Japonya'nın hayalet adasına yolculuk: Gunkanjima’nın beton duvarları arasında kalan hayatlar!
Hashima Adası, sanayi devrimi sırasında Japonya'nın modernleşmesine büyük katkı sağladı. Ancak, bu ada sadece sanayileşmenin değil, aynı zamanda zorlu çalışma koşulları ve zorla çalıştırılan işçilerin anılarıyla da dolu karanlık bir tarih barındırıyor.
Hashima Adası, Gunkanjima olarak da bilinir ve Japonya’nın en yoğun nüfuslu yerleşim yerlerinden biri olarak bir zamanlar hızla büyüyen bir kömür maden kasabasıydı. Ancak bir gecede, adadaki tüm nüfus aniden tahliye edildi. Bugün, Nagasaki’den tekneyle ulaşılabilen ada, terk edilmiş ve ürkütücü görüntüsüyle hem turistlerin ilgisini çekiyor hem de Japonya'nın sanayi devrimi döneminin karanlık yüzünü yansıtıyor.
GUNKANJIMA: “SAVAŞ GEMİSİ ADASI”
Hashima Adası’nın denizdeki görünümü, onu savaş gemisine benzediği için “Gunkanjima” yani “Savaş Gemisi Adası” olarak adlandırılmasına yol açtı. Başlangıçta küçük çaplı bir balıkçı adası olarak kullanılan Hashima, kömürün keşfiyle birlikte 1800’lerin sonlarında hızlı bir sanayileşme sürecine girdi.
Ada, sağlam beton yapılarla dolu bir yerleşim alanına dönüştü. Zamanla adaya yüksek dayanıklılığa sahip, betondan yapılmış çok katlı binalar eklendi. Bu yapılar, adanın aşırı hava koşullarına dayanacak şekilde inşa edildi. Ancak, tayfunlardan büyük dalgalara kadar her türlü sert iklim koşuluna maruz kalan ada, bu sert doğasıyla kendi karanlık ve çarpıcı tarihini inşa etti.
SANAYİLEŞME BAŞLANGICI
Hashima Adası’nda bulunan kömür, yüksek kaliteli ve oldukça zengin bir yapıya sahipti. Japonya’nın sanayi devriminde bu kaynak büyük bir fırsat olarak görülmeye başlandı. Birçok şirket adadaki kömüre ilgi duyarak işletme açtı ancak aşırı rüzgar ve ağır hava koşulları yüzünden bu girişimlerin çoğu başarısızlıkla sonuçlandı.
1890 yılında İskoç iş adamı Thomas Blake Glover’ın tavsiyesi üzerine Mitsubishi, adayı 100.000 yen karşılığında satın aldı. Mitsubishi, yenilikçi projelerle kömür madenciliğini kârlı hale getirmek için çalışmalara başladı.
Adaya yeni işçiler ve aileleri taşındıkça, onların yaşamlarını sürdürebilmeleri için hastaneler, okullar, tapınaklar ve hatta eğlence merkezleri inşa edildi. Ancak en çok dikkat çeken yapı, 1916’da inşa edilen ve dünyada ilk betonarme apartman olarak bilinen dört katlı bir bina oldu. Bu bina, zorlu hava koşullarına dayanabilmesi için teknolojinin en ileri seviyesindeki malzemelerle inşa edildi ve adada bir mimari dönüm noktası olarak tarihe geçti.
ADANIN EKSTREM ŞARTLARI
Ada zamanla nüfus yoğunluğunda dünya sıralamasına girdi. Yeraltında kilometrelerce uzunluğunda tünellerle birbirine bağlanan bölgelerle ve dar sokaklarla dolu yerleşim alanları oluştu. Adanın aşırı sıcak, yüksek nem oranına sahip ve sürekli kömür tozu ile kaplanmış atmosferi, adada yaşayan insanların solunum sistemi üzerinde olumsuz etkiler bıraktı.
Adanın “cehennem merdiveni” olarak bilinen ve adanın en yüksek noktasına kadar çıkan dev merdivenleri, adanın temel ulaşım noktalarından biriydi.
BİR PATLAMA ŞEHRİNİN KARANLIK YÜZÜ
Hashima’daki zorlu koşullara rağmen, adadaki çalışanlar yüksek maaşlarla destekleniyordu. Bu maaşlar, Japonya ana karasındaki pek çok üst düzey çalışandan bile daha fazlaydı. Bu nedenle, adadaki neredeyse tüm evler dönemin en son teknolojik imkânlarıyla donatıldı. Ancak bu gösterişli yaşamın ardında çok daha karanlık bir gerçek yatıyordu.
II. Dünya Savaşı sırasında, Hashima Adası zorla çalıştırma yeri olarak kullanıldı. Güney Kore ve Çin’den getirilen işçiler, kaçmanın ölüm anlamına geldiği zor koşullarda en tehlikeli madencilik işlerinde çalıştırıldılar.
Adanın UNESCO Dünya Mirası listesine dahil edilmesiyle Güney Kore’den birçok protesto geldi ve bu adım, Japonya ile Güney Kore arasındaki diplomatik gerginlikleri artırdı. UNESCO, adayı listeye alsa da, bu karar hâlâ tartışmalı ve diplomatik ilişkilerde bir gerilim kaynağı olmaya devam ediyor.
HASHIMA’NIN ÇÖKÜŞÜ
Zamanla kömüre olan talebin azalması ve Hashima'daki maden damarlarının tükenmesi, adanın nüfusunun azalmasına yol açtı. 20 Nisan 1974'te, Mitsubishi kömür ocaklarını ve adadaki tüm tesisleri kapatma kararı aldı. Adada yaşayan halk hızla tahliye edilerek ada tamamen boşaltıldı. Bu noktadan itibaren ada doğanın etkisine terk edildi ve Mitsubishi de Japonya’nın sanayileşme tarihindeki önemli rolünü bir anda kaybetti.
2001 yılında ada, Takashima şehrine (2005'te Nagasaki'ye) devredildi ve adanın turistler için güvenli hale getirilmesi için temizleme ve güçlendirme çalışmaları başladı. Bu ürkütücü atmosferiyle Hashima, terk edilmiş yapılarının büyüleyici görünümüyle turistlerin ilgisini çekmeye başladı.
HAYALET ADANIN GİZEMLERİ
Hashima Adası bugün turistlerin ziyaretine açılmış durumda. Ancak, adaya gelen birçok kişi, binaların içine işlenmiş anılarda hâlâ gizemli bir enerji hissediyor. Balıkçılar, adanın yakınlarında tuhaf ışıklar gördüklerini, açıklanamaz soğuk noktalar hissettiklerini ve bazen de görünmeyen eller tarafından dokunulmuş gibi hissettiklerini belirtiyorlar. Terk edilmiş yapılar içinde, adanın geçmişten bugüne taşıdığı hikayeler, ziyaretçilere tarih ve hayaletlerle dolu bir atmosfer sunuyor.
Kaynak: Architectural Digest, Google Arts and Culture, The Little House of Horrors