Erdal Tosun'u anılarıyla andılar

Tiradındaki cümlelerinin aksine büyüktü...
Bedeni büyüktü.
Kalbiyse en büyüktü.
Ve ADAM'dı.
Hem de büyük bir adam...
Üstelik hayallerini hiç satmadı.
Zaten büyük adam olması da hep hayallerinin peşinde koşmasından değil miydi?
Peki neydi asla satmadığı hayalleri?

Baba mesleği de olan oyunculuğun hakkını vermek, insanlara hayatın ne kadar kıymetli olduğunu, o kıymetli hayatın en güzel şekilde insanca yaşanabileceğini anlatmaktı.

'Hayallerimin çoğunu gerçekleştiremeyebilirim. Peki kim beni hayal kurmaktan alıkoyacak?' şeklindeki felsefenin izinden giderek her zaman 'Erdal Tosun', kimi zamansa 'Manav Şehmuz', 'Rendroy', 'Üzeyir Kavak', 'Sırrı', 'Nihat', 'Deli' ve daha nice karakterleriyle güzelleştirmek adına herkesin hayatına dokundu.

2006'da röportaj yapmak için Esentepe'deki bir otelin lobisinde buluşmak üzere sözleştik.
Randevuya yarım saat önceden gitmeme rağmen Erdal Tosun'u lobide beklerken buldum.

- Erdal Ağabey, erken gelmişsiniz.
- Evet, bir işim yoktu. İstanbul trafiği malum, ne olur ne olmaz. Bekletmek istemedim.
Röportajı yaptık, hesabı istedim.
- Terbiyesizlik etme be oğlum.
- Ne oldu ağabey?
- Ben buradayken hesabı istiyorsun.
- Ne fark eder ki...
- Senden büyüğüm, bana biraz saygı göster.
- Burada buluşmayı ben istedim ama...
- Çok konuşuyorsun, beni yoruyorsun be oğlum.
- Peki ağabey...

Film setlerinde zaman zaman oturup laflardık.
- Hep ben koşuyorum be oğlum.
Diyemezdim ki;
- Ağabey, dersi bölmek istemiyorum.
Deseydim kızardı;
- Ne dersi be oğlum? Estağfurullah... 'Yorma beni be oğlum'
derdi.

30 Kasım 2016 Çarşamba.
Sabah saatleri...
En olmaması gereken bir anda en olmaması gereken bir hata.
Büyük bir adamı trafik kazasıyla hayattan kopardı biri.
Tüm yaşamında olduğu gibi orada da tek kusuru yoktu oysa...

İnsanlara tepeden bakmayan mütevazi yaşayan sanatçı, herkes için bir renk olan, yaşama sevinci aşılayan Erdal Tosun'un yaşama erken veda etmesi iç yaktı.
Tıpkı babası Necdet Tosun ile kardeşi Gürdal Tosun'un da yaşama erken veda etmesi gibi.

Dostları ve çalışma arkadaşları Yılmaz Erdoğan, Cem Yılmaz, Murat Cemcir ve Murat Şeker, vefatının ikinci yılında Erdal Tosun'u anılarıyla da andı.

YILMAZ ERDOĞAN
Doksanlı yılların başı...
Sıraselviler'de bir bar. O zaman tüm genç aktörler, sanatçılar oraya takılıyor. Ben henüz meşhur olmuş değilim. BKM'yi kurmayı planladığımız günler - dünler. Genç bir oyun yazarı olarak adım piyasada ufaktan biliniyor. Barın kapısındaki koruma çocuklar açısından da aşina bir yüz olmuşum, bu barlara girebiliyorum.
Orada bir gece...

Tüm heybeti ve sempatisiyle tam karşımda bir adam. Gürdal Tosun... Etrafında kızlı erkekli bir grup... O söylüyor, millet gülüyor... Yanında ağbisi Erdal... Hepimizin Tosun Ailesi. İki kardeşten birbirinden ince, akıl dolu şakalar...

Mizah makamının nihavendinde bir ömürlük buluştuğum adamlar ile ilk tanışmam böyle oldu.
O gecelerde başlayan ve ölmekle de bitmeyecek olan muhabbetimiz, sonra tiyatro oyunlarına, film setlerine, turnelere, iç - dış gezilere, Berlinlere, Amsterdamlara, ABD'lere filan ulaştı...
Aynı familyada doğmayan kardeşler olduk biz.

Yetenekli, bilgili, meraklı, tansiyonlu bir koca adamdı Erdal Tosun.
Dünyanın en iyi gezi ve yol arkadaşı idi. Seyircisine filmler, oyunlar yoluyla, dostlarına akıl ve muhabbetiyle eşsiz katkılarda bulunmuş ve yokluğu büyük bir boşluk yaratmış bir adam.

Hâlâ numarasını silmedim, silemedim telefonumdan. Belli mi olur... Belki arar gene, ‘evde isen uğrayayım be oğlum' der... Belki yollara düşeriz birlikte gene... Gerçekleşmeyecek ihtimaller için bile olsa, hâlâ numarasını saklamak iyi geliyor bana. İhtimalleri gerçeklerden daha çok sevdiğimi iyi bilir Erdal, ne de olsa.

CEM YILMAZ
Erdal Tosun'un cenaze töreninde hıçkıra hıçkıra ağlayan Cem Yılmaz, dostu hakkında şunları söyledi;

Erdal abiyle 95 yılında tanıştım ama benim onu tanımam elbette 80'lerin sonuna kadar gidiyor. Hepimizden daha tecrübeli ve esprili bir insan olduğunu söylememe gerek, yok beni ilk izlemeye geldiğinde biraz ön yargılıymış. 'Dur bakalım ne yapacak' derken bir müddet direnip makaraları koyvermiş.

Şakacı olmamakla beraber şakayı en iyi anlayan ciddi komiklerdendi, sohbeti güzel işinde neşeli çalışkan bir insandı. Pek çileli sağlık sorunlarıyla uğraşırken dahi soğuk kanlıydı. Rahmetli Gürdal ile beraber bizim için çok erken yaşta kaybettiğimiz değerlerdir.

Sevgili Erdal abimle 'Vizontele', 'G.O.R.A' ve 'Organize İşler'de beraber çalıştık. Bir gece 'G.O.R.A'nın setinde işi bittiğinde mavi makyajı ve sarı lensleri ile kafada 3 boynuzu (hadi onları çıkarttı diyelim) 'ya çocuklar ben üşendim şimdi, makyajı sonra silerim. Otele dönüyorum' dedi Erdal abi... Hâlâ merak ederim, bir çevirme olsa polise ne diyecekti!

Nur içinde yatsın, kısa ömründe birçok kıymetli insana kıymet katmış bir büyüğümdür. Allah rahmet eylesin.

MURAT CEMCİR
Seneler evvel 'Üsküdar'a Giderken' adlı bir sit- com çekiyorduk ve yapımcısı da Erdal Abi idi.

Üstelik hayatında ilk yapımcılık deneyimiydi... Dönemine göre erken olmuş bir diziydi sanırım. Kanal yönetimi başka bir komedi dizisi için bizi yayından kaldırmanın yollarını arıyordu. Ayrı ayrı bizim dizi devam ederken ekipten bir kaçımıza iş teklifi gelince biz anladık ki diziyi harcayacaklar.

Tabii ki kabul etmedik diğer diziyi çünkü inanmıştık birbirimize ve Erdal Abimize. Erdal Abi'ye çaktırmadık üzülmesin diye de anlatmadık bu taht oyununu(!) ...
Ama abi olduğu için anlamıştı. Sonra konuşurken 'Oğğğluumm biliyorum ben kimin ne olduğunu! Aman şevkiniz kırılmasın, neler gördüm ben!. Bugün ben yaptım, yarın sen yaparsın dedi!.. Gerçekten de öyle oldu. Rahmetli olduğu gün yapımcısı olduğum ilk filmin sinemacılara özel gösterimi vardı. Allah Tosun Ailesi'nden razı olsun.

MURAT ŞEKER
Rahmetli Erdal Abi ile 'Çakallarla Dans'ta çalıştık. Sadece bir kere çalıştık o da yetti.

Erdal Abi kilolu olduğu için dikkat etmesi gerekiyordu, bir de şeker hastasıydı. Filmi temmuz ayında çekiyorduk. Dolayısıyla zorlanıyor tabii.

Allah'tan bizde üç kağıtçı 'Bestami Hoca' rolünde oynuyor. O çok sevilen, maça çıkarken dua etme sahnesini neticede gerçek bir halı sahada çekiyoruz. Küçücük bir soyunma odası var. Ve Erdal Abi koşarak dışarı çıkıyor, 'Murat beni bitirdin' diyor. Hava çok sıcak, kendisi kilolu. 'Abi dayan' diyorum, birkaç kez çekiyoruz. En son çekim bitti, bu sefer gerçekten ellerini kaldırıp dua etti; 'Yarabbim sana şükürler olsun' dedi ve o meşhur sahneyi öylece tamamlamış olduk.

30 Kasım 2016'da diyaliz makinesine girmek evinden çıktıktan kısa bir süre sonra karşı yönden gelen otomobilin kendi otomobiline çarpması sonucu 53 yaşındayken hayatını kaybeden Erdal Tosun Zincirlikuyu Mezarlığı'na defnedildi.

Erdal Tosun'un Kariyeri...

1981 yapımı Ferdi Tayfur ile Oya Aydoğan'ın başrollerini paylaştığı 'Kara Gurbet'te küçük bir rol olan 'Fırıncı' karakteriyle oyunculuğa adım atan Erdal Tosun, baba mesleğinin akademik eğitimini almak için girdiği sınavlarda Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'nı kazandı.

Mezun olduktan sonra Uğur Yücel, Suat Sungur, Tilbe Saran ve Özdemir Çiftçioğlu ile Özel Tiyatro'yu kurdu. Erdal Tosun, Antalya Devlet Tiyatrosu'nda da görev yaptı.

BKM oyuncuları arasına katılmak için devlet tiyatrosundan istifa eden Erdal Tosun, 40 sinema filminde, 12 TV dizisinde kamera karşısına geçerken 30 yapımda ise seslendirme yaptı.
1995'te İlknur Tosun ile evlenen Erdal Tosun'un Zeynep Kiraz adını verdiği bir kız çocuğu bulunuyor.

Babası Necdet Tosun...
Terzide çalışırken, çekim için Burhaniye'ye gelen bir film ekibinin dikkatini çekmesiyle 30 yaşındayken sinemaya adım atan Necdet Tosun, canlandırdığı karakterle Türk sinemasının fenomenlerinden biri haline geldi. Tosun, 19 yılda 272 filmde rol aldı.

İş için gittiği Almanya'da geçirdiği trafik kazasının ardından İstanbul'a getirildikten 13 gün sonra 10 Mayıs 1975'te henüz 49 yaşındayken hayatını kaybeden Necdet Tosun'un iki oğlu da genç yaşta vefat ederek babalarıyla aynı kaderi paylaşması tarifsiz üzüntüye neden oldu.

Kardeşi Gürdal Tosun...
Levent Kırca Tiyatrosu'nda bilet satarken oyunculuk yapmak için konservatuvar sınavlarına girdi. Aşırı kilolu olduğu için 3 yıl boyunca konservatuvara kabul edilmemesine rağmen oyunculuğun eğitimini alma azminden vazgeçmeyerek zayıflayan Gürdal Tosun, ağabenin izinden giderek Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Oyunculuk Bölümü'nü bitirdi.

'Bir Demet Tiyatro'da 'Tombalak' karakteriyle gönüllere taht kuran Gürdal Tosun, 30 Ağustos 2000'de böbrek yetmezliği nedeniyle 33 yaşındayken hayatını kaybetti.