En iyisinden en kötüsüne Quentin Tarantino filmleri
Habertürk sinema yazarı Mehmet Açar, tüm sinemaseverlerin "Bir Zamanlar Hollywood'da"yı konuştuğu şu günlerde Quentin Tarantino'nun filmlerini en iyisinden en kötüsüne doğru sıraladı...
Tarantino, gözden düşen eski western yıldızı Rick Dalton ve dublörü Cliff Booth adlı iki hayali karakteri, Roman Polanski ile Sharon Tate'in oturduğu evin yan komşusu olarak çıkarıyor karşımıza... Film, Hollywood'un en acı günlerinden biri olan 9 Ağustos 1969'da ve öncesinde yaşananları “Soysuzlar Çetesi”ni andıran hayali bir kurguyla sinemalaştırıyor. Diğer bir deyişle, Tarantino gerçekle kurmacayı birbirine karıştırarak her şeyi “gönlüne göre” kurguluyor. Özellikle prodüksiyon tasarımı ve görüntü yönetimiyle seyre değer bir dönem filmi...
7. Zincirsiz 2012 (Django Unchained)
Bir Tarantino westerni... İç Savaş'tan iki yıl önce, köleliğin hüküm sürdüğü ABD'nin güney eyaletlerindeyiz... Bu gerçekçi atmosferin içinde karşımıza çıkan ödül avcısı Dr. King Schultz (Christoph Waltz) adlı tuhaf karakterin düzgün ve uzun cümlelerle konuşmasıyla birlikte, “Tarantino dünyası”nın içine düşüyoruz.
Silahşör köle Django'nun (Jamie Foxx) Schultz ile birlikte kaybettiği eşi Broomhilda’yı araması, Tarantino'nun kendi western fantazisini yaratmasına vesile olan bir intikam öyküsü sunuyor bize. Bir önceki filmi “Soysuzlar Çetesi”nde Nazi'lerden intikam alarak seyirciyi deşarj etmeyi hedefleyen Tarantino, aynı işlemi bu kez ırkçı güneylilere uyguluyor. Schultz ve Django, bilgisayar oyunlarının kan fışkırtan grafiklerini hatırlatan biçimde film boyunca o kadar çok ırkçı beyazı öldürüyor ki saymak mümkün değil.
8. The Hateful Eight 2015
Tarantino'nun kendini muhabbetin şehvetine kaptırdığı filmlerinden biri... Açılış bölümünde, Ennio Morrico'nun harika soundtrack'i eşliğindeki posta arabası sahnesine, o muhteşem kar manzaralarına ve Robert Richardson imzalı geniş perde kadrajlarına sakın aldanmayın! Bir süre sonra öykü Minnie'nin dükkânına kilitleniyor ve “Tarantino Tiyatrosu” zaman - mekân birliğine kavuşarak diyaloglar eşliğinde ilerlemeye başlıyor. Tarantino gerilimi, karakterler ve diyaloglar üzerinden sabırla inşa edip, zirveye doğru taşıyor.
Western seyretmeye gelenlerin “silahlar ne zaman patlayacak, kim kimi öldürecek” gibi sinemasal haz almaya yönelik beklentilerini, finale kadar görmezlikten geliyor. İç Savaş sonrasının Kuzey – Güney gerilimi ve ırkçılık bütün filme damgasını vuruyor. Abraham Lincoln ise bir çeşit birleştirici simge olarak öyküde özel bir işleve sahip. Filmin karakterleri ise ödül avcıları, kanun kaçakları ve eski askerlerden oluşan, kendi çıkarlarını kollayan bir avuç anti – kahramandan oluşuyor...
9. Ölüm Geçirmez 2007 (Death Proof)
1970'li yılların “ucuz B filmi estetiği”ni her şeyiyle “bire bir” uygulamaya çalışan “Death Proof”, “ölüm geçirmez” otomobiliyle genç kadınları öldüren bir dublör ve onun kendine av olarak seçtiği dört kadının hikâyesini anlatıyor... “Death Proof”, ABD'de Robert Rodriguez'in “Planet Terror” filmiyle aynı salonda peş peşe gösterilmişti. İki yönetmenin “istismar sineması”na olan tutkularının sonucu olarak gerçekleşen bir projeydi...
Her ikisi de “istismar sineması”na yeni bir yorum getirmek için uğraşmamışlar, sadece o filmlerin bir benzerini çekmeye çalışmışlardı. “Ölüm Geçirmez”, bence kadın bedenini arzu nesnesi haline getiren kamera kullanımı başta olmak üzere her şeyiyle yaratıcılıktan uzak pespaye bir istismar filmiydi. Buna rağmen Cannes'da yarışmaya kabul edildi ve Türkiye dahil birçok ülkede filmi zekice yapılmış bir şaka gibi gören eleştirmenleri kendine hayran etmeyi başardı.