Haftanın Kitapları
Biyografiden öyküye, araştırmadan romana, anıdan şiire bu hafta da pek çok kitap okurla buluştu. İşte yeni çıkan kitaplar arasından sizin için seçtiklerimiz... Keyifli okumalar...
YÜZYILLIK YALNIZLIK
(Gabriel Garcia Marquez)
Nobel Edebiyat Ödüllü Kolombiyalı yazar Gabriel Garcia Marquez’in edebiyat tarihinin en önemli ve çarpıcı eserlerinden biri olarak kabul edilen romanı, Yüzyıllık Yalnızlık özel ciltli baskısıyla okurla buluşuyor. Büyülü gerçekçilik akımının en parlak örneklerinden olan romanda, Buendía ailesinin yedi nesil boyunca yaşadığı olayları destansı bir dille kaleme alan Marquez, aşk, savaş, yalnızlık, aile bağları ve insanın varoluş mücadelesi gibi evrensel temaları işliyor. Kolombiyalı yazar, edebiyat tarihinin en çarpıcı yapıtlarından biri olarak kabul edilen eserinde Albay Aureliano Buendía ve ailesinin nesiller boyu süren hikâyesiyle hem tarihin hem de insan doğasının karmaşıklığını gözler önüne seriyor. Márquez’in politik, kişisel ve ruhani olanı iç içe geçirerek hikâye anlatımına yeni bir bilinç getirdiği eseri Yüzyıllık Yalnızlık, yayımlanmasının üzerinden elli yedi yılı aşkın bir süre geçmesine rağmen dünya edebiyatının en sevilen eserlerinden biri olmaya devam ediyor.
HALİÇ MANZARALI CİNAYET
(Celil Oker)
İnsanlar, anlatacakları hikâyelerin sonunu bilir genellikle. Bazen de bilirler ama yanlış bilirler. Remzi Ünal ise bir bakışta hikâyenin sonunu sezinleyebilir. Yani, çoğu zaman diyelim. En azından bir noktada olayı kesin çözer. Bir tür mesleki deformasyondur bu. Bir seçmen kâğıdının Haliç manzaralı bir cinayete sebep olup olmayacağını fark edebilir mesela. Göbeğine doğrultulmuş silahtan kurtulmasına bir baykuşun yardım edip edemeyeceğini bilir. O Remzi Ünal’dır, yanlış kapıları çaldığı olur bazen ama her zaman değil... 2019’da kaybettiğimiz usta yazarımız Celil Oker’in daha önce çeşitli dergilerde çıkan öykülerinden oluşan Haliç Manzaralı Cinayet Altın Kitap etiketiyle ilk kez okur karşısına çıkıyor. Tüm polisiye severler için.
ERKEK DUTLARIN GÖLGESİNDE
(Ali Özgür Özkarcı)
Üç kuşağın iç içe geçmiş hikâyesini anlatıyor Ali Özgür Özkarcı. 1940’lar ile 2000’ler arasında bölünen, parçalanan karanlık bir kesitte, Çukurova’da geçen, sürgünlerle, ne olursa olsun “kapanmayan” hesaplarla, ölümlerle, hırslarla dolu bir hikâye bu. Aynı zamanda yıllar geçse, mekânlar değişse bile yok olmayan, yok etmek için çaba sarf edenleri bile kendi içine çeken, hayatlarının bir anında belirmek için fırsat kollayan o karanlık haleyi de gösteren... Bir yandan da memleketin etrafı dikenli tellerle çevrili o tarihine bakıyoruz İletişim Yayınları'ndan çıkan Erkek Dutların Gölgesinde’yi okurken. El değiştiren mülkiyetin “yeni” sahipleri, onlar tarafından “yersiz yurtsuz” bırakılanlar, her an can derdiyle tetikte olanlar, hiç bitmeyen o hesaplar, dalavereler, tüm bunların içinde yaşamaya çalışanlar, yaşamaya çalışmanın başlı başına bir dert yumağına dönüştürdüğü o insanlar... İşte bu roman, “o insanların” romanı...
KARAKATİP
(Thomas Ligotti)
Çağdaş Amerikan korku edebiyatının önemli temsilcilerinden Thomas Ligotti'nin, tüyler ürperten on üç öyküden oluşan eseri Karakâtip, Can Yayınları etiketiyle raflarda! Kitaba kendi adı Karakâtip’i veren anlatıcı, bu tüyler ürpertici öykülerde çeşitli kişiliklere bürünüyor. Ne var ki, on üç öykünün her birinde korkunç sırları anlatan “ses” hiç değişmiyor. Karakâtip, öykülerde anlatılanların kimi zaman tanığı, kimi zaman faili, kimi zaman kurbanı olarak karşımıza çıkarken, bu kasvetli ama ilginç ortamda bize yol gösteriyor. İster “lanetli”lerin, ister “iblis”in ya da “düş gören”in, “çocuk”un ya da “adımız”ın sesi olsun, Karakâtip olanları Edgar Allan Poe ve Nathaniel Hawthorne’un izinden giden bir biçemde ve nitelikte aktarıyor bizlere. Kendi gerçeğimizin görünürdeki cephesinin hemen ardında yer alan garip dünyaların imgeleri önümüzde sıralanıyor.
MÜHÜR
(Cevat Turan)
Yetimhanede büyüyen dört çocuk, dört yol hikâyesi. Bir yanda çocukluğunun aşkı diğer yanda memleket meselesi! Fırat hangisini seçecek? Yetimhane aşkı Çiğdem ‘e kavuşabilecek mi? Gerçekçi, çarpıcı analizleriyle günümüz Türkiye’sinin anatomisini çıkartıyor bu roman. Cevat Turan Anayurt Yayınevi'nden çıkan omandaki Sinan ve Fırat’ın hikayesinin toplumda bir karşılığı olduğunu söylüor: "Bana göre sadece coğrafya değil insanın ailesi de kaderidir. Çünkü doğduğumuz ailenin geldiği geleneksel kültür ne ise biz de ona yakın gelişiyoruz. Ben yazgıya inanmıyorum. Yazgımızdan memnun değilsek değiştirebilme iradesi bizim elimizde saklı."
NORVEÇ HALK MASALLARI
(Peter Christen Asbjornsen)
Ganeşa Yayınları'ndan çıkan Norveç Halk Masalları, iki masal hayranının keyifli keşifleri sonucunda ortaya çıkmış, sihir ve büyü dolu bir eser. Devasa troller hem vahşi hem de tuhaf bir şekilde sevimliler. Karanlık ormanlarda hantalca ilerliyor ve dağların içine sığınıyorlar. Bazı troller böğürüp kükrerken, bazıları hırlayıp sızlanıyor. Kafa koparıyor, prensleri taşa çeviriyor ve insanları dağlara kaçırıyorlar. Yine de hiçbiri, bir seferde on iki tane bile olsa trol kafası kesmekten çekinmeyen cesur ve yaratıcı Kül Delikanlı ile boy ölçüşemiyor. Moe’nun ikinci baskıya yazdığı giriş yazısında belirttiği gibi, masalların doğrudan ve acımasız bir şekilde anlatıldığını görebiliriz; bu, zalimlikten değil, saflık ve kurnazlıktan yoksunluktan kaynaklanan bir ifade biçimidir. Her yerde, tek amacı gözlemleme keyfi olan saf epik anlatım tarzını keşfederiz.
TRISTANO ÖLÜRKEN
(Antonio Tabucchi)
20. yüzyıl İtalyan edebiyatının en özgün, en usta kalemlerinden Antonio Tabucchi, Everest Yayınları'ndan çıkan Tristano Ölürken’de okurunu sıcak bir ağustos günü Toscana kırlarına, ölüm döşeğindeki Tristano’nun yanı başına taşıyor. Bacağındaki kangren yüzünden yatağa çakılmış, geçmeyen migren ağrıları sebebiyle ıstırap içinde kıvranan Tristano, isimsiz bir yazara hayatını anlatıyor. O anlatırken zaman çizgisi kopuyor, gerçek ve düş alemi birbirine karışıyor, morfinin etkisindeki hasta adamın bir zamanlar sevdiği tüm kadınlar birbiri ardına hikâyeye girip çıkıyor. İkinci Dünya Savaşı’nın karanlık gölgesindeki anılar Tristano’nun kahramanlıkla hıyanet arasında gidip gelen hayatını gözler önüne seriyor. Tristano, yaşamının son günlerinde olduğunu bilen ve geçmişiyle hesaplaşan; şanlı zaferleriyle övünmek yerine acıyla onların izlerini süren unutulmaz bir anti-kahraman.
VASSAF BEY
(Memduh Şevket Esendal)
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları'ndan çıkan Vassaf Bey romanını Memduh Şevket Esendal, hayatları adeta “öldürülenlere” umut vermek için yazıyor; ölümden sonra başkalarını mutlu etmek dileğindeki yaşını başını almış, görmüş geçirmiş Vassaf Bey’i anlatıyor. Vassaf Bey yeni bir yaşam kurulması için kendi görmediği zamanın akışını adeta yeniden yaratıyor. Siyaset hayatının ortasında ömür boyu yazma arzusunu, edebiyata bağlılığını asla yitirmemiş Esendal'ı gerçekten özümsemek istiyorsak eşsiz Vassaf Bey romanı nerdeyse tek başına bir olanak...