kadar oyuncu yetiştirir. Türkiye'de akademi ligleri 14 yaşında başlıyor, 14 yaşında doğru tesiste doğru eğiticiyle doğru projede 5 yıl geçiren futbolcu 19 yaşında rahatlıkla profesyonel düzeyde oynar. Dünyada örnekleri çok!"