Türkiye'nin dünya mirası IX
İlk olarak 1963'te keşfedilmesine rağmen 1994'e kadar arkeolojik değeri anlaşılmayan Göbeklitepe, insanlık tarihinin yeniden yazdırdı. Sadece Türkiye'nin değil; bütün dünyanın gözü gibi sakındığı Göbeklitepe'de bulunan tonlarca ağırlıktaki dikili taşlar, insana şu soruları sorduruyor; dönemin ilkel şartları altında boyları 7 metreyi bulan taşlar, kilometrelerce nasıl taşındı? Beslenmenin, vahşi hayvanlardan ve doğa şartlarından korunmanın bir hayli zor olduğu bir dönemde o zamanki insanlar, sayıları 300'ü bulan taşları neden kilometrelerce taşıma gereği duydu? Tapınak mıydı yoksa kurban adama yeri mi?
Göbeklitepe
Konum: Şanlıurfa
Kategori: Kültürel
Kayıt Tarihi: 2018
İnsanlık tarihinin yeniden yazıldığı yer; Göbeklitepe...
Göbeklitepe'de bulunan üzerinde tilki, yılan, boğa, ördek, akbaba ve domuz motiflerinin yer aldığı, insan vücudunu 3 boyutlu olarak betimleyen T şeklindeki dikili taşların son avcı toplayıcı insanlar tarafından günümüzden 12 bin yıl öncesinde dikildiği düşünülüyor.
Yapılan araştırmalardan elde edilen bulgulara göre kült bir merkez niteliğindeki Göbeklitepe'nin M.Ö 8 bin yıllarında terk edildiği sonucuna varıldı.
Göbeklitepe, 1963'te İstanbul Üniversitesi ve Chicago Üniversitesi tarafından yürütülen Güneydoğu Anadolu tarih öncesi araştırmaları projesinin yüzey araştırmaları sırasında bulundu. Ne var ki arkeolojik değeri 1994'e kadar anlaşılamadı.
1994'te Heidelberg Üniversitesi'nden Klaus Schmidt tarafından bölgede yapılan bir araştırma sonucu arkeolojik değeri anlaşılan Göbeklitepe'de kazılar yoğunlaştırılınca gün yüzüne çıkan bulgular, o güne kadar bilinen insanlık tarihini yeniden yazmayı sağlayacak bilimsel sonuçları ortaya çıkardı.
Bugüne kadar yapılan kazılarda Göbeklitepe 4 tabakadan oluştuğu sonucuna varıldı.
Birinci tabaka... Yüzey dolgusu.
İkinci tabaka... M.Ö 8 bin - 9 bin arasına tarihlenen yapılar yer alıyor. Çanak çömleksiz Neolitik Çağ B evresini kapsıyor. Burada bulunan dikili taş ve dörtgen planlı yapıların, çağdaşı olan Nevali Çori'deki tapınakla benzerliklerinden dolayı aynı şekilde kült yapılar olduğu sonucuna varıldı.
Üçüncü tabaka.... Yuvarlak - oval yapıların bulunduğu bu tabaka ara tabaka olarak değerlendiriliyor. Çanak çömleksiz Neolitik Çağ A - B geçiş evresi olarak tarihlenen bu tabakanın yapıları yuvarlak veya oval planda inşa edilmiş.
Dördüncü tabaka... M.Ö 9 bin - 10 bin arasına tarihlenen dairesel yapılar bulunuyor. Çanak çömleksiz Neolitik Çağ A evresine tarihlenen en alttaki bu tabaka Göbeklitepe'nin en önemli tabakası olarak değerlendiriliyor.
Yapılarda kullanılan dikili taşların çevredeki kayalık platolardan tek parça olarak kesilip işlendikten sonra Göbeklitepe'ye getirildiği ileri sürülüyor. İnsanın zihninin kurcalayan nokta da işte tam burası.
Boyları 7 metreyi bulan, tonlarca ağırlıktaki taşlar, dönemin ilkel şartları altında kilometrelerce nasıl taşındı?
Bunun yanı sıra beslenmenin, vahşi hayvanlardan ve doğa şartlarından korunmanın bir hayli zor olduğu bir dönemde o zamanki insanlar, sayıları 300'ü bulan tonlarca ağırlıktaki taşları neden kilometrelerce taşıma gereği duydu?
O taşların üzerine neden hayvan motifleri o dönemdeki insanlar için ne ifade ediyordu? Besin kaynakları mı yoksa tanrıları mıydı?
Aslanlı sütun olarak tanımlanan dikili taşların arasında yer alan bir taş levhada çıplak bir kadın betimlemesi tespit edildi. Dikili taşlarda birçok hayvan motifi yer alırken neden sadece bir taş levhada insan betimlemesi vardı? Çıplak halde betimlenen o kadının topluluktaki statüsü neydi?
2017'de yapılan çalışmalar sonucunda bulunan kafatası kemiklerinin 25 - 50 yaş arasında olan 3 farklı insana ait olabileceği anlaşıldı. Bu üç farklı bireyden birisinin kadın olma ihtimali bulunuyor. Diğer iki kafatasının cinsiyeti hakkında henüz bir bilgi edinilemedi.
Kafatasları üzerinde sıyırma, kesme, delik açma ve boyama olmak üzere dört farklı işlem yapıldığının anlaşılması Göbeklitepe'nin bir kurban adama merkezi olduğu kanısını doğurdu.
Yapılan araştırmalar, Göbeklitepe'de elde edilen bulguların henüz buz dağının su üstünde yer alan kısmı kadar olduğunu gösteriyor. Anlaşılan o ki araştırmalar devam ettikçe Göbeklitepe'nin sırları bir bir oraya dökülecek, her yeni bulgu, insanlık tarihinin yeniden yazılmasını şart koşacak.
Dünya Mirası...
UNESCO tarafından insanlığın ortak mirası için kültürel veya doğal öneme sahip alanlarının korunmasına yönelik olarak oluşturulan program, 16 Kasım 1972'de Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme ile oluşturuldu. 167 ülkede 869'u kültürel, 213'ü doğal ve 39'u karma olmak üzere toplam 1.121 dünya mirası bulunuyor.
En çok dünya mirasına sahip olma açısından dünyada 16'ncı sırada bulunan, Türkiye'de 16'sı 'Kültürel' ve 2'si 'Kültürel - Doğal' kategoride olmak üzere toplam 18 dünya mirası yer alıyor.