Engin Günaydın ve Dilan Çiçek Deniz ile teknoloji üzerine
Show TV'nin rekortmen dizisi Çukur'un yıldızı Dilan Çiçek Deniz ve usta oyuncu Engin Günaydın bir bankanın yeni reklam filminde baba-kızı canlandırıyor. Günaydın teknolojiye mesafeli bir baba, Deniz ise teknolojiyi kucaklayan bir kız. İkiliyle teknoloji, oyunculuk ve kitaplar üzerine konuştuk...
Ebeveynlere akıllı telefonlarının tuş kilidini nasıl açacağını, WhatsApp’tan nasıl fotoğraf göndereceğini öğretmek teknolojinin göbeğine doğan jenerasyonun en ulvi görevidir. Gerçi anneler babalar öğrenince, çocuklarından daha hızlı adapte oluyor teknolojiye. Eskiden bin türlü zahmetle yaptıkları işi, şimdilerde küçük ekranlarda en sevdiği dizinin reklam arasında yapabilmek hoşlarına gidiyor. Bu zaman kaybettiren sıkıcı işlerden biri de dört basamaklı sıra numaraları veren bankalar... Bir banka da çoğu işlemi bankaya gitmek yerine akıllı telefonlardan yapılmasını sağlayan bir yapay zekâ sistemi tanıttı. Reklam serisinde de Engin Günaydın ve Dilan Çiçek Deniz oynuyor. Bir yanda teknolojinin duyguları köreltmekten başka bir şeye yaramadığını düşünen baba, diğer yanda da duyguları pekiştirdiğini düşünen teknoloji gurusu kız var. Günaydın komik ve tatlı-sert bir müdür, Deniz ise yüksek enerjili ve cool. İki oyuncuyla bu projeleri dolayısıyla konuştuk, sohbet teknolojiden kitaplara kadar uzandı. HT Pazar'dan Ece Ulusum'un haberi...
Dilan, nasıl gidiyor? Tempolu bir dönemdesin...
Gerçekten yoğun bu ara. Ancak her şey yolunda, çok güzel gidiyor. Sonuçta sevdiğim işi yapıyorum. Sevdiğim işi yaptığım için de kendimi iyi hissediyorum. Konfüçyüs “İnsan sevdiği işi yaptığı zaman yorulmaz” demişti. O yüzden çok hissetmiyorum yorgunluğu.
Çok enerjiksin gerçekten.
Çok teşekkür ederim. Ben hep böyleyim sanırım.
Bu projeye seni çeken ne oldu?
Baba-kız ilişkisi. Benim de babamla çok güzel bir ilişkim var. O yüzden senaryoyu çok sevdim. Ekibi de çok sevdim. Sette de çok eğleniyoruz. Bir çekim daha var, senaryoyu okuduğumda gözlerim doldu. Benim de babamla çocukken yaşadığım şey bu. Sürprizini bozmayayım.
Engin Günaydın’la çalışmak nasıldı? Biraz backstage’ten söz eder misin?
Çok keyifliydi. Bir de ben kendisiyle çok uzun zamandır çalışmak istiyordum. Nasıl bir enerji yolladıysam evrene gerçekleşti ve bu şansı yakaladım. Çok tatlı insanlarla tanıştım. Fazla eğlendik. Hatta kimi zaman çekimler sırasında öyle çok gülüyorduk ki, bir türlü çekime başlayamıyorduk. Ondan çok şey öğreniyorum.
Sen de babana teknoloji öğretmenliği yapar mısın? Uygulama indirme, fotoğraf yollama gibi...
Elbette. Zaten jenerasyon farkı söz konusu. Ama babam bayağı ilerletti. İşlerini kolaylaştırması için telefonuna bir uygulama indirmesini ve ayarlamasını istedim. Hemen yaptı. Hem de hiçbir şey sormadan. Babam sonunda teknoloji işini çözdü, tebrikler babacım!
Biraz geçmişe gidelim... İlk bilgisayar ve telefonun ne zaman oldu?
Aileme biraz baskı uygulayarak aldırmıştım. Çok küçüktüm, 4 ya da 5’inci sınıftaydım. Bazen çok ilginç geliyor. 23 yaşımdayım ve bir şeyin farkına vardım. Teknolojinin içine doğanlar sanki geçmişte tüm bu cihazlar varmış gibi düşünüyor. Ben şansıma ucundan eski zamanları yakaladım. Hatırlıyorum çocukken ankesörlü telefon kullanıyorduk. Sonra her şey hızla gelişti ve ilkokulda cep telefonum olmuştu. Nasıl da eski bir modeldi. (Gülüyor.) O zamandan beri de elimden düşürmüyorum. Aynısı bilgisayar için de geçerli.
‘ARADA DİJİTAL DETOKS YAPIYORUM’
23 yaşındasın, beklemeye dayanamayan teknolojinin getirdiği hıza alışanlardan mısın?
Hızı avantaj olarak kullanmaya çalışıyorum ancak bu kişinin karakterine ve içinde bulunduğu duruma göre değişir. Sıra beklemektense anında birkaç tıkla halledilmesi günümü kurtarıyor. Çok hızlı hareket etmek, birçok yere yetişmek durumundayım. Şu an adapte oldum bu hıza ama bazen yavaşlamak ve anın tadını çıkarmak gerektiğini düşünüyorum. Ara sıra dijital detoks yapmak gerek.
Ne yani internetsiz yaşayabilir misin?
Alıştığım için artık internetsiz yaşayamam. Öyle krizlerim olmaz ama. Arada dijital detoks yapıyorum. İnsanların da rahat bir nefes alabilmesi için yapması gerektiğine inanıyorum. Çok yoğun çalıştığımdan sıklıkla yapamıyorum. Ancak birkaç ay önce 4 günlüğüne çevremdekilere haber verip telefonumu tamamen kapattım. Hiçbir şeye bakmayıp sadece kendimle oldum.
Nasıl hissettin?
Çok iyi geldi. Başlarda zorlandım ama kendimi başka şeyler yapmaya ikna ettim. Okudum, yazılar yazdım.
WhatsApp gruplarından çıkamayanlardan mısın?
Genelde sevdiklerimle konuşmayı, onlara vakit ayırmayı sevdiğimden çok kullanıyorum. Süre söylemek güç ama.
Yapay zekânın insanlığı ele geçireceğine inananlardan mısın?
Post apokaliptik filmlerdeki gibi mi? (Gülüyor.) Aslında ben doğru kullanıldığında faydalı olacağını düşünüyorum. Özellikle de sağlık alanında. Umarım öyle olur.
‘VİDEOLAR İZLEYEREK PİYANO ÇALMAYI ÖĞRENİYORUM’
Doğru zamanda doğru yerde olma kavramına inanır mısın?
Evet. Bu çok da başıma geldi. Biriyle tanışıyorsunuz ve hiç tahmin edemeyeceğiniz şekilde hayatınızı değiştiriyor. Burada olmam o sayede.
Bir karakteri canlandırmak demek, o karakterin geçmişini ve geleceğini de kurgulamak demek. Senin ilgini daha çok hangisi çekiyor?
Geçmişi... Çünkü kendi geleceğimi de bilemediğimden onu da kafamda pek kurgulayamam. Karakterin geçmişi daha önemli. Geçmişte yaşananlar bizi biz yapar. Geçmiş, geleceği şekillendiriyor.
Birdman’de izlemişsindir belki de, oyuncu canlandırdığı karakterlere bağlanıyor, kendi özünü kaybediyor. Yıllar sonra böyle bir şey olabileceğinden endişe ediyor musun?
Çok büyük laflar etmek istemem. Usta isimlerle çalışıyorum. Deneyimlediğim kadarıyla bunun bir tekniği var. O role çabuk girip çabuk çıkmanız gerekiyor ki ruh sağlığınız da etkilenmesin. Ben de buna dikkat ediyorum.
Sırada neler var?
Piyano çalmaya başladım. Videolar izleyerek şimdilik öğrenmeye çalışıyorum, vaktim yok. Gitar denedim, ukulele, keman... En yakını piyano geliyor. Onu çözmek istiyorum. Oyunculuk konusunda kendimi geliştirmek istiyorum. Kariyer anlamında çok fazla hayallerim var ama en nihayetinde mutlu olmak istiyorum.
"EV KUŞUYUMDUR"
Set koşturmasından ne kadar vakit ayırıyorsun bilmiyorum ancak konserlere gider misin? Ne tür müzikler dinlersin?
Bu ara çok konsere gidemedim. En son birkaç ay önce Çingeneler Zamanı filminin müziklerini yapan Goran Bregoviç’e gittim. Çok karışık bir müzik zevkim var. Annem blues dinletirdi ondan alışkanlık bende. Klasik müzik, akustik cover ve Türkçe indie parçaları severim.
Elektronik müzik dinleyicisi olduğunu sanıyordum... Sosyal medyada parti kızı imajın var.
Öyle görünüyorum ama çok dinlemem. Ben ev kuşuyumdur.
Bir şey biriktiriyor musun?
Kitaplarım dışında hiçbir şey biriktirmiyorum. Çok sık kitap okurum. Patti Smith, Salinger, Sylvia Plath severim.
Biraz karamsar tarzda yazarlar...
Yeraltı edebiyatını çok severim. Karamsar bir yönüm yok ama onları okudukça daha gerçek geliyor ele aldıkları. Şiir çok severim. Cemal Süreya’nın Sevda Sözleri başucu kitabım. Özdemir Asaf, Attila İlhan..
Hangisinin sana şiir yazmış olmasını isterdin?
Cemal Süreya...
Peki hangi roman karakterini canlandırmak isterdin?
Aslında çok biyografi kitapları okuyorum. Küçükken en çok okuduğum kitap Eduard Nikolayeviç Uspenski’nin yazdığı Fedor Amca. Annem edebiyat öğretmeni. Onun okuduğu ilk kitapmış, o yüzden bana da onu okutmak istedi. Kitapta bir tane inek var. (Gülüyor.) Arada çok garip davranıyor ama çok tatlı. Bazen saçmalıyor, o çok hoşuma gidiyordu. Fedor Amca’dan bir karakter olabilir.
"BİR BEBEK BÜYÜTÜYOR GİBİ HİSSEDİYORUM"
Reklam filmi var, Çukur dizisi var. Kendini televizyonlarda farklı karakterlerde görmek nasıl hissettiriyor?
İyi. Farklı karakterleri deneyimlemek çok güzel. Zaten bu mesleği seçmemin en önemli etkenlerinden biri de buydu. İnsanları gözlemlemek ve farklı karakterlere bürünebilmek...
Çukur sezon finaline gidiyor, neler olacak ve tatilde neler yapacaksın?
Çok güzel bir ekiple çalışıyorum, çok mutluyum. Karakterin gelişimine bire bir şahit oldum. İlk bölümden bu yana bir bebek büyütüyor gibi hissediyorum. Sezon finali garip bir duygu olacak. Ama bir şey söyleyemem... Tatilde Los Angeles’a gidip orada eğitim almaya devam edeceğim. Alamadığım birkaç ders vardı, onları tamamlamam gerek. Ardından da biraz dinleneceğim.
Dizi Balat’ta çekiliyor, o mahalle ortamında vakit geçirdikçe neler hissettin?
Çok az gidebildim genelde farklı ortamlarda oldu çekimler. Ancak ben yaşayan yerleri çok severim ve Balat da öyle bir yer. Oraya gittikçe mahalleliyle konuşmak çok iyi hissettiriyor. Oranın kokusunu almak bile güzel.
Çukur’un finali için özel bir etkinlik gerçekleşecek. Detayları neler?
11 Haziran’da sezon finali için Haliç Kongre Merkezi’nde bir gala yapılacak. Bilet gelirleri otizm farkındalığı için Tohum Otizm Vakfı’na verilecek. O yüzden bu konuda mutluyum, tüm yapım arkamızda. Otizm aslında insanların pek kavrayamadığı bir farklılık. Şu anda hastalığın nedeni bulunamadı bu çok acayip. Uzman değilim ama bu konuyu araştırdım. Göz teması kuramayan, istediği şeyi anlatamayan çocukları, onlar için hazırlanmış özel okullara göndermek böylece sosyal hayata hazırlamak gerekiyor. Onlar farklı ama hepimiz farklıyız. Finali hep birlikte izleyeceğiz, konser verilecek ve oyuncular şarkı söyleyecek. Herkesi bekleriz...
ENGİN GÜNAYDIN: AKIL, SAHNE ÜZERİNDE AYAK BAĞI OLUYOR
Dilan Çiçek Deniz’le rol almak nasıldı? Perde arkasında neler oldu?
Dilan çok çabuk iletişim kuran biri. Benimle iletişim kurmakta hiç zorlanmadı. Bu mizah yaparken en önemli konudur. İletişim kuramadığınız zaman mizah yapmanız çok zorlaşır. Dilan’ı güldürmek onun için zor olmuyor. O güldüğünde anlıyorum ki şu an seyirci de gülüyor.
Canlandırdığınız karakterinizle ortak noktalarınız var mı?
Elbette... Ben de çoğu kişi gibi yeni şeyleri öğrenmek zorunda kaldığımda mırın kırın ederim. Ancak değişen teknoloji sizi öğrenmeye mahkûm eder. Sonunda pes ederim. Güncelleme şart. Ayhan Bey de öyle. Mücadele ediyor ama en sonunda pes edip kendini güncelliyor.
Canlandırdığınız üretim müdürü yapay zekâya ‘yapmacık zekâ’ diyor, duygusuz işin olmayacağını söylüyor. Siz ne dersiniz?
Özellikle benim mesleğim zekâyla yapılan bir meslek değil. Akıl, sahne üzerinde neredeyse ayak bağı oluyor. Ben işimi duygularla yapıyorum. Zaten bu işin en sevdiğim tarafı da bu. Duygusuz yapılan iş bir süre sonra sıkar.
Rol aldığınız karakterler özellikle beyaz yakalı ve bıyıklı oluyor. Sizce neden?İzleyene nasıl bir imaj çiziyor bıyıklı karakter?
Rol bana teklif edildiğinde karakterin özelliklerinden biri şuydu: Adam kendini Ayhan Işık’a benzetiyor. Onun gibi giyiniyor, onun imajıyla dolaşmaktan çok memnun. Filmlerin devamında bu konu daha çok açılacak. Ayhan Bey’in teknolojiyle arası ne kadar uzak olabilir ki? Kızının teknolojiye yakınlığı arasındaki bu mesafe açıldıkça anlatmak istediklerimiz konusunda zorlanmıyoruz.
Üretim müdürüyle Burhan karakterinizin kesiştiği noktalar var sanki.
Bana göre yok, çok farklı insanlar. Tek bir ortak noktaları var o da mizah dünyaları. Sahnede kullandığım mizah benim sevdiğim ve güldüğüm türden. Mizah projeye göre değişmez.
‘İNSANLAR SIKILMASIN DİYE KONUŞMAM’
Telefonda yazışmayı sever misiniz yoksa sıkılanlardan mısınız?
Senaryo yazıyorum ama WhatsApp’ta yazışmayı sevmem. Hatta çok sıkılırım.
Yapay zekânın dünyayı ele geçireceğiyle ilgili varsayımlara yaklaşımınız nasıl?
Buna gerçekten inanmıyorum.
Peki ya gerçekten o küçük robot karşınızda olsa nasıl davranırdınız?
Harika bir kanka olurdu. Düşünsenize her sorduğunuza cevap veren biri var karşınızda. Bence gerçekten zevkli bir arkadaşlık olurdu, üstelik sizden hiç sıkılmıyor. Ben genelde insanlar sıkılmasın diye konuşmayan biriyim. O yüzden iyi olurdu.
Teknoloji demek hız demektir, bu kadar hızlanmak sizce iyi mi?
Teknoloji bizim için her zaman yeni. Ancak sorun insanların bu hızlı yaşamda kendiyle yaşamayı unutması. Kendini unutan insanlar sıkılgan, memnuniyetsiz ve en sonunda mutsuz oluyor. Yapmaları gereken şu: Acil kendilerine dönmek zorundalar. Aksi takdirde ağır mutsuzlukla karşı karşıya gelebilirler. İnternette her şey satılıyor. Düşünsenize boş geçirilen bir ton zamanı geri kazanıyorum. Ben teknolojiyi zamanımı geri kazanmak için kullanıyorum. Sabahtan akşama kadar televizyon ve bilgisayar ya da telefon başında zaman kaybeden biri değilim. Kazandığım zamanı yürüyerek müzik dinleyerek, düşünerek arkadaşlarımla ya da ailemle sohbet ederek geçiriyorum.
Teknoloji konuşuyorken sormadan edemeyeceğim. Zamanın en büyük tartışmasıydı, küçük bakkala karşı süpermarketler. Siz hangi taraftaydınız?
Küçük bakkalları seviyorum hâlâ alışveriş yaparım küçük bakkallardan. Küçük esnafı da severim. Bizim küçük bir elektrikçi dükkânımız vardı. Esnaf hayatını da bilirim. Büyük marketlerin küçük esnafa verdiği zararı da... Mesela abim markette elektrik malzemelerinin çok daha ucuza satıldığını söylemişti. Sonra da “Mücadele edemiyorum dükkânı kapatmak zorundayım” dedi ve kapattı.
Sinema dünyasında da yeni gelişmeler var; akıllı telefonlarla film çekenlerin sayısı günbegün artıyor. Türkiye’ye de bu akım gelmeye başladı. Siz kullanır mısınız?
Filmleri büyük ekranda izlemeyi severim. Büyük resimler detayları daha fazla ortaya çıkarır. Sinemada detay severim... Küçük ekranda bir şey izlemek hoşuma gitmiyor. Cep telefonundan film izlenmez.