Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam Etik ve bilim arasındaki yasaklı deney: Bir çocuk hiç dile maruz kalmadan büyürse ne olur?
        1

        TARİHTEKİ İLK DENEYLER

        Mısır firavunu I. Psamtik, M.Ö. 600'lerde, çocukların doğal olarak hangi dili konuşacaklarını görmek amacıyla bir deney gerçekleştirdiği iddia edilmektedir. Tarihçi Herodot’un anlattığına göre, firavun, iki yeni doğmuş bebeği bir çobanla birlikte tecrit etmiş ve çobana kesinlikle onlarla konuşmama talimatı vermiştir. Firavunun amacı, bu çocukların hangi dili kendiliğinden konuşmaya başlayacaklarını gözlemlemekti.

        2

        İLK KELİME "EKMEK"

        İddiaya göre, çocukların ilk kelimesi "becos" olmuş, bu kelime Frig dilinde “ekmek” anlamına geliyordu. Ancak, bu kelimenin çocukların gevezeliklerinin yanlış bir yorumu olması oldukça muhtemeldir. Bebeklerin genellikle anlamsız heceler çıkardığını göz önünde bulundurursak, bu durumun bir yanlış anlamadan ibaret olması olasıdır.

        3

        Benzer bir deney, 13. yüzyılda Kutsal Roma İmparatoru II. Frederick tarafından gerçekleştirilmiştir. İmparator, dille hiç temas etmeyen çocukların hangi dili öğreneceklerini görmek istemiştir. Ancak bu deney başarısızlıkla sonuçlanmış ve çocuklar herhangi bir dil geliştirememiştir. Salimbene Chronicle'ı, çocukların “jestler, yüz ifadeleri ve iletişimsel etkileşimler olmadan” yaşayamadıklarını bildirmiştir.

        4

        MODERN ÇAĞDA VAHŞİ ÇOCUKLAR

        Daha yakın tarihlerde, talihsiz koşullar nedeniyle dilden tamamen soyutlanmış çocukların hikayelerine tanıklık edildi. Bu tür çocuklara örnek olarak “vahşi çocuklar” olarak bilinen Victor ve Genie gibi vakalar gösterilebilir. Bu çocuklar ya terk edilmiş ya da ciddi şekilde ihmal edilmiş, dolayısıyla dille çok az ya da hiç temas etmemişlerdir.

        5

        Bu vakalar, dil yoksunluğunun çocuklar üzerindeki etkilerini araştırmamıza olanak tanır. Ancak, bu vakalarda dil yoksunluğunun diğer kötü muamelelerden nasıl ayrıştırılabileceği sorusu ortaya çıkar. Çünkü bu çocuklar yalnızca dil yoksunluğu yaşamamış, aynı zamanda fiziksel ve duygusal olarak da kötü muameleye maruz kalmışlardır.

        6

        Genie, bu vakalardan en çok bilinenidir. 13 yaşına kadar bir odada zincirli olarak tutulan ve herhangi bir dilsel girdi almayan Genie, kurtarıldığında dili öğrenme kapasitesinde ciddi eksiklikler gösterdi.

        7

        Bu durum, dilin kritik bir dönemde öğrenilmesi gerektiği teorisini destekler nitelikteydi. Ancak, Genie'nin yaşadığı travmalar nedeniyle, dil öğrenme kapasitesindeki eksikliklerin yalnızca dile maruz kalmama durumu ile mi, yoksa genel travma ve ihmal ile mi ilgili olduğu tartışma konusu olmuştur.

        8

        DİLİN ÖĞRENİLMESİ İÇİN KRİTİK DÖNEM

        Çocukların dil öğrenme süreçleri üzerine yapılan araştırmalar, belirli bir yaştan sonra dil öğrenmenin çok daha zor olduğunu göstermektedir. Beynin dil öğrenme kapasitesi, erken çocukluk döneminde en yüksek seviyededir ve bu dönemde alınan dilsel girdiler, çocuğun dil becerilerinin gelişmesi için kritik bir öneme sahiptir. Bu dönemde yeterli dilsel girdiye maruz kalmayan çocuklar, ilerleyen yaşlarda dil öğrenme konusunda ciddi zorluklar yaşayabilirler.

        9

        Nikaragua İşaret Dili örneği, çocukların dil öğrenme yeteneklerinin ne kadar esnek olduğunu gösterse de, dil öğrenme sürecinin erken yaşlarda başlaması gerektiğini de doğrulamaktadır. Çünkü bu dil, çoğunlukla küçük yaştaki çocuklar tarafından geliştirilmiş ve daha sonra diğer çocuklara öğretilmiştir. Erken yaşlarda dil öğrenme becerisi, beynin dil öğrenmeye daha açık olduğu bu kritik dönemle ilişkilidir.

        10

        İNSAN BEYNİNİN YARATICI GÜCÜ

        Sonuç olarak, çocukların hiçbir dile maruz kalmadan büyümeleri durumunda dil geliştirme yetenekleri ciddi şekilde kısıtlanır. Ancak, insan beyninin yaratıcı gücü ve çocukların dil öğrenme isteği, sınırlı dilsel girdilerle bile bir iletişim sistemi oluşturabileceklerini göstermektedir.

        11

        Çocuklar, küçük yaşlarda dil öğrenmek için belirli bir miktarda dilsel girdiye ihtiyaç duysalar da, bu girdilerden çok daha karmaşık ve zengin bir dil geliştirme potansiyeline sahiptirler.

        12

        Dile maruz kalmayan çocuklarla ilgili etik sorunlar ve tarihsel deneyler, dilin insan yaşamındaki önemini bir kez daha ortaya koymaktadır. İnsan beyni, dilsel girdilerle beslenerek karmaşık bir iletişim sistemi oluşturma kapasitesine sahip olsa da, bu girdilerin eksikliği ciddi gelişimsel sorunlara yol açabilir. Bu nedenle, dilin öğrenilmesi ve geliştirilmesi sürecinde çevresel etkenlerin önemi yadsınamaz.

        Kaynak: Slate

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ