Erdal Beşikçioğlu: Devleti nasıl hiçe sayabilirsiniz ki?
Erdal Beşikçioğlu, 'Fahrenheit 451' ile 7 yıllık tiyatrosu Tatbikat Sahnesi'nin 20'nci oyununu sahneleyecek. Distopik edebiyatın başyapıtlarından biri olarak kabul edilen Ray Bradbury'in yazdığı oyunun Fişekhane'deki prömiyerinin eş zamanlı olarak Tatbikat Sahnesi'nin YouTube ve Instagram hesaplarından canlı olarak da yayınlanması bir ilk olacak. Beşikçioğlu, Habertürk'e verdiği röportajda 'Fahrenheit 451'i ve pandemi sürecinde ailesini nasıl yeniden keşfettiğini anlattı. Sanatçı, ayrıca Kel Hasan Efendi'nin kavuğu ile Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın özel tiyatrolara verdiği maddi destekler konusunda görüşlerini açıkladı
Erdal Beşikçioğluile eşiElvin Beşikçioğlu'nun Tatbikat Sahnesi, yeni bir oyun sahnelemeye hazırlanıyor.
Ray Bradbury'in yazdığı 'Fahrenheit 451', 7 Ekim'de Büyükyalı Fişekhane'de salgın önlemleri çerçevesinde sosyal mesafe kuralları çerçevesinde sahnelenecek. Distopik edebiyatın başyapıtlarından biri olarak kabul edilen oyun, aynı zamanda bir ilke imza atılarak eş zamanlı olarak Tatbikat Sahnesi'nin YouTube ve Instagram hesaplarından canlı olarak da yayınlanacak.
'Fahrenheit 451'in yönetmenliğini ve başrol oyunculuğunu üstlenen Erdal Beşikçioğlu, Habertürk'ten Mehmet Çalışkan ile yaptığı röportajda oyunun telif hakları için oldukça uzun süren bir çaba gösterdiklerini dile getirdi. Beşikçioğlu, ayrıca yakın zamanda kısıtlama dönemini nasıl geçirdiğini anlatırken yakın tiyatro camiasının gündeminde yer alan Kel Hasan Efendi'nin kavuğunun devir teslimi, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın özel tiyatrolara verdiği maddi destekle ilgili görüşlerini de dile getirdi.
Kısıtlama döneminde neler yaptınız, nasıl zaman geçirdiniz?
Ben geçmişte devamlı olan koşuşturmadan dolayı çocuklara fazla vakit ayıramamıştım. Çocuklarla bayağı vakit geçirdim. Tabii ki 'Pandemi geçtikten sonra neler yapabiliriz?'in hayalini de kurduk. Kısıtlama dönemi, aileyi tekrar keşfetmekle geçti.
Pandemi döneminde nasıl bir öğreti edindiniz?
Bu dönemde hepimiz aldığımız soluğun ne kadar önemli olduğunu anlamış olduk. Ve özgürlük kavramının ne kadar önemli olduğunu bu dönemde sorguladığımıza inanıyorum. Benim için tabii ki çocuklarla tekrar beraber olmak çok keyifli oldu ama diğer taraftan da sanatın, sanatçının, esnafın, turizmin ve birçok sektörün durumu içler acısıydı. Kendi içimizde sistemin gerektirdiği şekilde o disipline uygun hareket ettiğimiz için bizim çalışanlarımız ve ekibimizle ilgili devletimizin küçük desteğini aldık. Bu bağlamda çok sıkıcı geçmedi ama bu süreç uzun sürdü.
Sürekli sahneye çıkan biri olarak uzun süre çalışmamak psikolojinizi nasıl etkiledi?
Psikolojik olarak etkilenmedim. O kadar çok çalışmışım ki dinlenmeyi unutmuşum. Bana da herhalde bu şekilde 'Sen biraz dinlen' denildi. Uzun yıllardır yemek yapmamıştım, bu süreçte yaptığım yemekler oldu. Yeni baştan evde vakit geçirme keyfine vardım. Bu şekilde hayat bir anda durunca 'Bir ailem varmış benim' dedim. Türkiye'nin dört bir yanında turne yaptığımız için hiç vaktim olmamıştı. O yüzden evde kalmak benim için çok keyifliydi. Hayatıma yeni bir pencere açıldı. Tabii bunun ne kadar devam etmesi gerektiği önemli. Çünkü insanın bir yerden sonra da para kazanması gerekli. Nihayetinde sonsuz birikimleri olan insanlar değiliz. Baktığımızda şubat ayından bu yana firmanızın kasasına tek bir kuruş girmemiş olmasını düşününce iyi olmuyor. Allah'tan biz emekliyiz de o taraftan idare ediyoruz. Tiyatrodaki arkadaşlar devletten bu dönemde kısa çalışma ödeneği olarak hibe aldı. O dönem tabii ister istemez krediler de aldık. Şimdi de ödeme zamanı...
Yeni oyununuz 'Fahrenheit 451'... Uzun bir aradan sonra yeni bir oyun sahneleyecek olmanız size neler hissettiriyor?
Daha heyecanlıyım. Çünkü ilk defa sahneden insanların evlerine de konuk olacağız. Bu da başlı başına bir kapı, başka bir estetik ile tek bir mekânda yarattığınız kreatif durumu oradaki seyirciye inandırmaya çalışacağız. İnsanlar gerçeklik düzeyinde diziler ve filmlere alıştıkları için ütopik bir dünyayı seyirciyle buluşturmak nasıl karşılanacak ben de bunu çok merak ediyorum. O yüzden çok heyecanlıyım. Sahnelememize bir hafta kala pandemi oldu. Yoksa çok daha önce sahneleyecektik. Ben de oyunda oynayan arkadaşların hepsi de açıkçası o günü bekliyoruz. 'Fahrenheit 451', hem sahnede olacak hem de aynı anda dijital platformlarda yayınlanacak. Distopik edebiyatın baş yapıtlarından biridir. Sosyal medya yayını için telifini alarak seyirciyle buluşturmak çok zordu. Nihayetinde tek gösterimlik telifi alındı ve eyleme geçildi. Sistemin kendi içerisinde arzu ettiği insan profilini yaratmak için düşünceyi sağlayan kitapların ortadan kaldırılmasını anlatan bir hikâye. Prömiyerde göstereceğiz ve bu oyunu daha sonra dijitalde belki de hiçbir zaman gösteremeyeceğiz ama sahnelemeye devam edeceğiz.
Sizce pandemiden sonra da tiyatro oyunlarının dijital platformdan izlenilmesi üzerine bir akım oluşur mu?
Ben pandeminin artılarından birinin bu olacağına inanıyorum. Alternatif bir estetik oluşturacağına inanıyorum. Çünkü çok güçlü edebi metinlerin bir şekilde seyirciyle buluşması çok önemli. Edebi metinleri okumayı gerçekleştiren dijital platformlarda var. Bu edebi eserleri şimdi seyretme imkanı da sağlayacak. Bence alternatif bir etkileşim olacağına inanıyorum. Bizim bileti sattığımız platform da bunu görmüş olacak ki kendi içerisindeki server'larını ona göre ayarlayacak. Bence bu iyi bir kapı olacak.
Tiyatronun dijitalleşmesi adına endişe yaşamıyor musunuz?
Yok aslında öyle bir şey değil. Seyirciyle aynı anda soluk alıp vermek tamamen bambaşka, o anı sahnede yaşamak başka bir şeydir. Belki bunu futbol gibi düşünebiliriz. Maçı, stadyumda seyirci ve tezahüratlarla beraber başka bir kimyada seyredersiniz. Evde daha farklı bir keyifle seyredersiniz. Bence seyirci, salondan uzaklaşmaz. Yine etiyle, kanıyla, canıyla sahnedeki insanı görmek isteyecektir.
Kariyerinizin 27'nci yılındasınız. Neler hissediyorsunuz?
Sette bir arkadaşımız var; 'Erdal Bey, çeyrek asırdır sizi izliyoruz' diyor. Ben de 'Oldu mu o kadar ya' diyorum. Tabii bilemiyorum, bu iyi bir şey mi yoksa kötü mü? Kendimizi çeyrek asırdır seyrettirebiliyorsak bir taraftan keyifli ama eğer üstüne bir şey koymuyorsak bir o kadar da üzüntü verici bir durum. Umarım her zaman daha fazlasını seyrettirebiliriz. Ve umarım her zaman onları şaşırtmaya devam edebiliriz.
50 yıllık yaşamınızdan söz edelim; tatminkâr mısınız? Geriye dönüp baktığınızda hayatınıza sığdırdıklarınız sizi tatmin ediyor mu? İçinizde ukde kalan unsurlar var mı?
Bilemiyorum, ukdelerim yok ve olmaması için elimden geleni yapıyorum. Gerçekleşmeyen hayallerim var. Bu hayallerim 80 yaşımda da devam edecek. Bunlar benim aldığım soluğa değer katan şeyler. Bunun için de keyifli bir 50 yıl geçirdiğimi düşünüyorum. Şahane bir insanla beraber olmuşum ve şahane iki insan dünyaya gelmiş. Şimdi onların başarılarıyla övünme zamanı. Sanırım daha büyük bir keyfi şimdiden sonra yaşayacağım.
Geçtiğimiz hafta tiyatroyla ilgili iki gündem maddesi vardı. Biri Kel Hasan Efendi'nin kavuğunun devir teslimi. Diğeri ise devletin özel tiyatrolara verdiği destek… Kavuk hakkında ne düşünüyorsunuz?
Kavuk benim kültürümde olan bir durum değil. Darülbedayi geleneğinden gelen bir oyuncu değilim. O geleneği de çok fazla bilemiyorum. Biz biraz daha akademik tarafında olan oyunculardanız. Bu bir görev ve sorumluluksa, bu görevi layığıyla yerine getirecek insana verilmiştir. Birçok polemik tabii ki olacaktır. Seçilen olduğu zaman geride kalanlar devamlı konuşacaktır ama onların da sırasının geleceğini düşünüyorum. Sahne üzerinde çok değerli hicivci arkadaşlarımız var. Onlar da yavaş yavaş o kavuğun değerinde taşıyacaklarına inanıyorum.
Hiç 'Bende de olsa' diye düşündünüz mü?
Kavuk bende dursa ne yapacağım ki? Ancak 'Ne kadar da güzel kavuk' derim. Bunun değeri başka bir şey, altında yatan sorumluluğu ve gücü başka bir şey. O yapıda yetişmedim ben. O kuralların içerisinde benim aldığım eğitim uygun değil. Bu bağlamda da Şevket Çoruh çok iyidir. Tabii ki ondan sonra Şevket'in vereceği çok değerli adamlar da vardır.
Kültür ve Turizm Bakanlığı, özel tiyatrolara destek verdi. Siz de başvuru yaptınız ve aldınız değil mi?
Niye başvurmayalım ki? Bunu hükümet vermiyor ki devlet veriyor zaten. Devleti nasıl hiçe sayabilirsiniz ki? Bizim işimiz devletle. Devlet bu politika doğrultusunda özel tiyatrolara belli hibeler yapar. Bu hibeleri nasıl yapar, tabii ki bu tartışılır ama devlet bunu her zaman öngörür. Bunu işletim sisteminde hükümetler gerçekleştirir. İşte o hükümetlerin o işletim sistemleri tartışılabilir. Açıkçası bilmiyorum. Ben çok da fazla incelemedim. Ben oyun yapmak istiyorum 'Devlet için bu uygunsa eğer bu parayı bize versin' diye başvuruda bulunduk. Biz 'Fahrenheit 451' oyunu için bu bütçeyi aldık. Birçok genç tiyatronun da bundan faydalandığını düşünüyorum. Fakat kimlere verdiler ya da vermediler incelemedim. Ben o eylem içerisinde değilim. Umarım verdikleri paranın karşılığını halkla buluştururlar. Tiyatroların kendi içlerinde vergi borçları var. Tiyatro çalışanları çok zor durumdalar. Pandemi süreci de zaten bunu tüm çıplaklığıyla gözler önüne serdi. Bu bağlamda da vergilerin düşürülmesi orta ölçekli tiyatrolar için iyi olabilir ama büyük ölçekli tiyatrolar için gelir vergisi sabit kaldığı için bunun bir manası kalmıyor. Buradan baktığınız zamanda biz yine aynı şekilde vergilerimizi ödemeye devam edeceğiz. Orta ölçekli tiyatrolar için bu vergi indirimi bence kendi içerisinde nispet. Bir de tiyatrolar işletme ruhsatlarına da sahip olmak zorundalar. Bu da seyirciyi kaliteli ortamlara sokmanın zorunluluğu olduğu anlamına geliyor. Tiyatro salonlarının her daim belli bir standardının olması gerekiyor ve bu standart dahilinde hareket etmesi gerekiyor. Ödeneklerin de bu standartlar dahilindeki insanlara takdim edilmesi gerekiyor. Bizim çok küçük ölçekli tiyatrolarımız olduğu için bunların olmaması gerektiğini söylemiyorum. Muhakkak olması gerekiyor. Kendi içlerinde misafirlerine de biraz özenli davranmaları gerekiyor. Artık küf kokan salonlardan kurtulmamız gerekiyor. Kendi öz eleştirimizi yapıp buna göre hareket etmemiz gerekiyor. Bizim de artık büyümemiz ve bir sektör olduğumuza inanmamız, buna göre hareket etmemiz gerekiyor. Vergi, eğer para kazanmıyorsanız çıkmaz. Vergi çıkıyorsa, para kazanıyorsunuz demektir ve o sorumluluğunuzu yerine getirmeniz gerekiyordur. Bundan kurtulamazsınız. Bu bağlamda da bu eylemlerin yerinde olduğunu ancak yeterli olmadığını düşünüyorum. Biraz daha desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum.
Pandemiden önce tiyatro seyircisi ve oyunlar artış göstermişti. Bu tiyatroya gösterilen ilginin arttığını mı gösterir yoksa artan nüfusun bir sonucu mudur?
İlgiyle izlenecek düşünceler olunca seyircinin de buna tanıklık etme arzusundan kaynaklanıyor. Bence çok iyi bir dönemdeydik. Şu an olan düzenlemeler keşke o dönem olsaydı çok daha ileriye adım atabilirdik. 'Hiçbir zaman geç değildir' diye bir söz vardır. Bu yüzden 'Ne zaman başladıysak bunun üzerine neler koyabiliriz' diye düşünmemiz gerekiyor. Yarının ne olduğundansa dünün ne olduğundan ders çıkartıp yarına neler katabileceğimize bakmamız gerekiyor.