Furkan Korkmaz, Habertürk'e konuştu!
NBA'de bu sezon gösterdiği performansla göğsümüzü kabartan Furkan Korkmaz, HT Spor Karantina Sohbetleri'nin konuğu oldu. Philadelphia 76ers forması giyen milli oyuncumuz Anadolu Efes günlerinden Banvit'e kiralık gitme kararına, NBA organizasyonundan oyun içindeki rolüne kadar birçok konuda oldukça samimi açıklamalarda bulundu. İşte bol kahkahalı ve oldukça keyifli Furkan Korkmaz röportajı...
Furkan Korkmaz... Genç yaşında basketbolun zirvesi NBA'in yolunu tutan, oradaki kariyeri birçok zorlukla başlasa da özellikle bu yıl kendini ispatlayan ve performansını sürekli geliştiren milli yıldızımızHT SporKarantina Sohbetleri'nin konuğu oldu. Muhabirimiz Ahmet Selim Kul'un sorularını samimiyetle yanıtlayan Philadelphia 76erslı yıldız basketbolcu Amerika'da yaşadığı günlerden kariyerine çok keyifli açıklamalarda bulundu. İşte Furkan Korkmaz röportajı...
"1.5 AYDIR EVDEN SADECE 3-4 KERE MARKET İÇİN ÇIKTIM"
11 Mart'ta son maçımızı oynadık. O maçtan sonra bugün kaçıncı gün ben de saymayı unuttum açıkcası. 42 gün mü oldu 45 gün mü oldu bilmiyorum yani günler de karıştı artık. Tabii ki bu işin ciddiyetinin farkındayız. Zaten son maçı oynadıktan sonra ben 1-1.5 aydır 3-4 kere markete gittim onun dışında hiç dışarı çıkmadım. Sağ olsunlar burada kulüp bizim dışarı çıkmamamız konusunda, sosyal temasa girmememiz konusunda çok büyük emek sarf ediyor. Onun için gerçekten bizim bütün ihtiyaçlarımızı karşılamaya çalışıyorlar. Bu da benim çok fazla dışarı çıkmamı gerektirmiyor.
"KULÜP ANTRENMAN İÇİN EVE BİRÇOK ŞEY YOLLADI"
Diğer yandan bakarsak antrenman kısmına da değinmek istiyorum ne yapıyorum, nasıl çalışıyorum konusunda. Kulüp yine aynı şekilde bench presstir, dumbelldır bunları yolladı bize. Evde bisikletim var aynı zamanda kulübün yolladığı. Bunlarla beraber antrenman yapmaya çalışıyorum ben de. Tabii ki sahada antrenman yaptığınız gibi, takımla yaptığınız gibi olmuyor hiçbir şekilde. Hiçbir şey onun yerini tutamaz. Maç temposunun yerini tutamaz. Olabildiğince biz de evde formda kalmaya çalışıyoruz.
"BİR YANDAN ÇOK ŞEY YAŞADIM, BİR YANDAN KARİYERİMİN BAŞINDAYIM"
U16 Dünya Şampiyonası'ndan NBA'ye gidişime kadar geçen 4 yıl benim için hem hızlı hem de yavaş geçi diyebilirim. Çünkü çok fazla inişler çıkışlar oldu bu bölümde. Oynadığım dönemler oldu, oynamadığım dönemler oldu. İşte "Drafta girdim, girmedim. Bu sene ne yapacağım, gidiyor muyum NBA'ye kalıyor muyum" gibi hep soru işaretleriyle aslında şu anda olan döneme geldik. Zaten NBA'ye geldikten sonra da 2 sene şansızlıklar oldu, sakatlıklar oldu. Sonraki sürec, zaten siz de biliyorsunuz neler oldu. Genel anlamda çok inişli-çıkışlı bir kariyerim olduğu için bu beni biraz daha erken olgunlaştırdı diyebilirim. Biraz şu anda onun verdiği avantajı yaşıyorum diyebilirim şu andan itibaren. Tabii ki çok güzel anılarım oldu Türkiye'de, burada keza çok güzel şeyler yaşıyorum. Benim için bu 4 seneden ziyade kariyerim çok garip ilerliyor diyebilirim. Nasıl anlatayım bilmiyorum ama çok fazla iniş-çıkış olduğu için bir yandan çok şey yaşadığımı düşünüyorum. Bir yandan da kariyerimin çok başındayım. O yüzden çok garip hissediyorum bu konuda.
"ANADOLU EFES'TEYAŞIM BÜYÜDÜKÇE SÜREM AZALDI"
İşin aslında şu kısmı benim için daha enteresan. Anadolu Efes'te takıma ilk çıktığım dönemde yani en küçük olduğum yaşta, 16 yaşında aldığım süre benim Anadolu Efes kariyerimdeki en yüksek süre aldığım seneydi. Ivkovic'in ilk senesi yani... Daha sonra yaşım büyüdükçe sürem biraz azaldı Anadolu Efes'te. Durum aslında böyle oldu, yine garip bir olay oldu... Tabii 3. senem de bu defa Perasovic yönetimi vardı. Aslında hazır olduğumu düşünüyordum, oynamaya hazır olduğumu ve oynamayı hak ettiğimi düşünüyordum her oyuncunun olduğu gibi. Bir süre sonra Anadolu Efes'te benim için yer olmadığını düşündüm kadroda ve benim için yeterince güveni alamadım, gerek koçlardan gerek takımdaki pozisyonumdan dolayı. Daha sonra zaten diyorlar ya oyuncunun böyle bazı şeyleri gördükten sonra belirli sınırları oluyor... Ben de o sınıra ulaşmıştım.
"BANVİT BENİM İÇİN ÖZEL BİR TECRÜBE OLDU"
Tabii ki sonra Alper Yılmaz ile konuştuk, Anadolu Efes'in genel menajeriyle. Menajerlerim Atilla ağabey, Mirsad ağabey, nasıl yürütelim bu konuyu şeklinde bir konuşma geçti. Daha sonra bir yere kiralık gitmeyi ben aslında kafaya çoktan koymuştum. Sadece bunun için biraz daha uygun zamanı bekliyordum ve emin olmak istiyordum. Çünkü gidip daha da kötü geçirebilirdim sezonun geri kalanını. Öyle de bir ihtimal vardı. Çünkü hiç oynamadığım bir dönemden başka bir takıma gidip tekrar çıkış yakalamak kolay değil. Çok zor bir karardı o dönem benim için. O döneme kadar hiç şehir dışı tecrübem de olmamıştı. Bunun zor olacağının farkındaydım. Ama Banvit'e geçtikten sonra da çok güzel bir sayfa açtım. Çok güzel insanlar tanıdım orada. O yüzden de benim için özel bir tecrübe oldu Banvit.
"BAZI ŞEYLERDEN FEDAKARLIK ETMEK GEREKİYOR"
Bu tarz olaylarda biraz daha soğukkanlı olmak gerekiyor. Bazen çok fazla düşünüyorsunuz ve çok fazla düşündükçe de yanlış kararlar veriyorsunuz. Ben de çok fazla düşünen biriyim aslında. Her şeyi çok fazla düşünürüm. Her şey mükemmel olsun isterim. Çok detaycıyımdır. O yüzden o dönem de benim için zordu ama diyorum ya bazı şeyleri kazanmak için bazı şeylerden fedakarlık etmemiz gerekiyor. Bazı şeyleri vermeniz gerekiyor. Ben de o dönem bu durumun farkındaydım ve o kararı alarak Banvit'e gittim.Umarım bunlar ilk ve sonlar olurlar diyeyim. Gerçekten bunlara sporcu olarak kafa yormak çok zor. Çünkü siz elinizde olmayan şeyleri kontrol etmeye çalıştığınız zaman çok büyük bir boşluğa düşüyorsunuz. Ve saha içinde yine gösterdiğiniz kadar oyuncusunuz ama bu süreçler de genelde saha dışında elinizde olmayan olaylar olduğu için bazı şeyleri fazla düşünüyorsunuz. Ben kendimden bahsediyorum tabii ki. Diyorum ya umarım bu olaylar ilk ve son olaylar olurlar.
"SADECE ŞUTÖR OLARAK ANILMAK İSTEMİYORUM"
Ben bunu her zaman söylüyorum. Ben hiç bir zaman sadece şutör olarak anılmak istemiyorum. Sadece şutör bir oyuncu olmak istemiyorum. Ben topla da oynabildiğimi, yaratabildiğimi düşünüyorum. Skorer oyunumun dışında da arkadaşlarıma da çok fazla pozisyonlar hazırlayabileceğimi düşünüyorum. Tabii ki buradaki rolüm, takımdaki arkadaşlarım, şu anda çok fazla buna uygun bir basketbol oynamıyoruz aslında biz Philadelphia olarak. Bizim organizasyonda, takımda biraz daha farklı bir basketbol oynanıyor. NBA'in başka takımlarında daha fazla pick and roll oynanıyor. Biz de daha çok post up oyunu oynanıyor veya daha çok bire bir oyuna dayalı bir basketbol oynuyoruz biz. Tabii bunların hepsi benim oyunuma değişik şeyler kazandırıyor ama ilk Efes'te A takıma çıktığım günden beri bize bir genç oyuncu olarak şunları söylediler; öncelikle gelen boş şutu, ceza şutunu atacaksın. Başarılı olacaksın ve savunmada hiç hata yapmamaya çalışacaksın. Bunları zaten mükemmel seviyeye getirdikçe biraz daha roller değişmeye başlıyor. Bunları iyi yaptıkça zaten o ipleri sizlere vermeye başlıyorlar. Tabii ki ben de kariyerimin önümüzdeki sezonlarında bunları daha fazla göstereceğimi düşünüyorum.
"ÇALIŞMADIĞIM GÜN KENDİMİ KÖTÜ HİSSEDİYORUM"
NBA'ye geldiğim ilk iki sene sakatlıklar yaşadım. Takımla birlikte çok fazla basketbol oynayamadım. Sahada olamadım. Bu dönemde çok fazla çalıştım. Aslında bu kafamda öyle bir yer edindi ki çalışmadığım gün kendimi çok kötü hissediyorum. O gün aslında işimi iyi yapmadığımı, kendim yeterince tatmin olmadığımı düşünüyorum antrenman yapmadığım günde. Bu antrenmandan önce gitmek olur, sonra yapmak olur tabii ki her oyuncunun belli bir rutini, planı var ama zaten genel anlamda da çalışmayı seven bir oyuncuyum. Diyorum ya çalışmadığım dönemde zaten mental olarak kendimi kötü hissediyorum ki herkesten daha fazla çalışmamız gerektiğinin de farkındayım. Daha da başarılı olmak istiyorsanız, diğer insanlar 3 saat çalışıyorsa sizin 5 saat çalışmanız gerekiyor ki onların önüne geçebilesiniz. Bu bence benim erken yaşta edindiğim güzel bir özellik. Hepimizin sporcu olarak edinmesi gereken bir özellik bence. Mental anlamda zaten benim kafama yer etmiş durumda bu. O yüzden çalışmadığım gün kendimi kötü hissediyorum yani.
"YOK ARTIK CANIM BU KADAR DA DEĞİL' DEDİĞİM ÇOK OLDU"
NBA'e gelmeden önce Türkiye'ye gelen yabancı oyunculardan veya NBA'de oynamış birkaç isimden burayla ilgili çok fazla bilgi aldım. Ligin ne kadar büyük bir organizasyon olduğunun farkındaydım. Ama içine girdikten sonra "Yok artık canım artık bu kadar da değil" dediğin çok fazla olay da oldu burada. Genel anlamda organizasyonlar olsun, seyahatler olsun, otellerimiz olsun, bu işte virüs dönemi, karantina dönemi çok iyi organize ediliyor. Tabii ki inşallah böyle şeyleri daha uzun süre yaşamayız ama aslında bizim için de bir tecrübe oluyor bir yandan. Hepimiz bir yerlerde sınav veriyoruz. Bu aslında organizasyonlar için de sınav oluyor. Oyuncular için de sınav oluyor. Tüm vatandaşlar için de sınav oluyor. Bu dönemde de aslında organizasyonun, ligin büyüklüğünü bir kez daha görmüş oldum. Çünkü diyorum ya eve bisiklete kadar yolladılar. Dumbell yolladılar, sağlık topu yolladılar, yemek, su yani yumurtamı bile yolluyorlar. Beslenme programı zaten genel anlamda uymaya çalıştığımız bir şey Buna uymamız için yemekler gönderiyorlar. Kulüpteki aşçılarımız yemek yapıp gönderiyorlar. Organizasyonun içerisinde zaman geçirdikçe daha da büyük olduğunu anlıyorum.
"İSMİMİN HİDO-MEMO EFSANELERİYLE ANILMASI ÇOK GÜZEL BİR DUYGU"
Cedi'yle aslında bakarsak bir 6-7 saatlik araba mesafesi var aramızda ama sezon içerisinde görüşmemiz çok mümkün olmuyor. Çünkü maçlardır, antrenmanlardır çok yoğun bir sezon geçiriyoruz. Ama sürekli telefonla görüşüyoruz, konuşuyoruz. Zaten buraya ilk geldiğiniz senelerde kendinizi bir yalnız hissediyorsunuz. Bu yalnızlık hissi sizi arkadaşlarınıza ailenize daha çok bağlayan bir duygu. Ersan ağabeyle de aynı şekilde. Sadece basket değil birçok şeyi soruyorum Ersan ağabeye. Amerika'da yaşam anlamında çok fazla soru soruyorum. Ersan ağabeye sürekli rahatsızlık veriyorum yani bilmiyorum sıkıldı mı sıkılmadı mı ama onu gerçekten çok rahatsız ediyorum. Yine Mehmet Okur'dan bahsedersek onun çok yardımı oluyor. Takıldığımız bir konuda sürekli telefon açabileceğimiz biri. Hidayet ağabey aynı şekilde zaten federasyon başkanımız... Sürekli, yazları da görüşüyoruz, konuşuyoruz. Onun dışında Hidayet ağabey ve Mehmet ağabeyin dönemine göre ben bizi şu şekilde bir tık avantajlı görüyorum diyeyim. Şu anki sosyal medyanın gücüyle, o dönemin ki sosyal medyanın gücü bir değil. O konuda hem biz insanlara daha rahat ulaşabiliyoruz, hem insanlar bize daha rahat ulaşabiliyor. Şu an senin bana yaptığın gibi... O yüzden çok daha tatlı bir dönem var diyebilirim şu anda. Tabii ki onların isimleri, efsaneleri, yarattıkları markalar, Türkiye'ye getirdikleri basketbol... Aynı şekilde şu anda burada Hido, Memo deyince insanların tanıması bizim için çok büyük bir gurur. Benim çocukluğumda onları izleyerek büyüdüm yani. O yüzden benim için onlarla beraber yavaş yavaş ismimim anılmaya başlanması çok özel bir duygu. Çok güzel bir duygu.
"EMBIID BENİ KANATLARININ ALTINA ALDI"
Embiid gerçekten çok güzel, temiz bir insan. Sahada kavga eder, böyle trash talk(Argo konuşma) yapar bilmem ne ama gerçekten çok iyi niyetlidir. Herkese yardım etmeye çalışır. Ki özellikle ben takıma katıldıktan sonra beni biraz kanatlarının altına aldı diyebilirim. Özellikle işin oyun kısmına baktığımız zaman hele de bu sene oynamaya başladığım dönemde... JJ Redick'in geçen sene Embiid ile beraber oynadığı bir "Elbow oyunu" vardı. "Onu ben bu sene Furkan ile oynamak istiyorum" dedi. Takıma onu ekledik. Bu tarz şeylerde aslında onun beni kanatları altına aldığını biraz hissediyorum. Onun dışında dediğim gibi çok iyi niyetli biri. Hepimiz sahada farklı karakterler olarak görünüyoruz ama saha dışına çıktığımız zaman basketbolu bir kenara koyup normal hayatlarımızı devam ettiriyoruz. O yüzden hepimizin sahada farklı bir karakteri var. Maske demeyeyim biraz daha yanlış anlaşılabilir ama hepimizin farklı bir modu oluyor.
"SU ŞİŞESİNİ EZİP FUTBOL OYNUYORDUK..."
Bu konu gündeme gelince aklıma direkt Peter Crouch geliyor aslında. Çünkü ben ona yakıştırıyorum ama tabii ki ben kendimi kıyaslamıyorum. Ama benim de Michael Jackson dansım meşhur, bilemiyorum yani. Tabii ki futboldan yürüsem belki başka bir kariyerim olabilirdi, belki hiçbir kariyerim olmayabilirdi. Tabii ki yaşamadan bilmek çok zor. Ama tabii o dönemde klasik Türk çocuğu, Türk erkeği sokağa çıkıp futbol oynuyorduk. O zamanlar basketbolun b'sini bilmiyordum. Su şişesini ezip futbol oynuyorduk hatta ya da su şişesinin kapaklarıyla oynuyorduk mesela... Yani öyle bir çocukluğum geçti ta ki basketbola başlayana kadar. Zaten basketbola başladıktan sonra hiçbir ara vermeden bir anda profesyonelliğe kadar geçer bir dönem oldu. İnanması güç ama keşfedilmemde asıl konu sadece uzun boylu olmamdı.
"KARİYERİNİZ BOYUNCA HER ŞEY İSTEDİĞİNİZ GİBİ GİTMEYECEK"
Ben şuna çok inanıyorum sporcunun mental anlamda çok güçlü bir yapıya sahip olması gerekiyor. Kariyeriniz boyunca mükemmel 15 sezon geçirmiyorsunuz veya küçük yaştan beri her şey istediğiniz gibi gitmiyor. Ben de bunu yaşamış biri olarak bence aktarabileceğim en güzel mesaj bu olur. Zaten aslında çok antrenman yap, diğerlerinden daha fazla çalış, sağlığına dikkat et, iyi beslen, iyi uyu gibi klasik şeyleri biliyoruz. Bunun dışında sporun insanı mental anlamda da çok fazla olgunlaştırdığını düşünüyorum. Bu yüzden mental güce çok inanıyorum. Olabildiğince sabırlı olsunlar. Doğru zamanda doğru yerde olmaya çalışsınlar. Bence sporcu limitlerini bildiği zaman bu onu daha başarılı yapıyor çünkü hepimiz bir dünyada yaşıyoruz ama kendimizi çok farklı yerlerde hayal ediyoruz. Limitlerimizi, yapabileceklerimizi ve yapamacaklarımızı bildiğimiz zaman daha kolay yol katediyoruz.
VİRAL OLAN KOLPAÇİNO FİLMİ TARTIŞMASI HAKKINDA...
Kolpaçino'da bence Özgür haklı. Özgür her şeyin başında haklı. Onun dışında benim tabii kumarla vs. alakam olmadığı için işin racoununu bilmiyorum aslında. Bunun raconu nedir, nasıl oynanır, nasıl kalkılır... Ama en basit örnek vereyim, biri konsol oynunda iki maç kazanıp da 3. maç oynanmadançıkmak isterse ben tuhaf gözle bakarım yani. "Dur yeni başladık daha ısınıyoruz falan" derim. Bu yüzden orada Ekrem ağabey haksız gibi...
Son olarak herkes evde kalmaya devam etsin! Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için!