Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem 3. Sayfa Yenidoğan Çetesi davasında 5. gün! Savcıdan sanığa: "Çocuğu öldür dese öldürecek misin?" | Son dakika haberleri

        İstanbul’da bebekleri kendilerinin anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan Yenidoğan Çetesi’nin yöneticileri ve üyelerinin yargılandığı davanın 5. celsesi başladı.

        BİRÇOK SİYASİ DURUŞMAYA KATILDI

        İstanbul Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince adliyenin konferans salonunda yapılan duruşmada, organize suç örgütü elebaşı Fırat Sarı'nın da aralarında bulunduğu 22'si tutuklu 47 sanık yargılanıyor. Bazı tutuksuz sanıklar ise bulundukları şehirlerdeki adliyelerden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi ile duruşmaya bağlandı.

        TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı ve AK Parti Osmaniye Milletvekili Derya Yanık, Saadet Partisi Ankara Milletvekili Mesut Doğan, MHP Ordu Milletvekili Naci Şanlıtürk, DEM Parti Mardin Milletvekili Kamuran Tanhan, CHP Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal da duruşmaya katıldı.

        "5-6 SAATLİK SEVK SÜRECİ 45 DAKİKADA ÇÖZÜLÜYOR"

        Sanık kürsüsüne ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir geçti. Mahkeme başkanı hakkındaki suçlamaları okudu. Sanık savunmasına başladı:

        Sanık: Suçlamaları kabul etmiyorum, ancak hasta yönlendirerek para kazandığımı kabul ediyorum. Burada bir gerçeği açıklamak istiyorum: İstanbul’da yalnızca 4 kuvözlü ambulans bulunuyor. Bu ambulansların bir hastaya ulaşması en az 2 saat sürüyor. Bu nedenle, tıp merkezinden yoğun bakıma ihtiyaç duyan bir hastanın sevk edilmesi ortalama 5-6 saat alıyor.

        Hasta bir an önce hastaneye gitmeli, fakat mevcut kurallar bu süreci hızlandırmaya izin vermiyor. Bu yüzden sevk zinciri bizim gibi kişiler aracılığıyla kırılıyor ve hastane bulunuyor. Biz doktorlarla konuşarak özel hastanelerin ambulanslarını kullanıyoruz ve 112 Acil Çağrı Merkezi’nden protokol alıyoruz. Böylece 5-6 saat süren sevk süreci, 45 dakikada çözülebiliyor.

        "45 DAKİKADA HASTAYE UYGUN HASTANE BULUYORUZ"

        Bu, hasta bakımından daha uygun bir çözüm mü? Mahkemenin takdirine bırakıyorum. Şunu da belirtmek isterim: Yoğun bakım ünitesi olmayan hastanelerde, 112’ye durumun bildirilmesi 30 dakika sürüyor. Kamu hastanelerinde ise uygun bir hastane bulunması çok daha uzun zaman alıyor.

        Bu nedenle, hastaneler bizimle iletişime geçiyor. Biz, 45 dakika içinde hastaya uygun bir hastane buluyoruz. İstanbul Avrupa Yakası’nda, bebekleri taşımak için yalnızca 4 adet kuvözlü ambulans var. Buna karşılık, özel hastanelerde yenidoğan ünitelerine sahip her hastanede kuvözlü ambulans bulunuyor.

        "ADIM YALNIZCA KAYA BEBEKLE İLİŞKİLENDİRİLİYOR"

        Sanık: Örgütün yöneticisi olarak burada bulunuyorum. Ancak sadece Fırat Sarı’nın anlaştığı hastanelere sevk yapmıyorum. Dosya yalnızca yenidoğan hastalarla sınırlandırılmış; oysa ben erişkin hasta ve kardiyoloji hastası da yönlendirdim. Her hastaneye hasta gönderdim. Bu suçlama komik bir duruma düşmüştür.

        Eşim, Fırat Sarı’nın şirketi olan Medisense’de çalışıyor. Ancak eşim, oranın güzellik merkezi kısmında görev yapıyor. (Güzellik merkezi, Fırat Sarı’nın boşandığı eşi tarafından işletiliyor.) Eşimin orada çalışmasını bizzat Fırat Sarı’dan ben istedim.

        Doktor Ahmet adına yaptığım konuşmaya gelirsek: Kolluk kuvvetlerine bilgi vermeme rağmen Doktor Ahmet’in kim olduğu sorulmadı. Doktor Ahmet adına hasta kabul ettiğim doğru, ancak bu işlemi doktor adına yaptım. Teknik bilgim nedeniyle hasta kabulü gerçekleştirdim.

        112 nakil sürecini tamamlamak zaman alan bir iştir. Doktorlar, bu süreçte zaman kaybetmek istemiyor ve haklılar. Bu süreçte ben o doktorlardan maddi bir menfaat sağlamadım. Ancak adım yalnızca Kaya bebeğin ölümü ile ilişkilendiriliyor. Diğer ölümlerde adım geçmediği halde, Savcı Yavuz adımı 10 bebeğin ölümüne dahil ederek korkunç bir tablo yaratmıştır.

        "HASTA YÖNLENDİRDİĞİM İÇİN PARA ALDIM"

        Kaya bebeğin sevki söz konusu değildir. Gebe sevkleri yalnızca devlet hastanelerine yapılır. Anne, hiçbir kamu hastanesinde yer bulamadı ve 4 saat boyunca nakil edilemedi. Hiçbir hastane bu vakayı kabul etmedi. Bunun üzerine ben devreye girdim ve Fehmi Alperen ile görüşerek bir hastaneye kabul edilmesini sağladım.”

        Mahkeme Başkanı: Sen daha önce hemşire miydin?

        Sanık: Doğru, erişkin yoğun bakım hemşiresiydim.

        Mahkeme Başkanı: Hasta yönlendirmekten para aldın mı?

        Sanık: Fırat Sarı’nın sahibi olduğu Medisense Sağlık Hizmetleri’nden ve bazı özel hastanelerden, hasta yönlendirdiğim için para aldım.

        Mahkeme Başkanı: Hastane yönetiminden kimle çalıştın?

        Sanık: Mesela hastane sahiplerinden Ali Aksu ile hasta yönlendirme konusunda anlaşmıştım.

        "HASTANE YÖNETİMİYLE ANLAŞMA YAPTIM"

        Mahkeme Başkanı: Bağcılar Şafak Hastanesi’nde kimle çalıştın?

        Sanık: Hastane yönetimiyle anlaşma yaptım.

        Mahkeme Başkanı: Hasta sevkinden ne kadar para alıyorsun?

        Sanık: Belirli bir fiyat yoktu, duruma göre hastane ödeme yapıyordu.

        Mahkeme Başkanı: Fırat Sarı ile nasıl bir ilişkin var?

        Sanık: Bağcılar Şafak Hastanesi ve Beylikdüzü Medilife Hastanesi ile anlaşmalı olarak hasta gönderdim.

        Mahkeme Başkanı: Başka hastaneler yok mu?

        Sanık: Avcılar Hospital olabilir, tam hatırlamıyorum.

        Mahkeme Başkanı: Hangi doktorlarla çalışıyordun?

        Sanık: İlker Gönen ve Fırat Sarı ile konuşarak hasta sevkini yapıyordum.

        Mahkeme Başkanı: Hastaları nasıl buluyorsun?

        Sanık: Çevrem geniş olduğu için buluyorum.

        HAKİM: SANA '112'YE BİLDİRME' DİYORLAR

        Mahkeme Başkanı: '112’yi bildirmeden yapalım, hakkımızdan oluruz' diyorsun.

        Sanık: Hastanın bulunduğu hastaneler sorumlu. “Hakkımızdan oluruz” derken, zaman kaybından bahsediyorum.

        Mahkeme Başkanı: Demek ki sana, 112’yi bildirme diyorlar.

        Sanık: Evet, böyle durumlar oluyor.

        Mahkeme Başkanı: Hastanelerin yanlışlıkları ve doluluklarıyla neden ilgileniyorsun?

        Sanık: Taburcu oldukça hasta istiyorlardı.

        Mahkeme Başkanı: Taburcu olmaları seni neden ilgilendiriyor?

        Sanık: Gereksiz bir konuşma.

        Mahkeme Başkanı: Fazla yatırdılar diye “bebekleri keserim” diyorsun.

        Sanık: Hastaları fazla yatırmasınlar diye bir görüşmem olmadı.

        Mahkeme Başkanı: Epikrizler sıkıntılı diyorsun ve doktor yönlendirmeye çalışıyorsun.

        Sanık: Doktor arıyorlardı, ben de doktor yönlendirdim.

        Mahkeme Başkanı: “3 günde 6 taburcu verilmiş, ben orayı 30’un üzerinde tutmayı planlıyorum” diyorsun.

        Sanık: Bu, hasta sevkleriyle ilgili bir konuşmaydı.

        "İŞGÜZARCA YAPTIĞIM BİR KONUŞMA"

        Mahkeme Başkanı: Sana ne, neden ilgileniyorsun?

        Sanık: İşgüzarca yaptığım bir konuşmaydı.

        Mahkeme Başkanı: “Doktorlar sevklere karar veriyor” diyorsun ama onların değil, senin kararın var.

        Sanık: Doktora ulaşılamadığı için hemşirelerle konuşuyoruz. Ancak doktorun haberi olmadan sevk yapılamaz.

        Mahkeme Başkanı: Kaşeyi kullanırlarsa ne olur?

        Sanık: Hasta geldiğinde doktor, “Bu hasta nereden geldi?” der. Bu yüzden bilgileri var.

        Mahkeme Başkanı: Taburcuları neden durdurmaya çalışıyorsun. Senin görevin mi?

        Sanık: Taburcu konuşmalarım işgüzarca yaptığım konuşmalardır.

        "SADECE FIRAT SARI İLE ANLAŞMAM YOK"

        Mahkeme Başkanı: “Taburcu süresi düşerse kazancımız düşer” konuşması için ne diyorsun?

        Sanık: İşgüzarca yaptığım bir konuşmaydı.

        Mahkeme Başkanı: “Parasını alamadığımız hastayı neden tutuyoruz?” demişsin.

        Sanık: Yine gereksiz bir konuşmaydı.

        Mahkeme Başkanı: “Ex geldi, karşı tarafa bir şey yapma” dedin.

        Sanık: Konuyu anlatmak için söylediğim bir şeydi. Hastalar yanlış anlıyor, hasta yakınları da sıkıntı çıkarıyor. Böyle bir durum bir daha yaşanmasın diye mecazi bir örnek verdim. Ayrıca, “Siz yanlış bilgilendirirseniz öteki hastaneyi suçlamayın” anlamında bir uyarı yapmıştım.

        Mahkeme Başkanı: “Ölmüş, bana para vermeyecekler” deyip sana 1.000 lira gönderecekler, demişsin.

        Sanık: Bu konuşma, bir erişkin yoğun bakım hastası ve bir bebek sevki sonrası bana para gönderilmesiyle ilgiliydi. Dediğim gibi, yalnızca Fırat Sarı ile bir anlaşmam yoktu.

        "PARÇA PARÇA 60 BİN TL PARA ALDIM"

        Mahkeme Başkanı: “Artık 112 bildirimi yapmıyorum” demişsin.

        Sanık: Evet, sıkıntı çıkmasın diye. Bildirilirse sevk yapılamaz, zaman yönetimi açısından böyle yaptım.

        Mahkeme Başkanı: Bu konuşmada sitem ediyorsun, panikliyorsun.

        Sanık: Hayır, 112’ye bebeklere yer bulamıyorum demedim ve paniklemiyorum.

        Mahkeme Başkanı: Serdarova bebekle ilgili “doktor para alacak” denmiş.

        Sanık: Ölen Serdarova bebekle ilgili transfer sürecinden çıktım. Doktora ödeme yapılacaktı.

        Mahkeme Başkanı: “Senin Fırat Hoca’yla çalıştığını biliyorum, sana 10 bin lira vereceğim, destekle bizi” denilmiş.

        Sanık: Bu hastaneden ödeme aldım. Fırat Sarı ile işletme yaptığım dönemde başka hastanelerle de anlaşmalarım oldu. Parça parça 45-60 bin lira civarında ödemeler aldım; hasta sevki yaptım.

        Mahkeme Başkanı: “Beni mahvetti, ödemeler düştü” diyor Fırat.

        Sanık: Bu, hasta sayılarının azlığıyla ilgili bir konuşmaydı.

        SAVCI SANIĞI UYARDI

        Durulma Savcısı Kadir Kocakaya, 112 ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir’e Savcı Yavuz Engin’in adını verdiği için tepki gösterdi: "Soruşturma savcısının adını vererek ithamda bulunuyorsun. İddianame hazırlanmış. Konuyu buralara çekme. Varsa bir ithamın, avukatın var, gidip şikayetçi olursun."

        10 ÇOCUĞUN 5'İNİN ÖLÜMÜNDEN SORUMLU TUTULMUŞTU

        Dava dosyasında, ihmali nedeniyle 10 bebekten 5’inin ölümünden sorumlu tutulan Dr. Dursun Eryılmaz’ın savunmasına geçilecekti. Fakat sanık avukatı, sağlık çalışanlarına soruşturma açılabilmesi için Sağlık Bakanlığı’ndan izin alınması gerektiğini belirterek, Dursun Eryılmaz’ın tahliyesini talep etti.

        DOKTOR ERYILMAZ'IN SAVUNMASI İSTENDİ

        Mahkeme heyeti, bu talebi değerlendirmek üzere salondan ayrıldı. Mahkeme Başkanı, kararını açıkladı ve savunmaya geçilmesine hükmetti.

        DÜNKÜ DURUŞMAYA DAMGA VURAN SORU

        AA'da yer alan habere göre verilen aranın ardından devam edilen duruşmada, "yenidoğan çetesi" soruşturmasını yürüten savcı Yavuz Engin'in makamında ölümle tehdit edilmesine ilişkin tutuklanan Mustafa Kemal Zengin'in ifadesinde, tahliyesi için savcıya gittiğini öne sürdüğü tutuklu sanık hemşire Tuğçe Toptemel'in savunması alındı.

        Toptemel, yakınlarını kaybedenlere başsağlığı dileyerek, bu durumdan dolayı üzgün olduğunu söyledi. Sanık Hakan Doğukan Taşçı ile aralarında 4 kez para transferi olduğunu ifade eden Toptemel, bunların tamamen şirket parası olması sebebiyle hiçbir çıkarı bulunmadığını savundu.

        Toptemel, hastanede gece çocuk doktoru olmadığını, Taşçı'nın gece kendisini doktor olarak tanıttığını, gündüz çalışan doktor sanık Şeyhmus Çelik'in de bunu bildiğini belirtti.

        "İHMALİM OLDUĞUNU DÜŞÜNMÜYORUM"

        6 aylık Michelle Nwandı Opara'nın yenidoğan yoğun bakımında ölümüyle ilgili konuşan Toptemel, "Mesaim geceydi. Monitör ötmeye başlayınca Hakan Doğukan Taşçı'yı aradım, monitörün yanlış olduğunu, ilaçları kapattığımı, kalbini hissedemediğini söyledim. Benden bebeğin videosunu istedi. 'Bir şey yapılacak mı?' diye sordum. Kan şekerine bakılmasını söyledi." ifadesini kullandı.

        Toptemel, bebeğin kan şekerine bakıp hemen müdahaleye başladığını belirterek, "15 dakika boyunca kalp masajına devam ettim. Bebeğin nabzını kontrol ettim, tekrar kan gazı almaya başladım. Alma sebebim, kötü olduğuna dair elimde bir şey olması." dedi.

        Nöbetten çıkarken Taşçı'yı yeniden aradığını ve "Bebeğin nabzını hissediyorum, bir şey yapılacak mı?" diye sorduğunu belirten Toptemel, Taşçı'nın kendisine "Hayır" cevabını verdiğini söyledi.

        Bu esnada Taşçı'nın sesinin uykulu gelmesi ve kendisini çok ciddiye almaması sebebiyle diğer hemşirelerin de duyması için telefonu hoparlöre aldığını anlatan Toptemel, "6 aylık bebeğin yenidoğan yoğun bakımında olmaması gerektiğini sorguladım. Hemşireler, bebeği Fırat Sarı ve Hakan Doğukan Taşçı'nın kabul ettiğini söylediler. Ben Hakan Doğukan Taşçı'yı dinlemeden bebeğe müdahale ettim. Yine olsa yine yapardım, pişman değilim. İhmalim olduğunu düşünmüyorum" diye konuştu.

        Toptemel, kimseyi suçlamak için konuşmadığını belirterek, "Nöbetten çıktıktan sonra kim ne yaptı bilmiyorum. Ben mesai saatimden fazla duruyorsam, mesai saatinde insanların hastanede olması gerekiyor diye düşünüyorum. Öncesinde bebeğin iki kez kalbi durmuş. Bize asla bu bilgi verilmedi. Bize verilen epikriz de bebeğin beslenmesi ve ilaçları alması gerektiği yönündeydi." dedi.

        Kendisi gece nöbetine geldiğinde bebeğin entübe edilmiş ve makineye bağlı olduğunu kaydeden Toptemel, ilaçların etkisinde olan bebeği, elleri de kısıtlanmış şekilde teslim aldıklarını belirtti.

        "DOKTOR KABUL ETTİĞİ İÇİN KARŞI ÇIKAMADIM"

        Toptemel, çapraz sorgusunda, "6 aylık bebek kuvöze alınıyor mu?" sorusu üzerine, "Hayır, ben bunun yasal olmadığını söylüyorum. 6 aylık, 6.5 kiloya yakın bir bebekten bahsediyoruz. Bu yasal değil, bu hastayı kim kabul etti diye sorguladığımda Hakan ve Fırat Sarı'nın kabul ettiğini söylediler. Doktor kabul ettiği için karşı çıkamadım." diye konuştu.

        Gece doktoru olmadığı için nöbetlerde Hakan Doğukan Taşçı ile iletişime geçtiklerini söyleyen Toptemel, Taşçı'nın kendisinden talimat alınmasını istediğini belirtti.

        Toptemel, bebek ölümünün geç fark edildiğine yönelik beyanların yalan olduğunu ve buna katılmadığını söyleyerek, "Vicdanım bu konuda gerçekten rahat. Benim 08.00'de alanı teslim etmem lazım ama sorumlu hemşire 10.00'da işe geliyor. Sorumlular gelene kadar bebeğin başında bekledim. Bebeğe müdahale ettiğim için buradayım ama etmeseydim de burada olacaktım." dedi.

        Duruşma savcısının, "Hakan Doğukan'ı bebeğin annesine doktor olarak tanıştırıyorsun, bu ciddi bir durum, neden bunu yapıyorsun?" sorusunu Toptemel, "Biz talimatlara uyuyoruz. Talimatlara uymazsak işten çıkartırlar. Bana bu şekilde talimat verdi." diye yanıtladı.

        SAVCI'DAN SANIĞA: TALİMATIN SINIRI VARDIR

        Toptemel, savcının "Talimatın sınırı vardır, çocuğu öldür dese öldürecek misin?" demesi üzerine, "Her talimata uymadığımı açıklamadım. Bu talimatta aileler bizi sıkıştırdığı için mahcup duruma düşüyoruz. O da bu anlardan bir tanesi. Talimata zorunlu kaldığım anlardan bir tanesi." diye konuştu.

        Kaya bebeğin ailesinin avukatı İsmail Kılıç, sanığa "Vicdanınızın rahat olduğunu söylüyorsunuz. Peki bebeğin öldüğünü duyduktan sonra şikayette bulunmayı düşünmediniz mi? Hastanede doktor yok, ekipman yok, hemşire yok. Hastanenin üst birimine ya da savcılığa şikayette bulunmayı düşünmediniz mi?" sorusunu yöneltti.

        Sanık Toptemel de "Şikayette bulunmadım. Bizde çocuk doktoru yoktu, bunu hep söylüyorum. Ölümler tabii ki oluyordu. Opara bebeğin ölümü beklenmeyen bir ölümdü. Susmak zorunda kaldım. 10 yıldır yenidoğan hemşiresiyim, bugüne kadar yoğun bakıma doktorun gelip bebeğe müdahale ettiğini görmedim." yanıtını verdi.

        Toptemel'e çapraz sorgu yapıldığı sırada bir kısım sanık avukatları, tutuksuz sanık Şeyhmus Çelik'in, avukatının yanına gelerek sorulmasını istediği soruları söylediğini, avukatının da Toptemel'e bu soruları yönelttiğini belirtti.

        Avukatlar, bu şekilde sanık Çelik'in direkt olarak sanık Toptemel'e soru sorduğunu dile getirerek, duruma itiraz etti. Çelik, durumun ortaya çıkması üzerine avukatının yanından kalkarak, tutuksuz sanıkların bulunduğu sıraya geçti. Yaklaşık 9 saat süren duruşmada 5 sanık dinlendi.

        ÖNERİLEN VİDEO
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ