Mutluluk, tam not aldı
Ünlü yönetmen Abdullah Oğuz'un 3'ncü sinema filmine köşe azarlarından büyük övgü aldı
Abdullah Oğuz'un bugün vizyona giren filmi Mutluluk beğeniyle karşılandı. Filmi galada izleyen 6 yazar bugün köşesini filme ayırdı ve Mutluluk'tan övgüyle bahsetti. 'Mutluluk' izlenmesi gereken bir film Mehmet Y. Yılmaz / Hürriyet "BİRİSİNİ tanımak istiyorsan, onunla yolculuğa çık""Mutluluk"u izlerken de aklımdan bu söz geçiyordu. Oğuz, Zülfü Livaneli'nin romanından harika bir edebiyat uyarlaması, mükemmel bir "yol filmi" yapmış. Köyden ve töreden kaçan bir çift ile kent yaşamının dayattığı ikiyüzlülüklerle barışamamış bir insanın yolda kesişen öykülerini anlatıyor bu film. Türk filmlerinde sıkça rastlandığı gibi ağdalı bir üsluba kaçmayan, tertemiz bir film! Mizah da, dram da dengeli! İnsanları kolayca salya sümük ağlatacak bir öykünün, bu kadar dozunda verilebilmesini de kutlamam gerek. Filmin beni en çok etkileyen yönlerinden biri de buydu zaten. Oyuncular o kadar gerçekti ki kendinizi filmin içinde kolayca kaybedebilirdiniz. Bu hafta sonu ne yapacağınızı düşünüyorsanız, bu filmi izlemenizi öneririm. sözünü kim söylemiş bilmiyorum.
Ama kişisel deneyimlerim, bu sözün ne kadar doğru olduğunu bana gayet iyi öğretti.
Abdullah Oğuz'un bugün vizyona giren filmi
MUTLULUK
Mustafa Mutlu / Vatan
Kör kuyu kadar karanlık günler, masmavi denizlere ve umuda dönüşebilir mi?
Evet...
İnanmıyorsanız; Zülfü Livaneli’nin aynı isimli romanından uyarlanan ve bugün gösterime girecek olan “Mutluluk”u kaçırmayın...
Çok sağlam bir öykü, usta işi bir yönetim, harika görüntüler, dinlemeye doyulmayan müzik ve parmak ısırtan oyunculuk...
“Eşkiya”yı seyrettikten sonra “Daha iyi bir Türk filmi çekilemez” demiştim; “Babam ve Oğlum” yapıldı...
Aynı şeyi o filmi izledikten sonra söylemiştim; şimdi “Mutluluk” var...
Yanılmak, bazen ne güzel oluyor!
Mutluluk çok iyi
Cengiz Semecioğlu / Hürriyet Kelebek
Mutluluk beni neden etkiledi?
Ruhat Mengi / Vatan
Nedeni şu: Kimse Abdullah Oğuz’dan böyle bir film beklemiyordu.
Bu kadar insanın içine dokunan, bu kadar (hadi açıkça söyleyelim) Türk filmi gibi durmayan, ama öyküsüyle, nakış gibi işlenmiş (ve oynanmış) karakterleriyle bu toprakları dibine kadar anlatan...
Abdullah Oğuz’un bugün gösterime giren "Mutluluk" filmi aynen böyle işte.
Son aylarda peşi sıra vizyon yüzü gören Türk filmlerinden çok farklı, çok başka yerde, çok ama çok defalarca izlenesi... (Hıncal Uluç keşke bu film için "Eşkıya’dan sonra gördüğüm en iyi film" dese). Bu övgünün en büyük payı roman tabii. Zülfü Livaneli’nin yurtdışında büyük ilgi görmüş "Mutluluk" adlı romanı. Film, o meşhur romandan uyarlama.
Ama bu romanı senaryolaştırmakta katkısı büyük olan Kubilay Tunçer’i de unutmamak lazım.
Mesela Türkiye’nin doğusuyla batısını bir araya getiren öyle bir diyalog var ki filmde, yazmadan olmaz: Malum karede diyor ki batılı profesöre, askerliği süresince giriştiği çatışmalar sonucu yanlış ve doğruyu birbirine karıştırmış ex- komando karakter, "Bizim oralarda sevgili yoktur, sizin oraların adetleridir onlar. Adam adamlığını bilecek, karı karılığını".
Mutluluk’un güzelliği işte burada.
Birbirinden çok ayrıymış gibi görünen iki tarafı, yani ilişkisinde hep sorun yaşayan şehirliyle/tutkulu aşkını kör geleneğe çorba ederek yaşayan doğuluyu, çok okumuşla/az okumuşu hiç sıkmadan, sektirmeden, gösterişe kaçmadan aktarıyor.
Sır bu: Gösterişe kaçmamak. Abdullah Oğuz’dan kimsenin beklemediği de asıl buydu galiba. Gösterişsiz, sade anlatım... Evet, kesinlikle önyargılı olmamak lazım.
Üzerine yapışan o şirinlik muskası Axess kızı imajını Mutluluk’taki Meryem rolüyle de kıramazsa ömrü boyunca kıramaz bir daha.
Meryem kim mi dediniz?.. Taşkale Köyü’nde kendi halinde yaşayıp gitmekte olan gencecik bir fidan. Bir sabah göl kenarında ‘kirlenmiş’ vaziyette bulunuyor. Cezasını töre kesiyor. Namus temizleme vazifesi de amcaoğlu Cemal’e veriliyor. Töre kurbanı iki genç, çıktıkları ölüm yolunda bir profesörle karşılaşıyorlar. Bambaşka bir dünyanın içinde buluyorlar kendilerini. Asıl sürpriz ise finalde. Lakin oraya gelene dek fazla mı uzamış ne?.. Hani bazı sahneleri çıkartsam bir şey eksilmezdi gibi geldi. Dikkatimi çeken bir başka şey de jenerikteki oyuncu isimleriydi. ‘Çıkış sırasına göre yazılmıştır’ diye not düşülmüş. Yani ilk sahneden itibaren kim göründüyse o var, sırasıyla.
Özgü Namal’dan sonra onu göl kenarında bulan yaşlı çoban geliyor. Malum, genelde alfabetik sıra kullanılır, kimse gücenmesin diye. İsim krizine adil çözüm bulunmuş.
Sağlam öykü, sağlam müzik Geç bunları, sadede gel derseniz... Sağlam bir öykü (ki, Fransa’da ayın kitabı seçilen Mutluluk, ABD ve dünyanın en büyük kitap zinciri Barnes&Noble ödüllüymüş aynı zamanda), öyküye yakışır güzellikte bir müzik, Abdullah Oğuz gibi işin ehli bir yönetmen, yaz tatilimin en güzel zamanını geçirdiğim Marmaris’in eşsiz koy manzaraları... Ah şimdi orada olmak vardı dedirten... Ve hiç bilmediğimiz, yabancısı olduğumuz bir dünya var Mutluluk’ta. O dünya ki, namus için göz kırpmadan insan öldürtüyor adama, kurbanlık koyun misali. Aynı adam, balık yerken boğazına kılçık kaçan kızı kurtarmak için ter döküyor ama... Aklın mantığın işlemediği bir dünya yani. Ve bir son dakika haberi: Mutluluk filminin Cannes Film Festivali’nde yarışması için başvurusu yapılmış. Kabul görürse göğsümüzü gere gere gönderebiliriz. Film olarak beğenilir beğenilmesine de, namus cinayeti gibi bir töre nedeniyle başımızı öne eğebiliriz.
Siz de Mutluluk’u bugünden itibaren izleyebilirsiniz. Alemlere akmadan önce ‘başka hayatlar’a kısa bir gezinti yapmak isterseniz...