Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Buğday üretimi neden yetersiz?

        Çocukken bir değirmene gitmiştim. Harman yerinden yeni hasat edilmiş buğdaylar oraya getirilip, öğütülüyordu. Ortaya çıkan taze un kokusu, beyaz toz hala hafızamda. Türkiye’nin en modern yeni nesil değirmenlerinden birine girdiğimde, aynı kokuyu aldım, hatıralarım canlandı.

        TÜRKİYE DÜNYANIN EN BÜYÜK UN İHRACATCISI

        Amasya’da binlerce ton buğdayın getirilip, el değmeden una çevrildiği bu son teknoloji un fabrikasını gezerken, Türkiye adına gurur verici durumu da dinliyordum bir yandan.

        Türkiye dünyanın en büyük un üreticisi ve ihracatçısı. Buğdaydan nerdeyse 20 çeşit un elde ediliyor.

        Bu modern değirmenlerin makineleri, teknik malzemeleri ve elektronik sistemlerinde de dünyada bir numara ülkemiz.

        REKLAM

        Bu etkileyici tesisler sayesinde dünyadaki un ticaretine hakim olduğumuz gibi makarna, bisküvi gibi undan yapılan ürünlerde de ilk sıradayız.

        2020 yılında 7.5 Milyon ton buğday, un ve çeşitli ürünlere dönüştürülerek ihraç edildi.

        DÜNYA BUĞDAYI ANADOLU’DAN ALDI

        Bulduğumuz topraklar, buğdayın doğduğu topraklar aslında. Yaklaşık 12 bin yıl önce Anadolu’da ıslah edilen buğdayı dünya bizden alıp ülkelerine götürdüler.

        Dolayısı ile dünyanın en stratejik besinlerinden biri olan buğday üretimi konusunda dünyada adımız hatırı sayılır bir yere sahip.

        Gelin görün ki bugün buğday üretimi konusunda bu kadar iddialı değiliz. Çin, Hindistan, ABD, Rusya, Kanada, Fransa, Ukrayna, Almanya, Pakistan, Avustralya’dan sonra Türkiye dünya sıralamasında 11. sırada.

        Buna karşın un ve mamul üretiminde birinci sırada olmamız bizi biraz teselli ediyor.

        ACI GERÇEK TÜRKİYE’NİN BUĞDAY ÜRETİMİ KENDİNE YETMİYOR

        REKLAM

        Son dönemlerde Türkiye’nin ürettiği buğdayın kendisine yetmediği çok tartışıldı.

        Tarım Bakanlığı, yeterli üretimimiz olduğunu, ihracat nedeniyle buğday ithal ettiğimizi söylüyor sürekli.

        Ayrıca TÜİK verileri de üretimimizle tüketimimizin denk olduğunu ifade ediyor.

        Bu konuyu çok araştırdım ve birçok uzmanla görüştüm. Gerçek durumun böyle olmadığı kanaatine vardım.

        Hem de TÜİK’in kendi verileri bunu ortaya koyuyor.

        Sonda söyleyeceğimi önce buraya yazayım:

        Türkiye son üç yıldır buğday ithal ederek açığını kapatıyor. Yıllık buğday açığımız 2,5-3 milyon ton arasında değişiyor.

        Detayını açıklayayım.

        TÜİK verilerine göre Türkiye, 2019’da 19 milyon, 2020’de 20.5 milyon ton buğday üretti.

        Buna karşılık TMO’dan aldığım verilere göre, 2019’da 9.8 milyon, 2020’de 9.7 milyon ton buğday ithal ettik.

        REKLAM

        Bu ithal buğdayın 2019 ve 2020’de 7.5 milyon tonuna denk gelen kısmını ihraç ettik.

        Ülke olarak yılda 20 milyon ton buğday tüketiyoruz. Bu durumda ürettiğimiz tükettiğimize gidiyor diyelim.

        İthal ettiğimiz 9.8 milyon tonun 7.5 milyon tonunu ihraç ettiğimize göre, geriye kalan 2 milyon ton ithal buğday ne oldu?

        İşte bu buğday iç piyasadaki açığımızı kapatmak için kullanıldı.

        TÜİK verilerinin kendi kendisiyle çelişen bir başka rakamı da açıkladığı 'buğday yeterlilik' oranı.

        Toplam buğdayda yeterliliğimiz % 89.2, ekmeklik buğdayda ise % 82 olarak açıklandı.

        Yani üretimimiz 20 milyon ton olduğuna göre, toplam buğdayda (%10) 2 milyon, ekmeklik buğdayda (% 18) 3.6 milyon ton açığımızın olduğu ortaya çıkıyor.

        İşte buğdayda kendi kendine yetemeyen ülke olduğumuzun gerçeği bu rakamlardır.

        TÜİK NEDEN RAKAMLARI DOĞRU VERMİYOR?

        TÜİK her sene hasat yılı başında, yani Nisan ayında ilk buğday üretimi tahmininde bulunur. Bu verileri de Tarım Bakanlığı’ndan alır. Tarım Bakanlığı da illerdeki Tarım İl Müdürlüğünden toplar bu verileri.

        REKLAM

        O yıl ne kadar buğday üretileceğini bu tahmini rakamlar açıklar. Bu aslında pazardaki fiyatların oluşumunu, iç pazarın talebini karşılamıyorsa, ne kadar ithalat yapılacağını da belirler. Sonra ikinci tahmin, ardından son ve kesin üretim rakamları ortaya çıkar.

        TÜİK son üç yıldır ilk tahminlerinde rakamı tutturamıyor. 2021 yılında ise üretim rakamımızı ilk defa 17.5 milyon Ton olarak açıkladı. Bu tahmin değil kesin rakam. Oysa neredeyse 20 yıldan beri üretimimizin 19-21 milyon arasında olduğunu açıklardı.

        Bu yıl aşırı kuraklık nedeniyle rekoltede ciddi düşüş var. Ancak görüştüğüm uzmanlar, 17.5 milyon ton rakamının da gerçek olmadığını, üretimimizin daha düşük olduğunu söylüyor. Piyasa aktörleri bu rakamın 15 Milyon ton civarında olduğunda ısrarlı.

        Yani 5-6 Milyon ton buğday açığı ithalatla kapatılacak.

        Şu ana kadar TMO 5 milyon, özel sektör 2 milyon küsür olmak üzere, ithalat 7 milyon tonu geçmiş durumda.

        Mayıs 2022 tarihine kadar ithalat devam edecek. Sonunda toplam rakam ortaya çıkacak.

        RAKAMLARIN DEĞİŞTİRİLMESİNİN NEDEN SİYASİ

        REKLAM

        Peki neden rakamlar değiştiriliyor?

        Sanırım en başta bunun siyasi olduğunu söylememiz gerekir. Buğdayın ana yurdunda kendine yetecek kadar buğday üretemeyen bir ülke konumuna düşmek istemiyor olabilirler yöneticilerimiz. Tarım Bakanlığı ve TÜİK de bunun müsebbibi olmak istemiyor anladığım kadarıyla.

        Oysa görüştüğüm tarım uzmanları, uncular, büyük ekmek üreticileri ve buğday ithalatçıları gerçek rakamları biliyorlardı.

        İşin ilginci bürokratlar da bu gerçeği biliyor. Ancak herkes gerçek olmayan rakamlar üzerinden konuşuyor nedense.

        Oysa bu açığımızı bilsek, belki de tarım politikamızı değiştirip, daha çok buğday üretecek bir düzenlemeye gideceğiz.

        İşin ürkütücü tarafı şu ki, 2022 yılında buğday üretim alanlarında yaklaşık %10-15 arasında başka ürün ekimine doğru kayma olduğunu söylüyor uzmanlar.

        REKLAM

        Yani rekolte daha da düşecek. Allah korusun iklim koşulları geçen seneki gibi kötü giderse, daha fazla buğday açığı yaşanacak.

        HUBUBATIN MERKEZ BANKASI TMO

        'Hububat' dediğimiz buğday, Mısır, Arpa, Fasulye, Mercimek gibi ürünlerin, arz ve talep dengesini Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) düzenler. Türkiye’nin en eski ve en güçlü kurumlarından biridir.

        Tıpkı Merkez Bankası gibi, serbest piyasadaki fiyat oluşumuna doğrudan müdahale eden, alım ve satımla pazarın dengesini kuran bir kurumdur.

        Ülkenin son üç yıldır verdiği buğday açığını da TMO ve (TMO izniyle) özel şirketler ithalat yaparak kapatıyor.

        TMO bunu yaparken çoğu kez de zarar etme pahasına buğdayı pahalıya alıp, iç pazara ucuza satıyor. Yoksa vatandaşlar ekmeği daha pahalıya yemek zorunda kalacak. TMO zararını Hazine’den karşılıyor.

        Bu yıl TMO, TÜİK verilerini değil, kendi saha elemanlarının verilerini baz alarak hareket etti. Kuraklık nedeniyle buğday açığının çok olacağını Haziran ayında tespit etti aslında.

        REKLAM

        Ancak piyasayı bilenler, TMO’nun bu açığı görmesine rağmen yeterli derece ithalat yapmadığını, depolarını doldurmadığını söylüyor.

        Bunun da fiyatların artmasına neden olduğu iddiasınalar.

        Zamanında yeterli buğday almayınca, sonraki zamanlarda yeniden ithalat yapmak zorunda kaldı ve bu kez çok yüksek fiyatlardan buğday alarak zararını daha da büyüttü.

        TMO GENEL MÜDÜRÜ: DEPOLARIMIZ DOLU, SORUN YAŞAMAYACAĞIZ

        TMO genel Müdürü Ahmet Güldal, bu eleştiriyi kabul etmiyor. Haziran ayından itibaren ithalat yaptıklarını, ihalelerinde 300 bin ton üzerinde alım yaptıklarında dünya piyasasında buğday fiyatını arttırmaya etki etme tehlikesinin oluşacağını söylüyor. Ayrıca limanlardan mal çekme kapasitesi ve talep ettikleri buğdayın karşılanma sorunun da olduğunu ifade etti görüşmemizde. Önümüzdeki günlerde herhangi bir buğday ve un sorunu yaşanmayacağını da ekledi.

        TMO, yaptığı ihalelerde kaçtan buğday aldığını söylemiyor ama tıpkı TÜİK rakamlarının gerçeğinin bilinmesi gibi, tüm piyasa kaç ton ve kaç dolar bedelle buğdayın aldınğını biliyor.

        REKLAM

        TMO Haziranda tonunu 280 dolardan aldığı buğdayı, Kasım’da 385 dolardan aldı.

        Bunu tamamen emek yapımında kullanılmak üzere kampanyalı olarak iç pazara sürdü. Hem de büyük zararı göze alarak.

        EKMEĞİ DEVLET SÜBVANESE EDİYOR

        TMO son ihalede 385 dolara aldığı buğdayı değirmencilere 155 dolardan verdi. Aradaki 230 dolarlık farkı görev zararı olarak bütçesine yazdı.

        Serbest piyasada 50 KG bir çuval ekmeklik un 335-350 TL arası, TMO unu ise 200-210 TL’den satılıyor.

        TMO’nun şu ana kadarki zararının 400 milyon doları geçtiği biliniyor.

        Mayıs ayına kadar bu sübvansenin devam edeceği düşünülürse, zararın 700 milyon doları geçmesi bekleniyor. Bu para Hazine’den karşılanacak.

        Sosyal devlet politikası açısından bu sübvanse belki normal karşılanabilir. Zira bu olmasa ekmeğin fiyatının hemen 5 TL olması içten bile değil.

        Ancak Hazine bu zararı ne kadar göğüsleyebilecek bilinmiyor. TMO değirmenciye vereceği fiyatı arttırdığı anda ekmek fiyatları da artacak. Nitekim Ağustos ayında fiyatı arttırmış ve ekmek zamlanmıştı.

        REKLAM

        TARIMDA NEREDE HATA YAPILIYOR?

        Neden buğday üretimimiz düştü, neden kendimize yetemiyoruz?

        Bunun çok kapsamlı ve detaylı tartışılması gerek.

        Ancak başlıca şunları söylemeliyiz:

        Bir kere son 20 yılda tarım alanları %20, buğday ekilen alanlar % 25 azaldı. Topraklarımızın azalmasına rağmen Tarım Bakanlığı’nın geliştirdiği tohumlar, tarım teknikleri ve eğitim çalışmaları nedeniyle üretimde verimlilik arttırıldı ama yetmedi.

        Fakat özellikle kırsal alandaki nüfusun azalmasıyla tarımla uğraşan nüfus da azaldı. Bu çok önemli bir etken. Kent, kırsal nüfusundaki dengesizlik tarımı en çok etkileyen faktör.

        Aslında Tarım Bakanlığı’ndaki bürokratlar, üniversitelerdeki tarım akademisyenleri dünyada söz sahibi olacak kadar yetkinler.

        Gelin görün ki siyaset ve devlet yönetimi, bu insanları yeterince verimli kullanmıyor.

        SİYASET TARIMI NASIL KÖTÜ ETKİLİYOR?

        REKLAM

        Sadece bir örnek vereyim konu daha iyi anlaşılır.

        Tarım bürokrasisi geçtiğimiz yıllarda havza bazlı bir planlama yaparak, hangi bölgede hangi ürün yetiştirilirse daha iyi verim alınır diye bir harita hazırladı. Bu ürünler bu bölgelere ekildiğinde teşvik verilmesiyle çiftçi ve köylü bu politikaya yönlendirilmiş oldu.

        Ancak bu havzalardaki yerel siyasetçiler ve aktörler, "Neden bizim bölgemize (örneğin) mısır ekimine, pamuk ekimine teşvik verilmiyor?" diye kazan kaldırdılar.

        Gidip tarım bakanının, başbakanın kapısına dayandılar. Onlar da, "Çünkü bilimsel olarak sizin havzanızda bu ürünlerin yetiştirilmesi doğru değil" diyeceklerine, uzmanların hazırladığı planlamayı değiştirdiler. Şu anda havza bazlı planlama bozulmuş durumda.

        Sonra ne oldu biliyor musunuz?

        Ülkenin buğday deposu olan Konya’da sulu tarım yaygınlaştı, daha karlı diye Mısır ekildi. Hem en temel ihtiyacımız olan buğday azaldı, hem de yer altı suları fazla tüketilince obruklar oluştu, göller kurudu.

        REKLAM

        Bir siyasi kararın nelere etki ettiğini görebildik mi?

        TARIMA ACİL YENİ POLİTKA BELİRLENMELİ

        Tarım sektörünü izleyen uzmanlar, bu yıl Güneydoğu, Ege bölgelerinde pamuk, mısır gibi karlı ürünlerin ekiminin arttığını, buğdaydan kaçıldığını, bu nedenle buğday üretiminin % 10-15 daha azalacağını söylüyor.

        Bir de artan gübre fiyatları nedeniyle çiftçinin daha az gübre kullanmasından, sertifikalı tohumların daha az tercih edilmesinden dolayı da yaşanacak kalite ve rekolte kaybını da buna eklemek gerek.

        Sadece buğday değil, bir çok üründe tarım dengesinde ciddi bir bozulma var. Güçlü bir ‘tarımpolitik’ planlaması yapılmazsa gerçekten dışa bağımlı bir hale gelme ihtimalimiz var.

        Şu anda buğday, mercimek, mısır, fasulye, arpa, pirinç, soya ürünlerinde maalesef dışa bağımlıyız.

        Bu büyük tehlike.

        Önlem almazsak bu bağımlılık kalemleri daha da artacaktır.

        REKLAM

        YARIN:

        EKMEK FİYATI NASIL BELİRLENİYOR, ZAM GELECEK Mİ?

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ