Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Öne Çıkanlar Ertem Eğilmez bakkaldı sinemada ekol oldu

        'Hababam Sınıfı'nda Kemal Sunal'ın canlandırdığı 'İnek Şaban' der ki;

        'Bizim Aile'de Münir Özkul'un canlandırdığı 'Yaşar Usta' der ki;

        Filmlerinin her sahnesi, her diyaloğu, her repliği ezbere biliniyor.

        Peki;

        Defalarca izlenmesine rağmen filmleri her izleyişte neden keyif veriyor?

        Gerek Türkiye'nin gerekse dünyanın sosyolojik, ekonomik, kültürel ve teknolojik anlamda radikal değişimlere uğramasına rağmen filmleri güncelliğini neden kaybetmiyor?

        Çekilmesinin üzerinden onlarca yıl geçmesine rağmen filmleri neden her yeni nesle hitap ediyor?

        Yaptığı birçok işte iflas ettikten sonra hiçbir eğitimi olmadan girdiği sinemada neden ekol oldu?

        REKLAM

        Ertem Eğilmez...

        İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'nden mezun olduktan sonra bakkallık yapmaya başladı.

        Askerden dönünce bakkallığa bir süre daha devam etse de iflas ettiği için kepenkleri indirmek zorunda kaldı.

        Tüccarlığı bırakmaya karar vererek Arif Bolat Kitabevi'nde çalışma kararı aldı.

        Orada çalışırken cep kitaplarının okuyuculardan büyük ilgi gördüğünün farkına vardı.

        Tüccarlık güdülerinin yeniden harekete geçmesiyle Refik Erduran ile birlikte 1954'te Çağlayan Yayınevi'ni kurup cep kitapları yayımladı.

        Aynı zamanda Haldun Sel ile Tef Dergisi'ni çıkardı.

        Ertem Eğilmez, bu dergi sayesinde sinemacı olmasının çıkış noktası olan Münir Özkul ile tanıştı.

        Yayınevinin işlerinin kötüye gitmesiyle bir kez daha iflas eden Ertem Eğilmez, başka bir sektöre geçiş yaparak Türkiye'ye ilk langırt masalarını ithal etti.

        Bu işte de başarısız olunca yine iflas bayrağını çekti.

        Hiperaktif kişiliğine, kolektif çalışmaya olan inancına, dönemin şartlarını iyi analiz etme yeteneğine ve keskin disiplin anlayışına, kıvrak zekasına, azmine, girişimcilik cesaretine ve özgüvenine rağmen her işte iflas etmesi doğa kanunlarına aykırıydı.

        Yoksa doğa kanunları yanlış mı yazılmıştı?

        Hayır, yanlış yazılmamıştı. O güne kadar yanlış işler yapmıştı.

        Bir gün, Tef Dergisi'nde tanıştığı Münir Özkul ile sokakta yürürken bir film setine denk geldi.

        Yönetmen Memduh Ün.

        Ertem Eğilmez, Memduh Ün'e bakıp, 'Ne güzel bir iş bu. Adam, rayın (şaryo) üzerinde gidip geliyor. Ben de bu işi yapacağım' dedi.

        Ardından da 1961'de Efe Film'i kurdu.

        Muhterem Nur, Münir Özkul ve Öztürk Serengil'in başrollerini paylaştığı 'Yaman Gazeteci' ile girdiği sinemadaki ilk döneminde 'Battı Balık', Beş Kardeştiler', 'Gençlik Hülyaları' ve 'İki Gemi Yanyana'ya imza attı.

        Ne var ki işler yine yolunda gitmeyince yine iflas etti.

        Efe Film'i kapattıktan sonra Münir Özkul, "Bak Ertem, bugüne kadar 18 meslekte batıp kaçtın. Bu iş bata bata öğrenilir. Bu kez kaçma, gel yeni bir şirket kur. Emin ol başarılı olacaksın" dedi.

        Münir Özkul'un verdiği salıkla 1964'te Nahit Ataman ile Arzu Film'i kuran Ertem Eğilmez, 'Fatoş'un Fendi Tayfur'u Yendi' ile sinemadaki ikinci dönemine başladı.

        Başrollerinde Fatma Girik ile Öztürk Serengil'in yer aldığı bu film, yönetmene verecek parası olmadığı için Ertem Eğilmez'in kariyerinde yönetmenliğe başladığı ilk film olma özelliğini de taşıdı.

        Birbiri ardına çektiği filmlerle Arzu Film'i ayakta tutmayı başararak iflas etme geleneğini sona erdirdi.

        Ertem Eğilmez'in yapımcısı olduğu filmlerden biri futbolun efsane isimlerinden 'Taçsız Kral' lakaplı Metin Oktay, Ajda Pekkan ve Gönül Yazar'ın başrol oynadığı Atıf Yılmaz'ın yönettiği 'Taçsız Kral'...

        1965 yapımı bu film, beyazperdeye Metin Oktay'ın İzmir sokaklarında mahalle arkadaşlarıyla top oynadığı günlerden başlayıp Damlacıkspor'a, İzmirspor'a ve oradan da Galatasaray'a uzanan futbol kariyerinin hikâyesini yansıttı.

        Ertem Eğilmez, deyim yerindeyse dikişi tutturmuştu.

        Kariyerinin ilk ödüllük başarısını 'Bir Millet Uyanıyor' ile elde etti.

        1967'de Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde 'En İyi Yönetmen Ödülü'nü kazandı.

        Kartal Tibet, Tugay Toksöz ve Erol Taş'ın başrollerini paylaştığı film aynı zamanda 'En İyi Tarihi Film Ödülü'ne de layık görüldü.

        Tarık Akan, bir gün;

        ‘Ertem Ağabey! Hep çok iyi sinemacı, çok iyi yönetmen olduğunu söylüyorsun ama bir tane ödül aldın' dedi.

        Ertem Eğilmez, Tarık Akan'ın söylediğine gücenmesine gücenir ama ‘Küstüm, oynamıyorum' diyerek duygusala bağlayacak bir adam değildir.

        'Haydi canım sen de. Senin yeni öğrendiklerini ben çoktan unuttum' diyerek kibrin pençesine düşecek adam da değildir.

        İşte bu iki karakteristik özelliği alameti farikasının temel taşlarındandır.

        Duygusala bağlayıp yapabileceklerini ıskalamamak.

        Kibrin akıl gözüne perde indirmesine izin vermeyerek 'Akıllı insan, başkalarından akıl almasını ihmal etmeyen kişidir' felsefesinin gereğini yapmak.

        Tarık Akan'a der ki;

        'İstesem bundan sonraki ilk filmimde ödül alırım ama ben o tarz filmler çekmek istemiyorum. Bir film çekeceğim. Öyle bir film olacak ki, birçok ödül kazanacak. Sen de başrolünde olacaksın. Bir daha da o tarzda film çekmeyeceğim.'

        Tarık Akan, Halit Akçatepe ve Kahraman Kıral'ın başrolde olduğu 'Canım Kardeşim'i çekti.

        'En İyi Yönetmen' dalı da dahil olmak üzere ödülleri aldı ama bir daha da karamsar bir film çekmedi.

        Geçtiğimiz yıl, Türk sinemasının kuruluşunun 104'üncü yılı nedeniyle 'En Çok Sevdiğiniz 10 Türk Filmi Hangisidir?' konulu bir anket yapmıştım.

        Ankete katılan 104 sinemacının 'İlk 10' listesinde Ertem Eğilmez'in filmlerinin dağılımı şöyle olmuştu;

        SANSÜR KURULUNUN İZİN VERMEDİĞİ 'HABABAM SINIFI'NI NASIL ÇEKTİ?

        Ertem Eğilmez'i Türk sinemasının efsanelerinden biri yapan film, hiç kuşkusuz 'Hababam Sınıfı'dır.

        Ne yapmıştır da kendisinden önce aralarında birçok sinemacının talip olduğu ama çekemediği filmi çekmeyi başarmıştır?

        Rıfat Ilgaz, öğrenciyken yaşadıklarını, gözlemlerini hikâyeleştirerek bölüm bölüm Dolmuş Dergisi'nde yayımladı.

        Daha sonra da o hikâyeleri, roman haline getirdi.

        Romanın gördüğü ilgiden etkilenen Zeki Alasya, 'Hababam Sınıfı'nı tiyatro oyunu haline getirmek için ünlü edebiyatçıya bir mektup yazarak izin istedi.

        Rıfat Ilgaz, izni mektupla verdi.

        1966'da Zeki Alasya; Metin Akpınar, Ahmet Gülhan, Ercan Yazgan, Ulvi Uraz, Zihni Küçümen ve Suzan Uztan'ın kadrosunda yer aldığı 'Hababam Sınıfı'nı Ulvi Uraz Tiyatro Topluluğu'nda sahneledi.

        Oyunun büyük ilgi görmesi üzerine Orhan Günşiray ile Atıf Yılmaz, 'Hababam Sınıfı'nı Sadri Alışık'ın başrolünde yer alacağı sinema filmi haline getirmek istedi.

        Ne var ki sansür kurulu, 'Türk eğitim yönteminin taşlamasını yaparak kötü göstermesi' gerekçesiyle senaryoya izin vermedi.

        Ertesi yıl Şahan Haki, Tanju Gürsu ve Alp Zeki Heper de 'Hababam Sınıfı'nı film haline getirmek için çalışmalar yaptı.

        Sansür kurulu, bir kez daha 'Hababam Sınıfı'nın film haline getirilmesi yönündeki girişimleri sonuçsuz kıldı.

        1968'de ise bu kez Hulki Saner, romanın haklarını aldıktan sonra Atıf Yılmaz ve Rıfat Ilgaz ile birlikte senaryo yazdı.

        Sansür kurulunun cevabı yine aynıydı;

        'Hayır'...

        1972'de Zeki Alasya, Ertem Eğilmez'e 'Hababam Sınıfı'nı filme çekmesi yönünde salık verdi.

        Hatta bu konuda oldukça baskıda da bulundu.

        Ertem Eğilmez, 'Hababam Sınıfı'nı beyazperdeye aktarmak istiyordu ama daha önce birçok meslektaşının karşılaştığı sansür kurulunun vetosuyla kendisinin de karşılaşacağını biliyordu.

        Öyle ya;

        Türkiye, aynı Türkiye'ydi.

        Sansür kurulu üyelerinin zihniyeti de aynıydı.

        Kendisine neden izin vereceklerdi ki?

        Ne var ki Ertem Eğilmez, 'Aman boş ver' diyecek bir adam değildi.

        Yapılması zor olan kendisine cazip geliyordu.

        Rıfat Ilgaz, romanının film haline getirilmesini istediği için kendisinden sinema haklarını talep eden Ertem Eğilmez'in de şansını denemesini istedi.

        Ertem Eğilmez, tek filmlik anlaşma yaptıktan hemen sonra işe koyuldu.

        Sansür kurulunun 'Hababam Sınıfı'nın filmini veto etme nedenini biliyordu.

        * Eğitim sistemi eleştiriliyordu.

        * 'Kel Mahmut', romanın başında öğrenci düşmanı bir öğretmendi.

        Umur Bugay'a bir senaryo yazdırdı.

        Eğitim sistemini eleştiren bölümler yumuşatılarak revize edildi.

        'Kel Mahmut' ise oldum olası öğrenci dostu olan bir karaktere evrildi.

        Sansür kurulunun revize edilmiş senaryonun çekilmesine onay vermesiyle 'Hababam Sınıfı', Ertem Eğilmez tarafından film haline getirildi.

        Romanda 'Damat Ferit' yoktu ama Ertem Eğilmez, Tarık Akan'a olan sevgisinden dolayı filme yeni bir karakter ekledi.

        Aynı şekilde Adile Naşit için 'Hafize Ana'yı.

        'Kel Mahmut'u hangi oyuncunun canlandıracağı zaten belliydi.

        Sinemacılıktaki ilk gününden beri yanında olan Münir Özkul.

        Zeki Alasya ile Metin Akpınar da 'Hababam Sınıfı'nda rol alacaktı.

        Arzu Film'den film başına 15 bin lira kazanan Zeki Alasya ile Metin Akpınar, o yıl Hürrem Erman'dan 'Beş Milyoncuk Borç Verir misin' için 50 bin liralık teklif aldı.

        Ertem Eğilmez, kendi şirketinden başka bir şirketle anlaşma yapmasına kızdığı Zeki Alasya ile Metin Akpınar'ı 'Hababam Sınıfı'nın kadrosundan çıkardı.

        Öğrencilerse gazete ilanına başvuranlar arasından seçildi.

        İkinci film 'Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı' ile birlikte ana kadroya Şener Şen de eklendi.

        Ertem Eğilmez'in inatçılığı ve pratik zekasının ürünü olan ve sadece 11 günde çekilip 6 günde banyosu ve kurgusu yapılarak sete çıkılışının 17'nci gününde gösterime giren 'Hababam Sınıfı', çeşitli dönemlerde yapılan birçok anketin sonuçlarından da anlaşılacağı üzere Türk sinemasının en çok sevilen iki filminden biri oldu.

        Diğer filmse Atıf Yılmaz'ın yönettiği, Türkan Şoray ile Kadir İnanır'ın başrolünü paylaştığı 'Selvi Boylum Al Yazmalım'...

        * Geçen yıl, 104 sinemacıyla yaptığım ankette 'En çok sevilen film' olarak 'Hababam Sınıfı' ile 'Selvi Boylum Al Yazmalım', eşit oy almıştı.

        Ertem Eğilmez, her ne kadar sansür kurulundan geçip - geçmesine bir etkisi olmasa da romanda olmayan 'Damat Ferit' ve 'Hafize Ana' gibi birçok karakteri filme eklerken romandaki bazı karakterler üzerinde değişiklikler yaptı.

        Ertem Eğilmez, aynı zamanda romanda olmayan birçok hikâye ekledi.

        Film, dönemin gişe rekorlarını kırdı.

        Ne var ki bu durumdan memnun olmayan bir kişi vardı.

        Romanın yazarı Rıfat Ilgaz...

        Rıfat Ilgaz, karşısına 'Hababam Sınıfı' çıkarsa TV'yi kapatırdı.

        Yaşadıklarının, gözlemlerinin ve hikâyesinin kahramanlarının değiştirilmesine rıza göstermese de film çekilmiş, gösterime girmişti.

        Ertem Eğilmez, gördüğü ilgi üzerine Rıfat Ilgaz'ın izin vermemesine rağmen filmin ikincisini 'Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı' adıyla çekti.

        Rıfat Ilgaz ile Ertem Eğilmez mahkemelik oldu.

        Mahkeme, Ertem Eğilmez'in aleyhine karar vermeyince ortaya 1975 - 2019 arasında çekilen 10 filmlik bir seri çıktı.

        NEDEN BİR EKOL OLDU?

        Ertem Eğilmez, film üretme tarzından dolayı bir 'Ekol' oldu.

        Oyuncular, Arzu Film'in sadece filmlerinde rol almazdı.

        Aynı zamanda şirketin maaşlı çalışanlarıydı.

        Bir oyuncu rol aldığı bir filmin olduğu kadar, rol almadığı bir filmin senaryosuna fikren katkıda bulunurdu.

        * Ekol... Fransızca'da 'Okul' anlamındadır.

        Ertem Eğilmez için senaryo bir filmin en önemli yapıtaşıydı.

        Yönetmen istediği kadar yaratıcı, oyuncular istediği kadar yetenekli, güzel - yakışıklı olsun.

        Senaryo bozuksa bunların hiçbir kıymeti yoktu.

        Arzu Film'in oyuncuları, senaristleri Ertem Eğilmez'in Gümüşsuyu'ndaki evinde toplanır, çekilmesi planlanan filmle ilgili fikirlerini ortaya koyardı.

        Öyle ki çoğu zaman aralarında Zeki Alasya, Metin Akpınar, Tarık Akan, Kartal Tibet, Yavuz Turgul, Kemal Sunal, Halit Akçatepe, Şener Şen, Münir Özkul, Adile Naşit, Ergin Orbey, Nahit Ataman'ın da olduğu 30 - 40 kişi evinde toplanır sabahtan akşama kadar sohbetler, yemekler eşliğinde senaryo üzerine çalışırlardı.

        Çoğu filminin hikâyesi, diyalogları ve sahnelerin planları kolektif çalışmanın ürünüydü.

        Ortaya çıkan üründe herkesin payı vardı.

        Aynı zamanda ekibin yemek işlerinden sorumlu olan Sadık Şendil, ortaya çıkan ürünü senaryo haline getirirdi.

        Ertem Eğilmez de senaryoyu kontrol eder, eklemeler - çıkarmalar yaptıktan sonra sete çıkılırdı.

        Oğlu Ferdi Eğilmez'in ifadesine göre Ertem Eğilmez, senaryo bölümüne çok sevdiği Sadık Şendil imzasını atardı.

        Bu kolektif çalışma;

        Senaryonun daha zengin içerikli olmasını, oyuncuların çekim öncesinde birbirleriyle iyice kaynaşmasını, birbirlerinin huyunu - suyunu öğrenerek aralarında güçlü bir bağ oluşmasını sağlardı.

        Bu durum da Ertem Eğilmez'in 'Olmazsa olmaz'ı olan samimiyetin izleyiciye yansımasını kaçınılmaz kılardı.

        'Hababam Sınıfı'nın seti...

        Böylelikle;

        Kolektif çalışmadan ortaya çıkan sinerjinin sete yansıması ve masa başında yapılan pratik çekim için harcanan zamandan büyük tasarruf elde edilmesini sağladı.

        Arzu Film'in yılda 7 film çekebilmesinin sırrı da işte budur.

        İşin özü şu;

        Ertem Eğilmez'in kolektif çalışma tarzına 'Nerede kalabalık, orada karışıklık' değil, 'Birlikten güç doğar' hakimdi.

        İşlerin olması gerektiği şekilde yürümesinin ve ortaya çıkan verimin koruyucusu Ertem Eğilmez'in keskin disiplin anlayışıydı.

        Mazereti ne olursa olsun saat 9'dan sonra geç kalanı eve almazdı.

        Geç kalana o gün yapılan çalışmalardan elde edeceği kazanımlardan yoksun kaldığını da sert bir tavırla hissettirirdi.

        Ertem Eğilmez, kolektif çalışma sırasında zaman zaman geri plana çekilir, ekibinin senaryoyu nasıl kotarabileceğini izlerdi.

        Bu durum da ekipte olanların özgüven kazanmasında önemli rol oynardı.

        Ertem Eğilmez Ekolü'nde;

        Başrol veya karakter oyuncu, senarist veya yönetmen olsun Zeki Alasya, Metin Akpınar, Kemal Sunal, Tarık Akan, Münir Özkul, Adile Naşit, Halit Akçatepe, Ayşen Gruda, Kartal Tibet, Yavuz Turgul birer yıldız ve üretken sinemacı oldu.

        Arzu Film'den ayrıldıktan sonra da yeteneklerini ve bilgilerini Ertem Eğilmez'in öğretilerinin kılavuzluğunda üretime dönüştürmeye devam ederek kariyer yolunda kaybolmadan kendilerini geleceğe taşıdılar.

        İşte bu yüzden ölümlerinden veya aktif meslek yaşamlarından sonra doğanların bile tanıdığı ve sevdiği kişiler oldular.

        Ertem Eğilmez'in felsefesi 'İyilerle kötüler arasındaki mücadelede mutlak zafer her zaman iyilerin olmalıdır' üzerineydi.

        Filmlerinde bu felsefesinin altını özellikle kalın bir şekilde çizdi.

        1970'de verilen askeri muhtıra...

        Sonrasında yaşanan siyasi iktidarsızlığın meydana getirdiği ekonomik krizler ve terör olayları.

        Margarin, gaz yağı, tüp gaz kuyrukları.

        Enerji üretimi yoksunluğundan kaynaklanan elektrik kesintileri.

        Siyasi görüşü nedeniyle komşunun komşuyu polise ihbar etmesi, kardeşin kardeşi düşman bellemesi, kahvehanelerin taranması, yurt dışındaki diplomatlarımızın suikast kurbanı olması.

        Türkiye'nin yokluk çektiği, acının ve hüznün ülke geneline karabulut gibi çöktüğü, hayallerin, gelecekle ilgili planların tırpanlandığı dönemde Ertem Eğilmez, filmlerinde ön plana arkadaşlığın önemini, mahalle kültürünü, ailenin kutsallığını, saflığı ve çektikleri tüm acılara rağmen iyilerin güneşli günlere kavuşacağını, kötülerinse yaptıklarının yanına kâr kalmayacağını bilmek istemedikleri takdirde karanlıkta yok olup gideceklerini çıkararak insanlara umut aşıladı.

        1975 yapımı 'Bizim Aile'de efsane diyalogtaki 'Yaşar Usta', Türkiye'dir.

        'Saim Bey' ise Türkiye'yi karıştıran kötülerdir.

        'Yaşar Usta'nın, 'Saim Bey' ile olan sahnesinde sarf ettiği replik olan "Yıkamayacaksın, dağıtamayacaksın, mağlup edemeyeceksin bizi. Çünkü biz birbirimize parayla pulla değil, sevgiyle bağlıyız. Bizler birbirimizi seviyoruz. Biz güzel bir aileyiz. Bunu yıkmaya gücün yeter mi sanıyorsun? Dokunma artık aileme, dokunma çocuklarıma, dokunma oğluma"nın alt metninde şu vardır;

        " Dokunmayın artık gençlerimize, dokunma artık değerlerimize. Bize hiçbir şey yapamayacaksınız, bizi yıkamayacaksınız. Çünkü biz birbirimizi seviyoruz. Türkiye güzel bir aile."

        GAZETECİ YAVUZ TURGUL'U SİNEMACI YAPTI

        Ertem Eğilmez'in yönetmen ve senarist olarak kazandırdığı isimlerden biri de Yavuz Turgul'dur.

        Yavuz Turgul, Ses Dergisi'ndeki yazılarıyla Ertem Eğilmez'in dikkatini çekti.

        Hikâye yazmaktan hoşlandığını öğrenince Arzu Film'in yazar kadrosuna transfer etti.

        Yavuz Turgul, Arzu Film'in kadrosuna katılır katılmaz ilk senaryosunu 1973'te yazdı.

        Senaryosunu Mehmet Aslan ile ortak yazdığı 'Tarkan Güçlü Kahraman Kolsuz Kahramana Karşı'...

        Senaryosunu tek başına yazdığı ilk filmse 1976 yapımı 'Tosun Paşa'...

        1984'te de yönetmenlik koltuğuna oturdu.

        'Fahriye Abla'...

        JÖN KARTAL TİBET SENARİST VE YÖNETMEN DE OLDU

        Ertem Eğilmez, Kartal Tibet'i Türk sinemasının en kolektif isimlerinden biri haline getirdi.

        1965'te Suat Yalaz'ın 'Altay'dan Gelen Yiğit Karaoğlan' ile oyunculuğa başlayan Kartal Tibet, aynı yıl Ertem Eğilmez'in 'Senede Bir Gün'ünde çalışmaya başladı.

        Kartal Tibet, birkaç yıl içinde aksiyon, drama, komedi ve macera filmlerinde Türk sinemasının önemli oyuncularından biri haline gelmesine rağmen Ertem Eğilmez'in yanında çıraktı.

        Bu konumdan hiçbir zaman şikayet etmeden, kibre bürünmeden Ertem Eğilmez'in yanında senaristlik ve yönetmenlik eğitimi aldı.

        İlk yönetmenliğini 1976'da 'Tosun Paşa' ile yaptı.

        Böylelikle 'Tosun Paşa', Ertem Eğilmez'in yetiştirdiği iki öğrencisi olan Yavuz Turgul'un senaryosu, Kartal Tibet'in yönetmenliğiyle Türk sinemasının klasikleri arasına girdi.

        KEMAL SUNAL'I NASIL KEŞFETTİ?

        Ertem Eğilmez, Kemal Sunal'ı ilk olarak tiyatro sahnesinde görüp Zeki Alasya'ya, 'Bu adamı getir, muhakkak sinema yapsın. Nasıl bir yüz bu yahu' dedi.

        Kemal Sunal başta sinema konusunda tereddüt etse de Zeki Alasya'nın salık vermesiyle Arzu Film'e gidip Ertem Eğilmez ile görüşerek Arzu Film'in kadrosuna dahil oldu.

        Ertem Eğilmez, Tarık Akan ile Filiz Akın'ın başrolünde olduğu 1972 yapımı 'Tatlı Dillim'in setine giderken set otobüsünde oyunculara senaryonun kopyalarını dağıtır.

        En arkada oturan Kemal Sunal'a vermez.

        - Hocam! Bana senaryo vermediniz. Ben ne yapacağım, ne diyeceğim.

        - Sen, sadece gül...

        'Tatlı Dillim'de rolü kısa da olsa Kemal Sunal, izleyiciden büyük ilgi gördü.

        İzleyici, filmde en çok Kemal Sunal'ın gülmesine güldü.

        Ardından yine Ertem Eğilmez filmleri olan 'Salako', 'Salak Milyoner' ve 'Köyden İndim Şehre' ile kendisine gösterilen ilgiyi artırırken 1975'te 'Hababam Sınıfı'nın 'İnek Şaban'ıyla yıldız oyuncu oldu.

        'TARZAN' KOLEKSİYONERİNE 'TARKAN'I SATTILAR

        Yıl 1973...

        Ertem Eğilmez ile ortağı Nahit Ataman, İspanya'da bir koleksiyonerin 'Tarkan' filmlerini satın almak istediğini duyar.

        Paraya gereksinimleri olduğu için 1969'dan beri çektikleri 5 'Tarkan' filmini satmak için otomobille İspanya'ya doğru yola çıkarlar.

        Ertem Eğilmez, Nahit Ataman'ın küs olduğu kardeşi Vahit Ataman'ın da Madrid yolculuğuna katılmasını ister.

        Hem az biraz İspanyolca biliyordur hem de kendisinin şoförlüğü olmadığı için otomobili Nahit Ataman ile dönüşümlü kullanacaktır.

        Paraları olmadığı için otomobile yükledikleri 4 teker kaşar peyniri ve 2 helke yoğurtla yola çıkarlar.

        Bulgaristan'da bisikletli bir çocuğa çarparlar.

        Geceyi nezarethanede geçirirler.

        Fransa'ya vardıklarında kaşar peynirleri ve yoğurtları bitince aç kalırlar.

        20'nci günün sonunda Madrid'e ulaşırlar.

        Koleksiyoneri bulup film makaralarını verirler.

        Koleksiyoner, 5 filmi arka arkaya izlerken kendileri kapıda bekler.

        10'uncu saatin sonunda koleksiyoner kapıya çıkıp 'Türkçe bilmediğim için diyalogları anlamadım ama ben hayatımda bu kadar komik bir film de izlemedim. Peruk takmış, kürk giymiş zayıfça bir adam herkesi dövüyor. Bir de çok çapkın. Küçük bir de köpeği var. Bir de sanırım gözleri bozuk. Gözlerini hep kısarak bakıyor. Çok komik ama çok da ciddi oynamış. Harika bir film ama ben 'Tarzan' filmleri koleksiyoneriyim. 'Tarkan' diye bir filmi bugün sayenizde duyup izledim. Siz yanlış anlamışsınız' der.

        Ataman kardeşler kavga eder, Ertem Eğilmez hem Türkiye'ye dönecek benzin ve yemek parası olmamasından, dönseler bile yine iflas edecek olmasının stresiyle fenalık geçirip yere yığılır.

        Olanı - biteni şaşkınlıkla izleyen koleksiyoner, 3 kafadarın durumuna üzülerek 'Tarkan' filmlerini satın alır.

        Ertem Eğilmez ile Nahit Ataman, kazandıkları o parayla önce bir otelde geceleyip ertesi gün yola çıkarlar.

        Türkiye'ye döndüklerindeyse 'Tarkan'dan kazandıkları parayla Arzu Film'i ekonomik dar boğazdan kurtarıp film üretimine devam ederler.

        SİNEMACI OLDUĞU İÇİN OĞLUNA KÜSTÜ

        Türk sinemasında ekol olan Ertem Eğilmez, kendisi gibi sinemacı olmak isteyen oğlu Ferdi Eğilmez'e izin vermedi.

        Ferdi Eğilmez, bunun üzerine dil öğrenimi görmek için İtalya'ya gitti.

        Amacı tercüman olmaktı.

        Ne var ki sinemacı olma güdülerine daha fazla karşı koyamadı.

        Dil öğreniminden sonra babasından gizli olarak Roma'da sinema eğitimi almaya başladı.

        Ertem Eğilmez, oğlunun sinema eğitimi aldığını duydu.

        Doğru olup olmadığını öğrenmek için oğlunu ziyaret etti.

        Duyduğu doğruydu.

        Oğlu gece uyurken bir mektup yazıp Türkiye'ye döndü.

        Ferdi Eğilmez, uyandığında mektubu gördü.

        "Ben oğlumla itimat üzerine kurulu bir ilişki hayal etmiştim. Bayağı uzak kalmışız demek ki. Üzerinden etkimin geçtiğini hissediyorum. Bu beni çok sarstı. Hayat inişli çıkışlı bir süreçtir, mutlu olmanı dilerim."

        Ertem Eğilmez, oğluna küstü.

        Ferdi Eğilmez, sinema eğitimini tamamlayıp İtalya'dan döndükten sonra çalışmak için Türker İnanoğlu'nun şirketi olan Erler Film'e girerek yönetmen asistanlığı yapmaya başladı.

        Yıl 1988...

        Ertem Eğilmez, 'Arabesk'in yönetmeni.

        Filmin yapımcısı ise oğlunun yanında çalıştığı Türker İnanoğlu...

        Film çekimleri sırasında hastalandı.

        Şener Şen, Ertem Eğilmez'e Ferdi Eğilmez'in iyi bir asistan olduğunu söyleyerek filmde kendisini asiste etmesi gerektiğini söyledi.

        Ertem Eğilmez bunun üzerine oğlunu arayarak Cihangir'deki evine çağırdı.

        Önce diplomasını istedi, ardından da asistanlığını yapması için kaç lira istediğini sordu;

        - Bin lira istiyorum.

        - Hadi oradan, Türker Ağabey'in o kadar para vermez adama.

        - Zaten vermiyor, ben senden istiyorum.

        - Babanı mı dolandırıyorsun ulan?

        Bu konuşma babayla oğlu arasındaki küslüğü sona erdirdi.

        'Arabesk'

        Ertem Eğilmez, 'Arabesk'in çekimleri sırasında hastalığının ilerlemesi sonucu hastaneye yatırıldı.

        Çekimlere Ferdi Eğilmez devam etti.

        Ertem Eğilmez, çekilen sahneleri hastanede izleyerek oğlunu yönlendirdi.

        Şubat 1989'da gösterime giren 'Arabesk', dönemin izleyici rekorunu kırdı.

        Bir gün, oğlunu karşısına alarak kendisinden sonra Arzu Film'i kapatmamasını vasiyet etti.

        Yönetmenlikten önce yapımcılığı öğrenmesini isteyerek 'Başkalarının parasını batırmak iyi değildi' dedi.

        Ertem Eğilmez, 21 Eylül 1989'da 60 yaşında hayatını kaybetti.

        Ferdi Eğilmez, babasının ölümünden sonra öğrendi.

        Meğer, Türker İnanoğlu'na 'Benim çocuk senin şirketinde çalışıyormuş. Ona yönetmen asistanlığı işleri ver' diye ricada bulunmuş.

        Meğer başta sinemacı olmasını istemese de kendisinin yolundan gitme konusunda azimli olmasından etkilendiği oğlunun sinemacı olması için Türker İnanoğlu ile iş birliği yapmış.

        'Hemşo'nun çekimlerinin son günüydü.

        Sabaha karşı biten çekimlerin ardından Ferdi Eğilmez, Ömer Uğur, Mehmet Ali Erbil ve Okan Bayülgen ile çorba içiyoruz.

        Ferdi Eğilmez'e sordum; 'Yeni filmin ne olacak?'

        'Hababam Sınıfı' dedi.

        Okan Bayülgen: 'Olmaz, babanın filmleri üzerine daha iyisi çekilmez'

        Mehmet Ali Erbil: 'Güzel proje. Tabii ki Ertem Ağabey'in filmleri gibi olmaz ama...'

        Ben: 'Güzel olur. Dönem, komedyen dönemi. Onları bir araya getirirsen güzel bir film olur.'

        Sohbet sırasında herkes fikrini bu şekilde dile getirirken Cem Yılmaz'ın 'Güdük Necmi', Beyazıt Öztürk'ün ise 'Damat Ferit' karakterlerini canlandırabileceklerini ekledim.

        O dönemler, sinemacıların projelerini öğrenip haber yapmak için Beyoğlu'nda Arzu Film, Mine Film, Özen Film, Belge Film'in ofisleri arasında mekik dokurdum.

        Arzu Film'e uğradığımda ofiste Ferdi Eğilmez, Zeki Alasya, Kartal Tibet ve Halit Akçatepe sohbet ediyordu.

        Ferdi Eğilmez, 'Hababam Sınıfı'nı çekmeye karar verdiğini, set hazırlıklarına başladığını söyledi.

        Bir süre sohbet ettikten sonra 'Haydi kalkın, babamdan icazet almaya gideceğiz' dedi.

        Otomobile doluşup Ertem Eğilmez'in kabrinin bulunduğu Karacaahmet Mezarlığı'na gittik.

        Dualar edildi, anılar anlatıldı.

        Birkaç hafta sonra da 'Hababam Sınıfı'nın modern serisinin ilk filmi 'Hababam Sınıfı Merhaba'nın çekimlerine başlandı.

        'Hababam Sınıfı'nın modern serileri de izleyiciden ilgi gördü.

        Hababam Sınıfı Merhaba (2004)

        İzleyici Sayısı: 1.581.457

        Hasılat: 8.777.202 ₺

        Hababam Sınıfı Askerde (2005)

        İzleyici Sayısı: 2.587.824

        Hasılat: 15.377.292 ₺

        Hababam Sınıfı 3,5 (2006)

        İzleyici Sayısı: 2.068.165

        Hasılat: 12.952.669 ₺

        TOPLAM İZLEYİCİ SAYISI: 6.237.446

        TOPLAM HASILAT: 37.107.163

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ